06 Haziran 2025

Rusya’nın Geleceği

24 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Tarihi olarak büyük güçlerin Rus coğrafyasına kara saldırısı için çıkış bölgesi, Ukrayna’nın batısından Romanya’ya kavis yapan Karpatların kuzeyinde kalan Almanya’nın doğusundaki Kuzey Avrupa Düzlüğü olmuştur. Coğrafi olarak dünyanın en büyük ülkesi olmasına karşın bugünkü Rusya, stratejik derinliğini ve küresel çıkarlarını sağlaması için güvenli sınırlara ve çıkış koridorlarına sahip değildir. 

NATO’nun Soğuk Savaş boyunca büyük çoğunluğu ile yığınak yaptığı Fulda Gediği de buradadır. Bugün buradan hazır bir askeri tehdit yok gibi görünse de, Karpatların kuzeyinden Baltık denizine 600 km.lik bir düzlük alan Rus coğrafyasına potansiyel saldırı imkânı vermektedir. Bu nedenle, Polonya ve Baltık ülkeleri önemlidir.

Soğuk Savaş sonrasında Yeltsin döneminde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve yolsuzluklar Rus halkında eski günlere duyulan özlem ile birlikte 2000 yılında yapılan seçimlerde Putin’in iktidara gelişinin önünü açtı. Putin, yayılmacı 17. Yüzyıl Rusya’sının Çarı olmak istedi.  

Rus milliyetçiliğine ve Çar olmaya soyunan Putin, Lenin’den ziyade “ulus-inşacısı Stalin”i kendine rehber seçti. Putin, “Büyük Rusya” için işe “Yakın Çevre Politikası” ile Gürcistan’dan başladı. Baltık devletlerinden güneye Batı sınırlarındaki tüm tampon bölgelerinin düşmesine, Ukrayna’ya kadar tahammül ettiler.
Ukrayna da düşse idi ne Karadeniz’den güneye inecek limanları kalırdı ne de 400 km. kadar kuzey doğudaki Moskova’yı füzelere karşı korumak kolay olurdu. Kırım’ı süratle ele geçirmelerinin nedeni ise tarihsel olarak Sivastopol olmadan Rus donanmasının Karadeniz’de buhar olacağı gerçeğidir. 

Ruslar, nispeten güçlendiklerini ve Avrupa’nın zayıfladığını sandıkları bir dönemde aniden odak noktalarını Ukrayna üzerinde topladılar. Rusya’nın harekete geçmesi, ABD’yi de reaksiyon göstermeye ve tarafların birbirilerini canavar olarak göstermeye kalkmasına neden oldu. 2014 yılında yaşanan baskına Batılılar artık düşmeyecek, tuzaklarını kuracaklardı.

NATO’nun genişlemesini bahane ederek, Büyük Rusya’yı yeniden inşa etmek peşine düşen Putin ise yeni bir ulusal kimliğin zemini olabilecek kullanışlı bir geçmişe ihtiyaç duyuyor. Rusların işgal ettiği bölgelerde Ukrayna kimliğinin tüm izleri kökünden silmeye çalışılıyor. Ruslar, tarihsel olarak bu konuda oldukça tecrübeliler ve en çok yok etmeye çalıştıkları Türk kimliği oldu. 

Ruslar, Kırım’ı “Türk Kırım Hanlığı”nı işgal ederek aldılar ve sanki hep onlarınmış gibi Kırım’ın hep Rus olduğunu iddia ediyorlar.  Şu anda Kırım ve diğer yerlerdeki Rus olmayanlar, Moskova’nın dayattığı eğitim sistemi ile beyin yıkamasına tabi tutuluyor ve kendi dillerini konuşmalarına izin verilmiyor. Ukrayna ve Karadeniz’in etrafında genişlemeye çalışan Ruslar için sırada Moldova ve Baltık ülkeleri kadar Türkiye de olabilir.

Ruslar, nefret ettiklerini sürekli açığa vurdukları Ukraynalıların Rus olduklarını iddia ediyorlar. Gerçek olan Rusların Çarlık döneminden kalma emperyalizmi yani Rus topraklarını genişletme merakı Ukrayna ile yeni bir safhaya girdi. Ancak, Batının tuzağına düştüler. Batının Rus askeri olarak Rus ordusunu yok etme ve siyasi olarak ülkede rejimi değiştirme ve bölme planı değişmedi.

Trump’ın ikinci gelişi bu planları sekteye uğratabilirdi. Ancak, Avrupa inisiyatifi bırakmadı, savaş şimdi Rusya’nın derinliklerine ulaştı.  Trump’ın mafyavari bir şekilde savaşın kurbanı olan Ukrayna’ya baskı yaparken, Putin’i “cana yakın” ve “akıllı” olarak tanımlaması aslında ABD-Rusya ilişkilerinin beklenmeyen bir yönde ilerlediğinin göstergesiydi. 

Trump,  Rusya’ya kendi çevresini bırakarak dünyayı üçe bölme planı ile ikna edeceğini sandı ama Rusya’yı kontrolüne alma düşüncesinin bu şekilde gerçekleşmeyeceği aşikâr. Kendisini dünyanın en saygın lideri sanan Putin, görüşme masasında kendisini galip taraf gibi sanıyor. Ukrayna’ya önerdiği Sevr benzeri şartların yakında kendisine dayatılacağının ve ülkesini getirdiği uçurumun farkında değil. 

