< < < < < Yetersizliklerin Getirdiği Çaresizlik: Brüt Döviz Rezervi Mi Net Döviz Rezervi Mi?
 Bu sayfayı yazdır

Yetersizliklerin Getirdiği Çaresizlik: Brüt Döviz Rezervi Mi Net Döviz Rezervi Mi?

Yazan  14 Haziran 2019

Merkez Bankası kurulduğu günden bu yana hiçbir kadar tartışılmamıştır herhalde.

Özellikle son iki yıldır nerdeyse gerçekleştirdiği her faaliyet hem yurt içi hemde yurt dışı para piyasalarında en fazla konuşulan finansal düzenleyici olmuştur. Kendisinden beklenen finansal istikrarı sağlayamaması, istikrarı sağlama adına başvurduğu yöntemler gündemler ve zamanında alamadığı tedbirlerden dolayı yaşadığı yetersizlikler, yaptığı her faaliyetin veya sahip olduğu varlıkların her kesim tarafından sorgulanmasına neden olmuştur. Bunun en güzel örneğini de sahip olduğu döviz rezervleri konusundadır. Merkez Bankasının rezervleri denilince brüt döviz rezervleri mi yoksa net döviz rezervleri mi önemli tartışmasıdır.

Merkez Bankaları, finansal istikrarı sağlayabilmek, ülke ekonomilerinin parasal ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve ekonominin istikrarsızlaştığı dönemlerde kullanabilmek amacıyla altın(döviz bazında hesaplanarak muhasebeleştirilir) ve döviz şeklinde hesabında iki çeşit “Rezerv” bulundurur. Bu rezervlerin durumunu, Resmi Rezerv Varlıkları ve Diğer Döviz Varlıkları hesabı altında da kamuoyuyla paylaşmaktadır. Merkez Bankasının Resmi Rezerv Varlıkları hesabı;döviz varlıkları, parasal altın (tabloda sadece altın olarak geçer), IMF rezerv pozisyonu(SDR’ler)ve diğer döviz varlıkları gibi alt kalemlerden meydan gelmektedir. Bu alt hesaplardan ilki olan Döviz varlıkları; menkul kıymetler, efektif mevcudu ve depo hesabından oluşur. Ayrıca döviz varlıkları, yurt içi ve yurt dışı bankalarla yapılan finansal türev işlemleri kaynaklı varlıkları da içermektedir.Başka bir ifade ile piyasa fiyatı üzerinden değerlendirilen yurtdışı borsalardan satın alınmış sabit getirili devlet veya hazine tahvilleri şeklindeki Menkul kıymetler de bu hesap içerisinde gösterilmektedir. İkinci alt hesap olan IMF Rezerv Pozisyonu, Türkiye’nin IMF nezdinde bulunan ve her an kullanıma hazır olan yabancı para varlıklarıdır. SDR’ler, IMF tarafından üye ülkelerin kota oranlarına göre dağıtılan SDR cinsi(hesaplarda gözüken para) uluslararası rezervlerdir. Üçüncüsü olan Altın kalemi, tamamı TCMB’ye ait olan, uluslararası kabul görmüş bir kuruluşun damgasını ve seri numarasını taşıyan bar veya külçe şeklinde olan ve piyasa fiyatı üzerinden değerlendirilen  altın varlıklarıdır. Ancak Altın kaleminde 14 Ekim 2011 tarihinden itibaren bankalardaki kıymetli maden hesaplarının zorunlu karşılığa tabi hale gelmesiyle Merkez Bankası altın rezervi önemli miktarda artmıştır. Son olarak Diğer döviz varlıkları, parasal otoritenin kullanımına hazır olan, ancak resmi rezerv varlıkları altındaki diğer kalemlerin altında yer almayan varlıklardan oluşmaktadır.

Genel olarak TCMB’nın resmi rezervlerinin önemli bir bölümü döviz varlıklarıdır. Diğer taraftan Merkez Bankasının Resmi Rezerv Varlıkları hesabında gözüken tutarın çok az bir bölümü efektif olarak kasada bulunmaktadır. Başka bir ifade ile, TCMB’nın döviz rezervinin küçük bir bölümü, kendi ihtiyaçlarını ve ulusal piyasalarda oluşan döviz  efektif talebini karşılamak amacı ile efektif olarak  kasasında tutmaktadır. Geriye kalan önemli bir bölümü ise, muhabir bankalarında ve diğer ülke merkez bankalarında açtırılmış olan cari ve senet saklama hesaplarında tutulmaktadır.

