Tasarrufların yetersizliği, dış borcun yüksekliği, dolayısı ile yabancı sermayeye bağımlılık ve kronik açıklar Türkiye’nin yapısal sorunları. Borçlanma zorluğu altı aydır alınan parasal önlemlere rağmen aşılabilmiş değil. Kamusal, özel gayrimenkullerin ve şirketlerin yabancılara doğrudan ve hisse satışı ile devri bir başka yapısal dönüşümün yolunu açmış durumda. Ama yerlinin yabancı ile ikamesi sonunda vatandan geriye neyin kalacağı belirsiz.
Özerk kurumlara siyasi müdahale, israf ve yolsuzluk bu boyutta olmasaydı, Türkiye 2024’e bu kadar olumsuz koşullarla girmezdi. Eğitimde çöküş PISA sonuçları ile sabit. Beyin göçü ülkenin beşeri alt yapısına büyük bir darbe. İtibardan tasarruf etmeyen Türkiye, çevre sorunlarına yeterince kaynak ayıramıyor. Orman alanları talana açık, dere yataklarında yapılaşma devam, verilen maden arama lisansları ile doğa katliamı dörtnala. 6 Şubat depreminin yerle bir ettiği şehirlerde hala sarılmamış pek çok yara var. Temel ihtiyaçları sağlanamayan Hatay ve Kahramanmaraş gibi yerlerdeki görüntü Gazze’den pek farklı değilken, hala Afrika hamlesi sürüyor, sözde yardım ve yatırımlar ülke dışına kayıyor. Temel ekonomik göstergelerin durumuna gelince:
İkiz Açıklar ve Büyüme Performansı
Son verilere göre bütçe açığının GSYİH içindeki payı yüzde 5, cari işlemler açığının payı ise yüzde 4.4. İkiz açıklar birbirini besleyerek döviz kuru ve faiz sarmalı ile 2024 yılında da ekonomi üzerindeki baskısını sürdüreceğe benzer. Mal ve hizmet ihracatının artması ve ithalatın azalması cari açığın azalmasında etkili. Ancak bunun yan etkileri var. Ulusal para ABD Dolar’ı karşısında bir yılda yüzde 38 oranında değer kaybetmiş durumda. Ama ihracat artışına faydası pek yok. Maliyet artışları ile enflasyonu körükleme etkisi ise büyük. Türkiye giderek net bir sermaye ihracatçısı haline geldi. Sermaye çıkışlarının girişlerinden fazla olması da cari işlemler dengesi açısından ciddi bir sorun. Üstelik cari açıktaki yükseliş ekonomik büyümeyi yavaşlattığı oranda bütçe açığını da arttırma eğiliminde. Zaten gerçeği ne kadar yansıttığı belli olmayan bütçe açığının azaltılması ise özellikle israf nedeni ile bir hayli zor.
Resmi rakamlar hep yanıltıcı. En son verilerle yılın üçüncü çeyreğinde ekonomik büyüme yüzde 5.9, 2023 sonu tahmini ise yüzde 4.3 olarak gözüküyor[1]. 2023 enflasyonu ise yüzde 64.8. Tabii hissedilen enflasyonun bu rakamın iki katı olduğu bir kenara bırakılsa bile enflasyon etkisinden arındırılmayan büyüme gerçek bir büyüme değil. Kaldı ki deprem, sel ve yangın gibi doğal felaketlerin yaşandığı bir yılda kayıpların büyümeden indirilmesi gerekir. Nerede o indirimler? Zaten gerçek bile olsaydı, yüzde 5.9 veya yıllık yüzde 4.3 büyüme Türkiye gibi kalabalık nüfuslu, üstelik mülteci ve göçmen yükü yüklenmiş bir ekonomi için yeterli olamaz.
Türkiye’nin Başına Gelenler, geleceklerin Teminatı
Yılın üçüncü çeyreğinde inşaat dâhil hizmetler sektörü yüzde 5,2, sanayi yüzde 5,7, tarım ise sadece yüzde 0,3 büyümüş. Yeni yatırım tüm teşviklere rağmen zayıf. Giren yabancı sermaye sadece mevcudu satın almaya yöneliyor. Verilen sözler tutulmuyor. “Ne oldu Altay Tanklarına?” sorusu sorulması suç. Zaten sorulsa bile cevap veren de, hesap veren de yok. Sınai büyümenin kaynağı hala yurtiçi talep şişmesine dayanan “yık ve yeniden yap”. Türkiye özellikle deprem riski nedeniyle genel bir şantiye görüntüsünde. İnşaat, ekonominin lokomotifi olarak zevahiri kurtarıyor. Ama arz fazlası olunca, 2024 de yabancıya haraç mezat satışın ulusal güvenlik riski de ayrı sorun. Gayrimenkul sektöründe vatandaşlık verilerek ödüllendirilen satın almaların vebalini gelecek kuşaklar ödeyecek. Bu durum, tarımın acıklı hali ile birlikte “vatan elden gidiyor” endişesi yaratıyor. Kendini beslemekte zorlanan Türkiye’nin geleceği, dışa daha da bağımlı bir Türkiye.
