Bu sayfayı yazdır

Kan ve PKK (2)

Yazan  21 Kasım 2008
Terör uzmanı Prof. Dr. Özdağ, tüm bakanlıkların Güneydoğu’daki yatırım ve takibini sağlayacak yeni bir bakanlığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Özdağ, "Eşgüdüm Bakanı, Başbakan'ın katılmadığı toplantılarda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'na başkanlık etmeli" dedi.

Türkiye'de Harp Okulu, Polis Akademisi, Milli Güvenlik Akademisi, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı kurslarında ders veren, Brüksel'de NATO Karargahında Ekonomi Komitesi'nde terör konusunda danışmanlık yapan Prof. Dr. Ümit Özdağ, terörle mücadele için mutlaka bir bakanlığın oluşturulması gerektiğini vurguladı. "Terör örgütü, örgüt yapısının gereği olarak hızlı karar alma ve uygulamayı gerçekleştirirken; devlet hantal, bölgeden uzak, kararsız, yavaş; kaynakları kötü kullanan bir görünüm sergilemektedir. Sorunda girişim üstünlüğünü kazanmak, kazanmak için atılacak en önemli adımdır. Bunun için derhal hızlı ve sağlıklı karar almayı sağlayacak bir siyasal karar mekanizmasının oluşturulması gerekmektedir" diyen Prof. Dr. Özdağ, 'Eşgüdüm Bakanlığı' adını verdiği bakanlığın, bütün bakanlıkların Güneydoğu Anadolu'daki yatırım ve işlerinin takip ve eşgüdümünü sağlaması gerektiğini vurguladı. Özdağ, bakınlığın işlevini şöyle özetledi: "Terörle Mücadele konusunda da uzmanlaşacak bir bakanlık olması gereken Eşgüdüm Bakanı, Başbakanın katılmadığı toplantılarda Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'na başkanlık etmelidir. GAP Başkanlığı, GAP Televizyonu program yapısı bu Devlet Bakanlığına / Bakanlığa bağlanmalıdır."

Başbakan PKK ile ilgili konuşmamalı

Bakanlığın kurulması halinde Başbakan'ın veya Başbakanlığın, PKK konusunnda herhangi bir açıklama yapmaması gerektiğini vurgulayan Stratejist, "Bu konu ile ilgili hükümetin açıklama yapması gerekirse açıklamalar, sadece Eşgüdüm Bakanı tarafından yapılmalıdır. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantıları kamuoyuna duyurulmadan yapılmalı ve sonuçları konusunda basına bilgi verilmemelidir. Bugünkü hâli ile Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantıları dolaylı olarak PKK'nın propagandası hâline gelmiştir" diye konuştu. Bakanlığın yanısıra terörü kökten yok etmek için 'Düşük Yoğunluk Çatışma Araştırmaları Enstitüsü' nün de oluşması gerektiğini de ifade eden Prof. Dr. Özdağ, "Eşgüdüm Bakanlığı bütçesi ile desteklenen ancak bir üniversite bünyesine yerleştirilmiş yüksek lisans ve doktora eğitimi verebilecek bir 'Düşük Yoğunluk Çatışma Araştırmaları Enstitüsü' kurulmalıdır. Bu enstitü bünyesinde uzman akademisyenler, uzman vali, emekli vali, emekli general ve istihbaratçılar görevlendirilmelidir. Yönetim kurulu başkanlığını bakanlık müsteşarının yapması, bürokrasi ile enstitü ile arasında bilgi akışını sağlayacaktır. Enstitü, zaman içinde kendi akademik kadrolarını oluşturmalıdır. Enstitü, devlet için bilimsel araştırmalar gerçekleştirmeli, devlet politikasının bürokrasinin sistemsiz gözlemlerine dayanması geleneğine son verilmelidir" açıklamasını yaptı. Enstitünün içinde toplum psikolojisi, çatışma psikolojisi, etnik psikoloji konularında araştırmalar yapan bir bölüm olması gerektiğini dile getiren Özdağ, "Enstitü, bölgenin sosyal, ekonomik, kültürel ileri gelenleri ile sürekli bilgi alışverişi içinde olmalıdır. Enstitünün içinde ayrıca, sürekli kamuoyu araştırmaları yapan/yönlendiren ve değerlendiren bir bölüm olmalıdır" diye konuştu.

DTP'nin siyasette etkinliği kırılmalı

Eşgüdüm Bakanlığı ile bölge üniversiteleri arasında etkili bir işbirliği geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Özdağ, bölge üniversiteleri bölge gerçeğinden kopuk değil, bölgenin ekonomik ve sosyal gelişmesini teşvik edecek şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini belirtti. Özdağ'a göre; Bu yapılandırma çerçevesinde akademi yerleşkelere hapis olan değil, projeler çerçevesinde bölge ile bütünleşen bir tutum içerisine girmeli. "Siyasi önlemlerin diğer boyutunu ise terör örgütünün uzantısı olan siyasal partinin siyasette etkinliğinin kırılması oluşturmalı" diyen Terör Uzmanı, şu önemli açıklamayı yaptı: "Bundan sonraki dönemde PKK'nın siyasi kolu çok ağır bir durum ortaya çıkmadıkça kapatılmamalı, fakat bu siyasi kolun demokrasi ihlalleri, Türk ve dünya kamuoyu önüne sistemli olarak çıkarılmalıdır. Devlet, PKK'nın siyasi koluna karşıda demokratik çerçevede sert ve ciddi bir mesafe koymalıdır. Bu parti, PKK ile açık-kapalı ilişkiler devam ettiği, terörü destekledikleri sürece iletişim kurulmamalıdır. Esasen terörü açık veya kapalı destekleyenlerle ilişki kurmak ahlaki de değildir. Oysa mevcut durumda DTP temsilcileri Anayasa Mahkemesi kuruluş yıldönümüne davet edilmekte, resmi törenlerde yer almaktadırlar. Yapılması gereken bu tür temasları asgariye indirgemek ve zorunlu hâllerle sınırlamaktır. Teröre destek veren ahlaken terörist kadar suçludur. Siyasi kolun yurtdışına kaçan milletvekillerine yapılan emekli maaşı ödemelerini durdurmak için gerekli hukuki düzenleme yapılmalıdır." Alınacak önemli bir siyasi nitelikli önlemin de Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde seçimlerde örgüt yanlısı siyasi partiler lehine mükerrer oy kullanılmasını engellemek olduğunu vurgulayan Özdağ, "Bölgede diğer partilerin seçimlerde güçlü bir seçim müşahidi yapısı oluşturamadığını bilen örgüt elemanlarını diğer partilerin seçim müşahidi olarak görevlendirmektedir. Bölgede önemsenmeyecek ölçüde yerel devlet memurunun da örgüt sempatizanı olması veya baskıya açık olması neticesinde kullanılmayan oyların hemen hepsi örgüt yanlısı partiler lehine kullanılmaktadır" dedi.

G.Doğu'da bürokrasi büyük baskı altında

GüneydoğuAnadolu'da bürokrasinin büyük bir baskı altında olduğunu belirten Prof. Dr. Ümit Özdağ, "Bazı üst düzey devlet memurları dâhil olmak üzere PKK ile yakınlık kuranlar dahi mevcuttur. Bölgedeki sorunun çözümü için bölgeden kopuk yeni bürokratik bir yapılanma değil, zihniyet değişiminden geçmiş, yeniden yapılandırılmış bürokratik bir sistem gerekmektedir. Vali ve kaymakamlar bölgeye yollanırken, herhangi bir özel talimat almamakta, izleyecekleri politika kendi şahsi tercihlerine bağlı kalmaktadır. Devlet, her il ve her ilçe için zamana bağlı, ulaşılacak hedefler tayin etmelidir" açıklamasında bulundu. Terörle ciddi ölçüdeki savaşta, bölgedeki ilçelerde 'kaymakam yardımcılıklarına' gereksinim olduğunu dile getiren Stratejist, "Bölgede ilk kez görev yapacak olan kaymakamlar, daha önce bir başka bölgede kaymakamlık yapmış olsalar dahi bir sene süre ile kaymakam yardımcısı olarak çalışmalıdırlar. İçişleri Bakanı ve vali tarafından imzalanmış yazılı yönergeyi ilçelerdeki çalışmalara esas tayin etmek üzere kaymakamlara vermelidir" diye konuştu.

Valiler genç, dinamik, deneyimli olmalı

Daha önce Güneydoğu'da kaymakamlık veya valilik yapmayan bir bürokrat, bu bölgede vali olarak görevlendirilmemeli. Bu bölgede görev yapacak valiler, genç, dinamik ve deneyimli kişiler arasından seçilmeli. Vali, göreve başlamadan önce cumhurbaşkanı, başbakan ve içişleri bakanı tarafından imzalanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve hükümetin ilde ulaşmayı hedeflediği noktaları ve izlenmesi gereken politikaları tanımlayan bir görev belgesi ile işe başlamalı. Eşgüdüm Bakanlığı, valilerin illerdeki devlet/hükümet hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını İçişleri Bakanlığı ile beraber denetlemeli. Valilerin yetkileri ve imkânları artırılmalı. Valilik ve kaymakamlıklara karargâh olarak yardımcı olabilecek, bölge ve teknik konuların uzmanlarını bir araya getiren yapılar oluşturulmalı.

Kapsamlı özel eğitim

Valiler ve kaymakamlar başta olmak üzere bölgeye atanan bütün memurlar bölgeye gitmeden önce kapsamlı bir özel eğitimden geçmeli. Bu çerçevede bölge tarihi, il tarihi, ilçe tarihi, PKK ve öncesindeki bölücü eylemler ve potansiyel, bölücülük ve PKK ile mücadelenin tarihi, terör eylemleri ve psikolojik harekât konusunda uzmanlaşma. Derslerin verilmesinde Düşük Yoğunluklu Çatışma Enstitüsü'nün görevlendirilmesi çok faydalı olacak. Bölgede yeni bir dönemin başladığı eylemsel olarak ortaya konulmalı, valiler, kaymakamlar özetle devlet, sürekli hareket halinde olmalı, halkla sürekli ilişki geliştirilmeli. Valilerin hiç uğramadığı ilçeler, kaymakamların hiç uğramadığı köyler var. Bu durumun sonlandırılması, halkla etkili bir iletişimin kurulması gerekmekte. En uzak köy dahi yetkililer tarafından sürekli ziyaret edilmeli, girişim üstünlüğü devlette olmalı. PKK'nın 24 saat çalıştığı göz önünde tutulursa örgüt ile mücadele sadece 09:00-17:00 mesaisini ülkeye 'hizmet'e ayıran bir anlayış gerçekleştiremez.

Yeni bir ruh gerekli

Devlet bölgede yeni bir ruh ile harekete geçtiğini ve üstünlüğü hukuk devleti çerçevesinde halka hissettirmeli. Halk defaatle açılan ve içinden hiç bir şey çıkmayan paketlerden bıktı. Bundan dolayı artık söz yerine halka bir şeylerin değiştiğini hissettirecek bir yaklaşıma gerek var.

Yarın:Terörle mücadelede alınması gereken psikolojik önlemler neler? Hangi iki sözcüğe dikkat edilmeli?

Yazı Dizisi:Gülçin GÜNAY / Tercüman