YÜZÜNCÜ YILDÖNÜMÜ’NDE ERZURUM KONGRESİ; “ VATAN BİR BÜTÜNDÜR PARÇALANAMAZ”
 Bu sayfayı yazdır

YÜZÜNCÜ YILDÖNÜMÜ’NDE ERZURUM KONGRESİ; “ VATAN BİR BÜTÜNDÜR PARÇALANAMAZ”

Yazan  22 Temmuz 2019

Erzurum Kongresi, Anadolu’da Milli Mücadelenin 2’nci adımı olarak atılan bağımsızlık meşalesidir.

Mustafa Kemal Paşa, bu süreçte en az kongre kadar ondan çok Kuvayı Milliye örgütlerinin ülke düzeyinde gelişip yayılması için uğraşmıştır. Alınan kararların yaşama geçirilmesinde eylemin, eylemin gerçekleşmesinde ise birlikte davranmanın değerini bildiği için, örgüt oluşumuna büyük önem vermiştir. Kuvayı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk örgütleri; askeri işgale tepki olarak ortaya çıkarak kurulan, Rum ve Ermeni terörüne karşı yayılıp yoğunlaşan, halkın kurup yaşattığı siyasi ve askeri örgütlerdir. Halkı temsil eden silahlı bir güç ve milli mücadelenin ilk direniş birimleri olmuştur. Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından Ermenilerin Doğu Anadolu’daki şiddetli faaliyetlerine karşı düzenlenmiş ve kuruluş amacı da Ermeni faaliyetlerine karşı koymak olmuştur. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Damat Ferit Paşa’nın Doğu Bölgesi’nin Ermenilere verilmesi konusunda yumuşak ve teslimiyetçi tutumu karşısında orta çıkmış ve Ermeniler tarafından eziyet edilen bölge halkının haklarını korumak için İstanbul’da kurulmuştur. 3 Mart 1918’de Rusya ile imzalanan Brest Litowsk Antlaşması ile Doğu Anadolu bir bütün olarak Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır. Ancak, İtilaf Devletleri bu antlaşmayı tanımamışlardır. 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri ile imzalanmış Mondros Ateşkes Antlaşması’nda, İtilaf Devletleri Doğu Anadolu illeri için “Ermenistan Vilayetleri” ifadesini kullanmış ve bir Ermenistan Devleti’nin kurulmasını hedeflemişlerdir. 18 Ocak 1919 Paris Barış Konferansı’nda, İtilaf Devletleri önceden hedefledikleri Ermenistan Devleti’ni açıkça belirtmişler ve kuruluş kararı almışlardır. Bu gelişmelerin sonucunda Ermeni eşkıyalar ve çeteler Türk köylerine saldırmaya ve Türk halkını katletmeye başlamışlardır.

Bu gelişmelerin yaşandığı süreçten sonra Erzurum Kongre’sine katılmak için Amasya’dan yola çıkan Mustafa Kemal Paşa İstanbul’daki hükümet tarafından acilen İstanbul’a geri dönmesi için telgraflar almıştır. Ancak, o telgrafları dikkate almamış ve Erzurum Kongresi’ne gitme kararından vazgeçmemiştir. Emirlere uymadığı için müfettişlik görevinden alındığı telgraf ile bildirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Erzurum’a 3 Temmuz 1919’da gelmiş, 7-8 Temmuz 1919 gecesi Harbiye Nezaretine ve Padişaha çektiği telgraf ile 3’ncü Ordu Müfettişliği ve askerlik görevinden istifa ettiğini İstanbul Hükümeti’ne bildirmiştir. Bu istifasından sonra askeri ve mülki yetkilerinden tamamıyla arınmış ve çalışmalarına herhangi bir gücün altında kalmadan özgür bir birey olarak devam etmiştir. Mustafa Kemal Paşa’ya, Doğu Anadolu’da olan XV. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, “Ben ve Kolordum, hepimiz emrinizdeyiz Paşam.” diyerek ilk ve en önemli büyük bir manevi desteği vermiştir. Mustafa Kemal Paşa üzerindeki üniforma ve kendisine verilen yetkilere dayanarak liderlik yapmamış, Türk Milleti kendisini bağımsızlığa taşıyacak kudreti gördüğü için büyük lider olmuştur.