Kaynak: (TCMB, 2019)

 

TCMB’nın resmi rezerv varlıkları incelendiğinde 2018 Ocak ayından itibaren hızla azalarak Haziran ayında 100 milyar doların altına düştüğü görülmektedir. Rezervlerdeki bu azalış, TCMB para piyasaları üzerindeki etkin rolünü zayıflatmış ve piyasaları spekülatif saldırılara açık hale getirmiştir. Zaten geçen yıl yaşanan Rahip Brunson olayı ve sonrası yaşanan dalgalanmalarda bunun en açık göstergesi olmuştur.

Kaynak: (TCMB, 2019)

 

Resmi rezerv varlıkları alt kalemler olarak incelendiğinde ise, 2018 Ocak ayında toplam rezervler içerisinde 26 milyar dolar olan altın kalemi hızla azalarak 2018 Ağustos ayına gelindiğinde 18 milyar dolara gerilemesine rağmen 2019 Nisan ayında yaklaşık 20 milyar dolarlık seviyesine tutunmuştur. TCMB toplam rezerv varlıklarında meydana gelen bu hızlı azalma eğilimi hem uluslararası hemde ulusal para piyasalarında bir takım endişelere ve daha önce tartışılmayan kavramların tartışılmasına neden olmuştur.

Bu tartışmaların odak noktasında, TCMB’nın döviz rezervi ne kadardır? sorusu gelmektedir.  Ayrıca TCMB döviz rezerv hesabında gözüken bu paraların tamamının sahibi midir?. Brüt rezerv nedir, ne kadardır?.Veya Net rezerv nedir, ne kadardır? Pek çok iktisatçı net rezervlerin önemi üzerinde dururken, bazıları da brüt rezervlerin daha önemli olduğu vurgusu yapmaktadır.Aşağıdaki tablo incelendiğinde, Merkez Bankasının resmi döviz varlıkları ile Brüt döviz rezervlerinin de birbirinden farklı olduğunu ortaya koymaktadır.Çünkü Resmi döviz varlıkları TCMB’nın döviz likiditesini gösterirken, brüt döviz rezervleri ise kullanılabilir durumdaki döviz toplamını vermektedir. Brüt döviz rezervlerine kısa vadede çıkış yapacağı düşünülen dövizler dahil edilmemektedir.

                  Kaynak: (TCMB, 2019)

 

Peki nedir bu kavramlar, ne anlama gelmektedir?.

Tartışmalara konu olan  Brüt rezervler, bir ülkenin Merkez Bankası’nda depoladığı toplam varlıkların döviz ile ifade edilmesidir. Bu brüt döviz rezervler toplamında;Bankaların Merkez Bankası'nda tuttukları döviz mevduatlar ile döviz cinsi zorunlu karşılıklar ile  gibi kalemler dahil edilmektedir. Ancak son dönemde “rezerv opsiyon mekanizması(ROM)” aracılığıyla Türk Lirası ve/veya altın mevduatları karşılığında alması gereken zorunlu karşılık oranlarının da döviz cinsinden yatırma kolaylığının getirilmesi, brüt döviz rezervlerinin biraz daha artmasına neden olmuştur.Aslında brüt rezerv kaleminde yer alan dövizler bir çeşit “emanet para” niteliğindedir. Bu “emanet para”ların çoğunluğu yurt içi bankaların döviz mevduatlarından meydana gelmiştir. Yurtiçi bankaların döviz mevduatları/döviz yükümlülükleri(döviz tevdiat hesapları, kullanılan döviz kredi hesapları, sendikasyon kredileri) için ayırdıkları zorunlu karşılıklardan oluşmaktadır. Ayrıca uluslararası kuruluşların, kamunun TCMB’de bulundurdukları döviz mevduatları, işçi dövizleri, yurtdışı bankaların döviz mevduatları, transfer edilmemiş akreditif bedelleri, vb. bankanın diğer döviz yükümlülükleridir. Döviz rezervleri içerisindeki bu “emanet para”lardan dolayı Merkez Bankasının döviz rezervleri toplamı brüt döviz rezervleri olarak ifade edilmektedir. Buradan da anlaşıldığı gibi brüt döviz rezervlerini artırmak isteniyorsa, Merkez Bankası’nın döviz ve/veya Türk Lirası ve/veya Altın  karşılık oranlarını yükselmesi veya döviz yükümlülüklerinin(borçlanmalar) artırılması yeterli olacaktır. Bu durum TCMB’nin son dönemde en çok kullandığı tartışılan yöntemlerin başında gelmektedir.