Son çeyrek yüzyılda otokrat Putin’in zihniyeti teknokrat ve mali reformcudan milliyetçi muhafazakâra ve en sonunda Rusya’nın eski topraklarını kazanmaya çalışan neo-emperyaliste dönüştü. Kendini ekonomist sanırken Avrasya Ekonomik Birliği’ni çok-kutuplu dünyanın ana ekonomik merkezi olacağını düşünüyordu. 
Putin, hiçbir zaman modernleşmenin ne olduğunu anlayamadı. Ülkesini modernize edemediğinden kendi tarih hikâyesine sarıldı ve komşu ülkelere saldırarak ne kadar ölümcül olduğunu gösterdi. Bu son 25 yılda Türkiye’nin de yaşadığı çıkmaz değil mi?

Bu makalede Ukrayna’daki savaşın geldiği aşama ve İstanbul görüşmelerinden başlayarak, Trump’ın girişimleri ve sonrasında Rusya’yı bekleyen acı sona odaklanacağız. Tabii Ukrayna gelişmeleri kapsamında Türkiye ile ilgili de söyleyeceklerimiz olacak.

Ukrayna Savaşı’nda Son Durum 

Rusların Ukrayna’daki savaş yöntemi geleneksel yaklaşımından farklı değil; sayıca çok asker ve silah. Bu nitelikten çok niceliğe önem veren bir yaklaşım. Birinci Dünya Savaşı’nda Rus çarının generalleri milyonlarca insanı sahaya sürdüler ama Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın daha iyi stratejileri, teçhizatı ve lojistik anlayışı üstün geldi. İkinci Dünya Savaşı’nda ise Stalin tüm askerleri cepheye sürdü ve Almanlar karşısında sonuç felaket oldu. Almanların Barbarossa harekâtında Ruslar birkaç ayda milyonlarca insan kaybettiler. Rusların imdadına Moskova’nın dondurucu soğuğu yetişti. Savaşın sonunda Rusların kayıpları 20 milyona ulaşmıştı. 

Ruslar, Ukrayna’da da sayıca çok az asker ve silahla yıpratma savaşı yapıyor. Bir barış anlaşmasından önce mümkün olduğu kadar çok toprak kazanmak istiyorlar. Toprak karşılığı çok insan kaybetmeyi gene göze aldılar. Yani Ruslar tarih boyunca hep böyle yaptılar. Şubat 2022-Nisan 2025 arasında Ukrayna’da 930.000’den fazla Rus askeri öldü ya da yaralandı. Sadece 2024 yılında 400 bin asker kaybeden Rusların Ukrayna cephesinde Şubat 2022’de 400 bin asker varken şu anda 600 binden fazla askeri var. 

Ukrayna’nın İstanbul görüşmelerinden bir gün önce yaptığı en kapsamlı drone saldırısı (Örümcek Ağı Operasyonu) Moskova’nın stratejik hava gücünü parçaladı. Bu koordineli derin vuruş serisi, Rus topraklarına konteynırlar içinde sokulmuş drone’larla gerçekleşti. Bu da Ukrayna’nın kendi kabiliyetlerinin ötesinde çok derin ve koordineli istihbarat ağının Rusya içinde örüldüğünün kanıtı. 

İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa Avrupa, Rusya’nın derinliklerinde teknolojik olarak isabetli ve asimetrik bir saldırıyı başarı ile gerçekleştirdi. Saldırı, Rusya’nın bir ucundan diğerine örülen, teknolojinin en ucu ile desteklenen bir örümcek ağı modeli ortaya koyuyor. 

Saldırı cephesinde ne paraşütçüler var ne de binlerce tank; yol kenarında bekleyen sıradan kargo konteynırları açılıyor ve uzun menzilli drone’lar dakikalar içinde en az 40 savaş uçağını imha ediyorlar. Bunlar içinde nükleer yetenekli Tu-22 ve Tu-95 bombardıman uçakları da var. 
İddialara göre, Rus stratejik bombardıman uçaklarının üçte biri, stratejik cruise füze taşıyıcılarının %34’ü kullanılamaz hale getirildi. Rusya’nın stratejik kabiliyetleri, özellikle nükleer gücü uzun zamandır ABD’nin uydu sistemleri ile izleniyor ve muhtemelen bu saldırı ile ilgili pek çok similasyon yapılmıştı.

Bu saldırı aynı zamansa askeri doktrinlerde bir dönüm noktası demek. Artık eski savaş cepheleri anlayışı bir kenara bırakılıyor, cephe gerisi diye bir şey kalmıyor, hiçbir yer emniyetli değil. Devletlerarası savaşta coğrafya sınırları ortadan kalkıyor. Drone’lar artık askeri üslerden kalkmıyor, dünyanın her yerine konteynır içinde gönderilip, programlanabilir yani saati geldiğinde eş zamanda aktif hale getirilebilirler. Bu örümcek ağı, internet üzerinden kolayca kurulabiliyor.

Bu saldırı, Ukrayna’nın geri çekilmeye ve teslim olmaya niyetinin olmadığını gösterdi. Arkasındaki Avrupalı üç büyük güç ise Rusya için planlarından vazgeçmiş olmadıklarını ispatladılar. Muhtemelen yakın zamanda tırmanma artınca Trump da Avrupa’dan yana tavrını koymak zorunda kalacak. Çünkü Rusya’nın tarih sahnesinden silinmesi için açık bir fırsat var ve Avrupa bunu harcamak istemiyor. Konu Çin’in Rusya’nın parçalanmasından faydalanmasının nasıl sınırlanacağı. Son saldırı Ukrayna’da işlerin artık sadece ABD’nin elinde olmadığını da gösterdi.

Böylece ikinci İstanbul görüşmelerinin hemen öncesinde Rusya büyük bir darbe yemiş oldu. Ülke çapında çok önemli stratejik üsler imha edilirken, Rusya’nın nükleer güç noktaları drone’larla hedef alındı. Saldırı Ukrayna’ya ait gibi gözükse de arkasında İngiltere’nin olduğundan kimsenin şüphesi yok. Batı, Rusya konusunda askeri olarak pek çok şey öğrendi ve şimdi daha derinlerde uygulama zamanı. 

Geçen hafta Trump şöyle demişti; “Putin’in farkına varmadığı şey, Rusya’nın başına kötü şeyler gelecek ve gerçekten kötü şeyler demek istiyorum. Ateşle oynuyor!”. Kısaca ABD, Rusya ile ilgili senaryoyu biliyor ve buna göre oynuyor. 

İlginç olan Putin, İstanbul görüşmelerini iptal etmedi ama mutlaka daha acı bir karşılık vermek için hazırlık yapıyor. Bu ise tırmanma demek ve işin içine taktik nükleer silahlar da karışabilir. Çünkü Rusların konvansiyonel gücü sınırlı ve Avrupa, savaşı yaymak ve büyütmek istiyor. Nitekim tüm Avrupa ve NATO alarmda, Rusya’ya hazırlanıyor. 

NATO-Rusya çatışmasının nasıl gelişebileceğini ve sonucunun ne olacağını daha önce yazmıştım. Ancak, bu bir dünya savaşı değil, kıtasal bir savaş olabilir. Dünya Savaşı ancak küresel güç dengesinin değişerek yeni bir dünya düzenine yol açacağı bir senaryo gerektirir. Olası ABD-Çin Savaşı, böyle bir düzen getireceği için (yeni BM, yeni devletler) dünya savaşı olarak nitelenebilir.

Devam Eden Görüşmeler

Trump, Ukrayna’da bir ateşkese ulaşılması için uğraşıyordu ve Mayıs’ın ikinci yarısında bunun için Putin ile pek çok telefon görüşmesi yaptı. Trump bir politikacı değil, pazarlıkçı ama Avrupalı liderler kariyer yapmış politikacılar ve Trump’dan daha liberaller. ABD, bir an önce Ukrayna’da savaşı sona erdirme peşinde iken İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın savaşı sürdürme planı değişmedi.

İstanbul’da yapılan ilk görüşme, Mart 2022’den beri yapılan ilk yüz yüze görüşmelerdi ve sonuç olarak 1000 savaş esirinin değişimini içeren bir anlaşma ile sona erdi. Görüşmelerde Ruslar, herhangi bir barış anlaşmasından önce Moskova’nın istediği bölgelerden Ukrayna’nın askerlerini çekmesini istediler. 

Putin, Rus devlet televizyonunu “Kalıcı bir barış için Rusya’nın güvenliğini garanti eden kriz ve koşulların ortadan kaldırılması gerektiğini” söyledi. Bu koşullar şunlardı; Ukrayna’yı yönettiğini iddia ettiği Nazi siyasi ve askeri grupların ortadan kalkması, Rusça konuşan bölgelerin korunması ve NATO’nun Ukrayna’ya genişlemesinin önlenmesi.  

Putin, Ukrayna konusunda Trump ile oynadığı oyunun temelinde savaşla ve ateşkesle çok fazla ilgilenmediği görüntüsü veriyor ve daha çok herhangi bir yükümlülüğe girmeden diplomatik kazançlarını (örneğin Rusya’ya yaptırımların kısmen kaldırılması ya da Kırım ilhakının Ukrayna tarafından tanınması gibi) artırmak istiyor. Trump, bu yüzden kızgın ve henüz ateşkes için Putin’i zorlayacak bir şey yapmadı. 

Rusya’nın barıştan anladığı işgal ettiği yerlerin resmi kabul görmesi. Ancak, bununla da yetinmiyor. Yapılan resmi görüşmelerde Moskova’nın dile getirdiği istekler şu şekilde;
“Ukrayna, Doğu ve Güney Ukrayna’da daha fazla yerden çekilerek Rusya’ya bırakmalı, ordusunu dağıtmalı.”

