Suriye Krizi Ölçeğinde Rusya-İran İlişkileri
 Bu sayfayı yazdır

Suriye Krizi Ölçeğinde Rusya-İran İlişkileri

Yazan  14 Nisan 2020

Köksal Taşkent -Mete Han Kutlusan

"Ne çok yakın, ne çok uzak" deyişi, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri için kullanılmaktaydı. Coğrafi olarak Avrupa’nın Doğu sınırında yer alan ve kuruluşundan bu yana inişli-çıkışlı bir seyir izlese de Batı dünyasına entegre olmayı hedefleyen Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Birliği için siyasal, ekonomik ve toplumsal açılardan çok da uzak bir ülke değildir.

Zira, Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaşması öncelikle Avrupa Birliği’nin çıkarlarına ters düşecektir. Fakat Türkiye’nin dili, tarihi, ve değerlerinin oluşturduğu kültürel kimliği ve genel olarak Türk milletinin Batı’yı algılayış ve Batı tarafından algılanış biçimi başta olmak üzere siyasi ve ekonomik açılardan Avrupa Birliği’nden çok farklı bir yere sahip olan kalabalık ve genç bir ülke olması Avrupa’ya çok da yakın olmadığını ortaya koyar niteliktedir.

Bu makalenin konusu olan Rusya-İran ilişkileri, her ne kadar tarihsel süreç ve bulunduğu koşullar açısından bambaşka bir muhtevaya sahip olsa da genel itibariyle karşılıklı bağımlılık ve örtüşen çıkarlar açısından “ne çok uzak”, kültürel ve siyasi ajandalar bağlamında sahip oldukları keskin farklılıklar açısından da “ne çok yakındır”. Ayrıca bu ifade sadece son çeyrek yüzyılda değil, öngörülebilir gelecek için de, İran-Rusya ilişkilerini tanımlayan en isabetli ve etkili ifadedir. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bugüne kadar geçen yıllarda farklı uluslararası ve bölgesel hedefleri olan İran ve Rusya, muhtelif nedenlerle birbirleriyle etkileşimde bulunmuşlardır. Bu etkileşimlerin hedefleri ve boyutları farklı olsa da ortak nokta şudur ki, ne İran İslam Cumhuriyeti Rusya Federasyonu ile gönülden bir ortaklık kurmak istemiştir ne de bazı beklentilere ve varsayımlara rağmen Rusya uluslararası arenada İran İslam Cumhuriyeti için ek maliyetlere katlanmak istemiştir.

Son çeyrek yüzyıl boyunca iki ülke, bazı konularda birlikte çalışmış olsa bile; yönelimler, çıkarlar ve aynı zamanda mevcut gerçekliklerin de etkileriyle bazı farklılıklar ve hatta anlaşmazlıklarla karşı karşıya kalmıştır. İran-Rusya ilişkilerinin geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında daha eksiksiz ve doğru bir tablo sunmak, iki ülkenin dış politikadaki bu yaklaşım farklılıklarını ikili, bölgesel ve uluslararası düzeyde ele alarak mümkün olacaktır.

İran’ın dış politikada bağımsızlık vurgusunu söylemlerinin merkezine oturtması, diğer yandan da tarihinde Rusya ile düşmanlık etmiş olması; enerji pazarında Rusya ile arasındaki rekabet, diğer yandan da iki ülkedeki ekonomik sektörlerin batıya bakış açısı ve buna bağlı olarak işbirliğini genişletmek için önemli ekonomik kapasitenin olmaması gibi ikilemler; İran ile Rusya arasında stratejik seviyede bir işbirliğini neredeyse imkansız kılan nedenlerdendir.

Bu gibi faktörler pek çok İranlı ve Rus analist tarafından şiddetli ve kalıcı etkenler olarak tanımlanmıştır. Ancak bölgesel ve uluslararası düzeyde, iki ülkenin ilişkilerini etkileyen konular her geçen gün daha farklı boyutlar kazanmakta ve karmaşık hale gelmektedir.

 

İran-Rusya İlişkilerinde Suriye Krizi

Rusya, 2015 Ekim ayında Suriye’ye askeri müdahale kararı aldığında, İran İslam Cumhuriyeti bu kararı memnuniyetle karşılayan tek ülke olmuştu. Sonraki yıllarda da Rusya, Suriye merkezli muhalif silahlı grupların varlığını yok etmek veya azaltmak için Esad rejimi ile yakın askeri işbirliğini sürdürmüştür. Rusya'nın Suriye’ye askeri müdahalesi, Rusya'nın Suriye'deki çıkarlarını güvence altına alma ve bölgedeki güvenlik tehditlerini kaldırmayı amaçlasa da, İran'ın Suriye'deki mali, siyasi ve askeri etkisini ve varlığını Rusya gibi güçlü bir devletle paylaşmasına fırsat yaratmıştır. Son birkaç yılda İran-Rusya ilişkilerinde Suriye krizinin ortaya çıkması, sadece iki ülke arasında işbirliği için yeni yollar açmakla kalmamış, aynı zamanda İran-Rusya işbirliği düzeyini de en azından bu konuda stratejik bir seviyeye çıkarmıştır.

Suriye krizi sırasında İran ve Rusya, bölgedeki IŞİD tehdidinin kısmen ortadan kaldırılmasına katkı sağlayarak büyük bir bölgesel krizi yönetmeyi başarmıştır. Bu kriz bağlamında daha da önemlisi, "Astana süreci" adı verilen Türkiye, Rusya ve İran'ın varlığıyla bölgesel bir uzlaşma oluşturulmasıydı. Astana süreci, Orta Doğu'daki krizlerin çözümünde yeni bir deneyim oluşturmuştur.

Rus ordusunun Suriye’ye müdahalesinden sonra, kriz yavaş yavaş askeri aşamadan çıkıp siyasi ve hatta ekonomik yeniden yapılanma aşamasına girdi. Suriye'nin kuzeyinde hala yoğun çatışmalar olmasına rağmen, bu çatışmalar bazı alanlarda uluslararası aktörlerin devrede olduğu krizlerden ziyade yerel aktörlerin yer aldığı çatışmalara evrilmiştir. Esad rejimine yönelik tehditler azaldıkça, özellikle Suriye'nin siyasi ve ekonomik alanlarda yeniden yapılanma sürecinde, Rusya ile İran arasında bazı tartışmalar olabilecektir. ABD'nin İran üzerindeki baskısı, bölgedeki İran-Rusya etkileşimi sürecini de etkileyerek, bu etkileşimin kapsamını sınırlı hale getirebilecektir.

Özellikle, yeniden siyasi yapılanma aşamasında, Suriye'de yabancı güçlerin varlığı ve siyasi yapısının yeniden tanımlanması, Suriye krizindeki belirleyici güçler arasındaki ilişkinin türünü etkileyebilecek zorlayıcı konulardır. Rusya'nın Suriye'de İran ya da İran destekli milislerinin varlığına ilişkin tutumunun çelişkili olduğuna yönelik bir çıkarım yapmak da mümkündür.

2018 Mayıs ayında Rusya'nın Soçi kentinde Putin, “terörle mücadelede Suriye ordusunun başarıları ve siyasi sürecin başlamasıyla birlikte yabancı silahlı kuvvetlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini” Beşar Esad'a söyledi. Rusya Federasyonu Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, Vladimir Putin'in yabancı birliklerin Suriye'den çekilmesi hakkındaki görüşlerinin İran, Lübnan Hizbullahı, ABD ve Türk güçlerini içerdiğini açıkladı. Bir Rus analiste göre, İranlıların Suriye'deki varlığı ve bölgesel hedefleri Rusya için ABD ve İsrail kadar nahoş olabilir, ancak Rusya bunu asla yüksek sesle söylemeyecektir.

Ancak 2019 Şubat ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Moskova ziyaretinden bir gün sonra bir İsrail yetkilisi, yabancı birliklerin Suriye'den çekilmesi sürecini organize etmek için Rusya, İsrail ve diğer birkaç ülkenin varlığıyla bir çalışma grubu oluşturulduğunu açıkladı.[1] Ardından, Kremlin web sitesi, 9 Şubat 2019 tarihinde Rusya Cumhurbaşkanı'nın yaptığı konuşmada, tüm yabancı kuvvetleri Suriye topraklarından çekmek için bir çalışma grubu kurulduğunu doğruladı. Ancak Rus yetkilileri, İran ve Rusya güçlerinin Esad’ın daveti üzerine Suriye'de olduklarını iddia ettiler.

22 Nisan 2019 Rusya'nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia, Şarkul Avsat gazetesi ile yaptığı röportajda, "Rusya'nın Suriye'deki varlığı yasaldır. Meşru hükümetin talebi üzerine oradayız. Elbette İran da Suriye'de yasal olarak mevcuttur. Bu iki ülke dışında hiçbir ülke Suriye'ye davet edilmedi ve Şam davet etmeden Suriye'de bulunan ülkeler ülkeyi terk etmelidir" dedi.

Rus yetkililerin yabancı birliklerin Suriye'den ayrılma konusundaki çelişkili açıklamaları, İsrail ve ABD'nin Rusya'ya yönelttiği baskıyı azaltmak için diplomatik bir oyun olarak da görülebilir. Suriye, siyasi sisteminin geleceğiyle ilgili olarak, İran ve Rusya arasındaki bazı farklılıklara ve hatta rekabete rağmen, bu farklılıkların her iki ülkenin Suriye siyasi sisteminin geleceği bağlamında karşısında duran rakiplerin varlığı nedeniyle erteleneceği görülmektedir.

Siyasi meselelerde İran ve Rusya arasında gündeme gelen gelişmelere ilişkin bazı görüş farklılıkları olsa da, bu farklılıklar iki ülke arasındaki işbirliğinin geleceğini baltalamak için yeterli değildir. Tabii ki, Ruslar bu konuda daha üst seviyede yetkiye sahiptir ve Rusya, bu süreçte farklı aktörler arasında seçim yapabilir. Ancak Rus liderin tepkileri ve tutumu, Suriye konusunda iki ülke arasında işbirliğini sürdürme ihtiyacının ve öneminin tamamen farkında olduğunu göstermiştir.

ABD ve İsrail'in, İran'ın Suriye'den çekilmesi için baskı yapma çabalarına rağmen Ruslar, Suriye'nin merkez hükümetinin dış güçler hakkındaki görüşlerine saygı gösterme konusundaki ilkelerinde ısrar etmektedir. Ayrıca, İran'ın Suriye'den çekilmesi, mevcut durumda, Rusya'nın çıkarına gözükmemektedir. Başka bir deyişle, Suriye'deki silahlı muhalif gruplar henüz tamamen bastırılamamış ve Suriye'de daha ciddi ve endişe verici rakipler mevcut olduğundan, Rusya, İran birliklerinin Suriye'den çekilmesini istememektedir. Tabii ki İran'ın İsrail ile olan gergin ilişkilerini göz önüne aldığında, uzun vadede Ruslar bu konuda İran'a yardım etmekte isteksiz olacaklardır. İran kuvvetlerinin veya Suriye'deki İran destekli unsurların bazı İsrail pozisyonlarına saldırıları karşısında Rusya'nın takındığı belirsiz konum da bu nedenden kaynaklanmaktadır.

 

Rusya'nın İran Politikası

Rusya Federasyonu, belli ölçüde Sovyet dönemi stratejisine dayanan bir dış politika yaklaşımıyla, kendisini her zaman bölgesel ve bazen küresel konularda söz hakkına sahip aktör olarak sunmaya çalışmaktadır. Aslında Sovyet sonrası Rusya, Batı ile çatışmanın kaynağını ideolojik saiklerden jeopolitik gerekliliklere kaydırmıştı. Rusya'nın bu bağlamdaki stratejik yönelimi Suriye krizinde de açıkça görülmektedir. Moskova ilk kez Sovyet sonrası dönemde uzak topraklara, Suriye'ye ayak basmıştır. Kuşkusuz, Rusya'nın Suriye'deki gelişmelere yönelik operasyonel hamleleri ve sahadaki varlığı bu bağlamda analiz edilebilmektedir.

Putin Rusya'sının Suriye'deki varlığının en önemli nedenlerinden biri Rusya’nın bölgedeki jeopolitik çıkarlarında aranmalıdır. Putin yönetiminde Rusya; Batı ve özellikle ABD ile geniş kapsamlı bir jeopolitik rekabete girişmiş ve bu rekabetin sonuçları Çeçenistan'dan Kırım ve Suriye'ye kadar uzanmıştır. Aslında, Rusya'nın Suriye krizine jeopolitik yaklaşımının ana odağı, Rusya ve ABD arasındaki geniş kapsamlı küresel ve bölgesel güç mücadelesi ile ilgilidir ve bu açıdan Moskova'nın Suriye'deki varlığı ve etkisi önem kazanmaktadır. Zira Rusya Federasyonu'nun Suriye krizine jeopolitik yaklaşımı Rusya'nın Sovyet sonrası dünyada ABD tek taraflılığına karşı koyma çabalarıyla yakından bağlantılıdır.

Uluslararası alanda, İran ve Rusya'nın dış politikadaki genel yaklaşımı ve pratikteki hamlelerinde, ortak çıkarların tespiti konusunda ciddi farklılıklar vardır. Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Rusya, ABD karşısındaki konumunu kabul etmiş ve mevcut uluslararası sistem çerçevesinde, kurallar dahilinde siyasi eylemde bulunmaya çalışmıştır. Başka bir deyişle, Sovyetler Birliği'nin çöküşü, Rus isyanına ve uluslararası sisteme karşı muhalefete yol açmamıştır. Bu anlamda Rusya sistem içinde hareket etmektedir. Ancak İran İslam Cumhuriyeti, mevcut uluslararası sistemin yapısına karşı olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu nedenle İran İslam Cumhuriyeti sistem dışı bir aktör olarak görülmektedir. Rusya, politikalarıyla İran'ın sistem dışı eğilimlerini kabul etmediğini göstermek istemektedir.[2]

İran ve Rusya arasında, bir saldırı durumunda ortak askeri müdahale konusunda bir anlaşma yoktur. ABD ve müttefikleri İran'a askeri bir müdahale başlatırsa, Rusya'nın yapacağı işbirliği veya yardım, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerin arabuluculuğu ile sınırlı olacaktır. İran'ın Rus dış politikasındaki jeopolitik konumunun ölçütlerinden biri, 2000 yılında hazırlanan yeni Dış Politika Belgesidir. Belge, ayrıntılı bir biçimde Rusya’nın çeşitli ülkelerle olan ilişkilerin genişlemesine vurgu yapmaktadır. Ancak İran’ı sadece bir cümleyle İran'ı ifade etmektedir: "İran'la daha fazla ilişki geliştirmek önemlidir."

Bu sınırlamalar göz önüne alındığında, İran ve Rusya arasında stratejik düzeyde bir ittifak oldukça zor görünmektedir. Moskova, Tahran ile arasındaki bu ilişkiyi ancak diğer çıkarlarıyla çatışmadığı sürece sürdürecektir.[3]

 

Rusya'nın Suriye'deki İran Politikası

İran ve Rusya'nın Suriye'deki nihai hedefleri farklı olsa da, mevcut öncelikleri büyük ölçüde benzerlik teşkil etmektedir. Moskova ve Tahran en öncelikli olarak mevcut Suriye yönetimini korumak istemektedir. Bu ülkelerin her birinin Suriye hükümetini korumak için kendine has nedenleri olmasına rağmen, İran ve Rusya arasındaki işbirliğinin hedefi bu anlamda aynıdır.

Batı dünyasının küresel sahnedeki en güçlü aktör olarak kalma isteği ve Putin'in Rusya'yı etkili bir küresel güç olarak yeniden küresel sahneye çıkarma planları arasındaki çatışma, Rusya'yı Esad’i desteklemeye iten bir diğer önemli faktördür. Rusya'nın Suriye'deki askeri operasyonunun gidişatına bakıldığında, Rusya-Suriye ilişkilerinin iyi derecede olduğu görülmektedir. Askeri işbirliği kapsamında özellikle S-300 sistemlerinin teslimatı ve Suriye ordusuna yönelik ağır silah sevkiyatları da bu yüksek dereceli işbirliğinin kanıtı niteliğindedir. Ekonomik işbirliği, özellikle finansal sorunlar alanında artmaktadır. Elbette, İran ve Rus bankalarının hala etkili bir işbirliği yapmadığı göz önüne alındığında, sermaye akışı hususundaki işbirliği tartışmalı bir konudur. İran; Rusya ve Batı arasındaki küresel güç mücadelesi odaklı uzun vadeli bir çatışma ile doğrudan ilgilenmemektedir. Ancak son dönemdeki Suriye krizinin uluslararası bir kriz niteliği kazanmasıyla İran’ın Rusya'ya Suriye denklemindeki yakınlığı, İran’ın Batı ile yakalayabileceği fırsatlarının bir kısmını yok edebilir.[4]

Bununla birlikte, Suriye'de İran ile Rusya arasındaki işbirliğini temelden sınırlayan birtakım faktörler vardır; ne İran ne de Rusya iki ülke arasında tesis edilecek tam teşekküllü bir ittifakla ilgilenmemektedir. Bu kapsamda yine Moskova, Sünni koalisyona karşı Şii yanlısı bir kampın uzun vadede parçası olmak istememektedir.

Rusya, Suriye'yi Akdeniz'deki etkisinin ana üssü olarak görmektedir. Dolayısıyla Rus hükümeti, ancak kendi çıkarları zarar görmediği sürece İran'ın Suriye'deki varlığını kabul etmeye hazırdır. Başka bir deyişle, Rusya İran'ı, Suriye'de bir rakip olarak da görebilecektir.

Öte yandan, Rusya'nın birçok açıdan İsrail ile yakın bir ilişkisi mevcuttur.  Moskova İsrail'e, Rusya'nın Suriye'deki eylemlerinin İsrail için bir tehdit oluşturmayacağına dair güvence vermiştir. Bu nedenle, birçok durumda Rusya’nın İsrail ile olan yakın ilişkilerini zedelemeyecek şekilde hareket etmemesi doğal görülebilir. Tabii ki bu İran'ın çıkarlarına aykırı bir durum teşkil edecektir. Zira İran, İsrail tehdidine karşı Suriye'nin güneyindeki varlığını artırmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla böyle bir durumda Rusya, İran İslam Cumhuriyeti'nin çıkarlarına uymayan kararlar verebilecektir. Rusya'nın Golan Tepelerindeki İsrail varlığına dolaylı olarak yardım etmesi, aslında bir yandan da İsrail güvenliğini garanti etmek istediğini göstermektedir.

Bir diğer husus da Rusya'nın kendisini bir Avrupa ülkesi olarak görmesi ve daima Asya kartını Batı'ya karşı diplomaside oynamaya çalışmasıdır. Böylece Rusya, Suriye güç geçişi sırasında Batı ile, özellikle ABD ve hatta Türkiye ile anlaşma yapabilir. Diğer bir deyişle Rusya, İran'ın Suriye'deki rolünü azaltmak için özellikle Kırım krizinin ardından Batı'dan taviz almaya istekli olabilir. Rusya'nın bu kabiliyetine bir örnek, OPEC zirvesinde petrol üretimini artırmak için Suudi Arabistan ile işbirliği yapmış olmasıdır.

 

Yeni Avrasyacılık Kapsamında Rusya'nın İran'a Yönelik Dış Politikası

İran-Rusya arasındaki jeopolitik, ekonomik, askeri, stratejik ve hatta kültürel çıkarlara ve ortak noktalara rağmen, iki ülke arasında stratejik seviyede, açık ve kesin bir pratik görülmemiştir. Bu istikrarsızlığın ve ayrışmanın bir kısmı, iki ülkenin seçkinleri arasında yeterli fikir birliği olmamasından kaynaklı olarak görülebilir. İki ülkenin siyasi sisteminin tamamen farklı olması, stratejik ve hatta bazen taktik işbirliğini dahi zorlaştırmaktadır. Her iki ülke yönetiminde bulunan yöneticiler birçok durumda birbirleriyle çelişmekte ve ülkelerin diplomatik kararları ve politikaları üzerinde büyük bir etkiye sahip olmaktadırlar. Örneğin bazı araştırmacılar, Rusya'nın çarlık İmparatorluğu fikrini barındırdığına inanmaktadırlar.

Rus Avrasyacılığının İran'ın Hazar Denizi havzası üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Son yıllarda Rusya'nın Hazar Denizi üzerindeki konumu İran'ın lehine olmamıştır.

Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonraki dönemin başında, İran ve Rusya arasında ortak bir anlaşma bulunmaktaydı. Bu bölgede İran'ın Astara-Hüsyinkulu sınır çizgideki payı dikkate alınmıştı. Ancak Ruslar bunu görmezden geldi ve İran'ı olumsuzluk yaşayacak bir konuma getirdi. Ayrıca İran, Hazar Denizi'nin askeri bölge olmamasını talep ederken, Ruslar filosunun bir kısmını Karadeniz'den Hazar Denizi'ne taşıdı. Bu nedenle, Rus Avrasyacılığı ve Hazar bölgesi üzerindeki etki mücadelesi tartışmasında, büyük ölçüde kazanımları elde eden taraf Rusya oldu.

Öte yandan, Rus-İran savunma işbirliği İran ve Rusya'yı birbirine yaklaştırdı. Bununla birlikte ABD, diplomatik kanallar aracılığıyla İran'ın füze ve nükleer programına katılan aktörleri yaptırım kapsamına sokmakla tehdit etti ve Rusya'ya da baskı yaptı.

Uluslararası sistemde hiçbir dostluk ya da düşmanlık istikrarlı değildir. Öte yandan, her ülkenin, kendi çıkarları için diğer bir ülkelerle etkili ilişkiler kurması gerekmektedir. Son birkaç yıldaki deneyim, Rusya'nın İran için Batı'dan daha güvenilir olduğunu göstermektedir.

Aleksandr Dugin, İran'ı Avrasyacılık tasavvurunda bir ortak olarak görmemekle birlikte, ABD hegemonyasına karşı Rusya ile birlikte çalışabilecek stratejik bir ortak olarak görüyor. Son yıllarda iki ülkenin yetkilileri arasında ciddi toplantıların yapılması; Putin'in Avrasyacı tutumu kapsamında değerlendirilebilir.

 

ABD Baskısının Gelecekteki İran-Rusya İlişkilerine Muhtemel Etkileri

ABD'nin KOEP'ten çekilmesi ve İran'a yeni yaptırımlar uygulaması, İran ve Rusya ilişkilerinin geleceği için çeşitli sonuçlar oluşturabilecektir. Bir açıdan bakıldığında, ABD'nin bu hamlelerinin temel amacının, İran'ın Orta Doğu’daki faaliyetlerini ve etkinliklerini sınırlamak olduğu söylenebilir. Bu, doğrudan veya dolaylı olarak Rusların bölgesel düzeyde İran ile işbirliği yapma motivasyonunu azaltacaktır. Çünkü Ruslar, İran'ın bölgesel ve uluslararası düzeyde manevra gücünün azaldığını veya İran ile bölgede işbirliği yapma maliyetinin, faydalarından daha ağır bastığını değerlendirdiklerinde, Suriye'de İran ile işbirliği yapma durumu tekrar gözden geçirilebilir.

