Avrupa Konseyinin Yunanistan Raporu

Yazan  17 Eylül 2009
Avrupa Konseyi, Yunanistan'da ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile ilgili mücadele konularındaki organı olan ECRI'nin, Yunanistan hakkında hazırladığı dördüncü denetim raporu 15.09.2009`de Strasbourg'da açıklandı.

Batı Trakya'daki Türk ve Müslüman azınlığın maruz kaldığı insan hakkı ihlallerinin ön plana çıkarıldığı raporda, ülkedeki dini azınlıklara yönelik ayrımcılık ve önyargıların kökeninde Yunan Ortodoks Kilisesi'nin bulunduğu görüşü dile getiriliyor.

Yunan Ortodoks Kilisesi'nin Yunan kamusal yaşamında önemli rol oynadığına vurgu yapan ECRI, kilisenin bu nedenle ülkedeki dini azınlıklara yönelik ayrımcılık ve önyargıların "kaynağı" olmaya devam ettiğini belirtiyor. ECRI bu tezini büyük ölçüde Atina'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde kaybettiği din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili davalara dayandırıyor.

Raporun bu bölümüne şiddetle karşı çıkan Yunan hükümeti, ECRI'ye gönderdiği yanıtta, Ortodoks kilisesinin devlet işlerindeki rolünün "abartıldığını" savundu. Ancak Atina, "tarihi nedenlerden" ve "Yunan halkının çoğunluğunun kiliseye bağlı olmasından ötürü", Yunan kilisesinin halk arasında "özel bir prestije sahip olduğunu" da itiraf etti.

Raporda, Batı Trakya Türkleri ve Müslüman azınlık için önem taşıyan, kısaca 19'uncu madde olarak bilinen eski Yunan vatandaşlık kanunu, istihdam ve eğitimde ayrımcılık, örgütlenme özgürlüğü, müftü ve tayinli imamlar konusu, vakıflar ve kendi kimliğini tanımlama gibi sorunlar da gündeme getiriliyor.

ECRI, Batı Trakya Türklerinin kendilerini istedikleri gibi tanımlama haklarına saygı duyulması ve örgütlenme özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor.

Batı Trakya'daki müftü, tayinli imamlar ve minare sorunlarının, Müslüman toplulukla diyalog kurularak ve ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları dikkate alınarak çözümlenmesi çağrısı yapılıyor.

Atina'da cami inşası ve Müslüman Mezarlığı önündeki engellerin kaldırılmasını talep eden ECRI, Yunanistan'daki okul kitaplarında Ortodoks olmayanlara yönelik olumsuz ifadelerin de düzeltilmesi gerektiğini söylüyor.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg'in Yunanistan'daki azınlıkların durumu ile ilgili olarak hazırladığı Şubat 2009 tarihli Rapor da da "Batı Trakya Türk Azınlığı'nın durumu ve halen yaşamakta olduğu problemler ayrıntılı bir biçimde incelenmiştir.

Bu raporlar, Batı Trakya Türk Azınlığının problemlerini tüm boyutlarıyla yansıtmamalarına ve bazı eksik değerlendirmeler içermelerine rağmen problemleri uluslararası örgütlerin ve kamuoyunun gündemine taşınması bakımından olumlu bir gelişmedir.

Bu hafta yayınlanan raporla birlikte daha önce ki raporları şöyle sıralayabiliriz;
-ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Şubat 2009'da yayımladığı "Yunanistan İnsan Hakları 2008 Raporu",
-Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bağımsız Uzmanı Gay McDougall'ın Yunanistan'daki azınlıkların durumuyla ilgili olarak hazırladığı Mart 2009 tarihli Rapor,

-Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Üyesi Michel Hunault'un Nisan 2009'da yayımladığı "Türkiye'deki Gayri Müslim Azınlıklar ile Trakya'daki Müslüman Azınlığın Din Özgürlüğü ve Diğer İnsan Hakları" başlıklı Taslak Rapor,

Bu raporlarda çoğunlukla dile getirilen Batı Trakya Müslüman Azınlıklar ile ilgili sorunlar ve çözümler şöyle sıralıyabiliriz:

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin İskeçe Türk Birliği, Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ve Evros Azınlık Gençleri Derneği davalarında Yunanistan'ı mahkum eden kararları biran önce uygulanmalı ve anılan Dernekler ile Azınlığın kapatılmış diğer tarihi Derneklerinin yeniden faaliyete geçmesi sağlanmalıdır.

