Bu sayfayı yazdır

Joe’dan Haber Beklerken Yeniden Karışan Doğu Ukrayna

Yazan  12 Nisan 2021

Joe Biden, 2014 yılında Ankara’yı Atlantik Konseyi’nin toplantısına katılmak için ziyaret ettiği sırada, ABD ile ilişkiler henüz bu kadar gergin değildi.

Aslında o yıl mevcut birçok sorun yanı sıra, Karadeniz çevresi yine fokurduyordu. Şubat ve Mart 2014 arasında yoğunlaşan huzursuzluklar ve bağımsızlık referandumunu müteakip Kırım yarım adası Rusya’ya bağlandığını açıklamış, Doğu Ukrayna’da etnik Rus azınlık da özerklik talebi ile Ukrayna birlikleri ile sıcak çatışmaları arttırmıştı. Donbas’da nehirler durgun değil kan akmaya başlamıştı.

Zor Zamanlarda bir Birlikte Çalışma Denemesi

Evet, yine o yıl, yani 2014 de İstanbul’da “Atlantik Enerji ve Ekonomi Konseyi Zirvesi” toplandı. ABD Başkan yardımcısı Joe Biden da hem bu toplantı için İstanbul’a geldi, hem de Ankara ile ikili görüşmelere katıldı. Yanında taşıdığı ağır evrak çantasında[1], Türkiye’nin o günkü gündemi ve uygulamaları ile uzlaşmayan pek çok konu vardı. Bu konular önceliğine göre, Irak, Suriye, bu iki ülkenin kuzeyindeki özerk yapılanmalar, DAİŞ ile mücadele ve tabii Rusya’nın Kırım ve Ukrayna faaliyetleri ile İran’ı kapsıyordu.O ziyaret sırasında henüz İran ile JCPOA imzalanmamış olsa bile ABD deki ön hazırlıklar devam ediyordu. Tabii genel olarak enerji, özellikle nükleer enerji ve dolayısı ile İran, Atlantik Konseyi’nin o yılki toplantısı için can alıcı bir konuydu. Joe’nun Ankara gündeminde de gerektiği ağırlıkta yerini aldı. Tabii konunun Türkiye ile ilgili olan kısmı İran yaptırımları sürerken Türkiye’nin bu komşusu ile fiilen uygulamaya girecek olan tercihli ticaret anlaşmasının yaratacağı etkiydi. Bir NATO müttefiki olarak Türkiye’nin tavrı ABD yönetimi tarafından o tarihte önemliydi.Sonra altından neler neler çıktı da Joe bile bizler gibi bunlara şaştı kaldı.

İkili görüşmelerde, Joe’nun evrak çantasından çıkan bir başka önemli başlık, o tarihte ABD ve AB nin enerji önceliklerinin örtüşüyor olduğunu gösteriyordu.Doğu Akdeniz enerji konularında,Güney Kıbrıs yüzünden, hem ABD, hem de AB adına Joe’nun Türkiye’yi işbirliğine(sorun çıkarmamaya) davet etmesi bunun işaretiydi. Bir taraftan ABD şirketlerinin doğal gaz aramalarındaki rolü, diğer taraftan Avrupa’nın Rusya tehdidine karşı enerji ihtiyacını karşılamak için, Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya ulaştırılması zorunluluğun önemini anlatmak için yapmıştı Joe bu daveti.O zamandan sonra Doğu Akdeniz’e kıyıdaş ülkeler, aralarında işbirliğini güçlendirdi.  Türkiye’yi de iyice dışladı. Buna karşı Türkiye yumuşak gücünü rafa kaldırıp, etkiye-tepki yaratan bir Gambot diplomasisine ağırlık verdi. Libya iç savaşına müdahil oldu. Bundan ne kazandı? Ne kaybetti? hesabı bile şaştı. Çünkü bu konu bile, hala beklenen ABD - Türkiye görüşmesinin bence gizli gündem maddesi haline geldi.

