×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

Yeni Türkiye Cumhuriyeti

Yazan  08 Nisan 2008
NADİM MACİT - "Yeni Türkiye Cumhuriyeti adlandırması CIA görevlisi Graham E. Fuller’e aittir."

Fuller'in Yeni Türkiye'ye biçtiği rol ile Ilımlı İslamcı ve liberal çevrelerin hedefleri arasında önemli benzerlikler vardır. Fuller'in Türkiye Cumhuriyeti ve İslam üzerine geliştirdiği görüş "Kuruluş döneminde reddettiği" İslami "köklerine Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin dönmesi" gerektiği tezine dayanır.

Bu buluşmayı gerçekleştirecek aktörler ise Ilımlı İslam'ı temsil eden siyasi iktidar ve iktidarı destekleyen bazı dini gruplardır. Fuller için İslam niçin bu kadar önemlidir? Gerçekte İslam'ın yeniden yaşanır olması sorunu Fuller için hayati bir öneme mi sahiptir? Yoksa Fuller'in İslam'a biçtiği rol amaçlarını gerçekleştirmek için oldukça kullanışlı bir araç mıdır?

Cumhuriyetin İslam'dan koptuğu fikrini şu öncüllere dayandırır: "Türk devleti, İslâm Dünyasında en militan bir şekilde anti-İslâmcı olanıdır. ...devletin üstünlüğü kavramı popüler düzeyde Türkiye'de ancak son zamanlarda sorgulanır hale gelmiştir. Anayasa'da Türk Devleti ölümsüzdür, anlayışı yer almaktadır. İslâmcılar bu temaya yüklenmektedirler. Bunun başlıca nedeni, mevcut devletin kendilerinin siyasi sisteme katılmalarının önündeki anahtar engeli oluşturmasıdır. İslâmcılar, iktidarda olmadıkları sürece egemen devlete karşı milleti savunacaklardır." / "Türkiye'de ordu ve güvenlik güçleri, aşağıdan yukarıya doğru uzun dönemde katı seküler düzene karşı, ezilebilecek İslâmcı bir siyasal parti ve hatta şiddet yanlısı grubun dışa açık yaklaşımına kıyasla, daha sinsi bir tehdit oluşturduğu korkusuyla apolitik Ilımlı İslam hareketinin dini yandaş kazanma ve tebliğ faaliyetlerini bile kökünden kazımak çabası içindedir."

Fuller'in temel tezleri şunlardır:

(I) Cumhuriyetin kuruluşu anti-İslamcıdır. Dolayısıyla Cumhuriyet bir kopuştur.

(II) Millete karşı devleti kutsar.

(III) Bu Kutsal devlet tezine karşı, karşı devrim Ilımlı İslamcılardan gelmektedir.

(IV) Bu karşı devrimin önündeki tek güç ordudur.

I. ve II. tez tarihsel ve felsefi açıdan oldukça tartışmalıdır. Fakat asıl önemli olan Fuller'in bu tezlerinin Türkiye'de sözcülüğünü kimlerin yaptığıdır. Yani teşeronlar kimdir?

Türkiye'de bu tezlerin sözcülerinden birkaç güzelleme:

(I). "Türk devleti, İslâm'ı kendi maksatları için kullanmaya çalışmakla birlikte, yine de hiçbir zaman dinin serbestçe ifadesine ve dini ibadetlerin açıktan yerine getirilmesine izin vermemiştir."

(II). "Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından bu yana Türk Devleti İslamcılar için ruhtan kopuşun sembolü olmuştur".

(III)." Laiklik yeniden tanımlanmalıdır".

Peki, bu yeniden dönüşü gerçekleştirecek siyasi ve dini aktörler kimdir? "Modern Türk Devleti'nin sıkı İslam karşıtı yapısına rağmen Türkiye, günümüz İslam'ı için oldukça önemli iki dinamik İslami hareket üretmiştir: Gayet politik AKP ve büyük ölçüde apolitik cemaatçi Gülen hareketi... AKP, Türkiye'de bu güne kadar gelmiş İslamcı partiler serisinin açık ara en ılımlı, en profesyonel ve en başarılısı olmuştur... AKP sadece ılımlı değil, aynı zamanda ve daha önemli olarak da dini değerlerin siyasi hayatla bütünleştirilmesinin ne anlama geldiğini keşfetmeye çalışan İslamcı bir partidir. Gülen hareketi ise ülkedeki en yaratıcı entelektüel ve dönüştürücü güçtür..."[1]

Fuller bize göstermektedir ki, hem Ilımlı İslam'ın politik temsilcisi (biz değil Fuller böyle söylüyor) hem de Fethullah Gülen hareketi siyasi bir iktidar hareketidir. Daha açıkçası Türkiye Cumhuriyeti'ni yeniden dönüştürmenin ve biçimlendirmenin siyasal araçlarıdır. Kimi aklıevvellerin anladığı gibi istenilen, Türkiye'de kapitalist yaşam biçimini kısıtlamanın değil, tam aksine kapitalizmin yatağında üreyen ve beslenen muhafazakârlığa yaslanarak hiçbir ahlaki değere aldırmadan dini politik amaçlar için kullanmaktır. Ben size garanti veriyorum Türkiye İran olmayacak. En lüks metaları tüketebilirsiniz, en lüks arabaları kullanabilirsiniz, ama ABD'nin size biçtiği elbisenin dışında hiçbir şey giyemezsiniz, bu bazen kafanıza geçirilen bir çuval bile olsa Elhamdülillah demek zorundasınız... Bilmemiz gerekir ki dün Cumhuriyetin çatıştığı İslam emperyalizme alet edilmiş, kapitalist sistemin sabitelerine ve egemen gücün stratejik amaçlarına uydurulmuş, kerametleri kendinden menkul şeyhlerin bireyin özgürlüğünü ve aklını esir almış sözde bir"İslam"dı. Hz. Peygamber'in bize sunduğu İslam değildi. Cumhuriyetin çatıştığı İslam dün de bu İslam'dı, bu gün de bu İslam'dır.



[1] Bkz: Siyasi İslam'ın Geleceği ve Yeni Türkiye Cumhuriyeti.