Bu sayfayı yazdır

Artık Avrupa’ya Açık Kapı Politikası Zamanı Gelmedi mi?

Yazan  18 Mart 2020

Ortadoğu’da başlayan ve ‘Arap Baharı‘ diye adlandırılan süreçte, Hama kentinde başlayan otoriter rejim karşıtı protestolar Suriye rejimi tarafından kanla bastırılırken, protestoların sonunda Suriye’de ne bir siyasi bir muhalefet oluşturulabilmiş, ne de Suriye rejimi protestoculara tutumundan vazgeçirilebilmiştir.

Bununla birlikte, Suriye coğrafyasının kaderini ve geleceğini belirlemenin artık sadece Suriye rejimin ve Suriyelilerin elinde olmadığı da bir diğer gerçektir. AB, Hama’da ve Ortadoğu’daki protestolara başından beri destek sunmuşve Suriye’de oluşabilecek batı yanlısı kendi tabirleriyle ılımlı bir muhalefetin oluşmasını arzulamıştır. Muhaliflerin ABD Barış Enstitüsü USIP ve Alman Uluslararası Güvenlik Hizmetleri SWP'nin işbirliğiyle yürüttüğü toplantılar ise, İsviçre Dışişleri Bakanlığı, Hollandalı ve Norveçli sivil toplum örgütleri ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilmiştir.[1] Hatta,Suriye Ulusal Konseyi’nin Berlin’de bir koordinasyon bürosu açmasına da izin verilmiştir. Ayrıca Alman Savunma Bakanlığı da Doğu Akdeniz'de görev yapan Alman donanmasına ait bir geminin Suriyeli muhaliflere bilgi sağladığını da doğrulamıştır. Ne var ki şimdiye dek Suriye’deki şiddete barışçıl bir çözüm getirebilmek için yapılan uluslararası girişimlerin başarısız kalırken, Avrupa Birliği muhalifler için ne diplomatik kanalları zorlamış, ne de sahada aktif rol oynamıştır. Neticesinde protesto gösterilerinden iç savaşa evrilen sonra da vekalet savaşlarının yaşandığı bir alana dönüşen Suriye coğrafyası,fillerin savaş alanına dönüşürken tabiiki çimenler düşünülmeyecekti. Düşünülmeyen çimenler, ‚Açık Kapı Politikası‘ sayesinde kendilerini en fazla Türkiye’de, 5.3 milyon sığınmacı olarak göstermişlerdir. Protesto gösterilerinde Suriyeli muhaliflerin yanında duran, rejim sonrası Suriye’yi tasarlayan Avrupa Birliği, sığınmacı konumuna düşen muhalifler için maliyet hesapları yapar hale gelmiştir. Bu kapsamda AB,2016 yılında Türkiye ile Geri Kabul Anlaşmasını imzalamıştır. Bu doğrutuda makale, Türkiye’nin düzensiz göçmenler ve Suriyeli sığınmacılar için henüz yeni belirlediği ve benim ‘Avrupa’ya Açık Kapı Politikası‘ diye tarif ettiğim politikaya öneriler sunmak üzere kaleme alınmıştır.

Suriye’de devam eden iç savaş sonucu sığınmacı durumuna düşen Suriye halkı, büyük göç dalgaları halinde Türkiye sınırlarına dayanınca Türk devleti de vicdani bir sınava tabi tutulmuştur. Türkiye, maliyet hesabı yapmadan insani ve vicdani bir sorumlulukla göçmen ayırt etmeksizin, STK‘larca gelen çağrıların[2]da teşviği ile‚ ‘Açık Kapı Politikası‘ ile 4 milyona yakın Suriyeli’yi ülkemize kabul etmiştir. Türkiye‘de geçici koruma statüsünde yaşamakta olan Suriyelilerin hesaplanmayan ekonomik maliyeti seneler içerisinde kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştır. Sığınmacıların ekonomik mailyeti yanı sıra, Türk sosyal ve kültürel hayatına da uyum sağlayamadıkları da vurgulanması gereken bir diğer noktadır. Hatta, varlıklı Suriyeli sığınmacıların açtıkları iş yerlerine Türkçe tabela koymamaları, dil öğrenmek istememeleri ve ibadetlerini dahi kendi kurdukları ibadet yerlerinde yapmaları, Türk toplumuna entegre olmak istemediklerini göstermektedir. Hal böyleyken, Türk toplumu da kendilerine yabancı gelen ve paralel bir Arap toplumu oluşturmaya çalışan Suriyelileri hiçbir zaman toplumun bir parçası olarak görememiştir. Ayrıca, sınırların Suriyeli sığınmacılara ardına kadar açılmasıyla sığınmacılarla beraber DAEŞ militanları da ülkeye giriş yapmış ve Türkiye’de çeşitli terör eylemlerinde bulunarak yüzlerce vatandaşımızı şehit etmişlerdir. Türk toplumu çesitli araştırmalarda da görüldüğü gibi Suriyelileri Türkiye’de istemezken, binlerce Suriyeli de Türkiye’de yaşamak istemediklerini gerek kaldıkları kamplarda Türkiye karşıtı eylemlerde, gerekse Avrupa ülkelerine ulaşma hedefiyle Akdeniz’de ve Meriç nehrinde boğulup ölmek suretiyle her yıl dünyaya ilan etmiştir. Fakat görülmek istenmeyen bu gerçeklik, 2015 yılında AB topraklarına deniz yoluyla geçişi başaran binlerce Suriyelinin Yunan adalarına ayak basmasıyla farkedilmiştir. Bu durum ise Merkel planı kapsamında 2016 yılında AB ile Türkiye arasında 18 Mart Mütabakatının imzalanmasına sebebiyet vermiştir. Türkiye, düne kadar yapılan bu mütabakata bağlı kalarak, sadece deniz ve kara yoluyla düzensiz yollardan göçmenlerin AB topraklarına geçisini engellemek ile kalmamış, insan kaçakçısı çeteleri çökertmiş ve AB rotasında batmakta olan botlardaki binlerce göçmeni de kurtarmıştır. Lakin, AB ne yaptığı maliyet hesabının karşılığını tam olarak Türkiye’ye ödemiş, ne de vizesiz Avrupa sözünü tutmuştur. Geçiş denemelerinde yakalanan her düzensiz göçmenden birinin AB’ye yollanacağının taahhüt edilmesine rağmen, Yunanistan hükümeti hiçbir göçmeni kabul etmeyerek ve de resmi prosedürlerle uğraşmamak için sınırlarına yaklaşan botları ya geri itmiş ya da batırmıştır. Akdeniz’de tekrarlanması arzu edilmeyen göçmen ölümleri, anlaşma sonrasında azalsa da Yunanistan’ın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemesinden dolayı yaşanmaya devam etmiştir. Anlaşmaya uymayan taraf olan AB, sığınmacıların ihtiyaçlarının karşılanması konusundada Türkiye’ye taahhüt ettiği mali yardım miktarının çok az bir kısmını direk devlete sunarken, büyük çoğunluğunu STK’lara hibe olarak dağıtmıştır.

İdlib’te Kel Göründü

Geçtiğimiz yıldan beri, Türkiye ve ulusararası kuruluşlar tarafından defalarca tekrarlanan İdlib’te olası bir çatışmanın doğuracağı yeni bir insanlık dramı ve göç dalgası[3], AB yetkilileri tarafından farkedildiyse de ciddiye alınmamış olacak ki AB Türkiye’ye ne gerekli mali desteği sunmuş, ne de bölgede güvenli bölge oluşturulması için diplomatik adım atmıştır. İdlib, Suriye’de yalnızca Suriyeliler için değil, tüm göçmenler için bir güvenli bölge olacak olması nedeniyle oldukça önem arz etmekteydi. Ancak AB, İdlib’te yaşanan insanlık dramına yol açacak Suriye rejiminin ve Rusya’nın sivil halkı hedef alan saldırılarını önleme konusunda diplomatik girişimlerde bulunma yerine sessiz kalmayı tercih ederek 1 milyon kadar yeni Suriyeli sığınmacının Türkiye sınırına dayanmasını sağlamıştır.Üstelik AB, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı adımlardan dolayı Türkiye‘ye yaptırımlarını[4]da genişletirken düzensiz göçmenlerin Akdeniz ve Meriç nehrinde geri itmelerden dolayı hayatlarını kaybetmesine sebep olan Yunanistan’a yaptırım uygulamamaktadır.Bu çifte standart AB’nin insana verdiği değeri anlamak için önemlidir. Şuan İdlib’de yeni bir insanlık dramı yaşanırken, Türkiye’de hükümet ve toplum bazında AB’ye olan ve son 20 yılda gittikçe derinleşen güvensizlik, İdlib’te sınıra dayanan göç dalgası karşısında AB’nin derin sessizliği ile birleşince artık AB için şapka düşmüş, kel görünmüştür. Ak parti sözcüsü Çelik’in de açıkladığı gibi[5], Türkiye‘nin artık yeni bir göç dalgasını tek başına karşılayabilecek ne bütçesi ne de kapasitesi vardır.