Buna ek olarak, ABD'nin İran'a yeni yaptırımlar uygulaması, İran ve Rusya arasındaki ekonomik işbirliği kapsamında da birtakım zorluklara ve aksiliklere neden olmuştur. KOEP anlaşmasından bu yana geçen sürede, ABD anlaşmadan çekilinceye kadar, İran ve Rusya aralarındaki ekonomik işbirliği seviyesini çeşitli yollarla artırmaya çalışmışlardır. Ancak ABD'nin KOEP'ten çekilmesi bu iki ülkenin işbirliğini daha zor hale getirmiştir. ABD'nin KOEP'ten çekildiğini açıklamasından hemen sonra, Rus petrol şirketleri İran'daki planlarını rafa kaldırmış ve birçok Batılı şirket gibi İran pazarından önemli ölçüde çekilmişlerdir.

Rusların, enerji pazarındaki politikası büyük ölçüde fırsatları değerlendirmek üzerine kurulmuştur. ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları uygulanmasından sonra petrol fiyatlarındaki ani yükselişe ilişkin endişeler, ABD'nin, İran petrol ambargosunu tam olarak uygulaması için en önemli engellerden biriydi. Zira Putin, St.Petersburg Ekonomik Forumu'nda, Rusya'nın enerji ve petrol fiyatlarını çok fazla arttırmak istemediğini vurguladı ve petrol fiyatlarının yaklaşık 60 $ artmasına izin vermeyeceğini söyledi.

 

Suriye Krizi Ölçeğinde İran–Rusya İlişkilerinde Rekabet

Suriye krizinde, İran ve Rusya arasındaki işbirliğinin yanı sıra, diğer aktörlerin de Suriye'nin geleceğine yönelik stratejik yaklaşımlarının farklı olduğu belirtilmelidir. Suriye krizinde iki ülke arasındaki işbirliği, krizin sonuna kadar her iki ülkenin de aynı pozisyonda kalacağı ve aynı politikaya sahip olacağı anlamına gelmemektedir. Aslında Rusya ile İran, geçici olarak çıkarları doğrultusunda Suriye krizinde işbirliği yaparak etkileşime girmektedirler.

Hükümetler her zaman kendi çıkarlarını gözetmekte ve bu çıkarlar doğrultusunda güçlerini artırmaktadırlar. Görünüşe göre Rusya'nın İran'la işbirliği ve ilişkileri hakkındaki görüşleri de dünya siyaseti üzerindeki makro perspektifinden kaynaklanmaktadır. Rusya Ulusal Güvenlik Belgesine göre, Ruslar sadece pragmatik politikaya bakılmaksızın harcama yapmakla kalmıyor, stratejik rasyonaliteye göre hareket ediyorlar.[5] Rusya, İran ile işbirliğinde uzun vadeli çıkarlarına ve elde edeceği sonuçlara da dikkat etmektedir. Bu nedenle Rusya, işbirliğinin genişletilmesiyle İran'ın bölgede önemli bir konumda yer almasından ve gelecekte Rusya için bir rakip haline gelmesinden çekinmektedir. Öte yandan İran, tüm bu bilinmezlik içerisinde Rus hükümetinden şüphe duymaktadır.

Rusya’nın, İran'la olan dostluğu nedeniyle uzun vadede ABD'ye düşmanlığını artırması söz konusu görünmemektedir. Çünkü İran’ın yanında konumlanmış bir ABD düşmanlığı Rusya'ya çok fazla bedel ödetebilir.[6] Bunun bilincinde olan Moskova’nın Washington ile Suriye konulu olası bir anlaşmaya varması İran’ın çıkarına olmayabilir.

Öte yandan, İran'ın Suriye'deki rolünün marjinalleşmesi, İran'ın bölgesel çıkarları için potansiyel bir tehdit oluşturmaktadır. Rusya, Suriye'deki aktif varlığının başlangıcında İran'ın işbirliğine, desteğine ve yardımına ihtiyaç duysa bu ihtiyacının git gide azalması söz konusu olabilir. Rus uzman Vladimir Yevseyev, Rusya'nın Suriye'deki rolünün gelecekte artacağını, ancak İran'ın ülkedeki rolünün artmayacağını ileri sürmektedir.[7] Hava gücü ile Rusya ve kara kuvvetleri ile İran, Suriye denklemi sahnesinde önemli bir rol oynamaktadırlar. Ancak İran'ın Suriye’deki savaş sahnesindeki konumu, (hava operasyonlarının Rus önderliğinde olması), İran'ın bağımsız rolünü gölgede bırakarak İran için bir tehdit oluşturmaktadır.

