×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

MACARLAR VE TÜRKLER

Yazan  05 Ocak 2010
BÜLENT GÜLER - Batı hayranı, Batı kompleksli, Brüksel ve Washington güdümlü sözde aydınlarımızın, "Ne Mutlu Türküm" denmesinin yasaklanması için çırpındığı; Türklüğüyle övünen insanların faşistlikle, ırkçılıkla suçlandığı, dışlandığı, azarlandığı, si

Türküm dediğimiz için,kendi öz vatanımızda dışlanmış insanlar olarak öz tarihimizden uzak durmamız isteniyor bizden.Biz uzak kalmayacağız, direneceğiz ve Türklüğümüzle övünmeye ve tarihimizi öğrenmeye, araştırmaya devam edeceğiz.ABD'den ve AB'den beslenen yağdanlıklara boyun eğmeyeceğiz;Ulu Önder'in izinden gideceğiz ve asla pes etmeyeceğiz…

Macaristan'ı anlatmak istiyorum size.. Çünkü Macarlar ile Türkler, aynı ağacın dalları gibi. Akrabayız Macarlarla, hem de çok yakın iki akraba…Türk tarihine çok büyük önem veren Ulu Önder Atatürk, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nde Hungaroloji Bölümü'nün açılmasını özellikle istemişti.

Çünkü Macarların tarihini ve kültürünü daha iyi tanımanın, Türk tarihine de ışık tutacağını anlamış ve bu doğrultuda çalışmalar yürütülmesi konusunda direktifler vermişti.Macaristan'ın adı Batı dillerinde Hungarya'dır.Macar da Hun'dur.Macar ise, Magyar der kendisine..

Avrupa'yı tir tir titreten büyük Türk-Hun Hakanı, Attila'nın torunlarıdır Macarlar.

Türkiye Türklerinin çoğu, bilmez Macarların soydaşları olduğunu.Nasıl bilecekler ki ama? Türk olmayı küçümseyen aydınlarımız olduğu sürece bilemez ki sokaktaki insanımız.

Bu aydınlar, "Azerice" derler mesela. Ne demekse… Türkçe, demeye yürekleri yetmiyorsa Azeri Türkçesi desinler bari.Konumuza dönelim. Hunlarla Türklerin, aynı soydan akraba olmalarından kaynaklanan iki dilde 400'ü aşkın ortak kelime olduğunu biliyor muydunuz?

Macarcada Elma-Alma'dır mesela. Sakal, Balta, Arpa, Buğday, Sandal, Macarcada da aynı anlama gelir ve kullanılır.Bir de aynı kökten gelen birbirinin neredeyse aynı 1500'e yakın kelime vardır iki dilde.

Cep, Jeb'tir. Kapı'nın karşılığı Kapu'dur. Bıçak Bıçka, Öküz, Ökür, Semer Samar'dır.

Tabi her iki dil de aynı kökten geldiği için dilbilgisi yapıları da birbirlerine çok benzer.

Macaristan'a gidenler, görenler çok iyi bilir. Bir Orta-Doğu Avrupa ülkesi olmasına rağmen, biz Türkler gibi son derece sıcakkanlı insanlardır. Yemeklerimiz çok benzer Macarlarla, damak zevklerimiz de.Avrupa'nın büyük bölümünde çorba kültürü pek yoktur mesela.

Macaristan'da ise, bizim çorbalarımızın benzerlerinin yanı sıra etli yemeklerimizi de buluruz.

Macarların, Muhteşem Süleyman adını verdiği büyük Osmanlı-Türk Hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman, 1526'da büyük bir destan yazdı.Çağının en güçlü, en dinamik ordusunun başkumandanı Mohaç Ovası'nda,Haçlılarca desteklenen Macar ordularını yok etti.

Kanuni de atası Attila gibi Avrupa'yı titretti.Onun Avrupa'yı titrettiğini biz söylemiyoruz, Macarlar söylüyor. Çünkü onlar da bu büyük Türk Hakanı'nın askeri stratejideki ustalığına hayranlık duyuyor.

Macarlar,Kanuni Sultan Süleyman'a büyük saygı duyar. Budapeşte'deki Macaristan Milli Müzesi'nde dev bir tablosu vardır Muhteşem Süleyman'ın.Macaristan, yaklaşık 150 sene Osmanlı himayesinde kaldı. Aslında Macarlar, topraklarını işgal altında tutan emperyalist güçlere karşı olumsuz duygu ve düşüncelere sahiptir.

Hasburgların baskıcı rejimlerinden ötürü, Avusturyalılara şüpheyle bakarlar, çünkü Avusturyalılar onları Cermen yapmaya çalışmış, Almancanın,Macarcanın yerini almasını istemişlerdir. İkinci Dünya Savaşı'nda Naziler, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Budapeşte'yi harabeye çevirmiş, kentin o muhteşem tarihi dokusuna ağır darbe vurmuşlardır.

Naziler, bununla da kalmamış kökleri Hazar Türklerine dayanan Macar Yahudilerini de insanın tüylerini diken diken eden yöntemlerle yok etmişlerdir.

Ruslar ise, Sovyet İmparatorluğu'nu yayma adına 1956'da Budapeşte'yi işgal etmişler. On binlerce Macar milliyetçisini vahşice katletmişlerdir.Rusların kuşkusuz, gerek Türklüğe gerekse Macarlığa verdiği en büyük zararlardan biri de, Sovyet işgali altında geçen dönemde hazırlanan tarih kitaplarında, Türkler ile Macarların aynı kökten oldukları gerçeğinin görmezlikten gelinmesidir.

Batı'ya karşı da ön yargılıdır Macar milliyetçisi..Nasıl olmasın ki. Birinci Dünya Savaşı sonrasında bizim için "Sevres Antlaşması'' neyse; Macarlar için de "Trianon Antlaşması'' tam bir kabus olmuştur.Macaristan bu antlaşmayla sadece topraklarının üçte ikisini kaybetmemiş, milyonlarca Macar da Romanya'nın, Yugoslavya'nın, Ukrayna'nın, Çekoslovakya'nın ve İtalya'nın insafına terk edilmiştir.

Bugün bile Romanya'da, Sırbistan'ın Voyvodina Özerk Bölgesi'nde, Slovakya'da, Çek Cumhuriyeti'nde, Slovenya'da milyonlarca Macar yaşamaktadır ve bu insanlara ana dili unutturulmak istenmektedir.Batı'ya karşı ön yargılı olmalarının bir nedeni de, II. Dünya Savaşı ile Sovyetler arasında imzalanan Avusturya Devlet Anlaşması sonrasında yaşananlardır.

ABD, İngiltere ve Fransa,Avusturya'nın tarafsızlığı ve bağımsızlığı karşılığında Macaristan'ı Sovyetler Birliği'ne adeta peşkeş çekmiştir. Macarlar, ''Ne Varşova Paktı ne de NATO'yu istiyoruz tarafsız ve bağımsız kalalım'' demiş ve Birleşmiş Milletler'den yardım istemişlerdir.Ancak Batı, Macarları umursamamış, Macar milliyetçileri ve liderleri Imre Nagy, Sovyetlerin insafına bırakılmıştır. Avusturya'dan çekilen Sovyet tankları, bağımsızlığını ve özgürlüğünü savunan Macar milliyetçilerini 1956'da ezmek için harekete geçmiştir.

Ancak Türk akrabaları gibi özgürlüğünü her şeyin üstünde tutan Macarlar, sayıca çok az olmalarına karşın büyük bir destan yazmış ve komünist ordularına Ekim 1956'da ağır bir tokat indirerek Budapeşte'den sürmüştür. Macaristan birkaç hafta bağımsız kalmış ve onurlu bir ulusun bağımsızlık tutkusunu bütün dünyaya haykırmıştır. Ancak, Ruslar, diğer Sovyet uydularını da toplayarak binlerce tank ile milli kimliğini korumak isteyen bu onurlu insanları vahşice katletmiş ve Imre Nagy gibi onurlu Macar milliyetçileri idam edilmiştir.

1956'den sonra on binlerce Macar, Sovyetler tarafından katledilirken, yüz binlercesi Sibirya'daki toplama kamplarına gönderilmiştir. O güzelim Budapeşte de bir kez daha harabeye dönmüştür. Zorba Sovyetler rejimi, Macaristan'ı vahşice ezdikleri 4 Kasım tarihini, yıllarca Macaristan'da resmi tatil olarak kutlatma barbarlığını bile yapmıştır.

İşte Macar tarihi bu kadar acıdır, bu kadar hüzün doludur. Emperyalizmin ne kadar korkunç bir şey olduğunu dünyada en iyi bilen milletlerden biridir Macarlar..

Aynı kanı taşıdığımız Macarların kuşkusuz en büyük talihsizliklerinden biri, yaşadıkları bu karanlık dönemlerde, Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir lidere sahip olamayışlarıdır.

Macarlar işte bu yüzden pek çok ulusa artık küskün olmasa da, şüpheyle yaklaşırlar. Kendilerine yapılan haksızlıkları unutamazlar. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 150 yıl kaderlerine hükmeden Türkleri ise gerçekten severler..

Çünkü Türkler, başkalarının yaptığının aksine onların dilini ya da dinini değiştirmeye çalışmamış, onlara zulmetmemiştir. Aksine Macaristan'da birbirinden güzel eserler bırakmıştır. Macaristan'da bugün de kullanılan ve ülkenin önemli bir turizm gelirini oluşturan birbirinden güzel hamam ve kaplıcalar bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Macaristan,düz bir ovadır, toprakları çok verimlidir. Avrupa'yı on yıllarca tir tir titreten, döneminin en büyük askeri gücü Roma İmparatorluğu'nun korkulu rüyası olan, Batılıların, "Tanrı'nın Gazabı" ya da "Tanrı'nın Kırbacı" lakabını taktıkları efsanevi Türk-Hun Hakanı Attila, atlarının ve hayvanlarının bolca beslenebilmesi için yurt seçmiştir Macaristan Ovası'nı..

Macaristan, bizim girmek için can attığımız Avrupa Birliği üyesi..O güzelim ovada eskisi gibi sıra sıra üzüm bağları yok artık.. Avrupa Birliği, ancak belirli bir oranda bağcılık yapılmasını istiyor çünkü.

Dünyanın en temiz en zengin maden sularından birinin kaynağıdır Macaristan. Fakat Avrupa Birliği, bu suların çıkarılmasını, uluslar arası şirketlere vererek Macar halkını önemli bir gelir kaynağından mahrum ediyor.Tereyağı, balı, peyniri çok bol ve çok güzeldir Macaristan'ın.

Ancak Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkeleri, Almanya, İngiltere ve Fransa el koymuş Macaristan'ın bütün zenginliklerine.

Perakende sektörünü tamamen AB'nin merkez ülkeleri ele geçirmiş; ülkenin en büyük iki hipermarket zinciri Fransız ve İngilizlere ait..Belli ki gelişmesini istemiyorlar Macaristan'ın..Turizm yeter bu ülkeye diyorlar.Yıllarca Avusturya karşılığında Sovyetler'e, komünizme peşkeş çektikleri Macaristan'ı bugün de ezmeye çalışıyorlar."Neden?" diye sormadan edemiyor insan… Attila'nın torunları oldukları için olabilir mi acaba? Türk nefreti, sosyal genlerine mi işlemiş bu adamların yoksa…

Avrupa Birliği üyeliği için can atan aydınlarımıza, Budapeşte'ye tatile gittikleri zaman kumarhanelerden kafalarını dışarı çıkarmalarını ve halka AB'yi sormalarını öneririm.

Alacakları cevabın hoşlarına gideceğini hiç sanmıyorum. Fakat yazmazlar bunları, söylemezler, o zaman Brüksel'deki para muslukları kesilir çünkü.

Çok sevdiğim Macaristan'a gittiğim zaman içim burkulur benim. Şu soruyu sorarım kendime, "Neden biz Türkler sahip çıkmadık birbirimize, neden bir bütün olmadık, Orta Asya'dan, ana yurdumuzdan gelirken neden parçalara ayrıldık, neden, neden…???"Hepimizin milli kimliğimize, ulusumuza sahip çıkmamız gerekiyor, açılım, saçılım zırvalarını tarihin çöplüğüne atalım, "Türklüğe sahip çıkmak en büyük açılımdır" zaten…

Biz Türkler bir bütün olalım ve birbirimize kenetlenelim. Tarihimizi bilelim, geleneklerimizi, kültürümüzü koruyalım, soydaşlarımızı dünyanın neresinde olursa olsun bulalım, yanlarında olduğumuzu hissettirelim, en önemlisi de dilimize sahip çıkalım.