Joe’nun Karadeniz Davetiyesi

Ama 2014 yılında Ankara’ya geldiğinde Joe tarafından Türkiye’ye yapılan bir başka davetin Karadeniz için vaki olduğunu söylemek için her neden var.ABD 8-9 Eylül 2014 tarihinde, Karadeniz’de Ukrayna ve Türkiye ile “Sea Breeze”(Meltem) adlı bir deniz tatbikatı yapmış, Rusya’nın Kırım ve Ukrayna ile ilgili emellerine ufak çapta bir gözdağı vermek istemişti.Kanada, Romanya ve İspanya’nın da katıldığı tatbikatın Ukrayna krizinin derinleşmesini engelleyemediği kesin. Ama Rusya, hemen bir açıklama yaparak, Ukrayna'nın doğu kentlerine yakın bölgede yapılacak o tatbikatı eleştirmiş, Karadeniz Filosunun amiral gemisi Moskova'yı hemen harekete geçirerek kriz bölgesi yakınlarında paralel bir tatbikat başlatmıştı. Kasım 2014 de ki buluşmada Joe’nun ABD adına, bununla ilgili olarak Türkiye’den ne istediği hiçbir zaman kamuoyu önünde tartışılmadı.  Bu konuda da sonrası malum. Rusya ile gerilen ilişkiler, Rus yaptırımları ile daralan Rusya-Türkiye ticareti, düşürülen Rus Jeti ve satın alınan S400 hava savunma sistemi ve ABD ile artan gerilim, mahkemeler, yaptırım tehditleri, karşılıklı güvensizlik, Trump yönetimi döneminde fevkalade şahsileşen ilişkilerin yarattığı itibar kaybı ve sürekli restleşmeler.

Deyimlerle bir Dış Politika Betimleme Denemesi

“Tavşana kaç tazıya tut” gibi gözüken bir politika ancak tarafsız kalabilecek veya iktisaden ve siyaseten çok güçlü ülkelerin uygulayabileceği bir politika olabilir. Renksiz, kişiliksiz ve ilkesiz sayılabilecek bir oyunu kurabilmek, herhalde ciddi bir manevra yeteneğini gerektirir. Ekonomik ilişkileri çeşitlendirmek dışında, çift taraflı oynama ve mücbir nedenlerle içinde yer aldığı NATO ittifakına rağmen, Rusya’ya(veya Çin’e) meyletmeden çok savrulma bir zafiyet. Daha da önemlisi, bizzat Moskova tarafından “NATO’daki adamımız” diye adlandırıldıktan itibaren, Türkiye’nin, herhangi bir denizde fazla bir manevra alanının kaldığını sanmıyorum.

Yakın ve uzak çevresindeki her ülkeyle ters düşme, acaba dış politikada bir “Battı Balık Yan Gider Politikası” mı? Diye sormaktan kendimi alamıyorum. Öte yandan 10 Nisan da İstanbul’a gelen Ukrayna devlet başkanı Zelensky, zamanlaması harika bir 9. Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyde Stratejik İşbirliği Konseyi (The Turkey-Ukraine High-Level Strategic Cooperation Council) toplantısına katılıyor. Bu toplantı çerçevesinde, Zelenski, Türkiye Cumhur Başkanı ve yetkililer, iki ülke arasında savunma sanayii işbirliği, serbest ticaret anlaşması ve turizm konularında görüşme yaparak, söz verip söz almayı planlıyor.

Gizli görüşmelerde, Montreux ve Boğazların NATO’ya açılması, Rusya’nın Montreux tavrı, Doğu Ukrayna’da iyice ısınan sular, yoğunlaşan çatışmalar, yapılan askeri yığınaklar ve yaşanan insanlık dramı gibi konular da yer alacak mı? Bir vatandaş olarak özellikle ilk iki konu benim için, ülkemin güvenliği için önemli olduğundan gizli olmaması gerekir. Ama gizli tutulsa bile bence Zelenski ile yapılan görüşmenin ABD deki yankılanması ve Joe’nun buna vereceği yanıt zaten haberin dışarıdan bize gelmesini sağlayacaktır. Onun için Ankara açıklasa daha iyi olur.Rusya’dan savunma sistemi alıp, Ukrayna’ya silah satma tam bir “tavşan ve tazı” tiplemesi. Ama Montreux ile ilgili arada kalma konusu, iki camii değil, 4 camii arasında bi namaz kalmaktan beter. Böyle bir durum da, bir taraftan yine batan balığın nasıl gideceğini, diğer taraftan ise Türkiye’nin “ne İsa’ya, ne Musa’ya, ne de artık bunca olanlardan-yapılanlardan sonra, Muhammed’e bile” yaranamayacağını düşündürüyor.

 

[1] Prof.Dr. Sema Kalaycıoğlu (22 Kasım 2014) “Joe’nun Evrak Çantasında Ne Var?”, Zaten Atlantik konseyi toplantısı ve Joe’nun ziyareti öncesi, Avrupa Konseyi Türkiye’ye “ Doğu Akdeniz’den çekil” vari bir çıkış bile yapmıştı. Bknz:TASAM

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Misafir Yazar