TARİHİ VERİLER IŞIĞINDA BEKLENEN İSTANBUL DEPREMİ


TARİHİ VERİLER IŞIĞINDA BEKLENEN İSTANBUL DEPREMİ

Yazan  25 Şubat 2023

Giriş

İstanbul, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun batı uzantısı olan Marmara Fay Zonu’nun kuzeyinde yer almaktadır. Tarihi boyunca üç imparatorluğun başkenti olmuş olan İstanbul, dünyanın en önemli siyasi ve ticari merkezlerinden olduğu için bu fay zonunda gerçekleşmiş depremlerin kayıtları çağlar boyunca çok iyi tutulmuştur. Henüz jeoloji biliminin gelişmediği bu dönemlerde tutulan kayıtlardan elde edilebilecek çıkarımlar, Marmara fay zonu üzerinde yapılan sismik araştırmalarla birleştirildiklerinde, günümüzde beklenen büyük Marmara ya da daha iyi bilinen ismiyle İstanbul Depremi hakkında tahminlerde bulunulmasını ve gerekli hazırlıkların yapılmasını kolaylaştıracaktır.

  1. Marmara Denizi’ndeki Fay Segmentleri

Üzerinde yaşadığımız yeryüzü canlı, silisyum, alüminyum, demir ve nikel gibi elementlerce zengin, sıcaklığı 1000-3700°C arasında değişen akışkan materyalle dolu bir manto tabakasına sahiptir.[1] Mantonun asıl ısı kaynağına yakın olan alt tabakaları çekirdek tarafından ısıtılıp yükselmekte, daha soğuk ve nispeten hafif olan litosfer (yerkabuğu) yakınlarında soğuyarak tekrar aşağıya inmektedir. Konveksiyon akımı adı verilen bu hareket sonucunda dünya yüzeyini kaplayan litosfer gerilmeye maruz kalarak parçalanmakta ve levha adı verilen bu parçalar dünyanın soğuduğu ve kabuğun oluştuğu devirlerden beri, diğer deyişle yaklaşık dört milyar yıldır sürekli hareket etmektedirler.[2] ‘Levha Tektoniği’ adı verilen bu teoriyi ortaya atan Alfred Wegener’in, bir zamanlar dünyada tek bir kıta bulunduğu şeklindeki öngörüsü doğrulanmış bulunmaktadır.[3] Pangea adı verilen bu kıta önce ikiye ayrılmış, bunlar da bugünkü kıtaları oluşturacak şekilde parçalanmışlardır.[4]

Yaklaşık 300-360 milyon yıl önce Türkiye’nin de içinde bulunduğu Alp-Himalaya kuşağının yerinde ‘Tethys’ adı verilen büyük bir okyanus bulunmaktaydı.[5] Afrika levhasının doğusunda, bugün de ‘Rift (Yarık) Vadisi) olarak anılan yerden başlayan ve bugünkü Kızıldeniz boyunca kuzeye ilerleyen bir açılmanın gerçekleşmesi Türkiye’nin jeolojik oluşumunda temel teşkil etmektedir. Bu ayrışmanın sonucunda Arap levhası adı verilen bölüm Afrika’dan kopmuş ve itmenin etkisiyle kuzeye doğru ilerlemeye başlamıştır. Bugünkü Türkiye topraklarının yerinde bulunan Tethys Denizi kapanmış, deniz tabanı yükselmiş ve yaklaşık 11 milyon yıl önce Arap levhasıyla ortaya çıkan bu yeni levha çarpışmıştır. Anadolu levhası adı verilen bu yeni levhanın kuzeydoğusunda Kafkas Dağları, kuzeyinde Karadeniz havzası bulunduğu için kuzeye doğru ilerleme imkanı bulunmamaktadır. Güneyden Arap, kuzeyden Avrasya levhalarının çift taraflı sıkıştırması sonucu kendi içinde kıvrılmış, bindirme fayları ile üst üste binmiş ve kalınlaşmış, ancak kalınlaşması belli bir sınıra dayanınca doğrultu atımlı iki fay boyunca batıya doğru ilerlemeye başlamıştır. Bugün Anadolu, yılda ortalama 21 mm batıya doğru hareket etmektedir.[6]

Anadolu’nun batıya hareketini sağlayan doğrultu atımlı iki faydan kuzeyde bulunanı, dünyanın en uzun ve aktif faylarından biri olup genişliği 10 ila 100 km arasında değişen ve içerisinde çok sayıda fayın yer aldığı Kuzey Anadolu Fay zonudur. Daha önceki okyanusların kapandığı ve kıtaların birleştiği zayıflık zonu içine yerleşmiş bu fay zonu doğuda Güney Anadolu Fay zonu ile çakıştığı Bingöl Karlıova’dan başlamakta Bolu’ya kadar ilerledikten sonra kollara ayrılır ve bir kolu Hendek, Akyazı, Sapanca ve İzmit’ten geçerek Marmara Denizi’nin altına girmektedir.[7] Burada bir kol, Çınarcık çukurunu kuzeyden sınırlar biçimde Adalar’ın güneyinden batıya doğru devam etmektedir. 65 km uzunluğundaki ‘Adalar Fayı’ olarak bilinen bu fay Yeşilköy açıklarında kuzeybatıya ilerleyişini durdurarak doğu-batı doğrultusunda ilerleyecek şekilde dönüş yapmaktadır. Buradan itibaren fay, Kumburgaz Havzası’nı aşarak Orta Marmara Havzası’na girmektedir. ‘Kumburgaz Fayı’ olarak bilinen bu kol da 75 km uzunluğundadır. Orta Marmara çukurluğunda başlayıp Tekirdağ Havzası’na giren ‘Tekirdağ Fayı’nın ardından, Ganos Dağları’nın güneyinden karaya çıkarak Saros Körfezi’ne giren ‘Ganos Fayı’ ile Kuzey Anadolu Fay hattı Marmara Denizi’nin kuzeyinin boydan boya geçmektedir.[8]

Şekil 1: Le Pichon vd.’nin çalışmasına göre Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi altındaki bölümü. Kaynak: Le Pichon, X., Şengör, A. M. C., Demirbağ, E., Rangin, C., Imren, C., Armijo, R., ... & Tok, B. (2001). The active main Marmara fault. Earth and Planetary Science Letters, 192(4), ss.595-616.

Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara Denizi’nin kuzeyinden geçen kısmı hakkında farklı görüşler mevcuttur (Daha güneydeki Çınarcık segmenti hakkında görüş ayrılığına rastlanmamaktadır). Bu görüşler, çalışma konumuz açısından da önemlidir. Le Pichon ve Celal Şengör, Marmara Denizi’nde içinde üç segment (140 km’lik İzmit fayı, 160 km’lik Adalar-Batı Marmara fayı ve 120 km’lik Saros fayı) barındıran tek fay sistemi olduğu görüşünü savunmuşlardır.[9] Cenk Yaltırak ise aynı zonun İzmit segmenti, Doğu Marmara segmenti, Orta sırt kuzey fayı, Batı Marmara fayı, Ganos fayı ve Doğu Saros Fayı şeklinde birbirini tetikleyebilen beş ayrı segmentten oluştuğu görüşündedir.[10] Tarihsel depremleri incelemek, fay zonunun yapısı hakkındaki tahminlere yardımcı olacaktır.

Şekil 2: Cenk Yaltırak’ın çalışmasına göre İstanbul’da tarihsel depremler ve bu depremlerin gerçekleştiği fay segmentleri. Kaynak: Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67 s.58

  1. Tarihi Veriler

2.1. Bizans Dönemi Depremleri

MÖ VII. yüzyılda Megaralılarca bugünkü Sarayburnu’nda kurulmuş Byzantion antik kenti, Konstantin’in ‘Nea Roma’ adıyla bir kent kurarak başkentini buraya taşımasına kadar yüzlerce yıl önemli bir ticaret şehri olarak varlığını sürdürmüştür.[11] Ancak bu dönemki depremlerle ilgili bilgi edinmek güçtür. Şehir, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olduktan sonradır ki kaynaklar depremleri verdikleri hasarlarla birlikte anlatmaya başlarlar.

Bizans döneminde şehirde büyük hasara yol açan ilk deprem kaydı V.yüzyıl ortasına aittir. 26 Ocak 447’de gerçekleşen şiddetli bir deprem, Theodosius’un yaptırdığı surların önemli bir bölümünü ve 57 kuleyi yıkmıştır.[12] Doğu Roma’yı hızlı bir harekatla baskı altına alıp Batı Roma’ya yönelme düşüncesinde olan Hun hükümdarı Attila bu durumdan yararlanmak için harekete geçmiştir.[13] Attila’nın saldırısını bekleyen şehir halkı büyük bir hızla yıkılan suru onarıp birinci savunma hattının önüne ikinci bir savunma hattı inşa etmiştir.[14] 16 Nisan ve 19 Ekim günlerinde gerçekleşen nispeten daha küçük iki depremden sonra 14 Aralık 557’de çok şiddetli bir deprem gerçekleşmiş ve şehirde ciddi hasara yol açmıştır.[15] İstanbul halkının bu son depreme uykusunda yakalandığı, yağan sulu karın da etkisiyle dışarıda perişan olduğu, Jüstinyen’in bu olaydan sonra 40 gün imparatorluk tacı olan ‘diadem’i takmadığı ve 557 depremi kurbanlarının ilerleyen yıllarda törenlerle anıldığı anlatılmaktadır.[16] Theophanes Confessor’un kaydettiğine göre Silivri’den Karadeniz’e kadar uzanan Anastasius Suru da bu depremle yıkılmış, Bulgarlarla Slavların oluşturduğu kuvvetler sur yıkıntıların arasından kolaylıkla geçerek İstanbul önlerine varmışlardır.[17] 557 yılındaki depremlerin zarar verdiği Ayasofya’nın kubbesi, 7 Mayıs 558’de gerçekleşen bir başka deprem sonucu yıkılmış[18], yapının iki mimarından biri olan İsidoros’un yeğeni Genç İsidoros bu kez yaklaşık 7 metre daha yüksek bir kubbe inşa ederek yapıya bugünkü görünümünü vermiştir.[19]