Kaynak: (TCMB, 2019)

 

Merkez Bankası Brüt döviz rezervlerinin 2018 Ocak ayından bu yana gelişimine bakıldığında, hızla azalma eğilimine girdiği son bir buçuk yılda yaklaşık 91 milyar dolardan 71 milyar dolara gerilediği görülmektedir. Merkez Bankasının rezervlerindeki bu azalmayı yavaşlatmak ve hatta durdurmak için farklı stratejiler uygulanmaya (swap işlemleri, kısa vadeli borçlanmalar, arka kapı politikaları, vb.) koymuştur. Bu durum TCMB’nın rezervlerini tartışmaya açmıştır.

Diğer taraftan Net Döviz Rezervi,Merkez Bankası'nın kendi döviz rezervi birikimi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir ifade ile, TCMB resmi döviz rezervlerinin veya brüt döviz rezervlerinin önemli bir bölümü borçlanarak veya karşılıklardan fonladığından dolayı, bu toplam borçlanma tutarları brüt döviz rezerv tutarından çıkarılmasıyla net döviz rezervleri bulunmaktadır. Veya daha basitçe, Net döviz rezervi Merkez Bankası borçlanmaları ile “emanet para” lar brüt döviz rezervinden düşülerek elde edilir.Ancak şunu da belirtmek gerekmektedir; net döviz rezervleri bulunurken hangi yükümlülüklerin hesaba katılıp katılmayacağı konusunda genel kabul gören bir tanım bulunmamaktadır. O zaman Merkez Bankası’nın net döviz rezervinin artması için döviz yükümlülüğünün artmaması gerekmektedir. 

Kaynak: (TCMB, 2019)

 

TCMB’nin 2002 yılı sonrası net döviz rezerv gelişimi incelendiğinde, krizler sonrası 2003 yılında yaklaşık 17 milyardan dolar seviyesinde iken 2009 krizi sonrasında(2010 yılında) 64 milyar dolara yükselmiştir. Ancak 2010 yılı sonrasında her yıl hızla gerileyerek 2019 Mayıs ayında 28.2 milyar dolar seviyesine kadar düşmüştür.  Ancak uluslararası finansal piyasa oyuncuları Merkez Bankası Net döviz rezervlerinin Swap işlemleri veya kısa vadeli borçlanmalar yoluyla yüksek gösterildiği, bu miktarın çok daha düşük bir seviyede olduğu konusunda fikir birliğindedirler.

Şimdi yazının ilk başında belirttiğimiz konuya tekrar dönelim. Tartışılan nedir?. Merkez Bankası rezervi neden önemlidir?. Rezervin brüt olması veya net olması neyi değiştirir ve para piyasalarını/ülke ekonomisini nasıl etkiler?. Sorularına tekrar geri dönelim.Türkiye için Merkez Bankası rezervleri; ülkenin karşı karşıya kalabileceği konjonktürlerin ortaya çıkardığı-özellikle para piyasalarında- olumsuzlukların üstesinden gelebilmek, uluslararası finansal sistemin güvenini tesis ederek sermaye akışının devamını sağlamak ve belki de en önemlisi dış borç servisinin sürdürülebilirliğini göstermek açısından önemlidir.  Özellikle 2018 Ocak ayından bu yana Merkez Bankasının para piyasaları üzerindeki etkisinin zayıflamış ve ekonomi spekülatif ataklara açık hale gelmiştir. Bunun en güzel örneği ise, 2018 Rahip Brunson siyasi krizinin döviz krizini belirgin hale getirmesi ile gördük. Aslında Ocak 2018 yılında başlayan ve 2019 Haziran ortalarına gelmemize rağmen devam eden döviz krize Merkez Bankasının hala kalıcı çözümlerden uzak olması, sahip olduğu brüt veya net döviz rezervlerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır. Diğer taraftan Merkez Bankasının sahip olduğu brüt veya net döviz rezervlerinin uluslararası finansal sisteminin güvenini sağlamaktan uzak olduğunu da, Türkiye’nin 2018 yılından bu yana düşürülemeyen CDS puanından ve yavaşlayan yabancı sermaye akımlarından anlamaktayız. Uluslararası finansal piyasalarda çok yüksek reel faizleri ödemeye razı olmamıza rağmen sermaye akışının hızlanmaması,  Merkez Bankası sahip olduğu brüt veya net döviz rezervlerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır. Hatta Merkez Bankasının son dönemde brüt  ve net döviz rezervlerini yüksek göstermek adına yapmış olduğu swap ve kısa vadeli borçlanma işlemleri ve döviz piyasasını sakinleştirmek için uygulamaya koyduğu “arka kapı” politikaları bile uluslararası finansal piyasalarda kaybedilen güveni tekrar geri getirememiştir. Son olarak sahip olunan brüt veya net döviz rezervlerinin dış borç servisinin sürdürülebilirliğini sağlamaktan uzaklaştığı görülmektedir. Bu bağlamda yıllık(kısa vade) ana para ve faiz ödemelerinin gösterildiği dış borç servisinin ve bunun sürdürülebilirliğinin ifadesi olan dış borç servis oranının kabul edilebilir seviyelerin çok üzerindedir. Bu durumu; hem dış borç stoğu/ihracat gelirleri oranının %220 çok üstünde olması hemde dış borç servisi/cari işlemler gelirleri oranı %100 üzerinde oluşması dış borçların ödenmesindeki sürdürülebilirliğinin zayıflamasından net bir şekilde görebilmekteyiz. Böylece döviz kurları ve faiz oranları yüksek düzeyde kalmakta ve Merkez Bankasının sahip olduğu brüt veya net döviz rezervleri de bu durumu düzeltememektedir.

Sonuç olarak tartışıla gelen Merkez Bankası rezervlerinden  brüt döviz rezervleri mi yoksa net döviz rezervler mi önemli konusunda söylenecek tek cümle; hangisini dikkate alırsanız alın her ikisi de yaklaşık iki yıldır yetersizlik boyutunda ve var olan döviz krizini çözecek güçte olmadığı görülmüştür. Bu durum Merkez Bankasını özellikle son dönemde genel eğilimden uzaklaştırmıştır. Örneğin her yıl Mayıs ayında Bütçeye aktarması gereken karı erkene alıp Ocak ayında aktarması(yaklaşık 6.3 milyar dolar), “arka kapı” politikaları uygulaması, swap işlemlerini artırması, TL ve altın mevduat karşılıklarını döviz ile kabul etmesi gibi uygulamalar Merkez Bankasının çaresizce piyasa üzerinde etkinliğini korumaya çalıştığının göstergesidir. Hatta son günlerde Merkez Bankasının kanun gereği olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere kenara ayırdığı rezervler olan “yedek akçeler”ide(yaklaşık 27.6 milyar dolar) kullanacağı söylentileri var olan yetersizliği açık şekilde ifade etmektedir. Asolan tabi ki net döviz rezervleridir. Çünkü bu dövizler tamamen Merkez Bankasına ait olan varlıklardır. Ancak geldiğimiz nokta da, hangi rezervin önemli olduğundan ziyade Merkez Bankasının finansal düzenleyici rolünün kaybettiği gerçeğidir. Bu durum Merkez Bankasının düzenleyici rolünü tekrar elde edinceye kadar geçecek süreçte para piyasalarındaki istikrarsızlıkların ortadan kalkmayacağını göstermektedir.

 

Prof. Dr. Mehmet Alagöz

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Ekonomi Araştırmaları Merkezi Başkanı