Ancak, bunlar gelecekte Rusya’nın yeni toprak taleplerinin devam etmeyeceği anlamına gelmiyor. Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vasily Nebenzya, BM Güvenlik Konseyi’nde resmi taleplerini şu şekilde açıkladı; “Kırım Yarımadası yanında, Luhansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson eyaletleri (Oblast)”

Ruslar, savaş alanında baskıyı sürdürmek isterken, Ukraynalılar onları destekleyemeyecekleri pozisyonlara düşürmeye çalışıyor. Bu nedenle, Putin için barış yapmak, ateşkesten daha önemli. 
Rus askeri stratejisinin birkaç önemli temeli var; 
- Düşman üzerindeki temas ve baskıyı asla bırakma, ondan kopma,
- Hedefe giden bir ordu ilerlemeye devam etmeli. 

Ruslar, Ukrayna’yı masaya oturtmak ve masada iken bile daha güçlü istekler için askeri zorlamaya devam etmeyi düşünüyor. Batı ve Ukrayna’nın hesabı ise Rusları tüketmek. 

Halen Ukrayna’nın doğusunda çok yavaş da olsa inisiyatif Ruslarda gözüküyor. Ancak, Moskova’nın yıpratma stratejisi en çok kendini yıpratıyor; ekonomisi, insan gücü ve silah stokları bir yıl daha dayanır mı belli değil. Bu yüzden, Ukrayna için zamana oynamak önemli. 

İkinci İstanbul görüşmeleri ölü ve yaralı değişimi anlaşmaları dışında ateşkes ya da siyasi hiç bir sonuç vermedi. Ukrayna, barış görüşmeleri başlamadan önce 30 günlük tam bir ateşkes istiyor ama Rusya bunu kabul etmiyor. Görüşmelerden sonra Ukrayna lideri Zelenskyy, Rusya taarruzlarını durdurana kadar kendilerinin de saldırılara devam edeceklerini açıkladı. 

Avrupa ve Zekenskyy, Trump’ın Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulamasını istiyor. Ukraynalılara göre, Rusya görüşüyormuş gibi yapıp, yaptırımlardan kurtulmak istiyor. İkinci görüşmede verilen belgeler üzerinden görüşmek için 20-30 Haziran arasında yeni bir toplantı yapılması bekleniyor.

Trump’ın Oyun Kitabı ve Rusya Ekseni

ABD’nin yaptırımları Rus LNG teçhizatı, özel Arktik LNG tankerleri, LNG şirketleri ve projelerini hedef alıyor. Bu yaptırımlar Sakhalin-2 ve Yamal LNG hariç tüm Rus projelerini durdurdu. Doğal gaz boru hatlarına gelince ABD, daha Aralık 2019’da Kuzey Akım 2 ve Türk Akımı için yaptırımlar getirmişti ama Ukrayna’da savaşın başlamasıyla Kuzey Akım 2 AG’yi doğrudan hedef aldı.

Trump’ın ilk döneminde ABD, Almanya’ya Kuzey Akım 2’yi durdurması, Amerikan sıvı gazı (LNG) alması ve Avrupalıların Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltması için baskı yapmıştı. Ukrayna’da 2022’de başlayan işgal sonrası ise ABD, Rus LNG’sini yasakladı ve Arktik LNG’ye yönelik yaptırımlar getirdi. 

Ancak, ikinci Trump döneminde durum değişmeye başladı; ABD ve Rusya, Avrupa’ya doğal gaz satışı konusunda işbirliğini görüşmeye başladı. Hatta Kuzey Akımı 2’nin canlandırılması veya Rusların Arktik bölgedeki LNG projesine Amerikan şirketlerinin katılımının konuşulduğuna dair söylentiler var. Henüz barış görüşmeleri ile ilgili bir sonuç olmadığından geleceği tahmin etmek zor.

Trump, ikinci dönemde görevi alır almaz Rusya-Ukrayna savaşını kısa zamanda bitirmek için arabuluculuğa soyundu. Trump, büyük oyunu Rusya’yı kendi etki sahasında bırakmayı, bu modeli Çin için de kullanarak, hegemonya savaşlarına son vermeyi öngörüyordu. Trump’ın büyük oyununda Avrupa’ya çok fazla yer yok. 12 Şubat 2025 tarihinde ise ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ukrayna Savunma Temas Grubu toplantısında 32 NATO üyesi ülkesine “ABD’nin stratejik gerçekleri Avrupa’ya odaklanmasını önlüyor” açıklamasını yaptı.

Sonrasında Trump, Rus propagandası dili kullanmaya başladı. Savaşı başlatmak ve barışı kabul etmeyerek savaşı devam ettirmekle Ukrayna’yı suçladı. Aynı gün Riyad’da Ruslarla ikili barış görüşmelerine başlarken, ne Ukrayna ne de Avrupa’ya danıştı. Trump, Moskova’yı yanına çekmesinin Çin ile de sonuçları olacağını düşünüyordu. 