Ekonomik maliyeti yanı sıra kamu güvenliğini de tehdit etmiş ve vazgeçilmesi kaçınılmaz hale gelen Suriyeliler için açık kapı politikasının geçersizliği, hükümet tarafından da anlaşılmıştır. Şuan, İdlib’te sınırımıza dayanan 1 milyona yakın yeni sığınmacı dalgası karşısında sınır kapıları açılmamaktadır. Özellikle bu yeni dalganın artık daha fazla tek başına kaldırılamayacağı gerçeği, ülkemizin sığınmacı politikasında yeni adımlar atmasını sağlamıştır. Defalarca uyarısı yapılan ve en sonunda gerçekleşen İdlib’teki göç dalgası karşısında Türkiye, AB ile imzalanan mütabakatın geçerli olduğunu fakat Avrupa‘ya geçmek isteyen düzensiz göçmenlerin karada ve denizde artık engellenmeyeceğini duyurmuştur. Bu duyuruya Merkel, birlik olarak Türkiye’ye maddi destek sunacaklarını ve Türkiye’nin mütabakattaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini vurgulayarak karşılık vermiştir.

Ayaklar Altına Alınan Avrupa Değerleri

AB’den gelen sınırlarda güvenlik önlemlerini artırma amaçlı FRONTEX (Sınır Koruma Görevlileri) birliklerinin Yunanistan sınırına konuşlandırılması kararı, akıllara tekrar AB’nin üzerinde kurulduğu Avrupa değerlerini getirmiştir. Avrupa Birliği’nin üzerinde yükseldiği değerler olan ve Avrupa değerleri olarak adlandırılan hoşgörü, çok milletlilik, din, dil, ırk ayırt etmeksizin hukuk düzeni ile insan merkezli sosyal devlet altında bir arada ve birlikte yaşama bilinci gibi olgular dünya üzerinde ütopya olarak görülse de ete kemiğe bürünmüş hali olarak AB ülkelerinde görülmektedir. Bu nedenle AB ülkeleri sadece sığınmacılar için değil, tüm göçmenler ve göçü düşünen insanlar için cazibe merkezi konumundadır. Birliğin değerleri ile övündüğü, gerek üye ülkeler gerekse aday ülkelerde de görmek istediği ve kriterlerle sabitlediği temellerin sorgulandığı bir döneme tanıklık etmekteyiz. Özellikle Türkiye’nin düzensiz geçişleri engellememe kararı sonrası bu değerler Avrupa Birliği için bir sınava dönüşmüştir. AB’nin ise bu sınavdan çoktan kaldığını Avrupa topraklarına adım atmak isteyen göçmenlerin karada ve denizde gördüğü şiddet, gaz bombaları ve hatta kurşunların hedefi haline gelmelerinden anlamaktayız. Daha önce komşu coğrafyası Balkanlarda yaşanan Yugoslavya iç savaşını önleyemeyen Avrupa devletleri, savaş sonrası sığınmacıları ülkelerine kabul ederek adeta günah çıkartmışlarken,bu kez yine bir iç savaş mağduru olan Suriyeli sığınmacıları ve düzensiz göçmenleri görmezden gelmektedirler, hatta ölümlerine çanak tutmaktadırlar.[6]Şu an için Avrupa değerlerini taşımayan ve tıpkı bir ulus devlet gibi realist bakış açısıyla çıkar odaklı hareket eden AB, ya kendisini var eden değerleri yönünde karar alacak ya da değerlerini hiçe sayarak binlerce göçmene şiddet kullanmak suretiyle kale Avrupasını inşaa etmeye devam edecek.

Türkiye’nin Üzerine Düşenler

AB’nin bu sıkışmışlığında Türkiye devreye girerek, sığınmacıların kademeli bir şekilde sığınma başvurularını yapmalarını sağlamak için birtakım adımlar atmalıdır. Bu adımlar hem sınırda bir anda birikecek yüz binlerce göçmenin varlığı ile beraber aşırı sağ politik kanatların vasıtasıyla Avrupa kamuoyunda yaratılabilecek rasist havayı dağıtacak, hem de ana akım partilerin ve sosyal demokrat partilerin kamuoyu baskısıyla göçmen karşıtı politikalara evrilmesini önleyecektir. Bu adımlar kapsamında; 

