Feminizm Teorisi Ve Güvenlik Kavramına Yaklaşımı

Yazan  27 Ekim 2011
Bu çalışmada feminizm kavramının anlamının, kısa tarihçesinin ve öncülerinin ele alınmasının ardından feminist düşüncelerin güvenlik ve güç olgularına yaklaşımları değerlendirilecektir.

Feminist teori son çeyrek asırdır uluslararası ilişkiler disiplininde yer bulmuş, geleneksel teorilere bir alternatif olarak kadın odaklı eleştirel bir bakış açısıyla uluslararası ilişkileri inceleme altına almıştır (Özveri, 2009, s.207). Bunun bir sonucu olarak sosyolojik açıdan bakıldığında kadının toplumdaki rolü değişmiş ve önemi artmıştır. Günümüz dünyasında kadın, güç konusunda erkeğin tekeline son vermiş ve gerek özel gerekse de kamusal alanda ön plana çıkmaya başlamıştır.

Feminizm, Fransızca kökenli bir kelimedir. Toplumda kadının haklarını çoğaltma, erkeğinkiler düzeyine çıkarma, eşitlik sağlama amacını güden düşünce akımı, kadın hareketidir(Parlatır, 1997, s.291). Arat (2010) ise feminizmi, cinslerin eşitliği kuramına dayanan, kadınlara da erkeklerin sahip olduğu hakların verilmesini isteyen, kadın ile erkek arasındaki güç ve iktidar ilişkisini değiştirmeyi amaçlayan bir siyasal akımdır diye tanımlamıştır.

Tarihin daha önceki dönemlerinde insan yerine bile konmayan kadınlar ilk defa 17. yüzyıl İngiltere'sinde seslerini yükseltemeye başlamışlardır. 17. yüzyıl düşünürleri, kadının düşünsel donanımı açısından erkekten farklı olmadığını ve eğitildiği takdirde eşit gücünü somutlaştırabileceği görüşünü işlemişlerdir. Nitekim feminizm, bilinçli bir protesto hareketi olarak devrimci burjuva geleneğinden doğmuştur(Arat, 2010, s.37). Feminizm tarihi literatürde üç dalgaya ayrılmıştır. Birinci dalga, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başı, ikinci dalga 1960 ve 1970'ler ve üçüncü dalga da 1990'lardan günümüze kadar olan dönemdir.

Ancak tarihsel olarak birinci dalgadan çok önce Fransız İhtilali döneminde yazılmış eserler mevcuttur(Özveri, 2009, s.208). 1791 yılında Olympe de Gouges ünlü Kadın ve Yurttaş-Kadın Hakları Bildirisi'ni yazdı(Büyük Larousse, Cilt 8, 1986, s. 4026). Ayrıca ilkfeminist olarak bilinen Mary Wollstonecraft, A Vindication of the Rights of Woman (Kadın Haklarının Müdafaası)'nı 1792'de yazmıştır. Bunların yanında Christine de Pizan ve Hedwig Dohm'un da eserleri feminizm teorisinin ilkleri arasında sayılabilir(Arat, 2010, s.37-44). Ancak bu yazarların fikirlerinin gerçek manada gündeme gelmesi ise yüzyılı aşan bir süre sonrasında gerçekleşmiştir.

Birinci dalga feminizm dediğimiz bu dönem daha çok A.B.D. ve İngiltere merkezli olup daha çok kadınların mülk edinebilmesi, kadınların kocalarının malı sayılmasına itiraz etme gibi kampanyalarla ortaya çıkmıştır. İkinci dalga feminizm ise 1960'ların başından itibaren özellikle o yılların getirdiği koşullar çerçevesinde cinsel ayrımcılığın kalkması, kadınların ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda özgürlük elde etmek istemesi üzerine ortaya çıkmıştır. Özellikle bu dönem feministleri siyaset alanına da el atmışlar ve siyasette kadınların da erkekler kadar önemli olduklarını vurgulamışlardır. Üçüncü dalga feminizm 1990'ların başında ikinci dalganın algılanış yanlışlarına tepkisel bir cevap olarak doğmuştur. Özellikle de ikinci dalganın eleştirilen, üst orta sınıf beyaz kadınlara indirgediği bakış açısını daha geniş tabanlı bir kadın hareketine çevirmek amacına dayanmıştır. Bu dönem feministlerinden Leslie ve Drake de şiddet, cinsellik ve kadının güçlendirilmesi gibi mikro politikalarla ilgilenmişlerdir(Özveri, 2009, s-209-210).