ABD’nin Orta Doğu elçisi Steve Witkoff’un işgalciyi suçlamak yerine Rusların Ukrayna’daki dört bölgede isimlerini vererek (Donetsk, Luhansk, Zaporijya ve Herson) hakları olduğunu söylemesi Avrupa’yı endişelendirirken, Trump’ın “Rus ekseni” stratejisinin ipuçlarını veriyor. Hatta 2014 yılında Ruslar tarafından ilhak edilen Kırım’ı da listeye dâhil etti ve ittifakın İkinci Dünya Savaşı tipi bir savaşa tekrar girmeyeceğini söyleyerek NATO’yu da sattı. Elçinin sözlerinden birkaç gün sonra Putin, kendini Büyük Petro ile kıyaslayarak, Rusların haklarını koruyacağı iddiası ile durmayacağı mesajını verdi. 
Trump’ın dış politika anlayışı ile şu ana kadar şu genellemeler yapıldı;
- Trump aslında iç politikaya oynuyor.
- Otoriter liderleri seviyor, demokrasi ve hukukun üstünlüğü diyenlerden uzak duruyor.
- Kendi gücünü etkileyen kanunlar ve devlet kurumlarını görmezden geliyor.
- Ukrayna ve Gazze gibi konularda uluslararası hukuku önemsemiyor.
- İnsan hakları ve siyasi haklar gibi konularına ABD ihracatını etkilemesini istemiyor.
- Gücün kendisini haklı yaptığını sanıyor.
- Farklılık, eşitlik ve kapsayıcılık gibi konular yerine etno-milliyetçiliği seçiyor.
- Trump, ABD’nin dünya hegemonyası anlayışı yerine özellikle Batı yarımkürede Amerikan emperyalizmini hedefliyor.

Trump’ın eski ulusal güvenlik danışmalarından John Bolton, Trump’ın özel bir ulusal güvenlik felsefesi olmadığını, kararlarının eylemsel, geçici süreli, fıkra gibi ve dağınık olduğunu söylüyor.

Trump’ın bizzat kendisinin belirlediği büyük stratejisinin ana unsurları şunlar;
(1) Gümrük vergileri ile ABD’nin ikili ticaret açığını kapatmak.
(2) ABD için karlı olamayan küresel yükümlülük veya faaliyetlerden kurtulmak.
(3) Kanada ve Grönland’ı ilhak ederek ABD imparatorluğu kurmak.

Trump’ın Rusya ile ilişkileri düzeltme girişimi bir sıfırlama olmayacak, iki ülke rakip olmaya devam edecekler. Trump, ABD hegemonyası düzeninden vazgeçerken durum 19. Yüzyıl sonuna benziyor. ABD’nin yeni bir büyük güç ortaya çıktığı ve büyük güçlerin rekabet içinde bir arada yaşamaya çalıştığı ama kaçınılmaz jeopolitik ve stratejik sorunları çözemediği bir dönem.
Trump, jeopolitik gelişmeler ile ilgili alışılmadık ve iyi düşünülmemiş öngörülerde bulunuyor. “Rusya ekseni” ile ilgili beklentileri, Moskova’ya baskı yaparak Çin’in karşısına dikeceği öngörüsü de bunlardan biri. Kissinger’in üçlü modelini Ruslar için kullanmak, bugünün ABD’sinin oyun kitabı için geçerli değil. Kissinger döneminde Çin ve Sovyetler Birliği arasında derin ideolojik ve toprak sorunları vardı. 

Yeni Yalta Arayışları

İkinci Dünya Savaşı galibi ülkelerinden liderlerinden Franklin D. Roosevelt, Winston Churchill ve Joseph Stalin’in savaş sonrası dünya düzenine ilişkin imzaladıkları tarihi Yalta Anlaşması’nın 80. Yılındayız. O tarihten bugüne dünyada önemli değişiklikler oldu; Sovyetler Birliği çöküp yerini Avrupa-Atlantik entegrasyonu alınca etki bölgeleri önemli oranda değişti. 2014 yılında Rusların Kırım’ı ilhakı devam eden Yalta erozyonuna Rusların bir tepkisiydi. 

Şimdi Putin, yeni sınırlar ve etki bölgeleri ile “Yeni Yalta” istiyor. Başka ülkelerinin topraklarına el koymayı, egemenliklerini ve tercihlerini yok saymayı kendi tarih anlayış ile kendine has sayıyor. Ruslar, Yalta’yı dün olduğu gibi bugün de kendi emperyalist amaçlarını meşru kılmak için kullanmak istiyor.

Yalta Konferansı (4-11 Şubat 1945) ve Postdam Konferansı (17 Temmuz-2 Ağustos 1945) savaş sonrası dünya düzeninin jeopolitik çerçevesini oluşturdu. Öncelikle jeopolitik etki bölgelerini de facto olarak resmileştirdi. Doğu Avrupa, Sovyet kontrolüne geçerken, Batı Avrupa ise ABD ve müttefiklerinin tarafında kaldı. İkinci önemli karar kolektif güvenlik ve barış için Birleşmiş Milletler’in kurulmasıydı. Üçüncü karar ise askersizleştirme ve Nazisizleştirme idi ve bu süreç Almanya’nın ikiye ayrılmasına ve yeni bir çatışmayı önlemek için yeniden yapılanmasına neden oldu.

Yalta-Postdam düzeni, Soğuk Savaş süresince yavaş yavaş eridi ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla iki kutuplu dünya düzeni ve Moskova’nın Doğu Avrupa’daki hâkimiyeti sona erdi. 1999-2004 yılları arasında eski Varşova Paktı üyeleri NATO ve Avrupa Birliği üyeliğini seçtiler ve böylece Batı kampının üyesi oldular. Ancak, Rusya’da çarlığa soyunan Putin ve ekibi bunu daha sonra Sovyet jeopolitik etki bölgesini kurma hevesine meydan okuma olarak gördüler.