Azınlığın, çeşitli uluslararası anlaşmalar ve insan hakları belgeleriyle garanti altına alınmış bulunan "din ve vicdan hürriyetinin" önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bu çerçevede, Azınlığın kendi seçmiş olduğu Müftülerinin göreve başlaması sağlanmalı, Devlet tarafından camilere/okullara din dersi öğretmeni/imam atanmasını öngören 3536/2007 sayılı kanunun uygulanması durdurulmalı ve ibadet yerlerine yönelik kısıtlamalar (cami minarelerinin yüksekliğine getirilen keyfi uygulama gibi) kaldırılmalıdır.

Geçmişten miras kalan vakıf mallarının idaresi 1967 yılından beri yönetimin tayin etmiş olduğu kişilerin elinde bulunmaktadır. Bir an önce vakıfların yönetimi Azınlığın seçeceği kişilerin eline bırakılmalıdır. Parlamento'nun Azınlığa danışmadan çıkarmış olduğu 3647/2008 sayılı yeni Vakıflar Kanunu Azınlığın istekleri doğrultusunda değiştirilmeli ve uygulanabilir hale getirilmelidir. Cunta yönetiminden bu yana sürdürülen haksız uygulamalar sonucu kaybedilen vakıf malları geri verilmeli veya bunların zararı Azınlığa ödenmelidir. Bunun yanında, azınlık mensuplarının elinde bulunan gayrimenkulleri kullanmasını kısıtlayan engeller (dağlık bölge köylerindeki tapu sorunu gibi) çözümlenmelidir.

1955-1998 yılları arasında uygulanan 3370/1955 sayılı Yunanistan Vatandaşlık Kanunun 19. Maddesi nedeniyle vatandaşlıktan çıkarılmış bulunan yaklaşık 60.000 Azınlık insanı ve ailelerinin mağduriyeti giderilmeli, bunların vatandaşlıkları yurt dışında bulunanları da kapsayacak bir şekilde geriye dönüşlü olarak iade edilmelidir.

Eğitim alanında karşı karşıya bulunulan sorunların acil ve etkili bir şekilde çözümlenmesi sağlanmalıdır. Azınlık çocuklarının yararlanabileceği Türkçe ve Yunanca eğitim veren "azınlık anaokulları" açılmalıdır. Azınlık ilkokullarında görev yapan Selanik Özel Pedagoji Akademisi (SÖPA) mezunu öğretmenlerin Türkçe seviyelerinin yükseltilmesi ve Türkçe müfredatın geliştirilmesi konusundaki talepleri karşılanmalıdır. Azınlığın Rodop ve İskeçe illerinde yeni Azınlık ortaokulları/liseleri açma talebi yerine getirilmelidir.

Azınlığın Yunanistan`ın siyasi hayatına özgür bir şekilde katılımını engelleyen ve siyasi temsilini kısıtlayan uygulamalar kaldırılmalıdır. Siyasi partiler yanında bağımsız adaylara da uygulanan %3'lük seçim barajı kaldırılmalı ve Rodop ile İskeçe illerinde ikinci dereceli yerel seçimlerde uygulanan "Genişletilmiş Seçim Bölgesi" (İllerin Birleştirilmesi) uygulaması iptal edilmelidir.

2008 yılında çıkarılan 3647/2008 sayılı yeni Vakıflar Kanununun Azınlığa devlet hizmetinde %0,5'lik kontenjan ayrılmasını öngören hükümleri Azınlığın yaşadığı Batı Trakya Bölgesine öncelik verecek şekilde uygulanmalıdır.

Rodos ve İstanköy'deki Türklere, Azınlık statüsü tanınmalı ve hakları verilmelidir.

Raporların bazılarında, Azınlık içindeki bazı grupların kendilerini "baskı ve tehdit altında hissettikleri" kaydedilmektedir. Batı Trakya Türk Azınlığı, statüsü ve hakları başta Lozan Antlaşması olmak üzere çeşitli uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş tek bir Azınlıktır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display