Bu sayfayı yazdır

Savaşa hazır olmak ve strateji üretmek

Yazan  22 Ağustos 2011
Uluslararası ilişkilerin hiç eskimeyen bir kuralı vardır. Barışı temin etmek ve ülkene bir saldırıyı önlemek istiyorsan savaşa sürekli hazır olacaksın. Tarihte de böyleydi, günümüzde de

Roma veya Osmanlı imparatorlukları gönüllü bir şekilde isteyerek yıkılmadı, kendisini savunamadığı için yok oldular. Yugoslavya'nın dağılması iç ve dış müdahaleler sonunda olmuştur. Kuzey Doğu komşumuz Gürcistan'ın üçe bölünmesinin sebebi kötü yönetim ile iyi ve güçlü bir silahlı kuvvetlerinin olmamasındandır. Kardeş ülke Azerbaycan'ın topraklarının yüzde yirmisinin Ermenistan tarafından işgal edilmesi Azerbaycan'ın en zayıf olduğu dönemde olması ve dış destekle olmuştur. Bu tür örnekleri çoğaltmak mümkündür. AKP iktidarının demokratik çözüm ile İslam kardeşliği bağlamında "Kürt sorunu" nu çözme iddiası ve ısrarı iflas etmiş durumdadır. Klasik çözüm silahlı kuvvetlere tekrar dönmüştür. Sorun iki yüz yıldan beri devam etmektedir ve bütün iktidarlar çözmeye uğraşmışlar ama başarılı olamamışlardır. AKP belli kesimleri bu sorunu iman gücüyle çözeceğine ikna etti. Kravatlı imam zihniyetli profesörler, tarikat usulü yönetilen stratejik araştırma kurumları, yeni politika ve strateji ürettiğini sanan ama gerçekte birer tarikat ve cemaat yuvaları olan merkezlerde üretilen gayri milli politika ve stratejileri uyguladılar.

Hükümetin Kürt politikasını belirleyen yukarıda sözünü ettiğimiz araştırma merkezlerinde çalışan uzman, profesör kılıklı cemaat ve tarikat müritleri ile üniversite ve basında çalışan hiçbir prensibi olmayan, Türklükle ve İslamiyet ile bağlantısı bulunmayan, gövdesi Türkiye'de, ruhu başka yerlerde dolaşan, bir kısmı yurt dışında iş bulamadığı için Türkiye'de yaşamak zorunda kalan, bir kısmı da dışarıdakiler tarafından Türkiye'de görevlendirildikleri için burada yaşamak zorunda olan ve bir kısmı da salaklığından ve şaşkınlığından ne olup bittiğinin farkında olmadan onlara hizmet eden kişilerden oluşmaktadır.

Türkiye'de 2002'den sonra kurulan bu merkezlerin tamamına yakını yurt dışı bağlantılı veya oralardaki merkezlerle iş birliği yapmaktadırlar. Görünüşü kurtarmak için aralarına kendileri gibi olmayan veya kendileri gibi düşünmeyen bir takım insanları alarak onları beslemekte ve onlara bizim gibi düşünmeyin, bizim gibi yaşamayın, ama bizim gibi yazın ve konuşun şeklinde anlaşarak liberalleri, eski tüfek Marksist ve Leninistleri işe almakta ve milletin kesesinden büyük paralar ödemektedirler. Bu güruhun ürettiği Kürt politikası ve stratejisinin sonuçlarını hep birlikte görüyoruz.

Evrensel etik değerler, uluslar arası hukuk ve teamüller, birisi sana ve ülkene saldırıyorsa ona karşılık verme hakkını tanımaktadır. Bunun ulusalcılık, milliyetçilik veya militaristlikle bir ilgisi yoktur. Beynelmilel dinciler, liberaller ve soyunun Türk olmadığını sözde yeni keşfeden kozmopolit entelektüeller, Erdoğan gibi bir adamın milliyetçilik yaptığını ve daha da fazla yapacağını yazmaya ve konuşmaya başlamışlardır. Endişe etmelerine gerek yoktur, zira Erdoğan milliyetçi değildir; zaten bunu kendisi birçok defa söylemiştir. Sadece bir çıkarı için milliyetçilik yapar, yani bir işine hizmet etsin diye yapar, ama Türklerin işine yarayacak bir milliyetçilik yapmaz; dolayısıyla panik yapmanıza gerek yoktur.

Tayyip Erdoğan'ın 21 Şubat 2008 ve 17 Ağustos 2011'de Türk Silahlı Kuvvetlerine PKK kamplarını bombalama izni vermesinin nedeni oy tabanını oluşturan kitlelerin gazete ve televizyonda çok az haber izleyen kesim olduğu ve en çok da olumsuz etkilendiği olayların başında PKK terörü ve şehit haberleri olduğunun bilincinde olmasındandır. Daha önceki yazılarımızda da değindiğimiz gibi iki yıl sonra Cumhurbaşkanını halk seçecektir, dolayısıyla bu halkın en hassas olduğu noktada milliyetçilik yapması kendi çıkarı açısından normaldir.

AKP'nin sorunu çözmek gibi bir politikası ve önceliği yoktur. Aksi takdirde on yıldan beri çözerdi. Sadece Kürtlere, bana oy verin, size yeni haklar vereceğim, Türklere de, bana oy verin sizi bu terör belasından kurtaracağım diyerek oylarını almış ve şimdi de onları oyalamaktadır. Kendisi için önemli olan sorunları çözmüştür, bunlar yargı, üniversiteler, silahlı kuvvetler ve polistir. Basından öğrendiğimize göre dünyanın en zengin başbakanları arasındadır. Bu kadar başarı da az sayılmaz.