Dönen faaliyet çarkları, tercihli faiz ve döviz kurları dönüyorsa bir adalet ve ekonomik hesap karmaşası sonunu. Yok, artan faizlere rağmen hala kredi ile dönüyorsa, ortaya çıkabilecek geri ödeme zorlukları, finans sektörünü darboğaza sokabilir. Bu 2023 den 2024 ve ötesine aktarılabilecek bir başka risk.
Nereydik? Nerelere Geldik?
Asma köprüler, su basan tüneller, geçilen, geçilemeyen, dalga boyu yüksek olunca denize kapılan nice yollar yapıldı. Kuşkusuz aralarında iyi ve etkin olanları da var. Bunların çoğu çok daha uygun maliyetlerle yapılabilirdi. Ama işte tercihli kamu ihaleleri dolayısı ile ödenen şişkin faturaların hesabını soracak Sayıştay’ın bile işini hakkıyla yapamadığı bir Türkiye’de yaşıyoruz.
İçinde doktoru olmayan veya doktorları, sağlık personeli yurt dışına gitmek için sıra bekleyen nice hastane inşa edildi. Ama sağlık sektöründe de artık alarm zilleri çalıyor. Sağlığa erişim olsa, ilaca erişim artan fiyatlar nedeniyle zor.
Bu arada daha çok birilerinin cüzdanı şişerken, çoğu insan fakirleşti. Gelir uçurumları büyüdü. Adalet her alanda olduğu gibi gelirde de ayaklar altında kaldı. Ama nereden nereye gelindi? Sorusunu yine rakamların diliyle açıklayıp 2024 başında Türkiye’nin son on yılda ne kadar başarılı olduğunu görelim.
On yıl önce, yani 2013 sonu büyüme oranının yüzde 3.8 olduğu hatırlanırsa, 2024 e girerken görece ekonomik başarısızlık daha iyi anlaşılabilir. On yıl önce sadece yüzde 7.6 lık enflasyonla büyüyen bir Türkiye vardı. Faiz oranları ise yüzde 9 du. Evet, önce 1 kuruş tedavülden kalktı. Zamanla 5 ve 10 kuruşlar da kayboldu. Şimdi parlak 5 TL ler dolaşımda. Ama hangi yıl tek haneli enflasyona ve gerçek büyümeye dönüleceği belirsiz. Yine de her yeni yıl gibi, 2024 de yeni bir umut. Önemli olan umudu söndürmeyecek bilinci yeniden canlandırmak.
[1] The Economist (4 January, 2024)
2023 yılında dünya kamuoyunu en fazla yaşanan deprem, çevre felaketleri ve Ukrayna savaşı nezdinde Doğu – Batı arasında ayrışan siyasi, ticari ve ekonomik gerilimler meşgul etmiş, Gazze savaşı da sembolik etkileri itibariyle yıla damgasını vurmuş bulunmaktadır.
Diğer taraftan kuantum bilgisayar ve yapay zeka (AI) teknolojilerinin gündeme gelmesiyle zirve yapan dijital teknolojiler özellikle iletişim alanında tüm dünyada mesafe ve zaman sorununu yok ederek 21. yüzyılın şekillenmesinde inanılmaz roller oynamaktadır. Soğuk savaş dönemlerinde olduğu gibi ABD ve Çin nezdinde Batı ile Doğu arasında tekrar şekillenen amansız mücadele insanlığın geleceğini etkileme yolundadır. İki dünya arasındaki yarış uzay teknolojilerinde de devam etmektedir. Öyle ki Anglo Sakson’lar 2030’larda ordularının %30’unu yapay zekalı robot askerler bazında planlamakta olup, Star Wars uzay teknolojileri gerçekleşme yolundadır.
Xi Jinping döneminde 3,5 trilyon dolarlık döviz rezervine ulaşan Çin “yeni normal” olarak adlandırılan dönemde Sun Tsu’nun yumuşak güç kavramına dayalı olarak “Çin tipi” küresel yayılım ve hakimiyet stratejisini yürürlüğe koymuştur. Çin Rusya ile beraber kurduğu Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) Hindistan ve Pakistan’ın da katılımıyla ortaya çıkan yeni durum gelecekte dünya hakimiyet savaşının pasifik ekseni üzerinde vuku bulacağının habercisi olmuştur..
Diğer taraftan etki tepkiyi doğurur misali Wall-Street ve City of London ile sembolleşen küreselciler ile ulusalcılar arasında ayrışma da dikkat çekicidir. 2024 kasımında ABD başkanlık seçimlerinde Trump nezdinde tekrar ulusalcıların iktidara gelmesi olasıdır. Kısa kalan dönemde Biden başkanlığının halkın günlük yaşamını direk ilgilendiren başta enflasyon ve diğer ekonomik alanlarda kaydedeceği başarılar önem kazanmış bulunmaktadır. Haliyle Rusya'yı ’gözden çıkarmış gibi görünen Batının ekonomilerinde olumsuzluklara yol açabilecek Çin politikası henüz netlik kazanmamış olup, ABD seçimleri sonrası ulusalcıların kazanması durumunda Tayvan sorunu dahil bir şekilde uzlaşma yönünde adımlar atılabilir. Çünkü zaten iklim, çevre sorun ve felaketlerinden nüfus , göç , mülteci sorununa kadar acı çeken dünyanın pasifik üzerinden ateşlenecek nükleer bir savaş tehlikesini asla kaldıramayacağı varsayımı süper güçleri bir şekilde aynı soğuk savaş yılları gibi uzlaşmaya zorlayabilir. Aslında aksi bir durum global elitlerin de pek işine yaramayacaktır. Sonunda diplomasi ve aklın galip gelmesi insanlığın en büyük temennisidir.
Sonuç :
Sanayi devriminin yaygınlaşmasıyla son iki asırda havalar, denizler ve karalarda biriken zehir, dünyayı gittikçe daha yaşanmaz hale getirmiştir.
İlki 2011 yılında Almatı’da toplanan Türk Devletleri Teşkilatının 10.Zirvesi Astana’da yapıldı. Bu toplantıda ana tema olarak belirlenen başlık TÜRK DEVRİ idi.
Birleşik Krallık genel seçim sürecine girmiş iken ve anketler iktidardaki Muhafazakar Parti’nin kuvvetle muhtemel genel seçimleri kaybedeceğine ve Britanya’nın İşçi Partisi’nin iktidarına geçeceğine işaret ederken Başbakan Rishi Sunak kabinede revizyona gitti ve eski Başbakan David Cameron’a Dışişleri Bakanlığını önerdi, Cameron bakanlık teklifini kabul etti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 1998 Roma Statüsü ile soykırım dahil insanlığa karşı suçları yargılamak üzere kurulmuştur.
100. Yıldönümünü kutladığımız “Cumhuriyet” için ilk adımlar Milli Mücadele ile birlikte atılmıştır. Emperyalizme karşı “Tam Bağımsızlık” savaşı verilirken aynı zamanda saraya/sultana karşı “Milli Egemenlik” esası olan Cumhuriyet mücadelesi ile 700 yıldan fazla devam eden saltanat düzenine son verilmiştir.
İngiltere Kralı III.Charles, 2015’te Galler Prensi iken “Prince’s Trust International” adlı, merkezi Güney Londra “8 Glade Path Londra SE1 8EG” bulunan bir vakıf kurmuştu.
Türk kadınlarını gururlandıran, Türk milletini onurlandıran; nezaketiyle, cesaretiyle, şuurlu Türk milliyetçiliğiyle, vatanseverliği ve vatan nasıl seviliri gösteren yılmaz mücadelesiyle mümtaz bir kişi olduğunu gördük, bildik, şahitlik ettik. Ganire Pashayeva ruhun şad olsun. Türk milletinin başı sağ olsun.
Tugay Uluçevik - 13-05-2024
Sinsi genişleme politikası
Ersin Dedekoca - 06 Mayıs 2024
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yılın ardından geçtiğimiz hafta başında Irak'ı ziyaret etti. Erdoğan Bağdat'ta Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani ile ve ayrıca Erbil'de Irak Kürdistan Bölgesel…
II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop…
Tugay Uluçevik - 06 Nisan 2024
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın 5 Nisan günü New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşeceği açıklandı.
Ekonominin dijitalleşmesinden kaynaklanan vergi zorlukları, günümüzün başat sorunları arasında yer almaktadır. Diğer yandan, kazançların “vergi cennetlerine” doğru kayması olgusu da, “vergi tabanlarında aşınmaya”yol açmaktadır. Örneğin, 1980 yılında dünya genelinde yüzde…