< < Suriye’deki Kimyasal Silahlar Putin’i İknaya Yeter mi?
 Bu sayfayı yazdır

Suriye’deki Kimyasal Silahlar Putin’i İknaya Yeter mi?

Yazan  01 Haziran 2012
Çoğu kadın ve çocuk olan 110 kişinin hayatını kaybettiği Hula katliamının ardından Batı Suriye konusundaki “bekle gör” politikasını terk etmiş gibi gözükmektedir.

BM kanalıyla bir çözüme ulaşmak için çabalar devam ederken, tek taraflı bir askeri müdahale seçeneği de tekrar gündeme gelmiştir. BM kanalıyla bir çözümün önündeki en büyük engel olan Rusya'nın tavrını değiştirmesi de bu açıdan büyük önem taşımaktadır.

Bu bağlamda İsrail İstihbaratına yakın olan internet sitesi Debka File'da 31 Mayıs 2012'de yer alan ve Washington'daki kaynaklara ve diğer istihbarat kaynaklarına dayandırılan bir yazı[1] ilgi çekicidir. Yazıya göre Obama Suriye'nin elinde bulunan kimyasal silahların El Kaide ve diğer terör örgütlerinin eline geçmesinden endişelenmektedir. Obama bu nedenle Putin ile görüşerek, kendisini BM Güvenlik Konseyi'nin 3 bin silahlı gözlemciyi Suriye'ye yerleştirme ve bunların Suriye'de altı tane olduğu düşünülen kimyasal ve biyolojik silah depolarının idaresini üstlenmesi planını desteğe çağırmıştır. Bunlara daha sonra 2 bin gözlemci daha eklenecektir. Putin'in batılı silahlı güçlerin Suriye'ye yerleşmesinden duyduğu endişeleri gidermek için de Obama, gözlemcilerin büyük bir bölümünün Rus ya da Esad'a yakın olan devletlerden seçileceği sözünü vermiştir.

Suriye'deki kitle imha silahlarının savaş başlığı, bomba ya da top mermisi şeklinde saklanmadığı bunun yerine büyük variller ve fıçılara yerleştirilmiş şekilde ülkenin 6 bölgesindeki yer altı sığınaklarında saklandığı Debka'nın yazısında belirtilmiştir. Bunlar ülkenin kuzeyindeki El Safirah füze üssü, Akdeniz kıyısındaki bir biyolojik araştırma merkezi olan Cerin, Hama ve Humus'taki askeri tesisler, Rusya'ya kiralanmış olan Lazkiye'deki donanma üssü ve Humus ve Halep arasındaki karayolu üzerindeki Palmira'dır. Bu depolarda Sarin gazı, Tabun, Hardal gazı VX ve antrax gibi kimyasal ve biyolojik silahların bulunduğu düşünülmektedir.

Bu silah depoları normalde Mahir Esad'ın başında olduğu 4. Tümen tarafından korunmaktadır. Ancak isyanı bastırmakla meşgul olan Mahir Esad'ın birlikleri bu depoları koruyamamaktadır.

ABD istihbaratına gelen bilgilere göre bu bölgelerden üçü Suriye ordusu ve muhaliflerin sıkça çatıştığı yerlerdir. Ayrıca El Kaide unsurlarının son iki haftada kitle imha silahlarını ele geçirmek için savaştan zarar görmüş bölgelere sızdığı söylenmektedir.

Obama'nın bu konuda Putin'i Cihadçıların şimdiye kadar hiç bu kadar çok ölümcül silahı ele geçirmeye yaklaşmadıkları konusunda uyardığı ifade edilmektedir.

Ayrıca Özgür Suriye Ordusu'nun da bu silahların peşinde olduğunu görmekteyiz. ÖSO mensuplarından biri İsrail'in Haaretz gazetesine konuşmuş veSuriye'nin elinde olduğu iddia edilen kimyasal silahları ele geçirme planlarınıanlatmıştır. ÖSO militanı kimyasal silahların Suriye Hava Kuvvetleri İstihbarat Müdürlüğü'nün kontrolündeki üslerde tutulduğunu söylemiştir. Silahların yerini bildiklerini ve onları ele geçirme planlarını yaptıklarını, ancak kimyasal silahları taşımanın kolay bir iş olmadığını ifade etmiş, bu bağlamda İsrail'den kendilerine yardım etmelerini istemiştir[2].

Obama Rusya'nın 5 bin gözlemci planını kabul etmesi halinde Esad'ı ve Tahran'ı da ikna edeceğine inanmaktadır.