  • Türkiye, Türk dış politikasının temelini oluşturan insan odaklı anlayışın gereği olarak AB ile imzalanan sığınmacıları ve haklarını yok sayan, insanın temele alınmadığı güvenlik yaklaşımlı anlaşma 24. maddesi[7] uyarınca vize diyalog sürecinin öngörülen süre içerisinde vize serbestisi ile sonuçlanmaması nedeniyle tek taraflı fesh etmelidir. Bu fesih aynı zamanda yükümlülüklerini yerine getirmeyen taraf olan AB‘nin ileride imza atılacak anlaşmalarda da daha dikkatli davranmasını sağlayacaktır.
  • AB ile yapılan anlaşmaya alternatif olarak insanlık onurunu hiçe saymayan, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü başta olmak üzere mali kaygı gütmeyen sivil toplum örgütlerinin de sürece dahil edileceği insan odaklı bir anlaşma imzalanmalıdır.
  • Başta Suriyeli sığınmacıların yaşadıkları iller olmak üzere, tüm mahalli idarelerin ve kolluk güçlerinin devreye sokulmasıyla Suriyeli sığınmacılar sınır illerimize taşınmalıdır.
  • Suriyeli sığınmacılara yönelik mali yardımlar,Yunanistan ve Bulgaristan sınırlarına kanalize edilerek sınırlarda bekleyen sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin barınma ve beslenme ihtiyaçları karşılanmalıdır. Bu kapsamda, sığınmacılar için oluşturulmuş çadır kentlerin sınır illerine taşınmasıyla göçmenlerin barınma ve beslenme ihtiyaçları da karşılanmış olacaktır.
  • Sınırdaki düzensiz göçmenlerin ve sığınmacıların can güvenliği başta Türkiye olmak üzere tüm uluslararası devletlerin sorumluluğundadır. Bu sorumluluk kapsamında Türkiye üzerine düşeni yaparak Yunanistan’ın orantısız güç kullanımına karşılık vermeli, kötü muameleye maruz kalan göçmenlerin haklarının uluslararası mahkemelerde aranmasına öncülük etmelidir. Hatta, fail ülkeler hakkında yasal işlem uygulanmasının sağlanması için gerek ulusal, gerekse uluslararası kuruluşları cesaretlendirmelidir.

Türkiye’nin düzensiz göçmenler için yıllardır AB topraklarına geçmek için transit ülke olması ve göçmenlere yönelik aldığı son kararla tekrar transit ülke olma vasıfını kazanırken, değişmesi elzem olan göç politikamız da bu doğrultuda yukarıdaki öneriler kapsamında yeniden düzenlenmelidir. Yeni göçmen politikamız sayesinde ülkemize girişi kontrolsüz olan sığınmacı ve düzensiz göçmenlerin bu defa Avrupa’ya biranda değil, kademeli olarak düzenli bir şekilde hayatlarını kaybetmeden girebilecektir. Böylelikle hem insanlık trajedileri yaşanmayacak, hem de AB düzensiz göçmenleri ve Suriyeli sığınmacıları kademeli olarak kabul ederek Avrupa‘daki aşırı sağ siyasi partilerin durumu siyasi malzeme haline getirmesini önlenmiş olacaktır. Küresel boyutta düzensiz göçmen krizine bakacak olursak, yıllardır süper güçlerin elinde oyun alanına dönen ve idarecilerinin oyuncağa döndürüldüğü Ortadoğu’da sular durulmadığı sürece, Türkiye, Libya, Fas gibi ülkeler bölge insanları için transit ülke olmaya devam edecektir. İleride İran’ın da tıpkı Suriye gibi parçalandığı bir gelecek senaryosunda, zaten göç veren İran’ın yeni göç dalgalarına ev sahipliği yapması da kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla başta göç alan AB ülkeleri olmak üzere transit ülkeler, soğuk savaş sonrası şekillenen çok kutuplu yapıda daha etkin rol alarak Ortadoğu’da devletlerin toprak bütünlüklerinin korunmasına yönelik barışı ve huzuru tesis edecek ortak politikalar belirlemelidir.

 

 

Kaynakça:

‘Avrupa Birliği'nden Yunan adalarına asker gönderme kararı’, Habertürk, 03 Şubat 2020, https://www.haberturk.com/avrupa-birligi-nden-yunan-adalarina-asker-gonderme-karari-2601457. 

‘AB'den Türkiye’ye yaptırımları genişletme kararı‘,Cumhuriyet, 27 Şubat 2020, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/abden-turkiyeye-yaptirimlari-genisletme-karari-1723858.

‘ABD’li kuruluştan Türkiye’ye sığınmacı uyarısı’, Yeniçağ, 4 Eylül 2019, https://www.yenicaggazetesi.com.tr/abdli-kurulustan-turkiyeye-siginmaci-uyarisi-247769h.htm.

‘AK Parti Sözcüsü Çelik: Artık mültecileri tutabilecek durumda değiliz’, Anadolu Ajansı, 28 Şubat 2020, https://www.aa.com.tr/tr/politika/ak-parti-sozcusu-celik-artik-multecileri-tutabilecek-durumda-degiliz/1747670.

‘İdlib konusunda Avrupa'ya göç uyarısı’, En Son Haber, 12 Eylül 2018, https://www.ensonhaber.com/idlib-konusunda-avrupaya-goc-uyarisi.html.

‘MHK’dan Başbakan’a Açık Mektup: Mülteciler İçin Açık Kapı Politikası’, Mülteci Derneği Haberleri, 21 Ağustos 2014, www.multeci.org.tr/haberler/mhkdan-basbakana-acik-mektup-multeciler-icin-acik-kapi-politikasi/.

‘Suriye Güçleri İdlib’de İlerlerken Erdoğan’dan Yeni Göç Uyarısı’, Amerika’nın Sesi, 22 Aralık 2019, https://www.amerikaninsesi.com/a/rusya-destekli-gucler-idlibde-ilerliyor/5215878.html. 

‘Suriyeli Muhaliflerden Esad Sonrası Senaryosu‘, Amerika’nın Sesi, 28 Ağustos 2012, https://www.amerikaninsesi.com/a/suriyeli-muhaliflerden-esad-sonrasi-senaryosu/1497227.html

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi Web Sitesi, Türkiye-AB Arasında 18 Mart’ta Varılan Mutabakata İlişkin Soru-Cevaplar, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-arasinda-18-mart_ta-varilan-mutabakata-iliskin-soru-cevaplar.tr.mfa

[1]‘Suriyeli Muhaliflerden Esad Sonrası Senaryosu‘, Amerika’nın Sesi, 28 Ağustos 2012, https://www.amerikaninsesi.com/a/suriyeli-muhaliflerden-esad-sonrasi-senaryosu/1497227.html

[2] ‘MHK’dan Başbakan’a Açık Mektup: Mülteciler İçin Açık Kapı Politikası’, Mülteci Derneği Haberleri, 21 Ağustos 2014, www.multeci.org.tr/haberler/mhkdan-basbakana-acik-mektup-multeciler-icin-acik-kapi-politikasi/

[3]‘İdlib konusunda Avrupa'ya göç uyarısı’, En Son Haber, 12 Eylül 2018, https://www.ensonhaber.com/idlib-konusunda-avrupaya-goc-uyarisi.html.

 ‘ABD’li kuruluştan Türkiye’ye sığınmacı uyarısı’, Yeniçağ, 4 Eylül 2019, https://www.yenicaggazetesi.com.tr/abdli-kurulustan-turkiyeye-siginmaci-uyarisi-247769h.htm

 ‘Suriye Güçleri İdlib’de İlerlerken Erdoğan’dan Yeni Göç Uyarısı’, Amerika’nın Sesi, 22 Aralık 2019, https://www.amerikaninsesi.com/a/rusya-destekli-gucler-idlibde-ilerliyor/5215878.html.

[4] ‘AB'den Türkiye’ye yaptırımları genişletme kararı‘, Cumhuriyet, 27 Şubat 2020, http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/abden-turkiyeye-yaptirimlari-genisletme-karari-1723858.

[5] ‘AK Parti Sözcüsü Çelik: Artık mültecileri tutabilecek durumda değiliz’, Anadolu Ajansı, 28 Şubat 2020, https://www.aa.com.tr/tr/politika/ak-parti-sozcusu-celik-artik-multecileri-tutabilecek-durumda-degiliz/1747670.

[6] ‘Avrupa Birliği'nden Yunan adalarına asker gönderme kararı’, 03 Şubat 2020, Habertürk, https://www.haberturk.com/avrupa-birligi-nden-yunan-adalarina-asker-gonderme-karari-2601457.

[7] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Resmi Web Sitesi, Türkiye-AB Arasında 18 Mart’ta Varılan Mutabakata İlişkin Soru-Cevaplar, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-arasinda-18-mart_ta-varilan-mutabakata-iliskin-soru-cevaplar.tr.mfa.

Yavuz Selim Yıldız

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı