Bu sayfayı yazdır

Krize Çözüm: Etkinsiz Para Politikası Yerine Etkin Maliye Politikası

Yazan  04 Nisan 2020

Kısaca ekonomideki son durum;

Talep şoku (zayıf iç ve dış talep), düşük emtia fiyatları(gıda hariç) ve hisse senedi fiyatları, yüksek düzey gelecek belirsizliği ve risk,  seyahat kısıtlamaları, zorunlu yurt içi ve yurt dışı kapanmalar, tedarik zincirindeki kopmalar ve arz şokları, yüksek düzeydeki şirket ve hane halkı borçları, kredi kalitesindeki düşüşler, finansal sektördeki açık pozisyonlar, işsizlik, sosyolojik ve psikolojik sonuçlar,vb..Bunların sonucunda bir sonraki süreçte finansal kırılganlık, finansal kriz ile eş zamanlı reel sektör krizini ve kültür deformasyonunu getirme ihtimali bulunmaktadır.

Bu durumdan sadece para politikası araçlarını kullanarak yani faiz oranlarını indirerek veya parasal genişleme sağlayarak ekonominin varolan belirsizliğini ve risklerini ortadan kaldırmak mümkün görünmemektedir. Hatta parasal genişleme, para basma şeklinde bir üst noktaya taşınmamalıdır. Böyle bir durum zaten oluşma ihtimali yüksek olan finansal kırılganlığı ortadan kaldırarak; yerine finansal deprem, arkasından reel piyasanın çöküşünün hızlanmasına katkı yapması muhtemel bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Bugün ulusal parası, uluslararası rezerv olma özelliği olan ülkelerde bu yol denenmekte ve kısmen çözüm olabilmektedir. Ancak tek başına o ülkelerde bile yetersiz kaldığını, açıkladıkları muazzam maliye politikası uygulamalarından görmekteyiz. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası para basma yoluna gitmemelidir. Ancak hükümetin artık ivedilikle uygulaması gereken maliye politikalarına eş zamanlı olarak bu politikaları destekleyecek, tedbirleri devreye dahil etmelidir.

Ekonomimizde meydana sert fakat geçici iç tüketim düşüşleri, ivedilikle toparlanma sürecine girmez ise firmaların her türlü yatırımı azaltma refleksi ile karşılaşmamıza neden olacaktır. Çünkü turizm ve iş seyahatlerindeki düşüşler, ticaret ve üretim bağlantıları aracılığıyla zayıf talebin diğer sektörler ve ekonomilerde yaratacağı dışlama etkisi, ticaret ve üretimde arz yanlı bozulmaların devamlılık arz etmesine neden olacaktır. Bu yüzden ekonominin bulunduğu durumdan ivedilikle çıkarılması için yapılması gereken öncelikli çözüm, toplam talepteki iyileşmeleri sağlayacak maliye politikalarıdır. Hem bireysel talep hemde türev talepte çok hızlı iyileşmelerin yapılması gerekmektedir. Başka bir ifade ile hem firmaların hemde bireylerin taleplerini iyileştirecek önlemler alınmalıdır. Bu önlemler ancak firmaların ve bireylerin gelirlerini karşılıksız doğrudan artıracak şekilde düzenlenmesi ile mümkündür.

Bunun için;

Şu anki durumdan dolayı işsiz kalanlara maaşları ödenmelidir. Eskiden beri işsiz olanlara maddi destek sağlanmalı, sağlanıyorsa artırılmalıdır.

Önceden de hiçbir geliri olmayan yaşlı, hasta vb. verilen maddi ve ayni destekler kısmen artırılmalı ve devam edilmelidir.

Yasak nedeniyle zarar gören esnaf, ticaret erbabı, çiftçiye, vb. küçük işletmelere doğrudan zararları karşılığında hibe finansal destek sağlanmalıdır.

Yurtiçi ve yurt dışı seyahat ve sokağa çıkma yasağından dolayı zarar gören özellikle turizm sektörü başta olmak üzere firmaların artan maliyetleri için karşılıksız  doğrudan finansman ile desteklenmelidir.

Büyük firmaların stok maliyetleri tamamen karşılanmalıdır. Marttan önceki aylardaki gibi üretim yapmaya devam eden firmalara 12 ay sonunda tek ödemeli ve sıfır faizle üretim başına(hatta istihdamını ve üretimini artırana daha fazla) finansman desteği verilmelidir.

Firmaların ve bireylerin elektrik, su, telefon, doğalgaz, internet gibi artık en temel ihtiyaçlar arasında yer alan harcamaları belirlenen süreler dahilinde devlet tarafından ödenmelidir.

Finans sektöründe kamu bankalarının yanında özel bankalara da, firmalara ve bireylere faizsiz kredi imkanı veya varolan ödemelerini vade farksız ve faizsiz en az bir yıl ertelenme sürecinin başlatılması gerekmektedir.

Devlet bütçesinde öncelikle güvenlik, sağlık ve personel maaşları dışındaki acil olmayan tüm yatırım(özellikle inşaat yatırımları) ve cari harcamalar durdurulmalıdır. Özellikle yerli reel üretime yansımayacak katma değer içeren veya ithalata bağımlı olan harcamalarının kesinlikle durdurulması gerekmektedir. 2020 yılı bütçesinde bu alanlara ayrılan kaynaklar, yukarıdaki desteklerin finansmanında kullanılmalıdır. Bu kaynaklar yeterli olmaz ise, bütçe dengesi prensibinden vazgeçilerek yüksek faiz ile olsa da iç veya dış borçlanma yolu ile finansman açığı kapatılmalıdır. Bu dönemde devletin toplam talebi artırmasından ziyade özel sektörün(tüzel ve gerçek kişilerin) toplam talebi artırıcı etkisinin yüksek olması gerekmektedir. Çünkü ekonominin geleceğine yönelik oluşan belirsizlik ve risk ancak bu şekilde hızla ortadan kaldırılabilir.

Bunlar yapıldıktan sonra ekonomide acilen temel ihtiyaçlar konusunda yeniden yatırım stratejisi belirlenmelidir. Tarım ve Sağlık sektöründe her anlamda kendi kendimize yeterliliğimizin sağlanmasına yönelik %100 yerli ve milli üretime geçilmesini sağlayacak yatırımlar finanse edilmelidir. Daha sonra imalat sektöründeki tedarik yani hammadde ve aramalı bağımlılıklarımızın hangilerinin yerli üretebileceğimizin araştırılması, buna yönelik yatırımların öncelikli olarak yapılması sağlanmalıdır.

Özetle, öncelikle toplam talebin ana belirleyicisi olan tüketicilerin doğrudan gelirini karşılıksız olarak artıracak düzenlemeler yapılmalıdır. Buna ilave olarak firmaların üretim maliyetlerini azaltacak ve üretim yapmasını sağlayacak şekilde doğrudan gelir desteği verilmelidir. Ancak bu sayede talep şoklarının diğer sektörlere üretim ve ticaret bağlantıları aracılığıyla yayılması engellenebilir. Böylece oluşabilecek ekonomik maliyet minimize edilebilir.

 

 

 

 

Prof. Dr. Mehmet Alagöz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Ekonomi Araştırmaları Merkezi Başkanı