Bu sayfayı yazdır

Kerkük'te Referandum

Yazan  24 Mayıs 2007
Kerkük’te yapılacak referandumun artan tepkiler üzerine 2008’e ertelenmesi için ABD ve Irak hükümeti harekete geçti.

Erteleme kararı ile ilgili olarak Irak Türkmen Cephesi olumlu düşünürken, referandumun ertelenmesinden çok kaldırılmasından yana olan bilinen tutumunu tekrarladı.

Kuzey yönetimi ise kararı kabul etmeyeceklerini Anayasanın 140.maddesine göre 2007 yılı bitmeden referandumun yapılması gerektiğini, erteleme konusunu kabul etmeyeceklerini Irak hükümetine bildireceklerini açıklamışlardır.

Ertelemekle veya üzerini örtmekle çözülebilmiş bir konu yoktur. Emperyalist güçlerin daima uyguladığı politika konuyu önce unutturup sonra istediği gibi çözmektir. Konuyu uzun bir zamana yayarak unutturmak (Girit örneğinde olduğu, Kıbrıs'ta uygulanmak istediği gibi) sonra çözersiniz (!)

Irak'ın kuzeyinde oynanan oyunlar 1991 yılından beri devam ediyor. Çekiç güçle başlayan TBMM'nin olur dediği ve sürekli görev süresini uzattığı bir süreç nerelere geldi. Bölgede kimin nelerin peşinde olduğu değil Türkiye Cumhuriyeti'nin ne yaptığı (ya da yapmadığı) önemlidir.

Kırmızı çizgiler dendi, pembeleşti, buhar oldu uçtu. Anayasada Türkmenleri durumunu dendi. Diğerleri adı altında yer aldılar. Mecliste de bu nedenle nüfusları oranlarında temsil edilmediler. Habur gümrük kapısında hakim olmadığımız için Ovaköy'de bir sınır kapısı açmak istedik cevabı askerlerimizin başına çuval geçirmek oldu.

Bütün bunlar Irak'ın kuzeyi ile ilgiyi takip edilen istikrarlı bir politikanın olmamasından kaynaklanıyor. Bu tür konular millî politika takip etmeyi gerektirir. Bugün Millî politika tarafa etmek bir tafra hangi Ankara hangi Türkiye politikaları konuşuluyor.

Washington destekli Ankara'nın da desteklediği Irak'ın kuzeyi ile iyi geçinme politikası çerçevesinde iyi komşuluk ilişkileri geliştirmenin ön plana çıktığını görüyoruz. Türkiye'nin Irak'ın kuzeyindeki yönetimine özellikle ekonomik açıdan hamilik yaptırılarak Avrupa'ya açılışını sağlayacak bir rol biçilmeye çalışılıyor. Gerçi Barzani'nin Türkiye'ye bakışını böyle olmadığını "siz Kerkük'e müdahale ederseniz bizde Diyarbakır'a ederiz" açıklamasıyla gayet açık bir şekilde görülebiliyor.

Türkiye'de askeri kanat Irak'taki gruplarla görüşmeyeceğini iki grubunda PKK'ya açık şekilde destek verdiğini katırlarla gittikleri yerlere şimdi jeeple gittiklerini bu nedenle hem bütün bu faaliyetlerle göz yumup hem de iyi ilişkilerin sürdürülmeyeceğini açıkça belirtti. Asker ciddî şekilde sınırda yığınak yapıyor ve görev verilirse hazır şekilde açıklamalarda bulunuyor. Buna rağmen Türkiye'de hükümet Amerika çizgisinde devam ediyor.

ABD hem askerî hem de siyasî olarak etkili olduğu için Türkiye oraya askerî olarak müdahale edemez. Türk ordusunun işi orada fazla uzun sürmez. Ancak sorun askerî değil siyasîdir.

Mevcut durumla Irak'taki Türkmenlerin haklarının korunup savunulması mümkün görülmüyor. Ümidimiz 22 Temmuz da ortaya çıkabilecek değişikliğe kalıyor.

Irak'ın kuzeyinde ABD ile birlikte yapılacak bir operasyonla ABD'ye rağmen yapılacak operasyonun sonuçlarının farklı olacağı herkes görebilmektedir.

ABD'nin tavrı ortada. Önemli olan bu sorunun nasıl çözüleceği konusunda siyasî ve askeri kanaldan görüşmelerinin azami olarak birleşmesi ama şimdilik örtüşmediği görülüyor.

Türkiye gibi ABD'de de seçime gidiyor. Aynı durum onlarda da ortaya çıkabilir.

ABD, PKK konusunda Türkiye'nin haklı olduğunu devamlı söylemesine rağmen bu sorunların çözülebilmesi için somut bir adım atmamıştır.

Türkiye'de siyasî iradenin çok sağlam bir duruş göstermesi gerekir. Sonrasında başta ekonomik ve hukuki sorunlar olmak üzere hepsi çözülür.

ABD terörle mücadele ettiğin savını ileri sürerek Afganistan'a bile müdahale edebiliyorsa yanı başında bulunan ve kendine açık zarar verdiği görülen gruplar için Türkiye aynı hakkı çok rahat kullanabilir.

Her şeyden önemlisi Türkiye ve Irak sınır ülkelerdir. Merkez Irak hükümeti ABD oradan çekilince bizimle komşu olduğunu bir kere daha hatırlayacaktır. Bu nedenle Türkiye de merkez Irak yönetimini muhatap almalı, gerekirse bu hükümetle ekonomik ve askeri olmak üzere işbirliğine girmelidir.

Doç. Dr. Meşküre Yılmaz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı