< < İsrail BESA'dan Ziyaret
 Bu sayfayı yazdır

İsrail BESA'dan Ziyaret

Yazan  20 Mart 2014

İsrail’in en önemli muhafazakar düşünce kuruluşu olan BE-SA yani Begin-Sadat Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Efraim Inbar, ODTÜ tarafından düzenlenen bir kongre münasebetiyle geldiği Türkiye’de 19/03/2014 tarihinde 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde düzenlenen bir beyin fırtınası toplantısına da katıldı. Efraim Inbar genel olarak;

“-İsrail’in Ortadoğu’daki gelişmelere bakış açısının Arap Baharı öznesinde şekillendiği,

-Arap Baharı’nın; Arap ülkelerinin modernleşmeyi başaramamalarından, sosyo-ekonomik gelişmelere ayak uyduramamalarından kaynaklandığı, bu durumun devlet yönetiminin Araplar tarafından yapılamamasının bir göstergesi olduğu, aynı zamanda Arap devletlerinin nüfus yapılarının ortak bir kimlik oluşturmaktan uzak olmasının da bu durumda etkili olduğu,

-Ayrıca Arap ülkelerinin en önemli yönetimsel özelliğinin İslami kaidelere dayalı olmasının da devlet yönetiminde sıkıntılara neden olduğu, İslami yönetim anlayışının çağın gerektirdiği sosyal ve siyasi ihtiyaçlara cevap olamadığı,

-Arap ülkelerinin yönetimsel başarısızlığının, özünde İslam’dan kaynaklanmadığı, Arap olunmasından kaynaklandığı ve Arap kültürünün devlet yönetiminde İslamı kullanmasının da bu duruma neden olduğu, bu bağlamda siyasi İslam’ın bir geleceğinin olmadığı görüşüne sahip olduğu, 

-İsrail’in, Ortadoğu’daki Arap ülkelerini, devlet olmayan unsurlardan, (terör örgütleri gibi), daha önemli bir tehdit olarak algıladığı, Arap ülkelerinde süregelen gelişmelerin İsrail için daha büyük bir tehdit özelliği taşıdığı, ancak diğer taraftan İsrail’in, var olan terör örgütlerinin güçlenmesi ve yeni terör örgütlerinin ortaya çıkmasından dolayı da yarattığı sıkıntılı durumu yadsımadığı,

-İsrail’in Ortadoğu’daki başarısının, İsrail’in modern bir devlet olarak liberal dünyada küresel ekonomiyi kendi öznesinde yürütebilmesine dayandığı, bu ekonomik gücün de bölgede güçlü bir İsrail yarattığı, İsrail’in ekonomik olarak elde ettiği gelirini eğitim ve savunma için harcadığı, İsrail’in diğer bir güç kaynağının da teknolojik olarak artan imkân ve kabiliyetleri olduğu,

-Nükleer güce sahip İran’ın, İsrail için en büyük problemlerden birisini teşkil edeceği, aslında İsrail için İran’ı hedef almanın tehlikeli bir durum olduğu, ancak zaten Ortadoğu coğrafyasında yaşamanın doğal olarak tehlike arz ettiği,

-İran ile yapılan müzakerelerin hiç olmamasındansa olmasını İsrail’in tercih ettiği, ancak İran’ın nükleer silahlanmadan vazgeçeceğini de düşünmedikleri, bu çerçevede kayıplar sizin için kaldırılabilir olduğunda hedef olarak korkutucu olanın dahi hedeflenmesinde sakınca olmayacağı, bu noktada İsrail için önemli olanın nükleer bir İran’ın neler yapabileceği üzerinde yoğunlaşmak olduğu,

-Suriye konusunda İsrail’in Esad Yönetimi lehine bir tavır takındığı, çünkü Arap dünyası genelinde Esad’ın makul ve konuşulabilir bir lider olduğu, diğer taraftan Esad’ın müttefiklerinden birisinin İran olmasının kendileri için sorun teşkil ettiği, İsrail’in Esad’ı desteklemesine rağmen AKP Hükümeti gibi İsrail’in terörist gruplara destek vermediği,   

-Ortadoğu’daki yönetim şekilleri ve bu yönetim şekillerinin başarısızlığı ele alındığında, bu bölge için en iyi yönetim şeklinin monarşi olduğunu düşündüğü, bu bağlamda kralların nasıl yönetmesi gerektiğini daha iyi bildiği, örneğin süregelen gelişmeler çerçevesinde, Ürdün’ün devlet yönetim şeklinin, bölgede bu ülkenin selameti açısından daha iyi olacağını gösterdiği,

-İsrail’in Türkiye ile ilişkileri bağlamında, Türkiye ile kötü olmak istemediği, çünkü Türkiye’nin bölgede İsrail için iyi bir müttefik olduğu, bu nedenle İsrail’in AKP Hükümeti’nin Hamas ile olan ilişkisini görmezden gelmeye çalıştığı, ancak bu durumun yürütülen bu siyaseti İsrail’in onayladığı anlamına gelmediği,

-Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı olan tavrının çok kaba ve tahammül edilemez olarak algılandığı, ancak AKP Hükümeti’nin ilk yıllarında İsrail’in bu yönetime olumlu bir yaklaşım sergilediğini de reddedemeyecekleri,

-Filistinlilerin devlet kurma şansını, Hamas yüzünden Oslo sürecinde kaybettiği, İsrail’in Filistin sorununa yaklaşımının, ekonomik barış temelinde şekillendirilmeye çalışıldığı, kimsenin aç komşu istemeyeceği, Filistinlilerin devlet kurmak istiyorlarsa faydacı olmaları gerektiği, ancak olamadıkları çünkü Arap kültüründe faydacı yaklaşımın yerinin olmadığı, ayrıca Arapların İsraillilerden daha fazla Filistinli öldürdükleri, İsrail öznesinde Filistin sorununun marjinalleştirilmeye çalışıldığı,

-Putin’in mevcut hareket tarzının aslında kendi topraklarında daha fazla Müslüman istemedikleri yönünde seyrettiği,

-Arap Baharı’ndan sonra Amerika için İsrail’in stratejik öneminin daha da arttığı,

-Kürtlerin de bir devlet sahibi olmak için geç kaldıkları, en önemli sorunun Kürtlerin kendi arasında bir birlik kuramamasından kaynaklandığı,”

hususları üzerinde durdu. Beyin fırtınası toplantısı katılımcıların soru ve yorumlar ile devam etti.