Tarihin Kara Gecesi

Yazan  26 Şubat 2011
Hocalı soykırımının tanınmaması, Ermenilere daha da ileriye gitme konusunda cesaret vermektedir.

Kurulduğu dönemde nüfusunun yarısı Türk olan Ermenistan Cumhuriyeti topraklarında bugün bir tane bile Türk kalmamıştır. Fakat bugün Türk devletlerinde on binlerce Ermeni yasal ve yasa dışı yollarla yaşamaktadır.

Ermenistan Cumhuriyeti topraklarını Türkler'den arındırma süreci planlı bir şekilde 1920 yılından itibaren başlamış, 1945–1946 ve 1988 yılında devam etmiştir. Bu süreç Türklerin Ermenistan'ın toprak bütünlüğüne saygı duyduğu, hiçbir yabancı güçle işbirliği yapmadığı ve hiçbir ayrılıkçı eylem yapmadığı bir dönemde yaşanmıştır. Türkler zamanında topraklarını paylaştıkları Ermeniler tarafından kovulmuştur. Bu kovulma sıradan bir kovulma olmadığı gibi daha sonralar Ermenilerin bu eylemleri Ermenistan toprakları dışına taşmış ve büyük Ermenistan doktrini çerçevesinde bu sürgünler korkutma, yıldırma, intikam alma, etnik temizlik ve soykırım eylemlerine dönüşmüştür. 1988'de Ermenistan'ın ve Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin Azerbaycan'a karşı başlattığı savaşta Azerbaycan toprakları sayesinde kendi yüzölçümlerini genişletmeyi amaçlayan Ermeniler, bu savaşta kendi kimlikleri ile bütünleştirdikleri sözde soykırımın intikamını Türkler'den almaktan çekinmemişlerdir.

Tarihi müttefikleri Rusların bölgeye yerleşen 366. Alayından da destek alan Ermeniler, daha önceden planlanmış şekilde 25 Şubat 1992'yi, 26 Şubat 1992'ye bağlayan gece Azerbaycan'ın 7 bin nüfusluk Hocalı kasabasının giriş ve çıkış yollarını kapatarak, sistematik bir katliam gerçekleştirmiştir. Sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledilmiştir. Resmi verilere göre o gece 613 kişi hunharca öldürülmüştür. Bunlardan 83 çocuk, 106 kadın acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürülmüş, 487 kişi ağır yaralanmış ve 1275 kişi ise rehin alınmıştır. Geri kalanlar ise bin bir zorlukla ancak canını kurtarabilmiştir. 26 çocuk yetim ve 130 çocuk ise öksüz kalmıştır. İngiltere'nin Sunday Times gazetesi 1 Mart 1992 tarihli sayısında Hocalı olaylarını, "Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etti" şeklinde duyururken, Rusya'nın İzvestia gazetesi 13 Mart 1992 tarihli sayısında olayların iştirakçisi Yüzbaşı Leonid Kravets, Hocalı yakınlarındaki tepede yüzlerce ceset gördüğünü ve bunların çoğunun özel işkencelerle öldürüldüğünü ifade etmiştir.

Ermeni Kitaplarında Hocalı Olayları

Hocalı soykırımına bizzat iştirak edenZori Balayan'ın "Ruhların Tekrar Dirilmesi" adlı kitabının 260-262'ci sayfalarında Hocalı soykırımı şöyle anlatılmaktadır:

"...sadece kalbi sökülerek ateşe atılan Ermeni bu satırlardan gurur duyabilir ve haz alabilir.
Vatandaşlık ve erkeklik görevi olarak ben de Moğol dölü olanlara (yani Türklere) işkence yaptım. Ben, Haçatur ile onların tutulduğu bodruma girdiğimizde, bizim askerler fazla ses çıkarmaması için çocuğu tırnaklarından pencerenin camına çivilemişlerdi. Haçatur, çocuğun annesinin kesilmiş göğüslerini onun ağzına soktu. Daha sonra ben 13 yaşında bir Türkün dedelerinin bizim çocuklara yaptığı gibi göğsünü ve karnını yardım. Çocuk 7 dakika sonra kan kaybından öldü. Benim ihtisasım doktorluk (hümanist) olduğu için çocuğa yaptığımdan mutluluk duymadım. Ancak kalbimde büyük bir sevinç vardı. Çünkü ben halkıma yapılanların yüzde birinin intikamını almıştım.

Bir gün sonra Kiliseye giderek 1915'de öldürülenler için dua ettik ve dün gördüğümüz manzaradan kalbimizin temizlenmesi için Allah'a yalvardık. Daha sonra Suren'in evindeyken karısı bardaklara Cermuk maden suyu doldururken, Haçatur yorgun bir sesle "Ermeniler ana topraklarını kurtarmalı ve Büyük Ermenistan'ı kurmalıdır" dedi.[1]

Dauda Heyriyan ise Haç İçin adli kitabında Hocalı olaylarını şöyle anlatmaktadır:
Sayfa 26. "Bu sabah soğukta Daşbulak'a doğru yaklaşık bir kilometrelik yolu geçmek için cesetlerden yol yaptık. Ben cesetlerin üzerinden geçmek istemiyordum. Albay Oganyan bana korkmamamı ve bunun savaş kanunları olduğunu söyledi. Ben 9–11 yaşlarında bir kız cesedine basarak ilerledim. Botum ve pantolonum kana bulanmıştı. Böylece yaklaşık 1200 cesedin üzerine basarak geçtim".

Sayfa 62–63: "2 Mart'ta Gaflan Ermeni grubu (cesetleri yakmak için oluşturulmuş özel bir grup) aptal Moğollara (yani Türklere) ait 2000 ceset topladı ve Hocalı'nın batısında onları birkaç yere toplayarak yaktı. Son kamyonda ben tahminen 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Kız boynundan ve elinden yaralanmıştı. Dikkatle baktığımda yavaşça nefes aldığını gördüm, soğuk, açlık ve aldığı yaraya rağmen çocuk halen yaşıyordu. Hiçbir zaman ölümle mücadele eden bu kızın gözlerini unutmayacağım.Daha sonra Tigranyan adlı bir asker çocuğun kulağından tutarak yakılması için bir yere toparlanmış ve üzerilerine mazot dökülmüş cesetlerin yanına getirdi ve daha sonra onları yaktı.

Bu sırada birisinin yardım seslerini duydum. Ben daha ileriye gidemedim. Çünkü Hocalıyı bu lanetlenmiş Türklerden kurtarmak istiyordum.[2]

Günümüzde bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için sayılara dikkat çekilmekte ve yüz binlerce hatta milyonlarca insanın yok edilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bu durum bir gecede 613 insanın öldürüldüğü Hocalı'nın soykırım olarak tanımlanmasına yönelik şüpheler uyandırmaktadır. Fakat 9 Aralık 1948'de BM tarafından kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ndeki tanımda belirleyici öğe sayı değil, ulus, din, soy, ya da ırk özellikleri üzerine oluşan bir grubun sistematik ve planlı tamamen ya da kısmen yok edilme amacıdır. Ermenilerin Hocalı'da yaptıkları katliam BM Soykırım Anlaşmasının, soykırım koşullarını sayan 2. maddesinde yer alan beşinci bendin ilk üçü ile uyum göstermektedir. İlgili maddede soykırımın gerçekleşmesi için bu bentlerde düzenlenen eylemlerden birinin yeterli olduğunu belirtilmektedir. Ermenilerin Hocalı'da yaptığı toplu katliam BM Jenosit Anlaşmasında jenosidi düzenleyen 2. maddenin ı) ilgili grup üyelerinin öldürülmesi, ıı) ilgili grup üyelerinin ruhsal ve fiziksel sağlıklarına zarar verilmesi, ııı) ilgili grup üyelerinin fiziki varlıklarını ortadan kaldıracak koşullar altına konulması[3] koşulları ile birebir uyuşmaktadır. Bu eylemlerin savaş ve barış zamanlarında işlenmiş olması soykırımın niteliğini etkilememekte ve eylemin ilgili grubun tümüne veya bir kısmına uygulanması bu eylemlerin soykırım niteliğini değiştirmemektedir.

Zori Balayan ve Duada Heyriyan'ın anlatımları Hocalı'nın bir etnik grubun yok edilmesine yönelik olduğunun göstergesidir ve Hocalı'nın bir soykırım olarak tanımlanması için yeterlidir. Hem Ermenistan (1993'de) hem de Azerbaycan (1996'da) BM Jenosit Anlaşmasını imzaladıkları için bu anlaşma kendilerini bağlamaktadır.Bu nedenle Hocalı'nın bir soykırım olarak tanımlanması için başvuruda bulunulabilir. Başvuruda, gerekli deliller çerçevesinde Hocalı Soykırımı'nı gerçekleştiren bütün siyasilerin ve askeri komutanların ismi net biçimde belirtilmeli ve cezalandırılması istenmelidir. Zira BM Soykırım Sözleşmesi'nin 3. ve 4. maddeleri uyarınca soykırım niteliğindeki eylemlerin birini bizzat gerçekleştiren, gerçekleştirilmesi için anlaşan, doğrudan ve kamuya yönelik olarak bu tür eylemleri özendiren, bu tür eylemlere niyet eden ya da suça katılan herkesin, ister yönetici, ister resmi görevli ya da görevli olmayan bir kişi olsun, cezalandırılması gerekmektedir.[4]

Yapılması Gerekenler

Hukuki bazda soykırım olarak tanımlanması için yeterince kanıt bulunmasına rağmen 15. yılında Hocalı soykırımı ne uluslararası kuruluşlarca ne de -TBMM de dahil olmak üzere- bir devletin parlamentosunca soykırım olarak kabul edilmemiştir. Bu durum bir gerçeği göstermektedir. Günümüzde bir olayın soykırım olarak tanınması için hukuki anlamda tanınmasından ziyade tarafların siyasi çıkarlarının örtüşmesi ve olayla ilgili propaganda çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Nitekim dünya kamuoyunda oluşan "Soykırımı Ermeniler değil Türkler yaptı" algısı da bu gerçekliğin sonucudur.

Sözde soykırımın intikamını alma ateşi ile hareket eden Ermeniler için Türkiye veya Azerbaycan Türkü arasında bir farkın olmadığı Zori Balayan'ın ve Duada Heyriyan'ın kitaplarında açıkça belirtilmektedir. Fakat Ermeniler sözde soykırım iddiaları etrafında birleşmeyi başarırken Türkler kendilerine karşı yapılanlar etrafında birleşememişlerdir. Yani Ermeni sorununa karşı mücadele ortaklaştırılamamıştır. Aslında Ermeni sorununun ortaklaştırılması, sorunun çözümünde büyük rol oynayabilir. Bu ortaklaştırma sadece devletler değil sivil toplum örgütleri düzeyinde de gerçekleşmelidir.

Hocalı Soykırımı Tanınmalı

Irkçı Ermenilerin etnik temizleme, soykırımcı ve yayılmacı davranışları, engellenmemesi durumunda daha da ileriye gidecektir. Kurulduğu 1918'de 9 bin km2 yüz ölçüme sahip olan Ermenistan, günümüzde 29 bin km2'ye ulaşmıştır. Bununla yetinmeyen Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarını da yüzölçümüne katarak daha da genişlemek istemektedir. Bu yayılmacı strateji Ermenilerin kendilerine ideoloji olarak benimsedikleri Hay-dat doktrini çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Bugün Hocalı soykırımının tanınmamasından cesaret alan Ermenilerin daha da ileriye gitmeyeceğinin garantisini kimse veremez.

Azerbaycan'ın Karabağ Savaşı'nı kaybetmesinin en büyük nedeni propaganda eksikliği olmuştur. Hatta yetersiz propaganda nedeniyle savaş başlamadan Azerbaycan'ın kaybettiği söylenebilir. Bu hata Hocalı soykırımında tekrarlanmamalı şimdiden bütün dünyada çeşitli dillerde kitaplar, dergiler yayınlanmalı, filimler ve belgeseller yapılmalıdır. Bu çalışmaların yapılmaması durumunda 50 yıl sonra Ermenistan, birilerinin desteğiyle "asıl Azerbaycan Türkleri bizi katletti" iddiasını gündeme getirecektir ve bunun önlenmesi için geç kalınacaktır. Zira Avrupa'da yaşayan Ermeniler şimdiden 1992'de Azerbaycan Türkü'nün uğradığı zulümleri yine tersine bir şekilde dile getirerek bir temel atma süreci başlatmışlardır.

(Cavid Veliev'in Cumhuriyet Strateji'de 26 Şubat 2007'de yayınlanan yazısından derlenmiştir)

 


 

[1] Zori Balayan, Dirilme, Vanadzor, 1996, s. 260-262

 

 

[2] Dauda Heyriyan, Haç İçin, Beyrut 2000

 

 

[3] Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Ankara 2006. s. 203

 

 

[4] Pazarcı, a.g.e,.s. 203

 

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display