Feminizm kendi içerisinde bazı görüş ayrılıklarına düşmüş ve çeşitli feminist akımlar doğmuştur. Bunların en önemlisi klasik feminizm de denilen Liberal Feminizm'dir. Mary Wollstonecraft, Sarah Grimke, J. Stuart Mill gibi feminizmin öncüleri aynı zamanda Liberal feminizmin de öncüleridir(Sevim, 2005, s. 55). Liberal feminizmde akıl neredeyse Tanrı ile eş anlamlıdır. Bu akımın öncülerine göre insanların zihinsel kapasiteleri aynıdır dolayısıyla kadın ve erkek eşittir(Sevim, 2005, s. 56). Bundan başka kültürel feminizm, anarşist feminizm, Marksist feminizm, Radikal Feminizm gibi feminizm çeşitleri de mevcuttur(Sevim, 2005, s. 60-87).

Uluslararası İlişkilerde Feminizm ve Güvenlik Kavramına Bakışı

Tickner' a göre (akt. Özveri, 2009) 1980'li yılların başından itibaren uluslararası ilişkilerde etkili olmaya başlayan feminist kuram yine de uluslararası ilişkilerde ana akımın dışında tutulmuş ve marjinal görülmüştür. Bunun iki önemli nedeni vardır. Birincisi teorinin üzerinde genel geçer bir tanımının tam olarak yapılmamış olması, diğeri ise feminist kuramcıların da tek bir feminist kuram olamayacağına dair fikirleridir. Bu fikirler dolayısıyla feminizm diğer uluslararası ilişkiler teorileri kadar rağbet görmemiştir.

Uluslararası güvenlik kavramı daha çok realist ve neo-realist teorilerin dar tanımlaması çerçevesinde ele alınmaktaydı. Ancak Soğuk Savaşın bitiminden itibaren bu alanda birçok yeni fikir ortaya atılmış, feminizmin de bu alana dair düşünceleri bu dönemde ortaya çıkmıştır. Ancak bugün bile bu konuyla ilgilenen kadın sayısı oldukça azdır. Feminizm teorisi, uluslararası ilişkilerde etkili olan realizmin savunduğu çatışmacı ve ataerkil sisteme karşı çıkmakta, güvenlik, güç, savaş ve barış kavramlarının yeniden tanımlanmasını talep etmişlerdir.

Geleneksel güvenlik bakış açısına göre kadınlar barışın temsilcileridirler. Devlet ordularda kadın olmasını istemez çünkü savaşçı yapısı erkeklerde mevcuttur. Ancak son dönem gelişmeleriyle beraber gündeme gelen vatandaşlık ve toplumsal cinsiyet gibi kavramlar kadının toplumdaki rolünü etkilemiş ve kadının da güvenlik alanında savaşçı gücünü kullanabileceğini ortaya çıkarmıştır(Collins, 2007, s.86).

SONUÇ

17. ve 18. yüzyıllarda İngiltere öncülüğünde ortaya çıkan feminizm teorisinin tam anlamıyla incelenmesi ve anlaşılması 1900'lerin başında gerçekleşmiştir. Feminizme öncülük eden Mary Wollstonecraft, Sarah Grimke, J. Stuart Mill, Olympe de Gouges, Christine de Pizan ve Hedwig Dohm eserlerinde esas birim olarak kadın figürünü ve toplumdaki yerini ele almıştır. Feministler, gücün ataerkilliğin bir sonucu olduğunu ve bu sosyal güç yapısının değişmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Güvenlik konusunun da yeniden değerlendirilmesini sosyo-ekonomik bakış açısıyla incelemişler ve bunun askeri bakış açısı kadar önemli olduğunu söylemişlerdir. Ancak feministlerin kendi aralarındaki görüş ayrılıkları bu teorinin diğer disiplinler arasında önemli bir yere gelmesini engellemiştir. Buna rağmen bu akım, günümüzde toplumlar üzerinde hiç de yadsınamayacak derecede etkili olabilmektedir.

KAYNAKÇA

Arat, N. (2010). Feminizmin ABC'si. (2.baskı). İstanbul: Say Yayınları.

Ataman, M. (2009). Feminizm: Geleneksel Uluslararası İlişkiler Teorilerine Alternatif Yaklaşımlar Demeti. Alternatif Politika Dergisi.1 (1) s.1-41.

Collins, A. (2007). Contemporary Security Studies. New York: Oxford University Press.

Fila, H. (1986). Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi. (Cilt. 8). İstanbul: Interpress Yayıncılık.

Özveri, D.(2009). Uluslararası İlişkilere Giriş: Teorik Bakış. (1. baskı). Kocaeli: Umuttepe Yayınları.

Parlatır, İ. (1997). Okul Sözlüğü (genişletilmiş baskı). Ankara: TDK.

Sevim, A. (2005). Feminizm.(1. baskı). İstanbul: İnsan Yayınları.

Tickner, J. A. (1997). You Just Don't Understand: Troubled Engagement Between Feminists an IR Theorists. International Studies Quarterly. 41.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display