29 MART SEÇİMLERİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
×

Uyarı

JUser: :_load: Unable to load user with ID: 116

 Bu sayfayı yazdır

29 MART SEÇİMLERİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Yazan  03 Nisan 2009
Murat Duran- 29 Mart seçimleri çok çirkin geçen propaganda dönemi sonrasında nihayet sona erdi ve halk iradesini sandığa yansıttı.

Ancak sandıktan çıkan sonuç ne anlama gelmektedir ve bizleri seçim sonrası süreçte neler beklemektedir? Asıl önemli olan nokta, bundan sonra hükümetin atacağı adımlar ve sonrasında 2011 yılında yapılacak olan genel seçimlerdir.

29 Mart seçim sonuçlarına baktığımız zaman büyük bir sürprizle karşılaşılmadığını görmekteyiz. AKP'nin Türkiye geneli oylarında bir düşme beklenmekteydi fakat oranın bu kadar yüksek olacağı tahmin edilmiyordu. Nitekim AKP'nin kaybettiği oy oranı yaklaşık %9'dur ve bu oran çok ciddi bir gerilemedir. Belediyelerin dağılımına baktığımız zaman da AKP'nin belediye sayısında keskin bir düşüş olmuştur (56'dan 43'e). Bu sonuçları ANAP'ın 89 yerel seçim sonuçlarına benzetenler çıkmaktadır. Evet, oy oranlarındaki düşüş bazında bir benzerlikten bahsedilebilir ancak 89 yerel seçimlerinde ANAP'ın almış olduğu sonuç, AKP'nin durumundan çok farklıdır. 89 yerel seçimlerinde ANAP büyük bir oy kaybına uğramış, büyükşehir belediyelerinin hepsini kaybetmiş ve ülke genelinde üçüncü parti konumuna düşmüştür. Ancak AKP 27 Mart seçimleri sonucu hala birinci parti konumundadır ve ana muhalefet partisi ile arasında %15'lik bir oy farkı bulunmaktadır. Dahası AKP büyükşehir belediye başkanlıklarından çoğunu kazanmıştır (İzmir, Adana, Van ve Antalya hariç). Bu sonuçlar itibariyle AKP'nin durumunu 89'daki ANAP'ın durumuna benzetmek biraz abartılı olacaktır. Ancak önemli olan bir nokta var ki, iktidarın tüm nimetlerinden sonuna kadar faydalanan AKP'nin, bu seçimde ciddi oranda oy kaybına uğraması ve neticesinde hükümetin endişeye kapılmasıdır. Endişelenmekte haklılar çünkü bu seçim AKP için bir uyarı olmuş ve önümüzdeki genel seçimler için hükümete tedbir alma ihtiyacı hissettirmiştir.

Seçim akşamı Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalara bakılırsa, seçim sonuçları iktidarı memnun etmemiş ve endişeye sevk etmiştir. 2011 genel seçimleri için gerekli tedbirlerin alınması ve kaybedilen oyların geri kazanılması hesabı yapılmaya başlanmıştır. Erdoğan'ın verdiği sinyale bakılırsa kısa bir müddet sonra kabinede değişiklik olması muhtemeldir. Nitekim seçiminin hemen akabinde Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'nda ve AKP MYK' da bu konuyu gündeme getirdiği bilinmektedir. Kabinedeki bu revizyon parti içinde bazı dengelerin değişmesine neden olabilir ve bu süreçte AKP içerisinde bir hizipleşme meydana gelebilir. Nitekim Bakanlar Kurulu'nda bazı bakanların istifa etmeye razı olmadıkları basına sızmıştır. Bu süreç AKP için biraz sancılı olacak, fakat Erdoğan, seçim yenilgisinin faturasını üzerinden atabilmek için bazı bakanları gözden çıkarmak zorunda kalacaktır.

Bundan sonra, asıl önemli olan nokta, kabindeki değişiklikten ziyade, hükümetin bundan sonra izleyeceği maliye politikalarıdır. Çünkü kabinedeki değişiklik çok fazla önem arz etmemektedir, nitekim bir şairimizin de dediği gibi "Biri gitti biri geldi, ne değişti ne sanki." durumuyla karşılaşacağız, değişen sadece şahıslar olacak ancak Erdoğan yine bildiğini okuyacaktır. Asıl önemli olan nokta hükümetin bundan sonra izleyeceği ve 2011 genel seçimlerine yönelik ekonomi politikalarıdır. Nitekim bu seçimde alınan kötü sonuçların (AKP adına) sorumlusu olarak büyük oranda ekonomik kriz gösterilmektedir. Son açıklanan rakamlara göre Türkiye ekonomisi yedi yıl öncesinin rakamlarına giderek, 2008 yılının son çeyreğinde %6,6 oranında küçüldü. Ekonomide yaşanan bu durgunluğun, AKP'ye oy kaybı olarak yansıdığını ileri sürenlerin sayısı bir hayli fazladır. Neticesinde, seçim sonuçlarını değerlendiren hükümet, genel seçimlere kalan iki yıl içerisinde krizin etkilerini unutturabilmek için çeşitli popülist politikalara meyledip, sıkı maliye politikasından vazgeçebilir. Bu durumda hükümet kesenin ağzını açarak, iç piyasada bir canlanmayı sağlamak ve alım gücünü yükseltmek, böylece üretim sektörünün canlanmasını sağlamak için çeşitli adımlar atacaktır. Ancak kaynak yaratmada sıkıntı çeken hükümetin en büyük sorunu, alım gücünü artırabilmek için yapacağı harcamaların kaynağını nereden bulacağıdır?

IMF ile sürdürülen görüşmelerde hâlâ bir sonuca varılamamış, 2B yasasından ve Varlık Barışı yasasından istenen sonuç alınamamış olması nedeniyle, ciddi ekonomik sıkıntı içerisinde olan hükümet, kaynak konusunda vatandaşın sırtına binmeyi de(ek zamlarla) göze alamayacaktır. Geriye kalan tek seçenek ise özelleştirme sürecini hızlandırmak ve elde kalan son milli varlıkları da bir an önce yabacı sermayedarlara satmaktır. Umarım, hükümet bu son şıkkı ele alıp bu milletin özverisiyle kurulmuş milli servetimizi de heba etmez.

Sonuç olarak denilebilir ki, millet 29 Mart yerel seçimlerinde hükümete bir fatura kesmiştir ancak bundan sonraki süreçte hükümet seçimin faturasını yine millete kesecektir (Zamlarla, özelleştirmelerle, vs.).