Suriye’de Yeni İsim Eski Aktör IŞİD
 Bu sayfayı yazdır

Suriye’de Yeni İsim Eski Aktör IŞİD

Yazan  05 Mayıs 2014

Adı dünyada petrol ve terör ile anılan Orta Doğu pek çok terör örgütünün kuruluşuna sahne olmuştur. Bu terör örgütleri arasında en ünlü olanı ise el Kaide’dir. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrası adını tüm dünyaya duyuran örgüt, ABD’nin terör örgütü listelerinde de ilk sırada yer almaktadır. ABD 11 Eylül sonrası başta Orta Doğu olmak üzere dünya genelinde faaliyet yürüttüğünü iddia ettiği el Kaide ile mücadele için çeşitli stratejiler geliştirmiştir. Bu stratejinin temelinde el Kaide’nin faaliyet gösterdiği alanlara göre tanımlanması yer almaktadır. Bu coğrafi ayrım ile ABD başta Africom ve Centcom gibi kuvvetleriyle bölgesel temelli el Kaide mücadele stratejileri geliştirmiştir.

Irak’ın ABD tarafından işgalinden sonra el Kaide ile mücadelede coğrafi tanımlama daha fazla önem arz etmeye başlamıştır. Coğrafi tanımlamalara göre Arap Yarımadasındaki el Kaide (AQAP) ve Magreb’teki el Kaide (AQIM) ABD için önemlidir. El Kaide unsurlarının Mart 2011’de başlayan Suriye İç Savaşında da faaliyet gösterdiği konusunda ABD güvenlik bürokrasisinde önemli iddialar ortaya atılmaktadır. Hatta ABD’nin Suriye’ye askeri operasyon düzenlememesinin ardında Esad rejiminin devrilmesinden sonra ortaya çıkacak belirsizlik ortamından el Kaide’nin fayda sağlama ihtimali olması tartışılmaktadır. Bu nokta bir tarafta ABD ve başta Türkiye, S. Arabistan gibi müttefikleri; diğer yanda da Rusya ve müttefiklerini iki ayrı bloğun temsilcisi olmalarına rağmen ortak bir paydada birleştirmektedir. Bu fikir birliğinin temelinde de kendisini el Kaide uzantısı olarak tanımlayan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) bulunmaktadır. IŞİD bir el Kaide uzantısı olsa da olmasa da hem S. Arabistan gibi Selefi/Vahabi politikalar izleyen bir ülkeyi hem ABD gibi Esad’ın gitmesini talep eden bir büyük devleti etkilemektedir.

IŞİD Nedir?

Irak Şam İslam Devleti kısa süre önce Suriye’deki faaliyetleri dolayısıyla adını duyurmuş bir örgüttür. Örgüt adını hâkim olmayı hedeflediği coğrafyadan almıştır. Ancak burada önemle ele alınması gereken husus, örgütün adındaki “Şam” kavramının bugünkü Suriye’nin başkentini açıklamadığıdır. Örgütün adındaki “Şam” bugünkü Ürdün, Lübnan ve Suriye’yi kapsayan bir coğrafyayı kastetmektedir. Yani Irak Şam İslam Devleti adı, Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün’ü içine alan Akdeniz’e bir kapı niteliği taşıyan bir coğrafyadır. Dolayısıyla örgüt Orta Doğu’nun ticari ve askeri açıdan son derece stratejik bir alanını hâkimiyet altına almayı hedeflemektedir. Bu amacına uygun olarak IŞİD, Suriye’de başlayan iç savaşta da rol almıştır. Ancak adı sıkça duyulan en Nusra Cephesinin aksine IŞİD cihatçı bir yaklaşım sergilediği için, Müslüman coğrafyasından pek çok gönüllüyü bünyesinde barındırmaktadır. IŞİD’ın bu yapısı en Nusra Cephesinin karşısında gücünü ve güvenirliğini sorgulatır hale getirmiştir. Çünkü en Nusra hem insan kaynağı açısından hem de lojistik temini açısından yerel gruplarla irtibat kurmakta iken IŞİD için durum bunun tam aksi yönündedir. En Nusra bu yapısı ile Suriye’de Esad yönetimi karşıtları arasında IŞİD’a nispeten daha güvenilir görülmektedir.

IŞİD’ın Suriye dışında da faaliyetleri bulunmaktadır. Irak IŞİD için birincil önceliğe sahip faaliyet sahasıdır. ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden sonra ortaya çıkan kargaşa Kürt, Sünni ve Şii çatışmalarına sahne olduğu gibi terör örgütlerinin faaliyetleri açısından da verimli bir arazi oluşturmuştur. Suriye’de başlayan iç savaş da Irak’ın Suriye sınırında karışıklıkların artmasına ve otorite yokluğu sebebiyle terör örgütlerinin faaliyet alanı haline gelmesine yol açmıştır. Bu şartlar altında IŞİD da Irak’taki faaliyetlerini rahat bir şekilde yürütmüştür. Aslında IŞİD, Suriye iç savaşına kadar Irak İslam Devleti adıyla faaliyet yürütmüş ve el Kaide ile temas halinde olmuş bir örgüttür. Irak hükümetinde Şii kökenli Maliki’nin bulunması ve ABD’nin İran ile olan nükleer kaynaklı husumeti önceki adıyla Irak İslam Devleti, sonraki adıyla da IŞİD’ı güçlendirmiştir. Ancak Irak meselesine bir de Suriye sorunun eklenmesi ABD’nin IŞİD’a olan bakışını değiştirmiştir.

Bölgede Değişen Dengelerin IŞİD’a Etkisi

El Kaide ABD’ye karşı gerçekleştirilen 11 Eylül saldırıları sonrası Orta Doğu’da en önemli terör örgütü haline gelmiştir. El Kaide için bölgesel stratejiler geliştirilmiş ve bu stratejilerin uygulanabilmesi için coğrafi alanlar tanımlanmıştır. ABD terörle mücadele kurgulamasında Al Qaeda in Arabian Peninsula (AQAP) olarak tanımlanan el Kaide uzantısı örgütün bir dalı, daha sonra Irak İslam Devleti olarak anılmaya başlanmıştır. Söz konusu örgüt adından da anlaşılacağı gibi Irak’ta işgal sonrası ortaya çıkan otorite boşluğundan faydalanıp bir İslam devleti kurma amacını gütmektedir. ABD’nin ve bölgedeki önemli müttefiklerinden S. Arabistan’ın bu örgütü belli bir süre görmezden gelmesinin temel sebebi de bu amaçta yatmaktadır. Çünkü Irak’ta yapılan seçimler neticesi iktidara gelen Maliki hükümetinin İran ile yakınlaşması, Şii ekseninin kuvvet kazandığı görüşüne sahip olan S. Arabistan ve ABD’yi Irak hükümetini zayıflatma ihtimali olan örgütler karşısında kayıtsız kalmaya yönlendirmiştir. Bu strateji ile ABD ve S. Arabistan, İran etkisinde bulunan hükümetin zayıflayarak en azından etkisini kaybetmesini beklemiştir.

Ancak Suriye’de başlayan olaylar ABD ve S. Arabistan’ın stratejisini bir süre sonra geçersiz hale getirmiştir. Buna ek olarak İran’da Ahmedinejad yönetiminin yerini Ruhani yönetimine bırakması ve ABD ile İran arasında yaşanan göreceli yumuşama dönemi de etkili olmuştur. Bu gerginliğin azalması ile ABD-İran arasında gerçekleşen görüşmeler Şii Maliki Hükümetinin ABD nezdinde görüşülebilir seviyeye gelmesi ile sonuçlanmıştır. Bu görüşmeler neticesinde Maliki hükümeti ABD’den askeri yardım almış[i] ve IŞİD uzantılarına karşı operasyona başlamıştır. Böylece Irak-Suriye sınırının Irak tarafında başlayan operasyonlar IŞİD’ın Irak sınırlarındaki varlığını tehlikeye atmıştır. Bu stratejik ve operatif değişikliğin temellerinde Irak hükümetinin çıkarlarının yanı sıra ABD ve S. Arabistan’ın Suriye meselesinde umduklarını bulamaması da yatmaktadır.

S. Arabistan’ın Açmazı

S. Arabistan ABD’nin bölgedeki askeri ve ekonomik açıdan en önemli müttefiki olduğu için gerçekleşen tüm olaylarda kilit rol üstlenmektedir. Dolayısıyla S. Arabistan hem Irak işgali hem de sonrasında Suriye iç savaşında ABD için önemli roller üstlenmiştir. Ancak ABD ile S. Arabistan’ın Suriye iç savaşı konusunda ihtilafa düşmesi de söz konusu olmuştur. Çünkü S. Arabistan bir askeri operasyon taraftarı tutum sergilerken; ABD bu girişimlerin sonuçsuz kalacağı düşüncesiyle operasyonu reddetmiştir. S. Arabistan ile ABD arasındaki bu gerilimin temelinde ABD’nin Esad sonrası anarşi ve belirsizlik ortamının daha da artacağını düşünmesi buna karşın S. Arabistan’ın ise Esad’ın yönetimde kalmasıyla İran’ın etki alanının aratacağı çekincesi bulunmaktadır. Ancak son dönemde yürütülen politikalar da göstermektedir ki, S. Arabistan ABD tezlerini benimseyerek Suriye’ye bir askeri müdahale yapılmasını gündeme getirmekten vazgeçmiştir. ABD’nin İran ile diplomatik görüşmelere başlamasını da S. Arabistan, İsrail ile görüşmelerde ele almıştır. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, S. Arap mevkidaşı el Faysal ile yaptığı görüşmede S. Arabistan’ın kaygılarını gidermeye çalışmıştır.[ii] Ancak S. Arabistan’ın cihatçı gruplara yakınlığı dolayısıyla el Kaide çatısı altında birleşen örgütlere ılımlı baktığı gerçeği dikkatlerden kaçırılmamalıdır. S. Arabistan’ın ABD’yi Suriye’ye bir askeri operasyon düzenlenmesi için ikna etmeye çalışmasının sebeplerinden biri de söz konusu cihatçı gruplarla olan ilişkisidir. Ancak S. Arabistan’ın Suriye’ye askeri operasyon düzenlenmeli görüşünün dikkate alınmamasında ilk olarak ABD ikinci olarak da Suriye’deki cihatçı gruplar kaynaklı sorunlar mevcuttur. ABD Suriye’ye muhtemel bir operasyonu Esad’ın devrilmesinin ardından daha büyük bir kaos ortamının doğması nedeniyle reddetmektedir.[iii] Ayrıca IŞİD ile en Nusra Cephesi arasındaki çekişme de başta ABD olmak üzere “ılımlı” muhalifleri destekleme yanlısı olan Batılı ülkeleri endişelendirmektedir. Çünkü “ılımlı” muhaliflere nazaran savaşma yeteneği daha yüksek olan en Nusra ve IŞİD Suriye’de etkinlik alanını genişletmektedir. Bu durum da Esad sonrası dönemde ABD ve İsrail’i rahatsız edebilecek olan cihatçı bir yapının yönetime gelme ihtimalini artırmaktadır. El Kaide destekli olduğu ifade edilen cihatçı örgütler arasında da el Kaide’ye bağlanma konusunda bir tartışma devam etmektedir.

Bu bağlanma konusunda IŞİD kendisini el Kaide unsuru olarak tanımlarken el Kaide’den farklı bir açıklama gelmiş ve IŞİD’ı reddetmiştir. Bu ayrışma ortamında IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi, Suriye iç savaşında faaliyet gösteren gruplara birleşme çağırısında bulunmuştur. Söz konusu çağrıda Bağdadi, Suriye’de savaşan unsurların kendi çatıları altında birleşmesinin hem örgütlerine güç kazandıracağı hem de savaşı yönetmeyi kolaylaştıracağını ifade etmiştir.[iv] Bu çağrının temelinde IŞİD ile en Nusra Cephesi arasındaki çatışmalar yatmaktadır. El Kaide tarafından reddedilen IŞİD’a karşın, en Nusra Cephesi için el Kaide aynı sertliği göstermemektedir. El Kaide’nin IŞİD’a karşı takındığı tavrın ardından çok geniş bir coğrafyadan katılım sağlayan örgütün gelecek dönemde kendisinin önemli bir rakibi haline gelme çekincesi olduğu söylenebilir. En Nusra için aynı durumun geçerli olmayışının sebebi ise örgütün insan kaynağının Suriye’den sağlanmasıdır. Böylece örgüt bir uluslararası terör örgütü olma potansiyeline IŞİD’a nazaran daha az sahip olmaktadır. Bu durum cihatçı politikalara destek verme eğiliminde olan S. Arabistan açısından bir başka açmaz noktasını oluşturmaktadır. Bu durumda uluslararası niteliği haiz olması ve ABD politikaları açısından da tehlike arz etmesi neticesinde S. Arabistan, IŞİD’ı terörist örgüt olarak ilan etmiştir. Dolayısıyla S. Arabistan bir yanda önemli müttefiki ABD ile sorunlar yaşarken, öbür yandan İran’ın Şii hilalini genişletmesi endişesine istinaden faaliyet gösterememektedir. Yani S. Arabistan bir yandan müttefiki ABD’nin politikalarından memnun değilken öte yandan da İran’ın Orta Doğu’da güç kazanmasına engel olamamaktır. Bu durum da Suriye iç savaşı ile başlayan İran lehine gelişimin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Sonuç

Orta Doğu I. Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden şekillenen siyasi yapısıyla pek çok devlete sahne olmuştur. Ancak bu birbirinden ayrı devletler görüntüsü sergileyen yapıların vatandaşları birbiriyle ilişki kurmaya devam etmiştir. Bu yapı içinde birbiriyle irtibat halinde olan kişi ve gruplar örgütlenme yoluna gitmiştir. Böylece bir devlette ortaya çıkan herhangi bir kargaşaya başka bir devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olanlar da tepki göstermiş ve hatta cihat kavramının da etkisiyle faaliyetlerde bulunmuştur. Böyle bir ortamda bir görüşe göre adına terör diğer görüşe göre de mücadele denen faaliyetlerin yapılması kolaylaşmaktadır. IŞİD da bu ortamın doğurduğu örgütlerden biridir. IŞİD, Orta Doğu’daki diğer örgütler gibi insan kaynağını birbiri ile ilintili ülkelerin vatandaşlarından sağlamaktadır. Ayrıca Orta Doğu’da bulunmayan Müslümanlar da, cihatçı yaklaşımın bir sonucu olarak IŞİD’a katılmaktadır. Bu çok uluslu yapı dolayısıyla IŞİD; ABD, İngiltere gibi uluslararası güvenlik sisteminde söz sahibi olan ülkelerin dikkatini çekmektedir. Tabii IŞİD’ın Irak İslam Devleti adıyla ve ABD’nin iddiasına göre el Kaide uzantısı olarak faaliyet göstermesi de ilgi odağı olmasının bir başka sebebidir. Bu durum ABD ve Irak hükümetlerinin yürüttüğü ortak operasyonlarla çözümlenmeye çalışılmaktadır. Irak İslam Devleti’nin Şam bölgesini de içine alarak genişlediğini iddia etmesi ABD’nin örgüte dönük kaygılarını artırdığı için bölgesel müttefikleri ile örgüte karşı daha sert politikalar izlemesi muhtemeldir.

ABD’nin hem Irak-Suriye sınırındaki faaliyetleri hem de Suriye içindeki faaliyetleri dolayısıyla IŞİD’a karşı tavır takınması, S. Arabistan gibi önemli müttefiklerini de etkilemiştir. S. Arabistan, Suriye’deki olayların başladığı dönemden beri bir askeri müdahaleyi gündeme taşımayı denemiş bunun için yanına ABD’nin bir başka önemli müttefiki Türkiye’yi de almıştır. ABD’nin Esad sonrası dönemde cihatçı unsurların yönetimi ele geçireceği kaygısı, askeri operasyonu engellemiştir. Bu durumda S. Arabistan ile ABD arasında Suriye politikası dolayısıyla bir gerginlik yaşanmıştır. Ancak geleneksel ittifak kuralları çerçevesinde ABD’nin rahatsız olduğu IŞİD S. Arabistan tarafından da terörist örgüt olarak tanınmıştır. Dolayısıyla S. Arabistan da tüm bölgesel ekonomik ve askeri gücüne rağmen ABD’nin çıkarlarına bir noktaya kadar karşı çıkmıştır. IŞİD’ın bir terör örgütü olarak S. Arabistan tarafından tanınması da bu yönden ele alınmalıdır. S. Arabistan, Suriye’de bir askeri harekât olmasa da en azından Esad yönetimini zayıflatarak düşürmek için örtülü faaliyetler yürütmeyi bir yol olarak seçmiştir. Ancak, ABD’nin Esad sonrası belirsiz siyasi durumu görmesi bu stratejiyi de sonuçsuz bırakmıştır. Bu noktada S. Arabistan’ın IŞİD ile ilgili faaliyetleri de son bulmuş görünmektedir.

 


[i]The U.S. needs to hold Nouri al-Maliki accountable, The Washington Post, 31.10.2013, http://www.washingtonpost.com/opinions/the-us-needs-to-hold-nouri-al-maliki-accountable/2013/10/31/66af359e-424e-11e3-8b74-d89d714ca4dd_story.html (31.10.2013)

[ii]Kerry Reassures Saudis U.S. Shares Their Goals, The New York Times, 04.11.2013. http://www.nytimes.com/2013/11/05/world/middleeast/kerry-meets-saudi-king-to-smooth-relations.html?_r=0 (04.11.2013)

[iii]Körfez Savaşı’nı Planlayan İsim, NTVMSNBC, 11.04.2014.http://video.ntvmsnbc.com/korfez-savasini-planlayan-isim.html (12.04.2014)

[iv]Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) barış çağrısı yaptı, El Furkan Medya Grubu, http://www.timeturk.com/tr/2014/01/19/irak-sam-islam-devleti-isid-baris-cagrisi-yapti.html#.U0Tueig_TSQ (08.09.2014)