Erzurum Kongresi, Ermeni saldırılarına engel olması ve Doğu Anadolu’yu Türk yurdu olarak kalmasını sağlayacak kararlar almayı amaçlamıştır. Kongreye katılabilmek için bir ilden delege olabilmek gerekiyordu. Mustafa Kemal ve Rauf Paşa herhangi bir ilden delege olarak seçilmemiştir. Delege olarak katılacak olan Cevat Dursunoğlu ve Emekli Binbaşı Kazım Bey, Mustafa Kemal ve Rauf Paşa için delegeliklerinden istifa etmiş ve delege olarak katılmalarını sağlamışlardır. Erzurum Kongresi, Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti ile Trabzon Müdafaa-i Hukuk-u Milliye ortak çalışması ile 23 Temmuz 1919 sabah saat 10.00’da Sultani Mektebi’nde toplanmıştır. Erzurum Şube Başkanı Hoca Raif Efendi, geçici başkan olarak kongreyi açmış ve kongreye askeri bir kişi olarak değil, ilk kez sivil kişi olarak katılan Mustafa Kemal Paşa yapılan oylamada başkanlığa seçilmiştir. Karadeniz bölgesindeki Rum ayaklanmalarıyla mücadele eden Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kongreye delege yollamıştır. Kongreye, işgal altındaki 5 doğu vilayeti, Trabzon (17), Erzurum (24), Sivas (10), Bitlis (3) ve Van (2)'dan gelen 56 delege katılmıştır. Elazığ, Diyarbakır ve Mardin’den seçilen delegeler, Elazığ valisi Ali Galip’in baskı ve tehditleri ile kongreye gelememiştir. Kongrede alınan kararlar Milli Mücadele'de izlenen çizgide önemli ölçüde belirleyici olmuştur.

Erzurum Kongresi'ni Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk’ta; “Efendiler, tarih ve olayların zoru ile doğrudan doğruya içine düştüğümüz kanlı ve kara tehlikeleri görmeyecek ve bundan irkilmeyecek hiçbir vatanseverin tasavvur edilemeyeceğine işaret ettim. Tarihin, bir milletin mevcudiyetini ve hakkını hiçbir zaman inkar edemeyeceğini, bu itibarla vatanımız, milletimiz aleyhinde verilen hükümlerin muhakkak iflasa mahkum olduğunu söyledim. Vatanın ve milletin mukaddesatını kurtarmak ve himaye hususunda son sözü söyleyecek ve bunun hükmünü tatbik ettirecek kuvvetin, bütün vatanda bir elektrik şebekesi haline gelmiş olan milli cereyanın kahramanlık ruhu olduğunu ifade ettim. Erzurum Kongresi, 14 gün sürdü. Çalışmalarının sonucu, tüzük ve bildiri metni ile birtakım köklü ve geniş çaplı ilkeler ve kararlara varmış oluruz. Müsaade buyurursanız, bu ilkelerin ve kararların bence, nelerden ibaret olduğuna işaret edeyim. Erzurum Kongresi, 7 Ağustos 1919’da çalışmalarını alınan kararları ile tamamlamıştır.

Millî sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.

Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümeti’nin dağılması halinde, millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir.

İstanbul Hükûmeti vatanı koruma ve istiklâli elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükûmet kurulacaktır. Bu hükûmet üyeleri millî kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır.

Kuva-yı Milliye’yi ek kuvvet olarak tanımak ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır.

Hristiyan azınlıklara siyasî hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez.

Manda ve Himaye kabul olunamaz.

Millî Meclis’in derhal toplanmasını ve hükûmetin yaptığı işlerin Meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.

