Bu sayfayı yazdır

Nahcivan ile Azerbaycan’ı Birleştirme Fırsatı mı var?

Yazan  13 Aralık 2020

Rus Çarlığının 1917’de Devrimle yıkılması üzerine önce Ermeni, Gürcü ve Azerilerden oluşan Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti daha sonra da her bir millet ayrılarak kendi devletlerini kurdular.

Bu kapsamda, 28 Mayıs 1918 tarihinde Tiflis’te toplanan Azerbaycan Milli Şurası tarafından Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti ilan edilip Meclis açılıncaya kadar görev yapmak üzere Şura Başkanlığına Mehmet Emin RESULZADE seçildi. Böylece 28 Nisan 1920'de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde dönüşünceye kadar bu devlet hayatta kaldı.

 

Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin bazı tartışmalara konu olsa da haritası budur. Haritaya göre Sevan Gölü’nün ortasından geçen sınırın güney ucu batıya doğru Iğdır’a kadar olan yerler Türkiye İran sınırını takip ederek kesintisiz olarak Azerbaycan Devletinin sınırları içerisinde kalıyordu. Nahcivan, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin bir Vilayeti konumundaydı.

1937 yılında Stalin yeni SSCB anayasasını ilan edince baştan beri planlamış olduğu toprak bölünmelerini gerçekleştirerek Nahcivan’iözerk Cumhuriyete dönüştürüp Iğdır sınırından doğuya doğru 60-70 km’lik bir koridor oluşturmak suretiyle 150 km civarında derinliğe sahip bir bölümü Ermenistan’a vererek Azerbaycan ile Nahcivan arasına bir Ermeni koridoru yerleştirdi. Böylelikle Ermenistan İran ile sınır komşusu olmuştur.

1991’deki bağımsızlık savaşında Rusya; önce, Ermenistan’ın yanında yer alarak bu koridorun korunmasını sağlamış sonra da Karabağ’ın işgal edilmesi için Ermeni Ordusunu donatmıştır. Karabağ Ekim-Kasım 2020 arasındaki 44 günlük Savaşta İran’ın Ermenistan üzerinden Azerbaycan’ı dizginleme adına attığı adımlar bu sınırların varlığına bağlıdır. Savaştan sonra imzalanan barış anlaşmasına göre Nahcivan ile Zengilan arasında zaten var olan yolu esas alacak kara bağlantısı bu topraklardan geçerek Nahcivan ile (dolayısı ile Türkiye ile ) Azerbaycan’ı birbirine bağlayacaktır.

KARABAĞ SAVAŞININ TAZMİNATI

Karabağ’ın işgal edilmesinden sonra,Birleşmiş Milletler tarafından Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal etmesinin gayrı meşru ve bu toprakların Azerbaycan’a ait olduğuna ilişkin sayısız karar alınmıştır. Bu kararlar arasında sivil mimariye dokunulmamasından, tarihi yapılar ile kültür mirasının korunmasına ilişkin de sayısız karar vardır. Bu nedenle de son Karabağ Savaşına dünyanın sesi çıkamamış ve dünyanın gözü önünde, Azerbaycan tartışmasız ve üstün bir zafer kazanırken, aynı zamanda da kendi devlet sınırları içindeki topraklarına Ermenistan’ın saldırıp sivillerin ölmesine yol açmasını vakur bir şekilde karşılayarak uluslararası hukuktan doğan haklarının saklı olduğunu içi kan ağlayarak her seferinde ilan etmiştir.  Karabağ’ın tümü ile teslim alınmasından sonra görüldü ki; Karabağ’daki şehirlerde hiçbir ayırım yapılmadan taş üstünde taş kalmadığı gibi Doğaya büyük zararlar verilmiş, taşınabilen her şey çalınmış,taşınamayan her şey yakılmıştır. Bu durumun büyük bir tazminata konu olacağı kuşkusuzdur.

Duyduğumuz kadarı ile hukukçular dosyaları hazırlamaya başlamışlar bile. Söylendiğine göre Azerbaycan 50 milyar Dolarlık bir tazminat talebinde bulunacak. Süreç, itirazlar ve gerçek zararların tespiti için uzayacak olmakla birlikte Azerbaycan’ın büyük bir tazminat alacağı apaçık ortada olduğu gibi, Ermenistan’ın da bir tek kuruşluk tazminat ödeyecek durumunun olmadığı da apaçık ortadadır. Zaten büyük ekonomik sıkıntı içindeki ülkenin ayağa kalkmasının tek yolu Sayın Cumhurbaşkanının Zafer Konuşmasında ifade ettiği 6 ülkeden oluşacak İşbirliği Protokolüne katılması ve bölgesel ticaretten daha fazla pay almasıdır.

Bu adımın atılabilmesinin Ermenistan açısından iki yolu var görünüyor. Bunlar;Büyük bir iktisadi refah içindeki Ermeni Diasporası ile arasında mesafe koymak ve ödemek zorunda kalacağı tazminatı Stalin tarafından kendilerine bahşedilen koridoru iade ederek ödemek.

Ermenistan açısından nerede ise hiçbir önemi ve yoğun yerleşim yeri olmayan bu toprakların iade edilmesiyle Azerbaycan toprak bütünlüğünü sağlamış olacak, ayrıca Orta Asya ile Batı arasında büyük bir enerji ve ticaret koridoru oluşması da sağlanmış olacaktır.

 

 

Dr. Aslan Yaman

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar