Bu sayfayı yazdır

Suriye’de Kimyasal Silahlar ve ABD’nin Müdahalesi

Yazan  09 Mayıs 2013

 

Giriş

Suriye’de son dönemde gündeme gelen kimyasal silah kullanımı beraberinde ABD’nin Suriye’ye askeri müdahale etme tartışmalarını da getirmiştir. İki yıldan uzun bir süredir Suriye’de devam eden iç savaş dolayısıyla ABD ve müttefikleri zaman zaman Esad’ın gitmesi yönünde, zaman zaman da Suriye’ye askeri müdahale ihtimali üzerinde açıklamalar yapmaktadır. Bu süreçte ABD sık sık Suriye’nin kimyasal silah kullanmasını kırmızı çizgi olarak ifade etmiştir. Amerikan istihbarat birimlerinin Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına dair bulgulara rastlaması, Suriye iç savaşına ABD’nin doğrudan müdahalesini yeniden gündeme getirmiştir. ABD yönetiminin açık bir şekilde ifade ettiği Suriye’de kimyasal silah kullanımı kırmızı çizgidir ifadesine dayanılarak, başta Cumhuriyetçilerin müdahale taleplerinde yeniden bir artış gerçekleşmiştir.

Özellikle Cumhuriyetçi Senatör John McCain’in yaptığı açıklamalarda açık bir şekilde görülen ABD’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunması talebi, Demokrat yönetim tarafından yumuşatılmaktadır. Amerikan Savunma Bakanı Chuck Hagel’ın Suriye’ye askeri müdahale yapılabileceği açıklamasının ardından, ABD Başkanı Obama’nın aksi yöndeki açıklamaları Amerikan yönetiminin içinde de Suriye’ye askeri müdahale konusunda çatlaklar olduğunun göstergesidir. Bu kararsız tavrın ardında Suriye’de Esad sonrası senaryoların belirsizliğini koruması bulunmaktadır. Hem ABD hem de İsrail, Esad’tan sonra iktidarı devralacak grup ya da grupların karmaşayı daha da artırmasından çekinmektedir. Bu yazıda ABD’nin Suriye’ye askeri müdahale tartışmaları ekseninde ABD’nin Suriye politikası ele alınacaktır.

ABD’nin Suriye Politikasına Genel Bir Bakış

ABD Suriye’deki olaylar bir iç savaşa dönüştüğü sırada Oğul Bush döneminden miras kalan ekonomik sorunlarla yüzleşmekteydi. Dolayısıyla ABD, Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahale için yeterli ekonomik kaynağı ayırma noktasında sorunlar yaşamıştır. Ekonomik sorunların beraberinde getirdiği askeri harcama kalemlerinin kısıtlanması, ABD’yi yeni bir strateji benimsemeye itmiştir. Bu strateji ile ABD, ekonomik harcamaları hâd safhada artıran ve büyük asker kayıplarına yol açan düzenli ordu harekâtlarından, özel kuvvet birimleri ile daha küçük ve nokta atışı yapılan özel kuvvet harekâtlarına yönelmiştir.[1] ABD’nin 5 Ocak 2012’de temel aldığı bu strateji belgesi için aynı zamanda Amerikan askeri müdahalelerinin kullanma kılavuzu olduğunu söylemek de mümkündür. ABD söz konusu belge ile Orta Doğu politikaları konusunda da ipuçları vermiştir. ABD, söz konusu stratejisinde Orta Doğu’daki çıkarlarının bölgedeki müttefikleri tarafından korunacağını da ifade etmiştir.

ABD’nin bu politikası daha 5 Ocak tarihli strateji belgesi hazırlanmadan evvel dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton tarafından ifade edilmiştir. Hillary Clinton’ın, Amerikan ABC televizyonuna verdiği mülakatta sarf ettiği “ABD’nin Suriye ile bağlarının ve ticaretinin çok az olduğunun, Suriyelilerin kulak vereceği bir ses olmadığımızın farkındayız. Dolayısıyla, Suriye’nin göz ardı edemeyeceği, giderek büyüyen ve şu anda Arap Birliği ve Türkiye’den oluşan bir koroyu konuşturmaktayız[2]anlamındaki sözleri ABD’nin Suriye’ye bakışını özetler niteliktedir. ABD, Suriye’ye içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar yüzünden geniş çaplı bir askeri harekât gerçekleştirememektedir. Ayrıca Libya’ya müdahale öncesinde yorgun Amerikan ordusunun müdahaleye direndiği ve Amerikan halkının Orta Doğu savaşlarından bıktığı unutulmamalıdır. Obama’nın başkan seçilmesine neden olan Amerikalıları savaşa sokmama ve var olan savaşları bitirme sözü nedeniyle de Suriye’ye askeri müdahale seçeneğine sıcak bakmamıştır. Suriye’nin hava savunma sistemlerinin gelişmişliği de olayların başında ABD’nin Libya benzeri bir müdahaleyi gerçekleştirmesini engellemiştir. [3]Dönemin CENTCOM komutanı Org. James Mattis, Suriye müdahalesi hakkında Amerikan Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesine verdiği brifingde söz konusu bir askeri müdahalede tercih edilmesi gereken yolu özel kuvvetler kullanarak mevzi saldırılar yapılması şeklinde açıklamıştır. [4]ABD’nin Suriye’ye askeri müdahalesi tartışılırken Obama, kırmızı çizginin Suriye’nin kimyasal silah kullanımı olduğunu belirtmiştir. Son dönemde ABD’nin askeri müdahalesine dair tartışmaların hararetlenmesinde bu açıklama önem taşımaktadır.

ABD’nin Kırmızı Çizgileri Aşılıyor

24 Mart 2013’te Amerika Birleşik Devletlerinin güvenlik ve istihbarat konularında uzman olan Karen De Young, Greg Miller ve Jobby Warrick tarafından kaleme alınan makalede Suriye’nin kimyasal silah kullandığına dair önemli deliller elde edildiğini ifade etmiştir.[5] Bu makalenin ardından başta Amerikan Savunma Bakanı Chuck Hagel olmak üzere Amerikalı yetkililerin Suriye’nin kimyasal silah kullandığını açıklaması Amerikan gündemini Suriye’ye müdahale etme noktasında tartışmalara tekrar açmıştır.

ABD’de başını Cumhuriyetçi Senatör John McCain’in çektiği Suriye’ye asker gönderilmesini isteyen önemli bir grup, ABD yönetiminin Suriye’de kimyasal silah kullanıldığını açıklamış olmasının müdahale için yeterli şartı oluşturduğunu iddia etmiştir. John McCain’in Washington Post gazetesinde, Anne Gearen ve Craig Whitlock’un hazırladığı haberde yer alan açıklamasına göre; Suriye’deki kimyasal silah kullanımını kastederek “çok açık bir şekilde kırmızı çizgiler aşıldı” demiştir.[6] John McCain’nin daha önce de yaptığı açıklamalar ve Türkiye ziyareti sırasında ifade ettiği Suriye’ye müdahale isteği de dikkate alınacak olursa, son açıklaması da ABD’nin, Suriye’ye bir askeri müdahale gerçekleştirilmesi talebidir. Temsilciler Meclisinin Cumhuriyetçi Partiden üyesi ve sözcüsü olan John Boehner da Amerikan yönetimini güvenlik sorunlarını Birleşmiş Milletlere devretmekle suçlamıştır. Ancak ABD yönetiminin kimyasal silah kullanımını “az miktarda” ve “sistematik olmayan bir şekilde” diyerek yumuşatmasına dikkat çekmek gerekmektedir. Bu ifade ile ABD yönetimi, kırmızı çizgilerin aşılmadığı algısını yaratmaya çalışmakta ve Cumhuriyetçilerin eleştirilerine karşı durmaktadır. Cumhuriyetçi Senatörler dışında Demokrat Senatörler de Suriye’de kimyasal silahların kullanıldığını kabul etmektedir. John Kerry’nin Dışişleri Bakanı olarak atanmasının ardından Senato Dış İlişkiler Komitesi başkanlığına seçilen Demokrat Senatör Robert Mendez, Suriye’nin kimyasal silah kullanarak kırmızı çizgileri aştığını ancak muhalifler ile Suriye rejimi arasındaki güç dengesinin sağlanması için nasıl bir hareket tarzı izleneceğini henüz kararlaştırılmadığını belirtmiştir. Komite başkanının bu ifadesi de ABD yönetiminin, Suriye’ye müdahale konusunda ince hesaplar yaptığın ve sonuçlarını düşünerek hareket ettiği görüşünü kuvvetlendirmektedir.

Amerikalı siyasilerin bu açıklamalarına rağmen Beyaz Saray’dan yayımlanan bildiride Amerika Birleşik Devletlerinin Suriye meselesi ile ilgili her türlü seçeneği gündeminde tuttuğu belirtilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanı Chuck Hagel da konuya ilişkin yaptığı açıklamada işinin Suriye ile ilgili seçenekleri ABD Başkanına sunmak olduğunu ifade etmiştir.[7] Başta Savunma Bakanı Chuck Hagel olmak üzere Amerikalı yetkililerin Suriye’nin kimyasal silah kullanma miktarını çok küçük olarak açıklaması da daha önceden kimyasal silah kullanmanın kırmızı çizgi olduğu ve müdahaleye de beraberinde getireceği açıklamasına istinaden yapılmıştır. ABD’nin hafızasında yer alan Irak işgali sırasında kimyasal silahların olduğu iddiasının ardından işgalin gerçekleşmesi ile Suriye’ye yapılması muhtemel bir silahlı müdahale arasında benzerlik kurmaya çalışan siyasilere karşı Amerikalı yöneticiler Suriye’nin az miktarda kimyasal silah kullandığı söylemini geliştirerek müdahaleden uzak durmaya çalışmaktadır.

Suriye’de olaylar ortaya çıkmaya başladığı dönemden itibaren Amerika’da özellikle Cumhuriyetçi Parti taraftarı lobiler ve siyasetçiler tarafından dile getirilen askeri müdahale isteğine Obama yönetimi sıcak bakmamaktadır. Ancak siyasi baskılar neticesinde “kimyasal silah kullanımının” kırmızı çizgi olarak ilan edilmesinin ardından Esad’ın muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığının iddia edilmesi Cumhuriyetçilere bir koz vermiş durumdadır. Böyle bir vaziyette Obama yönetimi de açıklamalarını olayın önemini daha küçülterek ve müdahaleye mahâl vermeyecek bir durumda yapmaya çalışmaktadır. ABD yönetimi bu noktada Suriye’ye müdahaleyi doğrudan üstlenmek yerine bölgedeki müttefikleri üzerinden faaliyetleri yürütmeye çalışmaktadır. İsrail’in Suriye’ye gerçekleştirdiği saldırıları bu şekilde açıklamak mümkündür. ABD ekonomik sıkıntılarını artıracak ve toplumsal infiale yol açacak bir işgal girişiminden ziyade, İsrail’in de aralarında bulunduğu müttefiklerini hava saldırısı, muhaliflerin desteklenmesi gibi yollarla çeşitli girişimlerde bulunma konusunda teşvik etmektedir. Obama, Kosta Rika’da katıldığı bir basın toplantısında Suriye’ye bir Amerikan askeri birliğinin gönderilmesi ile ilgili faaliyetlerinin olmadığını açıklamıştır. Ancak Obama, Suriye’ye Amerikan askeri gönderilmesi seçeneğini de tamamen dışlamadığını belirterek, asker gönderilmesinin Suriye için iyi sonuçlar doğurma ihtimalinin olduğunu ifade etmiştir.[8] Obama, bu açıklama ile hem müttefiklerinin yanında askeri faaliyeti her an gösterebilecek bir ülke imajı yaratırken hem de söz konusu desteği arkasında hisseden müttefiklerinin Suriye konusunda daha güvenli bir şekilde politik adımlar atmasını temin etmeye çalışmaktadır.

Suriye’yi vuran İsrail de ABD gibi uzun soluklu bir askeri müdahale istemediğini açık bir şekilde ifade etmiştir.[9] Bu durumun ardında ABD’nin Irak’ta işgal sonrası yaşadığı, Tunus, Libya ve hatta Mısır’da yaşanan kargaşa ortamının Suriye’de el Kaide gibi örgütlere bağlı gruplar tarafından yaratılmasından çekinilmesi yatmaktadır.[10] Suriye’deki kargaşa ortamının Esad sonrasında daha da artma ihtimali hem ABD hem de İsrail’i endişelendirmekte ve müdahale etme konusunda bir ikileme yol açmaktadır. ABD yönetimi Cumhuriyetçi siyasetçilerin eleştirilerine rağmen bu durumda müdahale etmemeyi müdahale etmekten daha mantıklı bulmaktadır.[11] ABD, Suriye konusunda sergilediği yaklaşımlar açısından son derece faydacıdır. Obama yönetimi Suriye sorununa ABD’nin ekonomik sorunları açısından da bakmakta mümkün mertebede ülkesinin en az faaliyetle en yükse faydayı sağlayabileceği konumda krizi yönetmesini sağlamaktadır.