Bu ilkeler ve bu kararlar, gerçek niteliklerini hiç değiştirmeden uygulanma imkânı bulabilmişlerdir. Efendiler, biz Kongre’de özetlediğim bu kararları ve bu ilkeleri ortaya koymaya çalışırken, Sadrazam Ferit Paşa da basında birtakım demeçler yayınlıyordu. Bu demeçlere, Sadrazam’ın milleti jurnali dense yeridir. 23 Temmuz 1919 tarihli basın, dünyaya şunu ilân ediyordu: «Anadolu’da karışıklık çıktı. Kanun-ı Esasî’ye aykırı olarak Meclis-i Meb’usan adı altında toplantılar yapılıyor. Bu hareketin askerî ve sivil memurlar tarafından önlenmesi gerekir. Ağustos’un yedinci günü, Kongre, toplantısına son verirken üyelerine: «Önemli kararlar alındığını, bütün dünyaya milletimizin varlık ve birliğinin gösterildiğini» söyledim ve «tarih, bu kongremizi ender görülen büyük bir eser olarak kaydedecektir» dedim. Sözlerimde isabetsizlik olmadığını zaman ve olayların ispatlamış olduğuna inanıyorum, Efendiler. Erzurum Kongresi, tüzüğü gereğince bir Heyet-i Temsiliye seçmiş ve köylerden il merkezlerine kadar olan milli kuruluşlar birleştirilmiş ve sağlamlaştırılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın ilk kez sivil olarak görev aldığı ve başkanlığını yaptığı Temsil Heyeti bir hükümet gibi millet adına karar vermeye ve uygulamaya yetkili kongrenin bir yürütme organı gibi görev yapmıştır. Erzurum Valiliği’ne verilen 24 Ağustos 1919 tarihli yazıda, seçilen 9 kişilik Heyet-i Temsiliye üyeleri; Mustafa Kemal, Rauf, İzzet, Servet, Bekir Sami ve Hacı Musa Beyler, Şeyh Fevzi Efendi ve Raif, Sadullah Efendilerden oluşmuştur. Efendiler, bu kimseler hiçbir vakit bir araya gelip birlikte çalışmış değillerdir. İzzet, Servet ve Hacı Musa Bey’ler ile Sadullah Efendi hiç gelmemişlerdir. Raif ve Şeyh Fevzi Efendiler Sivas Kongresi’ne katılmışlar, fakat biri Erzurum’a öteki Erzincan’a dönerek bir daha Heyet-i Temsiliye’de bulunmamışlardır. Rauf Bey ve Sivas Kongresi’nde aramıza katılan Bekir Sami Bey İstanbul’da Meclis-i Meb’usan’a gidinceye kadar bizimle birlikte bulunmuşlardır”.

Mustafa Kemal Paşa Erzurum Kongredeki kapanış konuşmasında; “Esaslı kararlar alındığını ve cihana milletimizin mevcudiyet ve birliğinin gösterildiğini söyledim ve Tarih şüphesiz bu Kongremizi ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir” dedim. Kongre tarihi bir öneme sahip olup, Türklerin yaşadığı topraklar milli sınırlar olarak adlandırılmış ve ayrılık kabul edilmeyeceği bildirilmiştir. Türkiye’nin parçalanmasına ve işgaline karşı direnmenin ilk örneği olmuştur. Doğu Anadolu’da vatanımızın karşılaştığı üzücü olaylar ve aynı amaçla milli vicdandan doğan derneklerin anlaşma ve birleşmeleriyle Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adında bir topluluk haline getirilmiştir. Milli direniş örgütlerini birleştirerek burada tek bir cemiyetin ve tek bir heyetin (Temsil Heyeti) hareket etmesini sağlamıştır. Toplanış şekli bakımından yerel karakterli olmasına karşın aldığı kararlar ve ilkeler ulusal nitelikte ve milli karakterde bir kongredir. Amasya Genelgesindeki esaslar ile başlayan Milli Mücadele, Erzurum Kongresi ile bölge çapında da olsa halkı temsil ettiğini ileri sürebilecek bir tabana ve teşkilata sahip olmuştur. Kongre ile örgütlenmeye başlamış, örgütlenme yöntemiyle ülkenin bütününe örnek teşkil etmiştir. Amaç tam bağımsız bir Türk devletini gerçekleştirmektir. Erzurum Kongresi’nin bu kararları, Batı Anadolu'da Yunan kuvvetlerine karşı mücadele eden Kuva-yi Milliye üzerinde büyük moral etkisi yapmıştır.

Emperyalist devletlerin işgalleri karşısında vatanın bağımsızlığının sağlanmasında İstanbul Hükümeti, görev yapamaz ve ülkeyi koruyamazsa millet silahlı güç kullanımı dahil olmak üzere her türlü yöntemle kendi haklarını savunacağı belirtilmiştir. Milli Kuvvetleri etken hale getirmek ve milletin iradesini egemen kılmak milletin ve devletin kurtuluşunu gerçekleştirmek açısından önemlidir. Bu mücadelenin her aşamasında ihtiyaç duyulacak olan meşruiyet kaynağı milletin iradesidir. Milletlerin kaderlerini kendilerinin çizdiği bu tarihi çağda İstanbul Hükümetinin de Milli İradeye boyun eğmesi zorunludur. Çünkü milli iradeye dayanmayan hükümetlerin kendi başlarına verdikleri kararlara milletçe uyulmadığı gibi, bu kararların dışta da itibar olmadığı ve olmayacağı şimdiye kadarki olaylar ve sonuçlarıyla ispatlanmıştır.  Milli ve demokratik devlet talebinin ilk tarihi belgesini oluşturmuştur.

Erzurum Kongresi, ilk defa milli sınırlardan söz ederek Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalandığı anda Türk vatanı olan topraklarının parçalanamayacağını açıklamış ve Misak-ı Milli’ye ışık tutmuştur. Bununla sınırların milli sınırlar olarak kabul edilmesiyle artık imparatorluktan vazgeçilmiş, milli bağımsızlık ilkesi temel alınmış ve yeni Türk Devletinin temelleri atılmıştır. Kongre’de yalnızca iç politikayı ilgilendiren ilkeler değil, dış politika ilkeleri de belirlenmiştir. Sömürgeciliğin bir başka biçimi olan manda ve himaye binlerce yıl bağımsız yaşamış bir millet için kabul edilemez olduğu için reddedilerek ilk defa milli egemenliğin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Temel karar tam bağımsızlıktır. Bu kararlar Sivas Kongresi’nce de aynen kabul edilmiştir. Böylece vatanı bir bütün halinde kurtarmak için en önemli adımı atılmış ve kurtuluş hedefine biraz daha yaklaşılmıştır. Erzurum Kongresi, Sivas kongresine bir ön hazırlık çalışması niteliğinde olmuş, ilk defa geçici bir hükümetin kurulacağından bahsedilmiştir. Milli iradenin ortaya konması, milletin istek ve arzularının yönetime aktif olarak yansıtılması amacıyla etki ve baskı altında kalmayacak bir yerde yani Anadolu’da milli meclisin toplanması için hemen seçimler yapılması ve devletin yönetimi milletin seçtiği temsilciler eliyle millet adına yönetilmesi belirtilmiştir. Bu amaçla, millet meclisin milletin geleceğini belirleme doğrultusunda çalışmalar yapacağı belirtilmiş ve acilen toplanması istenmiştir. Milli irade, kayıtsız şartsız millet egemenlik ilkesine dayanan Cumhuriyet rejimidir. Türk Milleti’nin bağımsızlık mücadelesine önderlik eden Mustafa Kemal ATATÜRK,  1919’da Samsun’da başlattığı halk hareketinin arkasından gerçekleştirdiği Amasya genelgesi ve Erzurum kongresi ile milletten alınan gücü esas kabul etmiş ve halkın iradesini filizlendirmiştir. Temelleri yüzyıl önce atılan çağdaş ve modern Türkiye Cumhuriyeti, gelecek nesillerin azim ve kararlılıkla mücadelesi ile ilelebet payidar kalacaktır.

 

KAYNAKÇA:

ATATÜRK, Gazi Mustafa Kemal, NUTUK  (1919-1927), 2006.

UÇAROL, Rıfat. Siyasi Tarih (1789-2014), Der Yayınları, İstanbul, 2015.

Dr. Cengiz Tatar

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı