< < Mavi Marmara Katliamı, İsrail’in Özrü ve Unutulamayacak Gerçekler


Mavi Marmara Katliamı, İsrail’in Özrü ve Unutulamayacak Gerçekler

Yazan  16 Ekim 2013

31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye insani yardım malzemesi götüren ve içinde sadece sivillerin yer aldığı Mavi Marmara adlı Türk gemisi, Akdeniz’in uluslararası sularında saat 04:30’da İsrail askerlerinin saldırısına uğramış ve İsrail askerleri 9 Türk vatandaşını katletmiştir[1].

İsrail saldırının üzerinden 3 yıla yakın bir zaman geçtikten sonra 22Mart 2013’de İsrail başbakanı telefon ile arayıp “özür” dileyerek Türkiye Cumhuriyeti ile çıkar ilişkilerine kaldığı yerden devam etmek ve bir miktar parayı tazminat olarak ödeyerek kendisine “Türkiye gibi bir gücü müttefik yapmak” istemiştir. Bu sayede elde edeceği kazanımların bedeli, söylediği özür ve ödeyeceği tazminatın kat kat üzerinde olacaktır.

İsrail’in özrü sonrasında yeniden siyasi ilişkilerin ne seviyede takip edileceğini önümüzdeki günler gösterecektir. Biz bu yazımızda Mavi Marmara katliamından özür dileninceye kadar geçen süreçteki olayları ve İsrail’in bu olaylardaki etkilerini ve Türkiye’de devam eden mahkeme sürecini mercek altına alacağız. Bununla birlikte İsrail’in özrünün Suriye ve İran’a karşı oluşturulan cephede Türkiye’yi de tutmak için yapılan bir politika olduğu, Atlantik basınında da artık net ifadeler ile yer almaktadır[2].

1.)    Malatya Kürecik Radar İstasyonun Kurulması:

            Malatya Küreciğe kurulan AN-TPY 2 ufuk ötesi hedef tespit radarı (menzili: 2000km)İran’dan İsrail’e atılabilecek balistik füzelerin atıldığı andan itibaren tespit ve izlenmesine imkan oluşturmuş ve bu sayede Akdeniz’de bulunan ABD gemilerinden önleyici karşı füzenin (Standard3 tipi) atılması için gerekli erken ikaz bilgisini sağlayacaktır. Ayrıca İsrail’de İran füzesinin düşeceği yer hesaplanmak sureti ile bu bölgede yaşayanların füze düşmeden önce (5-6 dakika) haberdar edilerek olası can kayıpların azaltılmasında çok önemli ve hayati bir rol oynayacaktır. Burada sormamız gereken soru şudur. Neden İsrail’e bu ölçüde hayati destek sağlayan bu radarın Türk topraklarına yerleştirilmesine İsrail’in Mavi Marmara adlı gemimizde 9 Türk vatandaşını katletmesi “sonrasında” müsaade edilmiştir? Radarın Türk topraklarına yerleştirme kararı Eylül 2011 tarihinden sonra alınmıştır[3].

 

2.)    Mavi Marmara Katliamını Yapan İsrail Askerleri İçinde Türkiye Vatandaşı Olduğu Haberleri:

Mavi Marmara gemisini Gazze’ye insani yardım için organize eden İHH derneğinin başkanı F.Bülent Yıldırım Kanal7 televizyonunda, katliamdan sağ kurtulan Türk vatandaşları ile birlikte katıldığı programda yaptığı açıklamada “katliam yapan İsrail askerlerinin içinde son derece düzgün Türkçe konuşan şahısların” (bir tanesinin isminin Ömer olduğunu söylemektedir) yer aldığını ve bu şahıslardan birinin İstanbul Taksim’de diğer bir şahsın ise İzmir’de görüldüğünü açıklamıştır[4]. Ayrıca Yeni Şafak gazetesi yaptığı haberde MİT’in yaptığı araştırma sonrası, bu şahıslardan 5 tanesinin adres ve kimlik bilgilerine ulaşarak saldırı ile ilgili davanın görüldüğü İstanbul 7 numaralı Ağır Ceza Mahkemesi savcılığına teslim edildiğini açıklamıştır[5]. Burada yine şu soruyu sormak gerekmektedir. Mahkeme savcısına MİT’in bildirdiği bu isimlerin sorgulamasından ne sonuç çıkmıştır? Bu konudaki endişesini en son 09Ekim 2013’de yapılan 7.celsede müşteki olarak ifade veren Mazlum Der İstanbul Şube Başkanı Av. Cihat Gökdemir’de dile getirmiş ve "Gemiye saldıran askerler arasında çok iyi derecede Türkçe bilen asker kıyafetli, maskeli 10-15 terörist-korsan vardı. Bunların Türkiye'de yaşadıklarını düşünüyorum. Türkiye'de yaşayan bu kişilerin bulunarak, Türkiye vatandaşlarına yaptıkları bu kötü muamelenin hesabı hukuken sorulmalıdır" diye mahkemede konuşmuştur[6]. Çünkü şimdiye kadar bu konunun araştırılmasına yönelik bir karar alınmamıştır.İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı F.Bülent Yıldırım da “O dönemde buradan (Türkiye’den) İsrail’e giden ve askerlik yapan Türkiye vatandaşlarını bulup cezalandırmazsanız, sizin mahkemelerinizin de bağımsız olmadığını söylüyorum” dedi. Saldıranlar arasında Yahudi kökenli Türkiye vatandaşlarının da bulunduğunu öne süren Yıldırım, “Türkiyeli siyonist yahudiler de vardı. Askerlik yapmaya gidiyor oraya. Sen burada, bu topraklarda benimle yaşayacaksın, gidip Filistinli çocuğun başına kurşun sıkacaksın ve ondan sonra da ‘kimse beni yargılayamaz’ diyeceksin. Çünkü kendini buranın da sahibi görüyorsun” ifadelerini kullandı.[7]

