Rusya ve Türkiye: Casusluk Vakalarının Değişen Niteliği

Yazan  10 Ağustos 2013

Rusya Federal Güvenlik Servisi (FederalnayaSlujbaBezapasnosti-FSB) Başkanı Alexander Bortnikov, 2008 yılı içinde Rusya’da yabancı ülkeler adına çalışan 149 casus yakaladıklarını açıkladı. Bortnikov, bu kişilerin 48’inin servis mensubu istihbaratçılar, geri kalan 101’inin ise istihbarat servislerine hizmet eden ajanlar olduklarını duyurdu. Bortnikov, ajanların 76’sının yabancı, 25’inin ise Rus vatandaşı olduğunu belirtti.[1]

Bortnikov’un selefi NikolayPatruşev ise 10 Ekim 2007’de Today dergisinde yayınlanan röportajında, son dört yılda  üçyüzün üzerinde yabancı casus yakaladıklarını açıkladı. Patruşev bu casusların;

-Rusya’nın siyasi ve ekonomik durumu,

-Yönetim kademesi,

-Devlet, toprak bütünlüğü ve ekonominin güçlendirilmesi için atılan adımlar,

-BDT ülkeleri de dahil olmak üzere uluslararası alanda, ulusal çıkarların korunması yönünde atılan adımlar,

-Rus silahlı kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması, özellikle füze ve nükleer silahlar,  askeri-endüstri sektörü, gelişmiş silah ve askeri donanımlar, ileri araştırmalar, Kuzey Kafkasya, Uzak Doğu ve Sibirya bölgelerindeki durum,

-Hammaddeler ve ulaştırma alt yapısı,

konularında bilgi derlemeye çalıştıklarının altını çizdi. Patruşev, Duma ve devlet başkanlığı seçimleri, adaylara verilen destek ile muhalif hareketlerin de yabancı servislerin dönemsel olarak ilgi duydukları konular arasında olduğunu vurguladı.

Okurlarımız, Patruşev’in bahsettiği konuların bir kısmının gazete, dergi, kitap, rapor, radyo ve TV yayını, internet yayını gibi açık kaynaklardan kolayca elde edilebilecek bilgiler olduğunu, dolayısıyla gizli faaliyet yürütülmesine neden ihtiyaç duyulduğunu sorgulayabilirler. Devletin davranışı ve açıklamaları gerçek niyetiyle her zaman örtüşmediğinden aradaki bu fark istihbari faaliyetler yoluyla elde edilir. Ayrıca, Rus Servis Başkanları’nın yukarıdaki açıklamalarının tespit edilen tüm faaliyetleri kapsamadığını da dikkate almak gerekir.

Rus servis başkanları her yıl yayınladıkları faaliyet raporlarıyla bu tür başarılarını ortaya koyarken, bunun arkasında Kremlin’in iradesi ve K/Entelijans (ya da K/Espiyonaj) birimlerinin  göreceli gücünün yattığı bir gerçektir.

İstihbarat Servisleri Ne İster, Nasıl Çalışır?

Kanunlarda devlet sırrı olarak nitelendirilen bilgi ve belgelerin yanısıra, gizli/çok gizli gizlilik derecesini haiz Hükümet Toplantıları, ikili ya da çok taraflı askeri, istihbari anlaşmalar, dış politika kararları, stratejileri, savunma stratejileri, askeri harekat planları, hükümetin her türlü politikaları, muhalefet partileri, güç odakları, sivil-askeri bürokrasi yabancı istihbarat servislerinin hedefindeyer almaktadır.

Barış zamanında devletlerin asker sayısı, silahları, harp araç gereçleri, miktarları, haberleşme vasıtaları ve diğer bilgiler sivil ve askeri istihbarat birimlerinin genellikle bildiği hususlardır. Ancak asıl önemli olan harp sırasında birliklerin hangi güçle hangi mevkiilerde konuşlanacağı ya da düşmana karşı nereden, ne zaman ve hangi güçle saldıracağı ve düşmanın hangibirlik ve stratejik tesislerini hedef alacağını öğrenmektir.

Ekonomik alan, bilimsel ve teknolojik yenilikler, ulaştırma imkanları ve demografik hususlar da servislerin ilgi alanında yer alır.

Servisler, yukarıdaki bilgileri elde etmek için hedefülkenin siyasileri, muhalefeti, medyası, sivil-asker bürokrasisi, sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları vs. gibi ihtiyaç duyacağı her kesimden gerekli bilgileri temin edecek kişileri bulmaya çalışır. Bunların bazılarından hatır, bazılarından ideolojik ve siyasi yakınlık, bazılarından isepara karşılığı bilgileri alır. Daha üst düzeye erişim imkanı bulunan servisler hedef ülkenin politikalarını yönlendirebilirler. Kimi servisler ise rejim değişikliği yapacak kadar ileri gidebilirler.

Devletin Mahrem Alanı

Bir devletin gizlilik dereceli her türlü bilgi ve belgesinin, tesislerinin ülke içinden ve dışından yöneltilen istihbarat faaliyetlerine karşı korunması gerekmektedir. Devletin her kurumu kendi bünyesinde tedbir alsa da profesyonel anlamda ve devlet düzeyinde sorumluluk istihbarat ve güvenlik teşkilatlarına bırakılır.

Devletin mahrem bilgilerine göz koyanlar ki bunlar genellikle yabancı istihbarat servisleridir- bizzat kendi memurları tarafından ya da bunlar vasıtasıyla yönlendirilen görevliler (bu kişilere genellikle ajan denilebilir) ya da teknik yöntemlerle yasal olmayan yollardan bilgi ve belgelere erişmeye çabalarlar. Bir devletin yasa dışı yollardan bir diğerinin gizli bilgi ve belgelerine erişme faaliyetine “casusluk faaliyeti” denir. Dolayısıyla ortada bilgi almak isteyen bir devlet, onun memuru ve/veya ajanı bir de kendine ait bilgi, belge ve tesislerini korumaya çalışan devlet bulunur. Ajanlar genellikle para karşılığı bu görevi kabul etmiş kişilerden oluşur. Bunlar ev sahibi ülkenin ya da bir başka ülkenin vatandaşı olabilirler. Bu faaliyetlerde personel, yöntem, zaman, süre farklılık gösterebilir. Bu konuda medyaya yansıyan pek çok olay yaşanmıştır.

Son zamanlarda Rus makamları Moskova’daki ABD Büyükelçiliği’nde görevli bir diplomatı CIA personeli olduğu ve göreviyle bağdaşmayan faaliyetler yürüttüğü (casusluk faaliyeti) gerekçesiyle gözaltına almıştır.[2]

Rus makamlarınca geçici ikamet izni verilen NSA personeli Edward Snowden’in vurguladığı gibi telefon, internet, e-mail gibi pek çok haberleşme vasıtası istihbarat servislerinin hedefi olabilir. Alman Dış istihbarat Teşkilatı (BND)’nın Afganistan’da Ticaret Bakanlığı’nın bilgisayarlarına nüfuz etmesi[3]böylesi faaliyetlere örnek oluşturmaktadır. Yine kimi Batılı ülkelerin BM ofislerini dinlemeleri de bu tür bir çabanın sonucudur.

Bu alanda binlerce yıldır değişmeyen klasik yöntem ise insan üzerinden yürütülen istihbarat faaliyetidir. Servisler için en büyük hedef ise hasım ülkenin karşı koyma ünitesinde görevli personeli ele almaktır. Aşağıdaki vaka bunun en çarpıcı örneklerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.

Örnek Vaka: Robert Philip Hanssen’in Casusluk Davası

Robert Philip Hanssen, Amerikan Federal Soruşturma Bürosu (FBI)’nun Karşı Casusluk Birimi’nde üst düzey bir görev yürütmekteydi. Hanssen, Sovyetler Birliği döneminden beri yüksek dereceli gizliliğe sahip ulusal güvenlik bilgilerini Sovyetler Birliği’ne ve ardından Rusya’ya aktarmak suçundan tutuklandı. Hanssen’in para karşılığı Rus istihbarat servisleri adına çalıştığı belirlenmişti. Hanssen, Rus istihbarat görevlisine gizli bilgileri Virginia/Vienna’daki bir parkın önceden kararlaştırılan yerine (deaddrop) koyup, kendisi için bırakılan parayı alırken suçüstü yakalandı.[4]

Dönemin FBI Direktörü, konunun vehametini ortaya koyarken hem öfkeli hem de üzgündü. Zira ABD’nin en hayati biriminde çalışan istihbarat görevlisi mesai arkadaşlarına, kurumuna, ülkesine ihanet etmekle kalmamış, gizli bilgileri ABD’nin onlarca yıllık hasmına aktarmıştı.

Hanssen’in ihaneti ABD için son derece ağır hasara yol açmıştı. Zira Hanssen sıradan bir servis personeli değildi. Hanssen, FBI’ın, Rus istihbaratını izleyen biriminin başında çalışıyordu. Böylece Hanssen döneminde Rus Dış İstihbarat Servisi (SVR), FBI’ın kontrol ve gözetleme sistemine yakalanmadan kolayca faaliyet yürütebildi.

FBI’ın teknik ve gözetleme sistemleri, hangi Rus diplomatları ya da vatandaşlarını takip ettiği, kimlerin ofisini ya da işyerini dinlediği, telefon, internet, elektronik haberleşme vasıtalarını takip ettiği, kimlerin ne zaman fiziki olarak takip edildiği yani oyunun bilinen ya da bilinmeyen tüm kuralları Rus istihbarat servislerinin eline geçiyordu. Bu imkan SVR için ABD’de güven içinde çalışmanın anahtarıydı.

Ruslar, Hanssen’e  hizmeti karşılığında yaklaşık 600 bin dolar nakit ve elmas verdiler. Hanssen ise muhataplarına 20 ayrı seferde gizli ulusal güvenlik bilgilerini ve K/Entelijans bilgilerini aktarmıştı.   Bu amaçla yirmiden fazla disketi, 6000 sayfanın üzerinde kıymetli evrakı Rus tarafına ulaştırmıştı. Hanssen’in aktardığı gizli bilgiler arasında Amerikan İstihbarat Kuruluşları’nın çok sayıda insan kaynağı (para karşılığı ya da başka yollarla Amerikan servislerine hizmet eden kişiler), devlete ait yazışmalar yer alıyordu. Hanssen vakası hem istihbarat servisleri hem de istihbarata karşı koyma servisleri için ders niteliğinde bir vakadır. ABD için ise tam bir milli felakettir.

Türkiye’deki Yasal Durum ve MİT

Milli İstihbarat Teşkilatı, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı yurtdışından ve içinden yöneltilen her türlü tehditle mücadele ederken, en önemli görevlerinden biri K/Espiyonaj’dır. Yani, ülkemize yönelikher türlü casusluk faaliyetini tespit etmek, teşhis etmek, planlamak ve sonuçlandırmak MİT’in görevidir.

2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun görevleri düzenleyen 4. Maddesinin (g) bendiyle “İstihbarata Karşı Koymak” görevi MİT’e verilmiştir.

MİT’in resmi sitesinde casusluk faaliyetlerine ilişkin olarak aşağıdaki açıklama yer almaktadır:

“Ülkemize yönelik casusluk faaliyeti yürüttüğünden şüphelenilen kişilerin takip altına alınması, suçüstü yapılarak yakalanması ve yargıya intikali sürecinde 2937 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatımız uyarınca genel zabıtaya tanınan hak ve yetkilerin tamamı MİT Müsteşarlığı görevlilerince bizzat kullanılmaktadır.

Suçüstü uygulamasından sonra sanıklar, alınan ifadeler ve mevcut diğer delillerle birlikte düzenlenen bir fezleke ile casusluk suçlarına bakmakla yetkili ve görevli mahkemeye sevk edilmektedirler.”[5]

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın K/Espiyonaj (ya da istihbarata karşı koyma) ünitesi bu görevi yasa ve yönetmelikler doğrultusunda yürütmektedir. Kurum tarafından açıkça ortaya koyulduğu üzere casusluk suçları konusunda yürütülen işlemlerde genel zabıtaya tanınan hak ve yetkilerin tamamı kurumun ilgili personeli tarafından kullanılır.

Casusluk suçlarını yargılama yetkisi geçmişte Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi ve diğer Askeri Mahkemeler yetkili iken günümüzde bu yetki Ağır Ceza Mahkemeleri’ne bırakılmıştır.

Ülkemizde bugüne kadar gerçekleşen çeşitli casusluk vakaları medyada yer almıştır. Sabahattin Savaşman ve Turan Çağlar vakaları 1970 ve 1980’lerde gerçekleştirilen tipik K/Espiyonaj operasyonları olarak tarihteki yerini almıştır.[6]Sonraki yıllarda İzmir’de görev yapan Yunanlı istihbaratçı Savvas Kalenderidis’inkimi askeri personel vasıtasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sırlarını (muhtemelen harbe hazırlık/ harekat planları ve diğer askeri bilgiler) elde ettiği ortaya çıkmıştır.[7]

Son olarak Ağustos 2011 ayı içerisinde Iğdır’da bazı İranlı şahısların aralarında MİT Bölge Müdürlüğü, Emniyet Müdürlüğü, askeri binalar ve bazı kamu kuruluşlarının fotoğraflarını çektikleri bilgisi üzerine bu kişiler gözaltına alınmışlardır. Yürütülen soruşturma sonucunda faaliyetle ilişkili olduğu değerlendirilen dokuz kişi 28 Ağustos 2012 tarihinde ise Iğdır Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından gözaltına alınmış, bilahare  Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi tarafından iki İranlı ve onlara yardım eden bir Türk vatandaşı  uzun süreli hapis cezasına çarptırılmışlardır.[8]MİT’in şahısların yakalanmasının ardından soruşturmaya dahil olduğu, hatta şahısların kameralarını incelediği anlaşılmaktadır.[9]

İzmir Casusluk Davası

Dünya’da ve Türkiye’de casusluk faaliyetleri bu şekilde olurken İzmir’de tuhaf bir casusluk davası gündemi meşgul ediyor. Ergenekon ve Balyoz davaları gibi çok sayıda askeri personeli kapsayacağı anlaşılan bu vakayı inceleyerek niteliğini anlamaya çalışalım.

Soruşturma nedeniyle tutuklanan sanıkların iddianame ve ek klasörlerden derlenen bilgilerine göre; söz konusu casusluk davasına ilişkin soruşturma 10 Ağustos 2010’da İzmir Emniyet Müdürlüğü ihbar hattına ABD’nin Maryland kentinden This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.adresinden gönderilen bir ihbar iletisiyle başladı.[10]İhbar esasen İzmir’de üniversite öğrencisi kızlarını zengin erkeklere pazarlayan bir çete olduğunu belirterek 15 kişinin ismini ve telefon numarasını veriyordu.

İhbarda adı geçen 15 kişiden altısı hakkında mahkemeden dinleme kararı talep ediliyor. İşin ilginç tarafı dinleme talep edilen Se.Ko. diye bir kişi gerçekte yok.  Ancak adıgeçenin adının karşısında dinleme talep edilen telefon numarası  T.R.Kö adlı bir kişinin adına kayıtlı olup, kardeşi Sa.Kö. tarafından kullanılıyor.[11]Sanıklar, bu telefonun soruşturmanın Sa.Kö.nün sosyal çevresinde bulunan asker kişilere bulaştırılması için aslında var olmayan Se.Ko adlı kişinin ihbara konu edindiğini ileri sürüyorlar. Böylece ihbar mektubunda yer almayan bir kişi olan Sa.Kö. herhangi bir bilgi ve delil bulunmaksızın örgütün yöneticisi olarak gösteriliyor. Yine N.K. isimli bir bayan da ilave hiçbir bilgi ve delil olmaksızın 2 Aralık 2010 tarihinde davaya dahil ediliyor. Sözkonusu bayanın sosyal çevresinde de çok sayıda asker bulunması tıpkı Sa.Kö. gibi davaya dahil edilmesinde rol oynuyor.

Sa.Kö. ve N.K. nın davaya dahil edilmesiyle soruşturma kadın pazarlama çetesi mevzuundan casusluk vakasına evriliyor. İzmir Emniyet Müdürlüğü 4 Temmuz 2011 tarihli yazısında kişilerin telefon irtibatlarını şema haline getirerek bunun “Devlet sırlarına karşı suçlar  ve Casusluk” başlığı altında bir faaliyet olabileceğini değerlendiriyor. Bunun  üzerine 10 Ağır Ceza Mahkemesi ayı gün askeri casusluk suçu şüphesiyle dördü yabancı dokuz kişinin dinlenmesine karar veriyor.[12]

İzmir Casusluk ve Fuhuş Davası’nda aralarında 8 General/Amiral, 67 kurmay subay (terfii sırası bekleyen), 11 Profesör ve Yüksek Mühendis (milli sistemler üzerinde çalışan) , 5 Askeri Hakim Subay (Balyoz ve Ergenekon davalarındaki sahtecilikleri tespit eden kişiler) ve 225 değişik rütbeden kişi yargılanıyor. Ancak ilginç konu bu davanın açılmasına sebep olan ihbarda adı geçen 15 kişiden hiçbiri casusluk  davasında yargılanmıyor.

Sanıkların haklı olarak itiraz ettikleri konu ise gözden kaçıyor: Eğer Türkiye Cumhuriyeti’de casusluk yapılıyorsa, bu konuda ulusal düzeyde yetkili tek kurum olan Milli İstihbarat Teşkilatı ile neden işbirliği yapılmıyor? Teşkilat’a neden bilgi verilmiyor?