Ruslar, 2008 yılında sözde Güney Osetya’daki Rusları korumak için Gürcistan’ı işgal ettiler. Bunu 2014 yılında Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki Rusça konuşulan bölgelerin işgali izledi. Uluslararası hukuku yok sayan Ruslar, kendi işgal gerekçelerini hala büyük güç jeopolitiği için hakları olduğu şeklinde açıklıyorlar. Bu hakları da Haziran 2020’de Putin’in 75. “Büyük Zafer” gününde açıkladığı gibi Yalta ve San Francisco konferanslarına bağlıyorlar. 

Bu açıklamadan iki yol sonra ise Ukrayna’ya tam ölçekli bir işgal başlattılar. Ruslar hala Batının, NATO’yu genişleterek ve Rus güvenliğine dikkat etmeyerek “Yalta ruhu”nu ihlal ettiğini iddia ediyorlar. Ancak, bu iddialardan sonuç alamayacaklarını anlayan Moskova şimdi kendi medyası üzerinden yeni bir açılım sergiliyor; “Yalta-Postdam’ın süresi doldu, etki bölgeleri ve ittifakların yeniden belirlenmesi lazım” yani Ruslar “Yeni Yalta” istiyor.

Yeni bir Yalta için ortada Nazi Almanyası gibi ortak düşman olmadığına göre; Putin, Batı karşısında Stalin değil Hitler olmaya çalışıyor. Kendi iddialarını “sahadaki gerçeklere” yani Rus gücüne dayandırıyor.

Ruslar, 2023 yılında sık sık Yeni Yalta iddialarını medyalarına taşıdılar. Sanki Yeni Yalta isteyen varmış gibi, Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, yeni masada en az iki Batı karşıtı büyük güç olması gerektiğini açıkladı. Moskova, kaba güç kullanarak diğer ülkelerin egemenlik haklarını hiçe sayarak, kendi tarih anlayışları ve jeopolitik ihtiraslarını diğer devletlere özellikle komşularına dayatmak istiyorlar. Ukrayna’dan sonra sıra tarihi düşmanı Türkiye’ye gelebilir.

Trump’ın bir zamanlar Kissinger’in Çin ile yakınlaşması gibi bir illüzyon içinde olduğunu bilen Putin, Amerikan yönetimini güçlü olduğu görüntüsü ile yönlendirmeye çalışıyor. Rusya, kendi imparatorluğunu yeniden inşa etmek projesinde Batıdan tamamen kopmayı göze alabilir. 
Donald Trump’a göre, dünya ABD, Rusya ve Çin arasında üç etki bölgesine bölünmüştür. Rusya ve Çin’in dış politika anlayışları kendi düşüncesine de uygun olduğundan, insan hakları, demokrasi gibi konuları önemsememekte, Putin’in “Büyük Rusya” emperyalizmi ya da Çin’in Uygurlara olan baskılarını konu etmemektedir. 

Trump, nadiren Çin’in yayılmacılığından veya ABD’nin dostları ve Asya-Pasifik’teki müttefiklerinden bahsetti. Muhtemelen Putin ile anlaşmayı müteakip Çin ile de devasa ticaret fazlalığını törpüleyecek bir ekonomik anlaşma için şartları zorlayacak. Bu amaçla, Tayvan’ı bağımsızlığını istemekten bile vazgeçmenin işaretlerini verdiler. Ama her şey için henüz çok erken.

Dünyanın Batı bölgesinde egemenlik sahasını geliştirmeye çalışan ABD, eski Sovyet topraklarında Büyük Rusya hayali olan Moskova, İpek-Yol Projesi ile dünyayı kuşatmaya çalışan Çin birer emperyalist güç olarak belirmektedir.

Trump, zaten Avrupa’yı Rusya karşısında yalnız bırakıyor. NATO’nun zayıflamasına göz yumuyor. ABD ve Rusya arasındaki sorunlar emperyal etki bölgelerinin sınırlarında; Ukrayna ve Arktik bölge. Rusya ve Çin’in olmadığı Orta Doğu’da ise ABD, İsrail ile yeni bir bölgesel dizayn peşinde. ABD’nin Çin ile rekabeti artık Pekin’in Pasifik’te genişleme hevesi ya da Latin Amerika’da bağlantılar kurma niyeti ile sınırlı olabilir. 

Özetle üç büyük gücün paylaştığı dünyada kendilerine ait bölgelerde söz sahibi oldukları yeni bir Yalta söz konusu. Anlaşmazlıklar artık kendi bölgelerine olan müdahalelerle ortaya çıkabilir. Dünya ülkeleri artık bu üç bölgeden hangisine ait olduklarına bakmak ve onların çıkarlarına göre politikalarını ayarlamak zorundalar. 

Bu üç otoriter ülke için de artık ne yazık ki artık özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi konular sıkıntı yaratmayacak. Böyle bir güç merkezi ancak Avrupa’dan çıkabilir. Bu durum 19. Yüzyılda Avrupa’daki mutlak monarşiler olan Prusya, Rusya ve Avusturya-Macaristan arasındaki Kutsal İttifaka dönüşebilir. Bu ittifakı ise 19. Yüzyılda olduğu gibi yeni bir güç merkezi olarak ortaya çıkan Avrupa’daki Almanya bozabilir.

