21. Yüzyıl Dergisi'nin 83. Sayısı Çıktı

21. Yüzyıl Dergisi'nin 83. sayısını abonelerimizin dikkatine sunarız...

Editörden

21. Yüzyıl’ın okumakta olduğunuz 83. sayısında Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir dönem sinyalleri veren gelişmelerle karşınıza çıkıyoruz. Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in Türkiye ziyaretinde açılan dosyalar, yapılan teklif ve pazarlıkları derinlemesine inceledik. Avrupa Birliği’nin önceliğinin Avrupa’ya yönelik sığınmacı akınını durdurmak olduğu açıkken çözümün de sığınmacıları Türkiye’de tutmak olduğu anlaşılıyor. Böylesi bir niyetle Türkiye’ye yönelen ilginin, Türkiye ile işbirliğini artırmaya hazır oldukları ve katılım sürecine yeniden hareket kazandırılması gerektiği beyanının altını biraz kazımak gerekir. Nitekim müzakere sürecinin de kendi kuralları var ve askıya alınan sekiz fasıl varken diğer hiçbir faslın kapatılamayacağı 2006’da Avrupa Konseyi’nce karara bağlandı.  Bu durumda “pazarlık” Türkiye’nin Ekonomik ve Parasal Politikalar faslının açabilmesinden ibaretse açılsa bile kapanamayacak bir başlıktan söz ediyoruz demektir. Öte yandan Merkel’in ziyareti Almanya’nın iç politik çatışmaları gözüyle de okunmalıydı. Merkel bu ziyaretle aşırı sağ hareketleri yumuşatmış, 2017 Bundestag seçimleri öncesinde kendine dönük eleştirileri engellemiş ve sığınmacıların Alman ekonomisine getirdiği yükü de hafifletecek önlem girişiminde bulunmuş olmuştur. Sayfalarımızda konunun farklı bakış açılarıyla incelendiğini göreceksiniz.

Geçtiğimiz ayın önemli konularından biri de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Büyük Daire’de görülmekte olan “soykırımı inkar yasağı” davasıyla ilgili kararıydı. Gerçi 17 Aralık 2013’te zaten AİHM kararını vermişti ancak dar bir çevrede dahi olsa Lousidu Davası’nda olduğu gibi siyasi bir müdahale ile Büyük Daire’nin farklı bir yoruma gidebileceği endişesi/beklentisi oluşmuştu.  Ancak sonuçta hukuk kazandı ve AİHM Büyük Daire'de yeniden görülen 'Perinçek-İsviçre' davasında mahkeme, 7'ye karşı 10 oyla İsviçre'nin kararının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetti. Kesin olan 2015 yılını soykırım şovuyla geçirmeye niyetlenen Ermenistan ve diasporası her ne kadar kararın kendileri için bir şey ifade etmediğini dile getirseler de 2015 hazırlıklarının ve Papa’nın ayinleri dahil tüm siyasi çıkışlarının da bu kararla gölgelendiğidir. Soykırım iddialarının sona ereceği kesinlikle söylenemez ancak parlamentolarda alınan kararların anlamsız, hükümsüz olduğu ve inkarın da yasaklanamayacağını ifade eden mahkeme kararının bu konuda çok önemli bir hukuki belge oluşturduğu açıktır. Elbette ifade özgürlüğünü koruyan bu hukuki başarının siyasi sonuçları da olacaktır ve bu noktadan sonra Türk Dış Politikası karar vericilerinin parlamento kararlarıyla alınan soykırım kararlarına dönük geniş çaplı çalışması başlatması gerekecektir. 21. Yüzyıl Dergisi olarak bu önemli gelişmeyi da atlamak istemedik.

İşlediğimiz diğer konular arasında Türk Dış Politikası’nın yapılması ve yönlendirilmesi hususundaki hatalar başta gelir. Bunun haricinde Suudi Arabistan’dan Kıbrıs’a, Bolivya’dan Tunus’a geniş bir perspektifte önemli dış politika gelişmelerini yazarlarımızın özenli çalışmalarıyla dikkatinize sunuyoruz.

Gelecek sayıda görüşmek üzere iyi okumalar dileriz…

Gözde Kılıç Yaşın

 

 

Özetler

 

Bulgaristan Yerel Seçimlerinin Analizi

 

Kader ÖZLEM

 

25 Ekim 2015’te sandık başına giden Bulgaristan halkı yerel yöneticilerini seçerken, aynı zamanda referanduma sunulan ‘seçimlerde elektronik oy kullanımı’ sorusunu da yanıtlamıştır. Bulgaristan’da daha önce yapılan diğer seçimlerde de görülen düşük bir katılım oranı dikkat çekmektedir. Bulgaristan halkının seçimlere olan ilgisizliği başlı başına bir araştırma konusu niteliğinde olmakla birlikte, bu durum halkın seçimleri ‘umut kaynağı’ olarak görmemesinden kaynaklanmakta ve siyasilere olan güvensizliğini yansıtmaktadır.