Sonuç

İzmir Casusluk ve Fuhuş Davası ile ilgili gerek atıf yapılan haberde gerekse diğer kaynaklarda kapsamlı bilgiler bulunduğu için bunların hepsine değinmeyeceğiz. Burada özellikle üzerinde durmak istediğimiz konu yüzlerce kişi ile casusluk faaliyetinin yürütülmesinin faaliyetin tabiatına aykırı olduğudur. Iğdır’daki kamu kuruluşlarının fotoğraflarını çeken iki İranlı kişiyle bağlantılı olabileceği değerlendirilen dokuz kişi gözaltına alınmasına rağmen mahkeme sadece birine ceza vermiştir. Uluslararası örneklere bakıldığında böyle yüzlerce kişinin yer aldığı bir casusluk faaliyeti görmek asla mümkün değildir. Rusya’da yakalanan istihbaratçılar ve onların yönlendirdiği ajanlar ise çok sayıda farklı vakaya karışmış kişilerdir.

Casusluk faaliyeti,belirli bir hedef (Bakanlık, kurum, kuruluş, komutanlık vs.) içerisinden başka yolla elde edilemeyecek gizli nitelikli bilgileri sağlayabilecek kişi ya da kişileri belirlemek, eğitmek, faaliyete sevk etmek ve yönetmeyi gerektirir.  Bu sürecin her aşaması son derece nitelikli memurların eliyle yürütülür. Hazırlık, planlama, yürütme safhaları gizli usul ve yöntemlerle sürdürülür. Böylesine gizli ve az kişiyle yürütülen bir casusluk faaliyetini tespit etmek çok zordur. Hanssen’in yakalanmadan yaklaşık 10-15 yıl Sovyet ve Rus servislerine hizmet ettiğini görmekteyiz. CIAancak  SVR içinden ajan bulup, ülkesi aleyhine istihbarat faaliyetlerine girişen isimleri tespit edince, Hanssen’in casusluk faaliyetini belgelendirme imkanı bulabilmiştir.

İzmir’deki casusluk vakasında resim çok eksik kalmıştır. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın bir an önce devreye girmesi ve sanıkların hangi yabancı devlete ya da servislere hizmet ettiğini, servislerin sanıkları nerede ve nasıl eğittiğini, aralarında talimat ve bilgi aktarımının nasıl gerçekleştiğini, sanıkların hangi gizli bilgileri muhataplarına ulaştırdığını, karşılığında ne aldıklarını, para aldılarsa bunların nerede olduğunu, hangi kanalla ulaştırıldığını yasal yollardan belgelendirmesi gerekmektedir.

Aksi halde İzmir casusluk ve fuhuş davası toplumun büyük bir kısmı tarafından hesaplaşma olarak görülen Ergenekon ve Balyoz davalarının tamamlayıcısı bir dava olarak Türk hukuk ve siyaset tarihinde yerini alacaktır.

 



*Dr., 21 Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Rusya ve Slav Araştırmaları Merkezi Bilimsel Danışman

[1]“Russiacaught 149 foreignspies in 2008:intelligencechief”,http://www.nation.com.pk/pakistan-news-newspaper-daily-english-online/international/18-Dec-2008/Russia-caught-149-foreign-spies-in-2008-intelligence-chief

[4]“Robert Philip HanssenEspionage Case”, http://www.fbi.gov/about-us/history/famous-cases/robert-hanssen

[6]Zülfikar Ali Aydın, “34 yıllık casusluk dosyası açılıyor!”, 28 Haziran 2011, Habertürk, http://www.haberturk.com/gundem/haber/643552-34-yillik-casusluk-dosyasi-aciliyor

[8]“Iğdır’daki Casusluk “Davası”nda Karar”, http://www.haberler.com/igdir-daki-casusluk-davasinda-karar-4892609-haberi/;  “Iğdır’da casus operasyonu: 7 tutuklama”, http://www.ntvmsnbc.com/id/25378231

[9]“Iğdır Casusluk Davasında Yeni Gelişmeler”, http://www.tahahaber.com/haber/2632-igdir-casusluk-davasinda-yeni-gelisme

[10]“Tutuklu askerlerden mektup: 100 Soruda Casusluk Davası Nedir”,http://www.odatv.com/n.php?n=100-soruda-casusluk-davasi-nedir-2806131200

[11]“Tutuklu askerlerden mektup: 100 Soruda Casusluk Davası Nedir”,http://www.odatv.com/n.php?n=100-soruda-casusluk-davasi-nedir-2806131200

[12]“Tutuklu askerlerden mektup: 100 Soruda Casusluk Davası Nedir”,http://www.odatv.com/n.php?n=100-soruda-casusluk-davasi-nedir-2806131200

               

Dr. Erhan Canikoğlu

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Rusya Slav Araştırmaları Merkezi Başkanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display