< < Zaman, İtidalli Olma ve Taşın Altına Elini Koyma Zamanı
×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

Zaman, İtidalli Olma ve Taşın Altına Elini Koyma Zamanı

Yazan  28 Ekim 2007
SABAHATTİN TALU - "Son günlerde PKK tarafından gerçekleştirilen terörist eylemler, Türk halkının sabrının taşmasına sebep oldu, olmaya da devam ediyor."

Bıçağın kemiğe dayandığının hissedildiği bu dönemde, yurdun hemen hemen her köşesinde vatandaşlar, sokaklara dökülerek ellerindeki Türk bayrakları ile terörü lanetleyen ve şehitlerine sahip çıkan gösterilerde bulunuyorlar. Siyasi partiler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından, "Terörü Telin, Şehide Saygı" mitingleri düzenleniyor, vatandaşlar ev ve işyerlerine Türk bayraklarını asarak tepkilerini dile getiriyorlar. Bu demokratik tepkiler arasında zaman zaman istenmeyen üzücü olaylar da maalesef ki yaşanabiliyor. "Kurunun yanında yaş da yanar" misali, bazı Kürt kökenli vatandaşlarımıza yönelik haksız ve duygusal tepkiler de ne yazık ki verilebiliyor.

Neden "Maalesef ve ne yazık ki"? Bunun iki önemli boyutu var aslında. Birincisi; bu vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun, hiçbir şekilde suçları ve dahiliyeleri olmamasına rağmen, hatta terörü herkes gibi, belki de herkesten çok daha fazla lanetliyor olmalarına rağmen, mağdur olabiliyor, tedirgin bir ruh haline girebiliyorlar. İkinci boyutu ise; Türk-Kürt çatışmasının alevlenerek yayılmasının, körüklenen milliyetçilik ve çatışma ortamının, gerçekte PKK'nın işine gelmesi, ellerini ovuşturarak sinsi sinsi keyiflenmelerine zemin oluşması. Onlar da biliyorlar ki, mağdur edilen, sıkıntı yaşatılan tarafsız ve hatta Devlet yanlısı Kürtler, örgütün kucağına ister istemez düşecek. Zaten PKK'nın da asıl amacı bu değil mi; Çatışma ortamı yaratmak, saflarına çok daha fazla eleman kazandırmak, sosyal ve toplumsal patlamalara sebebiyet vermek, Türkiye'yi yaşanmaz bir ortama sürüklemek, kaosu artırmak, iç savaş çıkartmak ve bundan, yani akan kandan beslenmek.

Gerçekten de çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Hassas durumun farkında olan yetkililer, özellikle siyaset ve terör uzmanları da dahil, "Türk ve Kürt vatandaşlarımızı karşı karşıya getirebilecek çatışma ortamlarına girilmemesi yönünde toplumu sakin olmaya, itidalli yaklaşmaya, sağ duyulu olmaya" özenle ve gayretle davet ediyorlar. Çünkü, çıkabilecek en küçük bir kıvılcımın, söndürülemeyecek büyük yangınlara, iç savaş ortamına zemin oluşturularak tamir edilemez yıkımlara dönüşebileceği ve bundan da toplumun tüm kesimlerinin son derece olumsuz etkilenerek, altından kalkılamaz bir hale gelinebileceği" belirtilirken, akıllardan kesinlikle çıkartılmamasının da altını çiziyorlar.

Türkiye, yıllardır süren eli kanlı terör nedeniyle büyük badireler atlattı. Şehitler verdi, aileler yıkıldı, toplumsal travmalar yaşandı. Elbette ki yaşanan bu hassas ve sıkıntılı dönem de bir şekilde atlatılacak. Ancak, burada önemli bir nokta var. Halkın, teröre yönelik toplumsal tepkisini, bu şekliyle topyekün olarak vermesi, aslında önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Toplumun her kesiminden, halkın tam da içerisinden, büyüğünden küçüğünden, kadınından erkeğinden, sağından solundan verilen bu büyük tepki ve gösterilen toplumsal refleks, önemli mesajlar içeriyor. Mesajların adresleri de belli, ama yine de bir kez daha belirtmekte fayda var. İlk adres; hiç kuşku yok ki, PKK, sempatizanları, destekçileri ve sözcüleri. İkinci adres; zaman zaman haddini aşan, hayal âlemine girmiş, bilinen birilerinin arkasına sığınarak fütursuzca beyanatlar veren, Irak'ın kuzeyindeki Kürt Bölgesi Yönetimi. Nihayet üçüncü adres ise; bölgede bulunan ve kendi gemisini yürütmeye çalışan, terör karşısında etkin tedbir almaktan anlaşılmaz (!) bir biçimde kaçınan ABD ve devamında da Batı dünyası.

Bir mesaj daha var ki, belki de içlerindekilerin en önemlisi. Halk, terör karşısında devletin, yani güvenlik güçlerinin yalnız olmadığının mesajını veriyor; "sizinleyiz, arkanızdayız, yanınızdayız, buradayız" diyor. Siyasileri, diplomatları, akademisyenleri, sivil toplum örgütleri, işçileri, köylüleri, esnafı, memuru, öğrencisi, kadını erkeği, genci yaşlısı, çalışanı çalışmayanı hep bir ağızdan terörü lanetliyor, ülkesine, şehidine sahip çıkıyor, protesto ediyor, tüm dünyaya haykırıyor. Güvenlik güçlerinin terör belası ile olan mücadelesinde gerçekten de büyük morale ihtiyacı var. Kuşkusuz bu dönemde daha da büyük ihtiyaç duyuluyor. Çünkü, hiçbir başarının, kazanımın, halk desteği alınmaksızın elde edilemeyeceği, herkes ve her kesimden daha çok güvenlik güçlerince net olarak biliniyor.

Zaman, gerçekten de itidalli olma, sağduyulu olma, sakin olma zamanı. Ancak zaman, biraz da "taşın altına elini koyma" zamanı değil mi? Evet, bu ülke hepimizin, kolay da kazanılmadı. Dolayısıyla, ne olursa olsun, nasıl olursa olsun, taş hepimizin kafasına düşmeden, herkes ve her kesimin taşın altına elini bir an önce koyması gerekiyor.

Bu ülkede, terör örgütü PKK ve onun yanında hareket eden belli bir kitle de var. Bu kesin. Ancak bundan daha kesin olan, bunların dışındaki ve neredeyse tamamına yakınının devletinin yanında, teröre ve şiddete son derece karşı olduğuna emin olunan, terörden herkesten daha fazla mağdur olduğu bilinen Kürt vatandaşlarının varlığı. PKK baskısı ve ölüm tehdidi nedeniyle, korku saikiyle sesini çıkartmaktan zaman zaman kaçınmak zorunda kalan bölge insanına, bu aşamada çok daha önemli görevler düşüyor. Halkın topyekün huzuru, mutluluğu, yaşamı, çocukları ve geleceği adına Kürt vatandaşları, tepkilerini her platformda daha fazla dillendirmeli, tavrını net olarak özellikle PKK terör örgütüne karşı göstermeli, sessizliğini bozarak taşın altına elini koymalı, PKK denen terör örgütünün belini, bir daha doğrulamamacasına kırmalıdır.

Evet, zaman, gerçekten de son derece itidalli ve sağduyulu olma zamanıdır. Ancak zaman, "taşın altına elini koyma zamanıdır" aynı zamanda.

(Global Yorum İnternet Dergisi)