Çin, uzun zamandır NATO’nun başta Japonya ve Avustralya olmak üzere Asya-Pasifik ülkeleri ile yakınlaşmalarından rahatsız. NATO savaş gemilerinin Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazı etrafında dolaşmalarını yakından izliyor. Son yıllarda Huawei gibi teknolojik pek çok rekabet konusu da güvenlik alanına taşındı. Ancak, Çin dışişleri bakanı Wang Yi, Münih konferansında ABD’nin açmak istediği emperyal anarşi ortamında kendi çıkarları yerine “ortak fayda” aradıklarını söyledi. 

Şimdi bu Çin, Rusya, İran ve Kuzey Kore ile birlikte Batıya karşı bir otoriter devletler bloku oluşturuyor. ABD dışişleri bakanı Marco Rubio’ya göre, Rusya’nın Çin’in daimi ve küçük bir ortağı olması Amerikan çıkarlarına uygun değildir. Ancak, Çin’i Avrupa Birliği özel elçisi ABD-Rusya görüşmeleri için bir uyarıda bulundu; Çin, sadece kendi çıkarlarına odaklanıyor çünkü onlar genellikle Rus çıkarları ile çakışıyor. ABD’nin Hindistan ile birlikte oluşturduğu QUAD gibi gruplar Çin’in liderliğindeki otoriter gruba baskıyı artıracaktır.

Rusya’nın Sevr Anlaşması

Ukrayna’da büyük ölçekli Rus işgali başlamadan önce Rus ordusu modernizasyon programı uyguluyordu. Ruslar; “birleşik silah harekatı” adını verdikleri bir konsept dahilinde kara, hava, uzun menzilli ateşler, elektronik savaş ve özel operasyonları birleştiren bir askeri kuvvet yapısına odaklanmışlardı. Ancak, “özel askeri operasyon” adını verdikleri Ukrayna’daki savaş planları değiştirdi. Ruslar artık kaliteden ziyade sayı üstünlüğüne bağımlılar. Çünkü verdikleri ağır kayıplar ile en değerli birlikleri yok oldu ve geriye acemi asker sürüsü kaldı. 900.000’e ulaşan Rus asker zayiatı (ölü ve yaralı) kalite bırakmadı. Şimdi acemi askerlere asgari eğitimle ancak basit taktikler öğretiliyor. 

Kayıplar sadece insan sayısında değil, ağır silah sistemlerinde de çok fazla. İngiliz Savunma Bakanlığı’na göre; Ruslar, en az 3.750 ana muharebe tankı ve 8.400 zırhlı araç kaybetti. Ukraynalıların Rus kayıpları ile ilgili rakamları ise çok daha fazla; 10.177 ana muharebe tankı ve 21.157 zırhlı araç. Bunların çoğu Sovyet döneminden kalma ve Ruslar bu ağır kayıpları zamanla yenileyebilirler. 

Rusya’nın ekonomik anlamda gerçek bir çöküşün eşiğinde. Suriye’yi kaybeden ve Ukrayna’da sıkışan Rusya, 1980’lerde Sovyetler Birliği'ni iflas ettiren seviyelerle aynı durumda. Ukrayna’da sahadaki üç yıllık çatışmayı yavaş yavaş kaybediyor. Kremlin’in petrol ihracat gelirleri yüksek yoğunluklu bir savaşı sürdürmek için yeterli değil. Vladimir Putin'in çevresinde Rusya’ya bir ruble bile ödünç para verebilecek kimse kalmadı. 

Rusya Merkez Bankası enflasyon sarmalını engellemek için faiz oranlarını %21'e çıkardı. Sovyet askeri sanayi kompleksinin yeniden canlanması ekonominin geri kalanını yiyip bitiriyor. Genç ve iyi eğitimli yaklaşık 800 bin kişi ülkeyi terk etti. Savunma sanayiinde ise 400 bin boş pozisyon var. Toplam işgücü açığı yaklaşık 5 milyon.

Ukrayna’da devam eden bir savaş barış anlaşması ile sonuçlanmayacak çünkü Putin, ülkenin tamamını istiyor. Putin, 2021 yılında yazdığı “Rusların ve Ukraynalıların Tarihsel Birliği” başlıklı makalesinin ana teması şuydu; 
“Ukrayna her zaman Rusya’ya aittir. Ukraynalılar, Rus’tur.” 
Putin, Ukrayna’nın bir devlet olarak var olmasını istemiyor, Ukrayna’nın bağımsızlığının tarihi bir hata olduğunu söylüyor. Bu yüzden, bir barış anlaşmasından ziyade savaşın devamını gerektirecek koşulları istiyor. Yani aç bir ayı olarak, kaldığı yerden avını yemeye devam etmek peşinde.