3.)    Mavi Marmara Katliamının Yapıldığı Gün Gerçekleşen İskenderun’da Yapılan PKK Saldırısında “İsrail’in Parmağı”:

Mavi Marmara Katliamının gerçekleştiği gün PKK İskenderun’da bulunan Deniz İkmal Destek Komutanlığımıza saldırı düzenleyerek 7 Mehmetçiğimizi şehit etmişti.Bu saldırıda PKK’lı gruba elebaşlık yapan Fırat Siverek kod adlı terörist 12 Kasım 2011’de Mersin Aydıncık ilçesinde yapılan bir operasyonda ele geçirilmiştir. Bu terörist sorgusunda tek kelime konuşmamıştır. Fırat Siverek hakkında yapılan detaylı araştırma sonucunda 1 yıl süre ile İsrail’de yaşadığı ve 8 senedir İsrail’e sürekli gidip geldiği ve İsrail devlet görevlileri ile görüştüğü tespit edilmiştir[8].

Yine Mavi Marmara katliamından sağ kurtulan bir mağdur, katliamın gıyaben yargılandığı İstanbul 7. Ağır Ceza mahkemesinde verdiği ifadesinde, İsrail askerlerinin Mavi Marmara gemisini ele geçirdikten sonra sağ kalanları İsrail’e götürerek sorgulama yaptığını, kendisini sorgulayan ve gayet düzgün Türkçe konuşan bir İsrail askerinin İskenderun saldırısına çok sevindiğini söylediğini mahkemeye bildirmiştir[9].İsrail’in Mavi Marmara katliamı ile aynı gün İskenderun’da gerçekleşen PKK saldırısı, Türk kamuoyunun 2 olayın şokunu aynı anda yaşaması sonucunu getirmiştir. İskenderun’da gerçekleşen eşzamanlı PKK saldırısı, Mavi Marmara katliamı sonrası Türkiye’de İsrail’e gelişecek tepkilerin hedefinin saptırılıp, bir kısmının PKK’ya yönlendirilerek etkinliğinin kırılmasının istendiğini düşündürtmektedir. Çünkü takip eden günlerde kamuoyumuz İskenderun’dan gelen şehit cenazelerinin görüntülerine odaklanacak ve “İsrail’in Mavi Marmara katliamı” kamuoyunda yeterince yer almayacaktır diye düşünülüp saldırlar eş zamanlı halde organize edilmiş olması çok yüksek olasılıktır. PKK saldırısını düzenleyen grubun liderinin İsrail ile yoğun ilişkide olduğunun ispatlanmış olması, bu değerlendirmeyi kuvvetlendirmektedir.

Sonuç:

İsrail özrünü İngilizce değil de, dünyadaki tüm dillerde tekrarlasa dahi Mavi Marmara katliamında şehit edilen 9 Türk vatandaşında bulunan sorumluluğu ve suçluluğundan kurtulamaz. Türkiye, İsrail’in özrünün ancak katliamda yer alan sorumluların ve katillerin ömür boyu ağır hapis cezasına çarptırılmaları sonrası kabul edileceğini açıklamalıdır. Bununla birlikte İsrail’in PKK ile olan ilişkisi diplomatik olarak protesto edilmesi gereken bir durumdur. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’da PKK ve İsrail ilişkisinin altını çizmiş ve ellerindeki bilgiyi kamuoyu ile paylaşarak İsrail askerleri ve ajanlarının Kıbrıs Rum kesiminde PKK militanlarına askeri eğitim vermekte olduğunu açıklamıştır[10]. Bu açıklamayı sıradan bir insan yapsa kimse dikkate almayabilirdi fakat bir cumhurbaşkanının bu açıklamayı yapmış olması “üzerinde detaylı inceleme yapmayı gerektirecek önemli bir haberdir”.

 


[1]Şehit Edilenlerin Listesi: İbrahim Bilgen – Siirt, Ali Haydar Bengi – Diyarbakır, Cevdet Kılıçlar – İstanbul (İHH Personeli), Çetin Topçuoğlu – Adana (Avrupa Şampiyonu Milli Tekvandocu), Necdet Yıldırım – Malatya (İHH Personeli), Furkan Doğan – Kayseri, Fahri Yaldız – Adıyaman, Cengiz Songür – İzmir, Cengiz Akyüz – İskenderun.

[2]Israel and Turkey have a host of shared economic and security interests, and both are concerned about the unraveling situation in Syria. Turkey also could play a strategic role in Washington and Jerusalem’s efforts to stop Iran from developing a nuclear weapon, as well as in resolving the Israeli-Palestinian conflict.

http://www.nytimes.com/2013/03/23/world/middleeast/president-obama-israel.html?pagewanted=1&_r=0

[9]Dipnot 8

[10]Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden canlı yayınlanan programda İsrail –Türkiye gerginliğine de değinen, Derviş Eroğlu, İsrail'in Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki PKK kamplarında 3 bin PKK militanına askeri eğitim verdiğini, şu ana kadar eğitimden geçen 15 bin PKK'lının da Kandile gönderildiğini ileri sürdü.

http://www.ahaber.com.tr/Gundem/2012/06/30/guney-kibrista-3-bin-pkkli-var

Fazıl Esad Altay

Meslek: Makina Yüksek Mühendisi

 

Yabancı Dil:

İngilizce- İyi

İtalyanca-İyi

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display