Bir diğer önemli mesele, Esad'ın ve Suriye Rejimi’nin geleceği konusunda Moskova ve Tahran arasındaki anlaşmazlıktır. Suriye krizinin önemli iki aktörü olan bu ülkelerin Esad’a yönelik yaklaşımları benzer olsa da, Suriye'nin geleceği hakkındaki stratejik görüşleri farklıdır. Rusya Suriye'yi laik bir devlet olarak görmek istemektedir. Bu nedenle Rusya, en nihayetinde Esad’ın Sünni Araplarla iktidarda ortaklık kurarak Türkiye ve Suudi Arabistan'ı tatmin edebilecek düzenlemeler istemektedir. Bu arada İran İslam Cumhuriyeti, Alevî azınlığın Suriye Sünni çoğunluğu üzerindeki egemenliğini kaybetmediği bir hükümet yapısı istemektedir. İran, Sünnilere Suriye'de önemli bir rol verilmesinin Esad yanlısı güçleri zayıflatabileceğinden endişe duymaktadır. Tahran, Esad'ın başkan olarak görev yapmaya devam etmesi hususunda ısrarcı konumdadır. Öte yandan Moskova, Esad'ın başkanlığından taviz vermeye hazır olabilir. Rusya için Suriye'yi kimin yöneteceği sorusu değil, aksine Suriye'nin gelecekteki başkanının Rusya'nın çıkarlarını nasıl garanti edeceği önemlidir.[8]

Suriye’deki Rusya-İran denklemi değerlendirilirken bahsedilmesi gereken bir başka önemli konu ise İsrail devletidir. İran, en nihayetinde Suriye'yi İsrail'e karşı Şii bir cephe hattı olarak görmektedir. İsrail'i en büyük düşman olarak gören İran, İsrail’in tümden imha edilmesini istemektedir. Rusya ise İsrail ile ilişkilerini ve yakın işbirliğini sürdürmektedir. Suriye krizinde Tahran'la işbirliği içinde olan Moskova, diğer yandan da İsrail'e yönelik her türlü tehdide ciddi şekilde karşı çıkmaktadır. Moskova, Suriye topraklarında hava operasyonları yapmadan önce İsrail ile çeşitli askeri seviyelerde gerekli koordinasyonu yapmaktadır. Son zamanlarda, İsrail ve Rusya arasında İran kuvvetlerini İsrail sınırından çekmek için baskı oluşturma söylentileri, İran devletinin çıkarları için bir tehdit oluşturacağından Tahran tarafında bir şüpheye neden olmaktadır.

Moskova'nın, Suriye krizine müdahale eden diğer bölgesel güçlerle işbirliği yapıyor olması, İran'ın çıkarlarını tehdit eden bir diğer faktör olarak sayılabilir. Son yıllarda Rusya, Orta Doğu devletleriyle ilişkilerini sürekli olarak dengelemeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım, sadece Moskova'nın diğer güçler arasındaki oyunculuk gücünü artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Batı'ya karşı pazarlık gücünü de artıracaktır. Bazı farklılıklara rağmen Moskova, Orta Doğu'daki tüm taraflarla ilişkilerini bir seviyede sürdürmeyi amaçlamaktadır. Rusya, Suriye krizinin yanı sıra Esad rejimi muhalifleriyle ilişkilerinin bozulması nedeniyle bazı kanalları açık tutmaktadır. Bu çok yönlü yaklaşım, Moskova'nın Orta Doğu'da Tahran’a yönelik özel bir yaklaşıma sahip olduğu varsayımını da reddetmektedir. Moskova; ABD ve Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail gibi bölgesel güçlerle olan ilişkilerini göz ardı etmemektedir. Buna karşılık İran, bu ülkelerin bazılarını Suriye çözümünün bir parçası değil, tamamen sorunun bir parçası olarak görmektedir.[9] Ancak Rusya her zaman bu ülkelerle ilişkilerini korumaya çalışmış ve gelecekte bu ilişkilerin, özellikle silah satışları alanında artış yaratacağını düşünmüştür.

 

Sonuç Yerine

Rusya Federasyonu, müdahil olduğu andan itibaren Suriye krizinde önemli ve etkili bir uluslararası aktör olarak kendini var etmiştir. Aslında ABD'nin Rusya üzerinde daha fazla kısıtlamaya ve baskıya yol açan yaklaşımı, Moskova'yı güvenlik ve ulusal çıkarları gereği Batı ve ABD'ye yönelik Suriye’de varlık göstererek tepki vermeye itmiştir. Suriye krizinde Rusya, bölgesel müttefiki İran'ın yardımıyla Suriye rejimine diplomatik ve askeri destek sağlayarak sahadaki bölgesel ve uluslararası konumunu güçlendirmiştir. Genel olarak, Rusya ve İran'ın Suriye krizi boyunca belirli rolleri olmuştur ve bir şekilde Suriye'de birbirini tamamlayıcı bir rol oynamışlardır. Uluslararası gereksinimler ve özellikle Suriye'de var olan ortak tehdit algılamaları, Rusya ile İran arasındaki işbirliğinin gelişmesine ve Suriye krizinde iki ülkenin ortak hareket etmesine yol açmıştır. Rusya'nın Suriye'deki varlığı bir ölçüde İran'ın güvenlik endişelerini hafifletmiş ve Suriye krizini çözmek için İran'ın siyasi denklemdeki konumunu yükseltmiştir. Öte yandan İran ve Rusya'nın Suriye krizi konusunda da farklılıkları da söz konusu olduğu gibi, bu iki önemli aktörün birbirleriyle tam bir uyum içinde hareket ettiklerini söylemek de mümkün olmayacaktır. Ancak şu anda ortak çıkar ve tehditler, bu farklılıkların büyük ölçüde göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Suriye'de her iki taraf da hedeflerine ulaştığında ve misyonlarını tamamlandığında, ortaya çıkacak yeni koşullar bu iki ülkenin ulusal çıkarları açısından ayrı düşmelerine sebep olabilir.

Rusya'nın ABD ile Suriye’de topyekûn bir biçimde karşı karşıya gelme arayışı içinde olmadığı gerçeği ve yalnızca kendi çıkarlarını gözettiği gerçeği göz önüne alındığında; Rusya ve Batı arasındaki olası pazarlık ve ticaret imkanı, okları İran'ın ulusal çıkarlarına karşı çevirebilir. Bu doğrultuda da doğabilecek siyasi, ekonomik, toplumsal ve askeri krizler Rusya ve İran işbirliğinin azalmasına ve tümden rafa kaldırılmasına yol açabilir.

 

Kaynakça:

1.Allison, Roy (2013), “Russia and Syria: Explaining Alignment with a Regime in Crisis”, International Affairs, No. 89, p. 4, Available at: http://www.chathamhouse.org/sites/default/files/public/International%20 Affairs/ 2013/89_4/89_4_01_Allison.pdf, (Accessed on: 10/04/2013).

2.Aras, Bulent and Fatih Ozbay (2008), “The Limits of the Russian-Iranian Strategic Alliance: Its History and Geopolitics, and the Nuclear Issue”, Korean Journal of Defense Analysis, Vol. 20. No. 1, pp. 45-60.                                                                                                                           

3.Belobrov, Y. Y. and Others (2014), “Modern Russian–Iranian Relations: Challenges and Opportunities”, Russian International Affairs Council (RIAC), pp. 21-27, Available at: http://russiancouncil.ru/common/upload/WP14Russia-Iran-En.pdf, (Accessed on: 15/5/2015).

4.Committeri, Camilla (2012), “When Domestic Factors Prevail upon Foreign Ambitions: Russia’s Strategic Game in Syria”, International Affairs Institute (Instituto Affairs Internazionali),Working Papers 12, 26 October, Available at: http://www.iai.it/sites/default/files/iaiwp1226.pdf, (Accessed on: 5/11/2012).

5.Hansen, Birthe (2000), Unipolarity and the Middle East, Richmond: Curzon Press.

6.Katz, Mark N. (2002), “Russian-Iranian Relations in the Putin Era”, Demokratizatsiya, Vol. 10, No. 1, pp. 69-81.

7.Mearsheimer, John (1994-1995), “The False Promise of International Institutions”, International Security, Vol. 19, No. 3, pp. 5-49.

8.Mohseni, Payam and Others (2015), “Disrupting the Chessboard Perspectives on the Russian Intervention in Syria”,Harvard Kennedy School: Belfer Center for Science and International Affairs, Available at: http://belfercenter.ksg.harvard.edu, (Accessed on: 6/9/2016).

9.Naumkin, Vitali (1998), “The Russian-Iranian Relations: Present Status and Prospects for the Future”, Journal of International Affairs, Vol. 3, No. 1, pp. 1-9.

10.Omelicheva, Mariya Y. (2012), “Russia’s Foreign Policy Toward Iran: a Critical Geopolitics Perspective”, Journal of Balkan and Near Eastern Studies, pp. 1-24, Available at: http://kuscholarworks.ku.edu/dspace/, (Accessed on: 2/4/2014).

11.Vatanka, Alex (2002), “Russia’s Relations with Iran Approach a Reckoning Point”, Available athttp://www.eurasianet.org, (Accessed on: 20/6/2015).

12.Waltz, Kenneth N. (1979), Theory of International Politic, Reading, Mass.: Adison- Wesley Press.

13.Waltz, Kenneth N. (2000), “Structural Realism after the Cold War”, International Security, Vol. 25, No. 1, pp. 5–41.

 

 

[1]Sputnik

[2]Kulami, 2012

[3]Aras ve Ozbay, 2008: 55

[4] Soltaninejad, 2015

[5]Caferi ve Zülfikari, 2013: 28-27

[6]Sadıki ve Muradi, 2017: 167-166

[7]Ivanov, 2016: 86

[8]Ivanov, 2016: 49-48

[9]Asgeryan, 2015: 50

Köksal Taşkent

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
İran Araştırmaları Uzmanı