Sonuç

ABD, Suriye meselesi ile belirsizliği en derinden hissettiği bir siyasi manevra sahasına girmiştir. II. Dünya Savaşı ile giderek artan ve 1956 Süveyş Krizinden sonra neredeyse tek aktöre dönüşen ABD, Suriye İç Savaşında tam olarak bir politika belirleyememektedir. Bu belirginsizliğin temelinde ABD’nin iç siyasetinde yaşadığı zorluklar da önemli bir rol oynamaktadır. ABD, Irak işgali ile birlikte büyük ekonomik bir dar boğaza girmiş, oğul Bush da son dönemlerinde Orta Doğu’da itibar kaybetmiştir. Böyle bir ekonomik ve siyasi ortamda yönetimi alan Obama ise yaşanan bu durumu düzeltme çabası içindedir. Obama’nın 2009’da Kahire’de yaptığı konuşmada kullandığı ifadeler asıl amacın İslam’la değil teröristlerle savaş olduğunu anlatmaya yöneliktir. Ancak, Obama yönetimi “akıllı güç” kavramını en iyi şekliyle kullanmakta ve çıkarlarını kendi temsilcilerine sağlatmaktadır. Bundan dolayı da Obama bu iyimser mesajları verirken, en çok İHA saldırısı kendi döneminde gerçekleşmiş ve özel kuvvetler daha faal bir hale getirilmiştir. Obama yönetimi Suriye’ye müdahale açısından da aynı yolu tercih etmektedir. Obama kabinesinde yer alan siyasetçilerin de açık bir şekilde belirttiği gibi ABD meseleyi müttefiklerini kendi adına konuşturarak çözmeye çalışmaktadır. ABD’nin iç ekonomik sorunları devam ettikçe, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Çin ve Rusya ile bir mutabakat sağlanmadıkça Suriye meselesine dair süregelen politikanın değişmesi ihtimali de oldukça zayıf görünmektedir.

 

 

 

 

 


[1]U.S. Department of Defense, Sustaining U.S. Global Leadership: Priorities for 21st Century Defense, s:1-2, Washington, 2012.

[2]Clinton, No Longer a Believer that Assad is a ‘Reformer,’ Says He Can’t Sustain the Armed Opposition in Syria, ABC News, http://abcnews.go.com/blogs/politics/2011/11/clinton-no-longer-a-believer-that-assad-is-a-reformer-says-he-cant-sustain-the-armed-opposition-in-syria/  (10.02.2011)

[3]Stratfor, Syria: What Prevents U.S. Military Involvement”, http://www.stratfor.com/analysis/syria-what-prevents-us-military-involvement(20.03.2012)

[4]Mattis: Syrian Air Defense Complicates US Options, Associated Press, http://www.military.com/news/article/mattis-syrian-air-defense-complicates-us-options.html(19.04.2012.)

[5]Greg Miller, Joby Warrick, Karen DeYoung, Backing up Obama’s Warnings to Syria Creates Tough Challenges on Two Fronts, The Washington Post, 24.03.2013. http://articles.washingtonpost.com/2013-03-24/world/37990016_1_chemical-weapons-syrian-government-and-rebels-president-bashar-al-assad(25.03.2013)

[7]Scott Wilson, What are the Pros and Cons of Intervention in Syria for Obama Administration?, The Washington Post, 25.04.2013. http://www.washingtonpost.com/world/middle_east/us-intelligence-agencies-assad-used-chemical-weapons-on-a-small-scale/2013/04/25/208346aa-adc0-11e2-98ef-d1072ed3cc27_story.html?wprss=rss_politics&tid=pp_widget(26.04.2013)

 

 

[8]Zachary Goldfarb, Obama Virtually Rules Out Sending Troops to Syria, The Washington Post, 04.05.2013. http://www.washingtonpost.com/world/obama-virtually-rules-out-sending-troops-to-syria/2013/05/03/8eb20078-b44e-11e2-bbf2-a6f9e9d79e19_story.html(06.05.2013).

[9]Ethan Bronner, Israel Says It’s Not Seeking U.S. Intervention in Syria, Despite Chemical Arms, The New York Times, 28.04.2013. http://www.nytimes.com/2013/04/29/world/middleeast/israel-says-its-not-asking-us-to-intervene-in-syria.html?hp(29.04.2013).

[10]Ben Hubbart, Islamist Rebels Create Dilemma on Syria Policy, The New York Times, 27.04.2013. http://www.nytimes.com/2013/04/28/world/middleeast/islamist-rebels-gains-in-syria-create-dilemma-for-us.html?pagewanted=2&_r=1&ref=middleeast(27.04.2013)