 

“Şaşkın Avrupa”nın Şaşırtmayan Teklifi

Dilek YİĞİT

Sözde Arap Baharı sadece Arap devletleri ve Arap olmayan bölge devletleri açısından değil, Avrupa Birliği açısından da öngörülemeyecek ve kontrol edilemeyecek kadar önemli sonuçları ve yansımaları olan bir sürece dönüşmüştür. 2010 sonunda başlayan süreç, bölge devletleri ile bölgesel ve küresel güçlerin dış politikalarının oluşturulmasında ve değerlendirilmesinde temel parametrelerden biri olmayı sürdürmektedir. Uluslararası politika aktörlerinin sözde Bahar sürecinde uyguladıkları politikalar, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bazı çevrelerce “tek kutuplu” olarak tanımlanan uluslararası sistemin “çok kutupluluğa” evrildiğini düşünlere destekleyici somut kanıtlar sunmaktadır.

Sığınmacı Krizi Ekseninde Merkel’in Türkiye Ziyareti Ve Beklentiler

Adem AKKAYA

Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in 18 Ekim 2015’te Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret hem Almanya hem de Türkiye için önemli sonuçlar doğurabilecek nitelikteydi. Almanya’nın hedefi verilecek ekonomik ve siyasi destekle sığınmacı sorunun çözümünde Türkiye’nin başrol oynaması ve Türkiye’nin oluşturacağı tampon bölgeyle sığınmacıların Avrupa’ya geçişinin engellenmesidir. Böylelikle, içerideki aşırı sağ hareketler yumuşatılabilecek, Almanya’da 2017 yılında yapılacak Bundestag seçimleri öncesinde Merkel’e karşı yöneltilen eleştiriler engellenebilecek ve sığınmacıların Alman ekonomisine getirdiği yük hafifletilebilecektir. Türkiye ise sığınmacıların yarattığı maliyetin çok taraflı bir yaklaşımla paylaşılmasını istemektedir.

Liberalizm Milliyete Karşı mıdır?

İskender ÖKSÜZ

21. asrın başında Türkiye’de kendilerine “liberal” diyenlerin millete, milliyete ve milliyetçiliğe karşı olduklarını görüyoruz. Bu tuhaf hâli liberal felsefeyi doğru dürüst bilen gerçek liberal dostlarıma sordum. Bu tutumlarının sebebi nedir diye… “Solun milliyet düşmanı kesiminden gelmelerindendir” cevabını aldım. Gerçekten de bugünkü “liberal”lerimizin bir kısmı düne kadar tarihî materyalizmi savunurlardı. Dün TİP ve TKP üyesi olan insanların bugün liberal çevrelerde dolaştıkları, Avrupa destekli vakıflarda yönetici rolü aldıklarını görüyoruz. Bu hallerinin bir bölümü sosyolojiyle değil uluslararası istihbaratla ilgili konulardır.

Suudi Arabistan İç ve Dış Politikasında Vahabiliğin Etkisi

Özdemir AKBAL

Suudi Arabistan’ın kuruluşuna temel hazırlayan gelişmeler ve devletin kuruluşu dikkate alındığında Vahabiliğin derin etkileri görülmektedir. Necid bölgesinde Abdulvahap ile Suud’un yapmış olduğu ittifak ile şekillenen bu durum şu anda da devam etmektedir. Bir devleti oluşturan ve uluslararası arenaya çıkaran bu dini yorumlama şekli zaman zaman Suud ailesinin hedef olmasına da sebep olmuştur. Bunun yanı sıra başta el Kaide olmak üzere cihatçı terör örgütlerine de ilham kaynağı olan görüş, uluslararası güvenlik alanı açısından da sorun teşkil etmektedir.

Türkiye'den Kıbrıs'a Stratejik Hamle “Barış Suyu Projesi”

Erdi ŞAFAK

Su Temin Projesi, Kıbrıs sorununun çözümünde Türk tarafının elini güçlendirecek en önemli kozlardan biri olabilir. Proje esasen Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sondaj arama çıkarma faaliyetlerine karşı bir hamle olarak algılandı. Öte yandan Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili olarak daha büyük düşünmeye başladığı düşüncesi dillendirildi. Türkiye’nin artık sadece KKTC’yi değil, Ada’nın bütününü kontrol edebilme adına adımlar attığı da iddialar arasında. Peki, bu görüş ve iddialar gerçekleri ne kadar yansıtmaktadır? “Kıbrıs Barış Suyu Projesi”nin, Ada’da senelerdir süren Kıbrıs sorununa ne gibi etkileri olabilir?

Tunus  “Ulusal Diyalog Dörtlüsü”Ne Verilen 2015 Nobel Barış Ödülü

Ersin DEDEKOCA

                                                         

2015 Nobel Barış Ödülü, 2011'de başlayan Arap ayaklanmalarının ardından, demokrasiyi inşa etme çabalarından ötürü, sivil toplum örgütlerinden oluşan Ulusal Diyalog Dörtlüsü'ne (NDQ) verildi. Çalışmanın ereği, Arap ülkeleri dışında Rusya, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde gözlenen “liberal olmayan demokrasi”ye kayış olgusuna ve komşu Libya, Mısır, Cezayir gibi ülkelerde yaşananlara inat, 2015 Nobel Barış Ödülü’ne lâyık görülen Ulusal Diyalog Dörtlüsü'nün çalışmaları, yaptıkları, başarının gerisindeki faktörleri irdeleyerek; eğer var ise, anılan dörtlünün “model olma” niteliğini ortaya koymaktır.

Şili - Bolivya Atacama Koridoru Krizi

Kubilayhan ERMAN

Latin Amerika’da Venezuela ve Kolombiya arasında Ağustos 2015’te başlayan sınır krizi, bu coğrafyada özellikle 2000’lerden sonra gerçekleşen bölgesel dönüşüm çabalarının aslında ne kadar hassas bir zeminde yürütülmeye çalışıldığını da gözler önüne sermektedir. Bununla birlikte iki ülke lideri, Uruguay Devlet Başkanı ve UNASUR dönem başkanı Tabare Vázquez ile Ekvador Devlet Başkanı ve CELAC dönem başkanı Rafael Correa’nın eşliğinde 21 Eylül 2015’te Ekvador’un başkenti Quito’da buluşarak krizin çözüme kavuşturulması yönünde ortak bir irade sergilemişlerdir.

Suriye, Rusya ve Türk Dış politikası

Şanlı Bahadır KOÇ

Rusya Suriye’de 1) üslerinin güvenliğini sağladıktan ve 2) muhaliflere rejimin “denize dökülemeyeceği” mesajını verdikten ve 3) muhaliflerin mesajı aldıklarından emin olduktan sonra müzakere edilmiş bir çözüme açık hale gelecek mi? Yoksa kısa vadede kazandığı askeri başarılar, çektiği ilgi, elde ettiği “saygı” ve ABD’nin “pısırıklığı” Moskova’nın nerede durması gerektiğini görmesini engelleyecek mi? Putin belki ABD’yi yanlış bir beklentiye sokarak bilerek oyalıyor ya da aslında samimi olarak Esad’sız bir çözüme açıkmış gibi ince sinyaller veriyor. Ama işte bunlar rakibi yanlış bir umuda sevk etmek için bilinçli bir kandırmaca da olabilir.

Kunduz’dan Dünya’ya Mesaj: 14 Yıl Sonra Yeniden Taliban

Turgay DÜĞEN

Son yıllarda Afganistan, patlayan bombaların, silahlı çatışmaların ve öldürülen insanların dünya gündemi için haber niteliği taşımadığı bir coğrafyaya dönüştü. Savaşın ve çatışmanın, hayatın kendisi haline geldiği bu coğrafya, 2015 yılı kurban bayramının bittiği gün olan 28 Eylül’de “Taliban Kunduz’u Ele Geçirdi” manşetleriyle dünya gündemine taşındı. 1994-2001 yılları arasında Afganistan coğrafyasının neredeyse tamamını yakınını kontrol etmiş olan Taliban yeniden bir güç gösterisi yapmış ve 14 yıl aradan sonra Afganistan’ın kuzeyindeki en önemli kent merkezlerinden biri olan Kunduz’u ele geçirmişti.

“Ermeni Soykırımı Emperyalist Bir Yalandır”

Gözde KILIÇ YAŞIN

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin en üst yargı makamı olan Büyük Dairesi, yeniden görülen Perinçek-İsviçre davasıyla ilgili nihai kararını verdi. Büyük Daire 16 Ekim 2015’de açıkladığı hükmünde, oy çokluğuyla İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) ifade özgürlüğü ile ilgili olan 10. Maddesini ihlal ettiğine, dolayısıyla “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” diyen Doğu Perinçek’in ifade özgürlüğünü haksız bir şekilde kısıtladığına karar verdi.

Tarihte Bu Ay

Kerpiç Fabrikasının 53 Yıl Saklanan Sırrı

5-8 Kasım 1938

Sovyetler Birliği idaresindeki Kırgızistan’ın Çön Taş bölgesinde yaşayan Abıkan Kıdıraliy, bu köyde bulunan Sovyet İç İşleri Bakanlığı’nın misafirhanesinde bekçilik yapmaktadır. 1938’in Kasım ayında Abıkan Kıdıraliy, ailesini Çön Taş yakınındaki Kaşka Suu köyünde bir arkadaşının evine götürür…

 

82. sayının bültenine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz:

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display