Debka'ya göre 31 Mayıs 2012'de Almanya Başbakanı Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ve İtalya Başbakanı Monti ile video konferans yoluyla görüşmüş ve konu ile ilgili bilgi vermiş ve Putin ile olan görüşmesini aktarmıştır. Suriye konusunda başından bu yana oldukça aktif olan Erdoğan'ın bu görüşmeye dahil edilmesi de dikkat çekilmesi gereken bir diğer noktadır.

Obama ayrıca İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak'a eğer El Kaide ya da Hizbullah bu silahları ele geçirirse bunlar Batı Şeria ve Gazze'ye kaçırılır, İsrail de hedef haline gelir mesajını göndermiştir. İsrail'i bu konuda bilgilendiren ABD istihbarat görevlileri bu durumun İran nükleer tehdidinden daha yakın bir tehdit olduğunu ifade etmişlerdir.

Bu 30 Mayıs 2012'de İsrail Kuzey Birlikleri komutanının "haftalar ya da aylar içinde Suriye'den gelen El Kaide saldırıları ile karşılaşabiliriz" sözleri ile birlikte değerlendirildiğinde de anlam kazanmaktadır.

Putin'in henüz ABD'ye cevap vermediği belirtilmekte, ancak Batının Libya'da olduğu gibi kendilerini kandırmasından çekindiği ifade edilmektedir. Ayrıca Rus basın sözcüsü "Rusya'nın Suriye konusundaki tutumunu değiştirmeyi düşünmediğini ve Moskova'ya baskı yapmanın uygun olmadığını" ifade etmiştir. 1 Haziran 2012'de Putin ile Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın bir araya gelmesi de yine Putin'i Suriye konusunda ikna çabası olarak yorumlanabilir.

İran Parlamento Sözcüsü Larijani ise Rusya'nın tavrını değiştirmediği düşüncesiyle "Suriye'ye yapılacak olan bir Batı müdahalesinin İsrail'i içine çekeceğini, ABD'nin de bu tehlikeli oyuna dikkat etmesi gerektiğini" söylemiştir. Bu İran'ın Obama'nın planının hayata geçirilmesi karşısında İsrail'i tehdit etmesi olarak yorumlanabilir.

Ayrıca ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Susan Rice'ın "Konsey üyeleri ve uluslararası toplumun Annan Planı dışında hareket etme konusunda hazır olmaları gerektiği" şeklindeki sözleri de Putin'in Obama'nın 5 bin silahlı gözlemci hakkındaki önerisini reddetmesi halinde ABD'nin BM'yi baypas etmeye hazır olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.

Hula katliamının ardından batı Suriye konusundaki bekle gör politikasını terk etmiş gibi gözükmektedir. Bundan sonra El Kaide, terör ve kimyasal silahlar gibi konuların Suriye konusunda bir çözüm için daha fazla öne çıkarılması beklenebilir. Bu bağlamda 10 sene önce Irak'ta kitle imha silahları olduğu ve Irak'ın El Kaide'ye destek verdiği iddialarıyla gerçekleştirilen işgal akıllara gelmektedir.

 


 

[1] "Exclusive: Obama weighs action to prevent Al Qaeda grabbing Syrian WMD", Debka File, 31 Mayıs 2012,

 

 

[2] "Syrian rebel leader to Haaretz: Assad's opposition will secure chemical", Haaretz, 28 Mayıs 2012

 

 

Sibel Kalemdaroğlu

sibelkalemdaroglu@gmail.com

Uzmanlık Alanları

Ortadoğu, Ortadoğu siyasi tarihi, Körfez ülkeleri

Biyografi

Sibel Kalemdaroğlu 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’nde Araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

İlköğretimin Arı Koleji, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra 1998 senesinde Bilkent Üniversitesi’ndeki lisans eğitimine başlamıştır. Uluslararası İlişkiler alanında lisans diplomasını 2003 senesinde aldıktan sonra Marka ve Patent vekili olarak çalışan Kalemdaroğlu 2010 yılından bu yana düşünce kuruluşlarında çalışmaktadır. 2012 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden yüksek lisans diplomasını aldıktan sonra yine aynı sene içinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora çalışmalarına başlamıştır.

2011 Haziran ayından bu yana 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ndeki görevine başlamıştır. Kalemdaroğlu’nun bazı makaleleri 21. Yüzyıl internet sitesi ve Dergisi’nde yer almaktadır.

Yabancı Diller

İngilizce KPDS : 90

Almanca (Başlangıc seviyesi)

İtalyanca (Başlangıç seviyesi)

Arapça (Başlangıç Seviyesi)