Basra Körfezinde yaşanan son gelişmeler medyada ABD-İran gerginliği veya krizi olarak verilse de aslında bu iki ülkeyi de aşan küresel bir krize dönüşmüş durumda.
Defalarca yazdık. Yanlış, öngörüsüz, hesapsız, temelsiz, kurumsal olmayan, anlık adımlar ve kararlar Türkiye'yi dış politikada, savunma ve güvenlik alanlarında açmazlara ve çıkmazlara sürükledi.
Türkiye S-400'leri alırsa ABD ile iplerin tamamen kopacağı beklentisi hakimdi. Ama öyle olmadı.
Kurumsal karar sürecinin ortadan kalkmış olması, tek bir noktadan gelecek talimatın beklenmesi yani sistemsizlik, krizlerin kişilere emanet edilmesi devletin kurumlarının ve sorumlu makamların olaylara tepki ve karşılık vermesini de geciktiriyor veya engelliyor. Ülkeyi açmaza sürüklüyor.
Çıkarlarımızın çatıştığı, temel kavramlar ve tanımlar üzerinde anlaşamadığımız, tehdit algılamamızın örtüşmediği, bölgemize yönelik dizayn planlarında görüş birliğimizin olmadığı ABD ile kapsamı hedefi sınırları konusunda anlaşmadığımız ABD ile güvenli bölge kurmak üzere bir müşterek harekat merkezi kurmak konusunda mutabık kaldık!
Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 sistemlerinin 2. Bataryasının Ankara Mürted Meydan Komutanlığına intikali ve Rusya'nın başkenti Moskova yakınlarında düzenlenen Uluslararası Havacılık Fuarı MAKS-2019’un açılışının aynı güne denk gelmesi ile birlikte Su-35 ve SU-57 uçaklarının Türkiye tarafından satın alınıp alınmayacağı konusu gündemi süratle işgal etmeye başladı.
Suudi Arabistan teknoloji harikası hava savunma sistemleri ile erken ihbar sistemlerine milyarlarca dolar harcadı, fakat cruise (akıllı) füze ve dronlardan oluşan bir hava saldırısı ülkenin hava sahasına nüfuz etti, dünyanın en büyük petrol tesislerine önemli oranda hasar verdi.
2018 yılında düzenlenen Berlin Airshow'a katılmak amacıyla, 2 adet F-35 ABD Luke Hava Üssünden kalkarak Atlantik Okyanusu üzerinde 11 saat durmaksızın Berlin'e intikal etti.
Pazar akşamı Trump-Erdoğan telefon görüşmesi sonrası Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamayla başlayan Fırat'ın doğusuna operasyon konusuyla ilgili gelişmeler süreci ekonomik kriz günlerindeki borsa işlemleri gibiydi.
ABD ve Türk yetkililerin açıklamalarında anlaşmaya varılmıştır denilse de kamuoyuna sunulan metnin başlığı ortak açıklama olarak geçmektedir. Bu haliyle metni bir anlaşmadan ziyade mutabakat metni olarak görmek gerekir.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü - 06-12-2023
Yazar: Doç Dr. Kubilay ERMAN
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 06 Aralık 2023
Birleşik Krallık Başbakanı Sunak ile Yunanistan Başbakanı Miçotakis arasındaki gerginlik, Kral III. Charles mavi beyaz kravat takmamış olsaydı, belki de küresel kamuoyunun bu kadar ilgisini çekmeyecekti. Kral III. Charles’ın kravatını…
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü - 27 Kasım 2023
Yazan: Duhan Alptürk İNCE
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 20 Kasım 2023
Dört ulustan oluşan -İngilizler, İskoçlar, Galliler ve Kuzey İrlandalılar- Birleşik Krallık’ta milliyetçilik denildiğinde akla başlıca iki siyasi parti gelmektedir.
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 17 Kasım 2023
Macaristan Başbakanı Victor Orban ismi ile Avrupa Birliği (AB) kavramı yan yana geldi mi adeta atmosferi bir gerginlik kaplar; bir tarafta supranasyonel, üye devletlerin egemenlik haklarını törpüleyen ve dolayısıyla da…