Ruslar, Ukrayna’ya sanki savaşı kazanmışlar, barış için yalvaran Ukrayna gibi bir Sevr benzeri anlaşma dayatmak istiyorlar. Rusların İstanbul’da 02 Mayıs 2025’de yapılan ikinci görüşmedeki talepleri sanki bir mütareke anlaşması;
- Kırım, Luhansk, Donetsk, Zaporijya ve Herson bölgelerinin Rusya toprağı olarak tanınması ve bu bölgelerden Ukrayna’nın tamamen çekilmesi.
- Ukrayna’nın askeri ittifaklara ve koalisyonlara girmekten tamamen vazgeçmesi.
- Ülke topraklarında üçüncü ülkelerin askeri faaliyetlerinin ve yabancı birliklerin, üslerin, altyapının konuşlandırılmasının yasaklanması.
- Ukrayna’nın nükleer silah ve diğer kitle imha silahlarına sahip olmayan tarafsız bir devlet statüsünün tanınması, bunların ülkeye alınması, taşınması ve konuşlandırılmasının yasaklanması.
- Ukrayna Silahlı Kuvvetleri ve diğer askeri oluşumlar için personel, silah ve teçhizat sayısı ve niteliğinde üst sınırın belirlenmesi.
- Ukrayna ordusu ve Ulusal Muhafızlar içinde bulunan milliyetçi unsurların dağıtılması.
- Rusça konuşan nüfusun tüm hak ve özgürlüklerinin korunması.
- Rusçanın resmi dil statüsüne kavuşturulması.
- Nasyonalizmin ve Nazizm’in kahramanlaştırılması ve propagandasının yasaklanması.
- Milliyetçi örgütlerin, partilerin ve yapıların dağıtılması.
- Askeri operasyonlar nedeniyle oluşan zararlar konusunda karşılıklı taleplerden vazgeçilmesi.
- Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin seferberliğinin durdurulması ve terhis sürecinin başlatılması.
- Ukrayna’ya askeri yardım ve teçhizat ihracatının, yabancı askeri danışmanlık ve uydu istihbaratı desteğinin sonlandırılması.
- Üçüncü ülkelerin askeri mevcudiyetine son verilmesi, yabancı askeri harekât unsurlarının Ukrayna’daki faaliyetlerine son verilmesi.
- Sıkıyönetimin kaldırılmasından en geç 100 gün sonra Ukrayna Cumhurbaşkanı ve Parlamento seçimlerinin tarihinin ilanı.
Aslında bu koşullar, Rusya teslim olduğunda kendisine önerilecek Sevr’in bir örneği. Rusya’ya önerilecek bir Sevr nasıl olurdu? Batının dayatabileceği koşullar olarak ilk aklıma gelenler şunlar;
- Rus Silahlı Kuvvetlerinin dağıtılması ve ordunun derhal terhisi.
- Nükleer silahların sıfırlanması.
- Tüm liman ve ekonomik vasıtaların anlaşma tamamlanana kadar Batılı güçlerin kontrolüne verilmesi.
- Ülkedeki etnik azınlıkların bağımsızlığının kabulü.
- Rusların sadece asıl vatanı olan Moskova bölgesinde yaşama hakkının olması. 
- Karadeniz’de asker ve gemi bulundurma yasağı.
- Savaş tazminatı olarak Karadeniz’deki Rus kıyılarının Ukrayna’ya verilmesi.
- Batılı güçlerin Karadeniz’de sürekli donanma ve üs hakkı.
- Ukrayna, Gürcistan, Moldova ve Ermenistan’ın NATO’ya üyeliğinin kabulü.
- Rusların Baltık ve Orta Asya ülkelerinde bulunan Rusça konuşan nüfusu tahliye etmesi.
- Rusya’yı yöneten Putin ve diğer elitin savaş suçlusu olarak yargılanması, anlaşma şartlarının uygulanması ve yeni bir yönetim kurulana kadar ülkenin uluslararası bir komisyon tarafından yönetilmesi.

Putin, kendi halkına Büyük Rusya masalını anlatmaya devam ederken, Rusya’nın zayıflıkları gittikçe belirginleşmeye başladı. Bu zayıflıklar en çok savaş alanındaki başarısızlıklar ve Rus kabiliyetlerinin yetersizlikleri ile ortaya çıkıyor. Diplomatik bir başarısı olmayan Rusları uluslararası izolasyon, askeri başarısızlıklar ve iç problemlerle meşguller.

Medya kendisini savaş zamanının etkili lideri olarak lanse etse de Putin, halk önüne çok ender çıkıyor ve kendisine yönelik eleştiriler başladı. Trump’ın ona ilgisi ve övgülerini (!), telefon görüşmelerini içerideki imajını korumak için kullanıyor. Kendi aleyhine konuşanları cezalandırıyor. Üç yılda ancak üç kez cepheye giden Putin, zamanını savaşa gidecek asker aramakla geçiriyor. Ancak küçük zafer hikâyeleri için çok fazla insan kaybetmeyi göze alması çelişki oluşturuyor.
Öte yandan, savaş sahasında Rusların vurulacak fazla bir şeyi kalmadığından artık Rusya’nın derinliklerine ulaşan saldırılar için şaşkınlık içinde. 
Rusya’nın Geleceği
Makalenin devamı ve geniş versiyonu için bakınız;
https://www.academia.edu/129740060/Rusyanın_Geleceği

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *