×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

SORALIM, SORGULAYALIM

Yazan  03 Mart 2009
MUSTAFA ASLAN - Sormazki bilsin, sorsa bilir; bilmezki sorsun, bilse sorar." diye müthîş bir Osmanlı darb-ı meseli biliriz.

Biliriz de ne kadar hatırlarız? "Bilmediklerimi ayağımın altına koysam başım göğe değer." diye de bir ata sözümüz var. Türk'ten Osmanlı'ya geçişteki sağlam köprü, acaba bu mudur? Veya köprülerden biri midir? Halkları birleştirip milletleştiren şifrede bu, var mıdır? Soralım sorgulayalım...

Yarım asrı aşkın bir yaş yaşadım hamdolsun. Kaç seçim yaşadığımı saymadım. Bir şeyin farkındayım; son kırk yılda hatırladığım yeni siyâsi sima, bir elin parmakları kadar! Bu yeni sîmaların nerdeyse tamamını da "12 Eylül Kıyameti" sonrasındaki ilk Meclis'te gördük. Bir sonraki seçimde ise bu sîmaların yerini tekrar eski sîmalar aldı!

O günden beri sorup sorgulamaktayım; biz, yeniliklere, yeni fikirli yeni kişilere lâyık değil miyiz? "Değiştim! Geliştim!" diye kandıran eskilere, mecbûr muyuz?

Soralım, sorgulayalım: Kendilerini "68 Kuşağı" diye adlandıran kesimle akran olarak aynı şeyleri yaşadık. Cefâyı birlikte çektik zannediyorduk ama öyle değilmiş! Çünkü sefâ paylaşımında, Türk Milliyetçileri olarak biz hiç olamadık! "68 Kuşağı" adındaki solculardan çok fazla can kaybı verdik! Onlardan fazla dar ağacı gördük! Onların misliyle fazlası ceza yattık! Hatta hâla o dönemin bütün günahlarıyla başbaşa bırakılan, tek başına hesaba çekilen veya bir kişiden Haluk KIRCI'dan milliyetçileri temsîlen alınan intikam var! Hâluk KIRCI'nın suçlandığı fiilin defalarca büyüğünü işleyen vatan-millet hainleri, mehmetçiği topluca şehit eden hainler serbestler ama Haluk KIRCI, bir neslin milliyetçileri adına, bir dönemin solcularının kinine muhatap! En yakın zannettikleri tarafından da yalnız bırakılarak büyümeğe terk edilmiş bir fikir devi!...

Birbirine benzemesi gereken bir dönemin insanları olarak 1980 sonrası aklımız başımıza gelir diye düşündüm hep! Yanılmaktan öte, korkunç bir açmazın ortasında kaldık!

1980 öncesi; fikirler, önderler ve fikriyle tarif edilen partiler vardı. 1980 sonrası sağda da, solda da partilerle fikirler arasına sert setler çekildi! 1980 öncesi partilerin vârisleri diye ortaya çıkan partilerin hiç birinin, bir diğerinden farkı kalmadı! Muhalefetin iktidârı, iktidârın muhalefeti beslediği böylesine acayip bir sistem ne dünyanın hiç bir yerinde, ne de târihin hiç bir döneminde görülmedi!

Acaba; Kur'an-ı Kerîm'i Türkçeleştirmeyi başaran akîl insanlarımız, onlarca yıldır peşine takıldığımız ithâl "izm"leri de Türkçeleştiremezler miydi? Buna bir engel var mıydı? Düşünen veya teşebbüs eden çıktı mı? Teşebbüs edenler engellendi mi? Bu memlekette Maocu, Leninci, Rusçu, Çinci, AB'ci, ABD'ci sıfatlarla anılmaktan rahatsız olmayan aydın(!)lar varken Türk Marksist, Türk Komünist, Türk Kapitalist, Türk Sosyalist neden olmadı? Her soyun milliyetçiliği hatta ırkçılığının serbest olduğu; bin yıldan fazladır Türk'e vatan edilmiş bu coğrafyada Türk Milliyetçiliği'nden duyulan korkunun, sebebi yok mudur?

Kime lâzım olmuşsa, bir yerinden yakalayıp kendince yorumladığı "Kemalizm"in kaynağı Muhteşem Türk Atatürk'ün, bu ülkeye kimlik verebilmek için verdiği müthîş mücâdeleyi bize unutturmak isteyenler, bizden olabilirler mi?

Sosyalizmi, komünizmi, nasyonalizmi, kapitalizmi ve daha ne kadar "izm" varsa tamamını inceleyerek, sentezleyip millî yapımızla vuruşturduktan sonra, sosyal yapımızla kaynaştırmayı, neden hiç denemedik?

Bizi millet olarak, on-on beş senelik aralıklarla geldiğimiz on yıl öncesine dönmeğe; on yıl önceki kahramanları hain, on yıl önceki hainleri kahramanlaştırmaya mecbûr eden güçlerin farkında mıyız? Bize istedikleri zaman, istediklerini yaptıran bu millî olmayan güce, kafa tutamadan bağımsızız diyebilir miyiz?

Allah aşkına sormaya, sorgulamaya ve doğruyu bulmaya gayret edelim! Yoksa ne yaptığımızın adı seçim, ne de seçime götüren sistemin adı "Atatürk'ün Cumhûriyeti" olmaz...

"TÜRK'ÜM. BU AD, HER ÛNVANDAN ÜSTÜNDÜR."

Selâm, sevgi, dua...