VII. Yüzyıl herhangi büyük bir deprem kaydı olmadan geçmiş, fakat ardından 715, 732, 740, 790, 796, 815, 824, 840, 854, 860, 862, 864, 865, 866 yıllarında çoğu Trakya merkezli olup İstanbul’da hissedilen depremler olmuştur.[20] Özellikle 26 Ekim 740 günü öğleden sonra gerçekleşen depremin çok büyük olduğu, Aya İrini Kilisesi’nin kısmen yıkılmasına yol açtığı ve başta İzmit olmak üzere Bitinya’da büyük tahribata sebep olduğu anlaşılmaktadır.[21] bugünkü Yalova’nın Hersek Deltası’nda bulunan, Konstantin’in annesi Helen’in ismini yaşatmak için adını Hellenopolis olarak değiştirdiği ve Jüstinyen döneminde büyük önem kazanan Drepanon şehri 740 depremiyle çok büyük hasar görmüş[22] hatta Yaltırak’a göre tamamen yıkılarak ortadan kalkmıştır.[23]

9 Ocak 869 günü Aziz Polyeuctus Bayramı’nda gerçekleşen deprem Bizans tarihinin en büyük afetlerinden biri olarak kayıtlara geçmiş, Ayasofya yine hasar almış, Apostol (Havariler) Kilisesi kısmen yıkılmıştır.[24] Bu depremin artçı sarsıntılarının 40 gün daha devam ettiği belirtilmektedir.[25] 26 Ekim 989’da meydana gelen ve İtalya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada hissedildiği söylenen büyük depremde yine pek çok kilise, kamu binası ve ev yıkılmış, Ayasofya’nın batı yarı kubbesi ağır hasar almıştır.[26]

1034’te meydana gelen ve şehirde pek çok yapıya hasar veren bir depremin artçı sarsıntılarının 140 gün sürdüğü anlaşılmaktadır.[27] 23 Eylül 1063 gecesi, dönemin önde gelen asker ve devlet adamlarından olan Mikhael Attaleiates’in kaydettiğine göre bir değil, birbirini takip eden üç ayrı deprem gerçekleşmiş ve bunları on-on iki artçı deprem izlemiştir. Pek çok ev ve kilisenin tahrip olmasına yol açan bu peşpeşe depremler İstanbul halkını çok korkutmuş, insanlar sokaklara fırlamış ve ‘Kyrie Eleison – Efendimiz Bize Acı’ ilahisini söylemeye başlamışlardır.[28] Attaleiates’in bu depremler sonucunda Tekirdağ (Rhaidestos) ve Mürefte (Myriophiton) kasabalarının yerle bir olduğunu vurgulaması dikkat çekicidir. Batı Marmara’da da büyük yıkım yaşanmış olması kanaatimizce, 1063 depremleriyle Marmara Denizi’nin batı kısmındaki segmentlerin kırılmış olma ihtimalini güçlendirmektedir. Nitekim Cenk Yaltırak da 1063 depremlerini Tekirdağ segmentine yerleştirmektedir.[29]

1296 yazında, en büyüğünün İran’a kadar geniş bir coğrafyada hissedildiği bilgisi verilen bir depremler dizisi Batı Anadolu’da büyük tahribata yol açmıştır.[30] Agion Panton (Azizler) Kilisesi yıkılmış ve kilisenin önündeki başmelek Mikail’i betimleyen heykel düşmüş, Marmara Denizi’nin güneyinde 64 kale ile birlikte pek çok ev ve kilise yıkılmıştır.[31] Ardından 1323, 1331, 1346 yıllarında depremler olmuş, 1346’daki deprem Ayasofya kubbesinin bir kez daha çökmesine sebep olmuştur.[32]

2 Mart 1354 gecesi Trakya’nın bütün güney kıyılarını yıkan şiddetli bir deprem gerçekleşmiştir.[33] Gelibolu yarımadasını tahrip eden bu depremin, İstanbul’u nasıl etkilediği belirtilmemiş olsa da Gelibolu Kalesi’nin yıkılmasına yol açarak Türklerin Rumeli’ye geçişini kolaylaştırdığı belirtilmiştir.[34] Altınok, Alpar ve Yaltırak 1912 Şarköy-Mürefte depreminin de bu 1354 depremiyle aynı Ganos Fayı üzerinde gerçekleştiğini öne sürmektedirler.[35]

2.2. Osmanlı Dönemi Depremleri

2.2.1. 1509 Depremi

Fatih’in 29 Mayıs 1453 günü İstanbul’u fethinin ardından ciddi büyüklükteki ilk deprem 29 Kasım 1488 günü meydana gelmiş ve Fatih Camii’nin kubbesinin yıkılmasıyla sonuçlanmıştır. Bir buçuk ay sonra 16 Ocak 1489’da yine şehirdeki camilerin kubbe ve minarelerinin yıkıldığı belirtilen bir deprem daha olmuştur.[36] Camilerdeki hasar dışında başka yıkım olmuşsa da kaynaklarda belirtilmediği için bu depremlerin büyüklükleri hakkında fikir yürütmek zordur. Ancak dikkat çekici olan, İstanbul tarihi boyunca büyük depremlerin kısa aralıklarla gerçekleşmiş olmasıdır. Kanaatimizce bundan, Marmara Denizi altındaki farklı fay segmentlerinin birbiri ardına kırılmış olabilecekleri sonucunu çıkartmak mümkündür. Nitekim daha sonra da Gölcük merkezli olduğu tahmin edilen 23 Nisan 1490 depremi gerçekleşmiş ve bugünkü Avcılar semtinde bulunan bir kilisenin yıkılmasına yol açmıştır.[37]

Osmanlı İstanbul’unun kuşkusuz ilk büyük afeti 1509 depremidir. 10 Eylül 1509 günü akşam saatlerinde gerçekleşen depremin son beş yüzyıldaki İstanbul depremleri arasında en yıkıcısı olduğu genel kabul görmektedir.[38] Artçı sarsıntıları yaklaşık 45 gün süren ve merkez üssünün Marmara Denizi altında bulunduğu anlaşılan depremin büyüklüğü konusunda farklı görüşler mevcuttur.  Kazuaki Sawai depremin büyüklüğünün Mw 7,2 ile 8 arasında olduğu tahmin etmektedir.[39] Cenk Yaltırak büyük hasara yol açan 557, 989 ve 1509 depremlerinin Doğu Marmara Sırtı ve İzmit Körfezi arasındaki tüm fay bloğunun kırılması sonucunda gerçekleştiğini ve büyüklüğünün Mw 7.65 olduğu görüşündedir.[40] 1509 depreminin etkilerinin abartılmış olabileceğini düşünen ve 70 km’lik bir fayın kırıldığını öngören Nicholas Ambraseys ise Ms 7.2 büyüklüğünü vermektedir.[41] Ambraseys’e göre depremin çok büyük olduğunun düşünülmesi, Osmanlı başkentine yakınlığı dolayısıyla İstanbul’da yıkıma yol açmış olmasındandır, İstanbul dışındaki bölgelerde yaşanan tahribat ise ancak 7.2 büyüklüğünden beklenebilecek düzeydedir.[42] Ambraseys’le aynı büyüklük değerini veren Mustafa Erdik’e göre Kumburgaz fayı kırılmıştır.[43] Naci Görür de Ambraseys ve Erdik’in tahminine katılmakta ve bu ünlü depremin büyüklüğünün ancak 7.2 olabileceğini söylemektedir.[44] Bu büyük deprem sonucunda Marmara Denizi’nde tsunami oluşmuş, 6 metreye varan dalgalar Yenikapı surlarını aşarak Aksaray’a kadar olan bölgeyi sular altında bırakmıştır.[45]

Kaynaklarda belki de biraz abartılı olarak Kırım’dan Mısır’a, Viyana’dan Doğu Anadolu’ya kadar hissedildiği söylenen bu deprem için büyüklüğü ve İstanbul dışında Silivri, Gelibolu, Edirne, Çorlu, Dimetoka, İzmit, Bursa, Bolu ve hatta Çorum’a kadar bir alanda sebep olduğu aktarılan ağır tahribat nedeniyle ‘Kıyamet-i Suğra – Küçük Kıyamet’ adı uygun görülmüştür.[46] Depremden sonra Edirne’deki Bayezid Darüşşifası’nın hasar aldığı, Bolu Kalesi’nin kısmen yıkıldığı yazılmaktadır. Burada dikkat çekici olan İstanbul’dan yaklaşık 620 km mesafede bulunan Çorum’dur. Hammer Tarihi’nde Çorum’un iki mahallesinin ve camilerinin yıkılıp halkının üçte ikisinin hayatını kaybettiği gibi bilgiler verilmekteyse de, kanaatimizce bunlara ihtiyatla yaklaşılmalı, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Çorum yakınlarındaki kısmında aynı sıralarda başka bir deprem olup olmadığı incelenmelidir. Nitekim Nicholas Ambraseys, vakanüvislerin ya Çorum’un Çorlu ile karıştırdıklarını ya da 1509 depremini Çorum’da beş yıl sonra, 26 Şubat 1514’te gerçekleştiği bilinen depremle birleştirerek anlatmış olabileceğini yazmaktadır.[47] O dönemde henüz jeoloji bilgisi olmadığı için birbirlerine yakın dönemlerde gerçekleşmiş olabilecek depremler halk ve vakanüvisler tarafından tek bir deprem gibi algılanmış olabilir. Hammer’in ‘Çorum ahalisinin üçte ikisi, yarılıp açılan toprak içine göçtü’ şeklindeki anlatısı[48] kanaatimizce, büyük depremlerden sonra gördüğümüz fay yarığını tarif ediyor olmalıdır.

İstanbul’da hasarın ağır olduğu kuşkusuzdur. 109 cami ve mescit, 1300 ev ile Topkapı Sarayı’nın önemli bir bölümü yıkılmıştır.[49] Ayrıca Bizans kara surlarının bir kısmı, deniz surları, Yedikule’nin duvarları, Galata surları, Kız Kulesi, Bozdoğan su kemerinin bir kısmı ve Çarşamba’da bulunan Karaman mahallesi tümüyle yıkılmıştır.[50]

Bizans döneminde ana kubbesi pek çok kez yıkılan ya da hasar gören Ayasofya’nın bu ölçüde büyük bir depremden ciddi bir hasar almadan çıkmış olması kanaatimizce çok dikkat çekicidir. Kaynakların ifadesine göre sadece, fetihten sonra eklenen minare yıkılmış ve bazı mozaiklerin üzerini kaplayan sıvalar dökülmüştür.[51] Diğer yandan Konstantin dönemine ait Apostol (Havariler) Bazilikası’nın yerine inşa edilen Fatih Camii’nin kubbesi ve minareleri çökmüş, ana taşıyıcı kolonlar olan filayaklarında hasar meydana gelmiştir. Yapımı henüz üç yıl önce tamamlanmış olan Beyazıt Külliyesi’nde de hasar oluşmuş, Hadım Ali Paşa ve Davut Paşa camileri kısmen yıkılmış, Hipodrom’daki dikilitaşların devrildiği yazılmıştır.[52] Ancak Matrakçı Nasuh gibi bazı kaynaklarının abartılı anlatımının aksine, yapılar tümüyle yıkılmamışlardır.[53] Ayrıca yapıların sadece deprem değil, depremin ardından başlayan yangın nedeniyle de tahrip olduğunu hatırlamak gerekir. Bu büyük yangında 1500 kadar ev harap olmuş ve ardından yağmalamalar başlamıştır.[54]

Topkapı Sarayı’ndaki odasının tavanı çöken ve depremden sadece birkaç saat önce başka bir odaya geçtiği için kurtulduğu ifade edilen[55] Sultan Bayezid on gün kadar sarayın bahçesinde kurulan otağında kaldıktan sonra geçici olarak Edirne Sarayı’na gitmiştir. Artçı depremlerin hafiflemesinden sonra başkente dönen padişah, 1510 martından itibaren büyük bir imar faaliyetine girişmiş ve hasar gören yapıların onarılmasına başlanmıştır.[56] Başkentin imarı için her eve 22 akçe vergi koyulmuş, her yirmi haneden bir kişi seçilerek inşaatlarda çalıştırılmak üzere devlet hizmetine alınmış ve Anadolu ve Rumeli beylerbeyliklerinden 3000 mimar ile 66.000 işçi getirtilmiştir.[57] Onarım gören yapılar arasında kara surları, Topkapı Sarayı, Galata Kulesi, Kızkulesi, Fatih ve Bayezid Külliyeleri, Büyükçekmece ve Küçükçekmece köprüleri, Silivri Kalesi de bulunmaktaydı.[58] Bu çabalar sonucunda sadece üç ay içinde yıkılan yapıların çoğu yeniden inşa edilmiştir.[59]

1509 depreminin Osmanlı Devleti’ni siyasi açıdan da sarstığı anlaşılmaktadır. Alman tarihçi Zinkeisen, Avrupa devletleri arasındaki anlaşmazlıklar olmaması durumunda depremin sebep olduğu yıkım ve kargaşadan yararlanarak pekala Türklere saldırabileceklerini yazmıştır.[60] Bu durum kanaatimizce büyük depremlerin iç ve dış güvenlik krizlerine sebep olması konusunda dikkat çekici bir örnek teşkil etmektedir.

Bu büyük depremin bir diğer önemli bir sonucu, Bizans dönemi boyunca ağırlıklı olarak taş malzeme kullanılarak yapılan İstanbul evlerinin bundan sonra deprem sırasında esneyebildiği için daha dayanıklı bir malzeme olan[61] ahşap kullanılarak yapılması olmuştur.[62] Roma ve Bizans’ın malzemesi olan taş ve tuğlanın, fetih sonrasında da kullanıldığı anlaşılmaktadır; nitekim Fatih’in yaptırdığı Çinili Köşk de dahil olmak üzere tüm yapılar taştandır ve İstanbul’da XV. yüzyılda ahşap ev olduğuna dair veri bulunmamaktadır.[63] Dolayısıyla 1509 depremi gerçekten de halkı ahşap malzeme kullanmaya yönlendirmiş olmalıdır. Bu durum ahşap ev etrafında şekillenen klasik Osmanlı-Türk mahalle kültürünü de biçimlendirmiştir. İstanbul evlerini büyük yıkımlardan koruyan bu karar madalyonun arka yüzü olarak bu sefer, mahallelerin bütün olarak Osmanlı tarihi boyunca sık sık tekrarlanan yangınlarda küle dönmesi sonucunu doğurmuştur.[64]

Şekil 3: Kanuni Sultan Süleyman’ın da portrelerini yapan Flaman ressam ve gravür sanatçısı Pieter Coecke van Aelst’in 1533’e tarihlenen bu resminde fonda Haliç’i ve tepenin üzerindeki Fatih Camii’ni görüyoruz. Fatih Camii’nin minarelerinin yıkılmış halde olduğuna dikkat ediniz.

2.2.2. 1556 Depremi

10 Mayıs 1556 günü Marmara Denizi’nin doğusunda gerçekleşen deprem İstanbul ve Bursa’da pek çok cami, ev ve sur duvarlarının yıkılmasına sebep olmuş, Ayasofya ve Fatih camilerinde hasar meydana gelmiştir.[65] O sırada Türkiye’de olan Avusturya elçisi Ogier Ghiselin de Busbecq depreme tanık olarak izlenimlerini kaleme almış, [artçı sarsıntıları kast ederek] depremin birkaç gün sürdüğünü, Ayasofya da dahil pek çok binanın duvarında büyük çatlaklar oluştuğunu yazmıştır.[66] Mustafa Erdik depremin Kumburgaz segmenti üzerinde gerçekleştiği ve büyüklüğünün Ms 7.2 olduğu görüşündedir.[67] Cenk Yaltırak da yakın bir büyüklük (Ms 7.25) vermektedir. Yine Yaltırak’a göre 1556 depremi ile 22 Mayıs 1766 tarihli deprem aynı segmentte gerçekleşmiştir.[68]

Şekil 4: 1556 Depremine dair Almanya/Nürnberg’de Valentin Neuber tarafından yapılmış bir gravür. Ayasofya ve surlar da dahil olmak üzere yapılardaki çatlaklar görülebiliyor. Deprem, Şubat 1556’da Avrupa’nın hemen hemen her yerinden görülen ve korku uyandıran kuyrukluyıldız geçişiyle birlikte ele alınmış. Kaynak: https://objektkatalog.gnm.de/objekt/HB806

2.2.3. XVI. ve XVII. Yüzyıl Depremleri

1567, 1569, 1571, 1575, 1577, 1625 yıllarında hasar ve can kaybına sebep olmayan depremler İstanbul’da hissedilmiştir.[69] II.Selim döneminde İstanbul’da bulunan Stephan Gerlach’ın tanıklığına göre ‘şehirde sık sık deprem olmaktaydı.’[70] 28 Haziran 1648 günü öğle saatlerinde gerçekleşen depremi Naima, ‘emzali bir zelzele bir asırda görülmemişti’ ifadesiyle kaydetmiştir.[71] Ancak bu deprem muhtemelen Marmara Denizi’nin altındaki fay segmentlerinde değil, daha uzakta meydana gelmiştir.[72] 1659, 1689 ve 1690 yıllarında da cami ve çarşılarda hasara sebep olan depremler hissedilmişse[73] de, bunlardan sadece 17 Şubat 1659 tarihli deprem büyüklüğü Mw 7.37 olan deprem Marmara Denizi’nde - Ganos segmentinde – meydana gelmiştir.[74]

2.2.4. 1719 Depremi

25 Mayıs 1719 günü Yalova, Pazarköy, Karamürsel, Kazıklı, İzmit, Sapanca ve Düzce’de büyük yıkıma sebep olan, İzmit’teki yapıların %80’inin ve Yalova’dakilerin %50’sinin hasar almasına yol açan büyük bir deprem gerçekleşmiştir.[75] Aykut Barka, merkez üssü muhtemelen İstanbul’a daha yakın olmakla birlikte bu depremin 1999 depremi ile benzerlik taşıdığına dikkat çekmiştir.[76] Ambraseys’in tahminine göre depremin büyüklüğü bile 1999 depremiyle aynıdır: Ms 7.4.[77] Bu depremden 35 yıl sonra gerçekleşen 1754 ve ondan da 12 yıl sonra meydana gelen 1766 depremlerinden, 1719 depreminin batısına doğru stres transferi yaptığı anlaşılmaktadır. 1999 depremiyle aynı yerde meydana geldiği düşünüldüğü için bu stres transferi kanaatimizce, bugün beklenen İstanbul depremi için de öğretici olabilir.

2.2.5. 1754 Depremi

2 Eylül 1754 akşamı saat 21:30’da gerçekleşen İzmit Körfezi merkezli deprem İstanbul’da büyük hasara yol açmıştır. Fatih Camii hemen her depremde olduğu gibi bu depremde de hasar almış ve ana kubbesi çökmüş, Bayezid Camii’nin kubbeleri çatlamış, Topkapı Sarayı’nın bazı binaları ile Küçük Ayasofya ağır hasar görmüştür.[78] Ambraseys’e göre bu deprem Ms 6.8 büyüklüğünde olup Adalar segmentinde gerçekleşmiştir.[79]

2.2.6. 1766 Depremleri

22 Mayıs 1766 günü güneşin doğuşundan yarım saat kadar sonra İstanbul büyük bir depremle sarsılmıştır. Depremin yaklaşık iki dakika sürdüğü çeşitli kaynaklarda geçmektedir.[80] Artçı sarsıntıların ağustos ayına kadar yaklaşık iki buçuk ay sürdüğü nakledilmektedir.[81] Yetmiş beş gün sonra 5 Ağustos günü, büyüklüğü 22 Mayıs depremine yakın ikinci bir deprem daha olmuştur. 1766 depremlerinde İstanbul dışında İzmit, Karamürsel ve Yalova’da da (o zamanki adıyla Yalakabad) ağır hasar meydana gelmiştir.[82]

1766 yılındaki bu çifte depremlerin ilkinde İstanbul’un, ikincisinde ise yine İstanbul’la birlikte fakat bu kez Gelibolu, Şarköy, Tekirdağ ve Biga gibi Marmara Denizi’nin batı kesimlerinin daha çok etkilenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Parsons, Shinji, Stein, Barka ve Dietrich Mayıs 1766 depreminin Ms 7.2 büyüklükle Adalar segmentinde, Ağustos 1766 depreminin ise Ms 7.6 büyüklükle Tekirdağ segmentinde gerçekleştiği düşüncesindedir.[83] Ambraseys ilk depremi Ms 7.1, ikinci depremi Ms 7.4 büyüklüğünde tahmin etmekte ve Parsons’dan farklı olarak ikinci depremi Gelibolu’dan geçen Ganos fayına yerleştirmektedir.[84] Cenk Yaltırak’a göre 7.27, ikinci deprem 7.31 büyüklüklerinde olmalıdır.[85] Bütün tahminlerin ortak değerlendirmesi, ağustos ayındaki ikinci depremin, mayıs ayındaki ilk depremden daha büyük olduğu şeklindedir. Ancak bu daha büyük ikinci deprem, merkes üssünün uzaklığı nedeniyle İstanbul’da ilk depremle aynı şiddette hissedilmiştir.

Şekil 5: 1766 depreminde İstanbul surlarında hasar görmüş bir kulenin İngiliz gravür sanatçısı William Henry Bartlett tarafından yapılan tasviri.  Kaynak: https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2017/08/20/istanbulun-son-buyuk-depremi

Strüktürel sorunları nedeniyle daha önceki depremlerde de hasar aldığını vurguladığımız Fatih Camii bu depremde tümüyle yıkılmıştır. Hammer’e göre İstanbul fatihinin yaptırdığı caminin hem de bir kurban bayramı günü yıkılması, batıl inançları olan insanları derinden etkilemiş ve imparatorluğun yıkılacağına dair bir işaret sayılacağını söyleyenler olmuştur.[86] Sultanahmet Camii’nin bütün minareleri hasar görmüştür.[87] Edirnekapı Mihrimah Sultan, Eyüp Sultan, Bayezid camilerinin birer minaresi yıkılırken Ayasofya, Süleymaniye, Şehzade, Valide Sultan camileri ile yapımlarının tamamlanmasının üzerinden çok az zaman geçen Laleli ve Nuruosmaniye camileri kubbe çatlakları gibi hafif hasarlarla depremi atlatmışlardır. 1509 depreminde de tahrip olmuş bulunan Topkapı Sarayı’nın Darphane ve Harem gibi kısımları kısmen yıkılmış, Beyazıt’taki eski saray ve ahşaptan yapılmış Beşiktaş Sarayı da hasar almıştır. İstanbul dışında Büyükçekmece, Küçükçekmece, Çorlu, Lüleburgaz ve Karıştıran da ilk depremden büyük zarar görmüştür.[88]

Tıpkı 1509’da olduğu gibi bu depremde de Topkapı Sarayı’nın çok ağır hasar aldığı anlaşılmaktadır. Mutfaklar çökmüş, kuleler ve saray surları hatta Harem dairesinde padişahın ikamet ettiği daireler hasar görmüştür.[89] Sultan III.Mustafa ikamet ettiği harem dairesi hasar gördüğü için bir süre saray bahçesinde kurulan çadırda kaldıktan sonra tıpkı 1509 depreminde II.Bayezid’in yaptığı gibi Edirne Sarayı’na gitmiştir.[90]

2.2.7. 1894 Depremi

Marmara Denizi’nde, İstanbul yakınlarında gerçekleşen büyük depremlerin sonuncusu 10 Temmuz 1894 günü saat 12:19’da arka arkaya üç sarsıntı ile meydana gelmiştir. Atina rasathanesi müdürü Dimitrios Egnitis’e göre ilk sarsıntı 4-5, ikincisi 8-9 ve üçüncüsü 5 saniye olmak üzere toplam 17-18 saniye sürmüştür.[91] Dönemin gazetelerinden Tercüman-ı Hakikat ise depremin bir dakika sürdüğünü yazmıştır.[92] Ambraseys depremin büyüklüğünü 7.3 olarak tahmin etmekte ve Sapanca’dan Yalova’ya kadar olan fay segmentinin kırıldığını öne sürmektedir.[93] Daha öncekilerden farklı olarak ilk kez deprem belirtileri de bu depremle birlikte kayıtlara girmiştir. Onlarca görgü tanığının ifadesinde depremden hemen önce deniz suyu sıcaklığının normalin çok üzerinde olduğu, hatta adeta kaynamakta olduğunun belirtilmesi, ayrıca yer yer denizden buharların çıktığının gözlenmesi dikkat çekicidir.[94]

Deprem Kapalıçarşı’da çok ağır tahribata yol açmış, tarihi binanın Bit pazarı, Yağlıkçılar ve Çadırcılar gibi bölümleri çökmüş, çarşı enkazından 135 ceset çıkarılmıştır. Oluşan hasarlar nedeniyle Kapalıçarşı, onarım faaliyeti tamamlanıncaya kadar iki yıl her tür ticarete kapanmıştır.[95] Fatih, Edirnekapı Mihrimah Sultan, Kariye, Azapkapı Sokullu, Yedikule İmrahor ve Haseki camilerinin minareleri yıkılmış, Heybeliada Ruhban Okulu ağır hasar almış, toplamda 474 kişi hayatını kaybetmiş ve 482 kişi yaralanmıştır.[96] Adalar’da tahribat büyük olmuş, varlıklı kişilerin lüks yazlık konutları ya yıkılmış ya da hasar almıştır.[97] 1509 depreminden daha küçük boyutlu olsa da, bu depremde de tsunami olduğu, denizin önce 50 metre kadar çekildiği daha sonra da ağırlıklı olarak Büyükçekmece’den Kartal’a kadar Marmara sahilini ve Adalar’ı etkileyen dalgaların kısa süreli sele yol açtığı gözlenmiştir.[98]

O dönemde İstanbul’da bulunan, İngiliz elçisinin kızı Dorina Neave’nin tanıklığından depremin şehirde bulunan yabancılar arasında büyük telaşa yol açtığı, tekrarlayan artçı sarsıntılar nedeniyle herkesin İstanbul’dan kaçmak üzere tren ve gemilere akın ettikleri, İstanbul’u ziyaret etme planı yapanların rotalarını değiştirdikleri, dolayısıyla o sıralarda henüz başlayan turizmin de ağır darbe aldığı anlaşılmaktadır.[99]

Elbette depremin telaşa sevk ettiği insanlar sadece yabancılar değildir. Endişeye kapılan İstanbul halkın uzun bir süre evlerine giremeyerek Atmeydanı’nda sabahladığı, -bugünkü deyişle söylenecek olursa burayı büyük bir toplanma alanı olarak kullandığı- kaydedilmiştir. Halkın günlerce bahçelerde yatması salgın hastalıklara sebep olacağı endişesine sebep olmuş, II.Abdülhamid yayınladığı iradeyle açık su yollarının ve lağımların temizlenip kapatılmaları hususunda gerekli tedbirlerin ivedilikle alınmasını emretmiştir.[100] II.Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu, Yıldız Sarayı’nın bahçesinde hanedan için de çadır kurulduğunu ve depremden sonra bir süre orada kaldıklarını, fakat padişahın saraydaki odasında kalmaya devam ettiğini hatırlamaktadır.[101] Bu bakımdan sultan Hamid, 1509 ve 1766 depremlerinden sonra geçici olarak Edirne Sarayı’na giden II.Bayezid ve III.Mustafa’dan farklı bir tutum sergilemiştir. Abdülhamid’in olası bir ihtilal durumuna karşı başkentinden ayrılmama ısrarı bilinmektedir; ancak sarayda kalmasının temel sebebi kanaatimizce önceki iki büyük depremde Topkapı Sarayı’nın ağır hasar alması, Yıldız Sarayı’nın ise aksine 1894 depreminde herhangi bir zarar görmemiş olmasıdır. Nitekim Topkapı Sarayı’nda yıkılma olmasa da çatlaklar meydana gelmiş[102] fakat Yıldız Sarayı’nda herhangi bir hasara dair kayıt tutulmamıştır. Aradaki fark kanaatimizce zeminle ilgili olmalıdır.

Şekil 6: 1894 depreminde Kapalıçarşı ağır hasar almıştı. Kaynak: https://hum54-15.omeka.fas.harvard.edu/items/show/1668

Şehirde meydana gelen tahribatın yeniden imarı ve depremzedelere yardım edilmesi için II.Abdülhamid’in talimatıyla iane defteri açılarak, önemli bir bölümünü padişahın verdiği 82.874 Osmanlı altını toplanmıştır.[103]

Aykut Barka 1894 depremi ile oluşan kırığın ya Yalova segmentinde ya da Çınarcık çukurunda olması gerektiğini öne sürmüştür.[104] Nicholas Ambraseys’e göre ise 1894 depreminin merkez üssü İzmit Körfezi’dir ve deprem, 1999 Gölcük Depremi ile benzerlik göstermektedir.[105] Etkilediği alanın aynı olması dolayısıyla 1894 depreminin 1719 ve 1999 depremleriyle aynı bölgede gerçekleşmiş olduğunu düşünen başka bilim insanları da vardır.[106] 1894 depremi üzerine kapsamlı bir çalışma kaleme alan Sema Küçükalioğlu Özkılıç da depremin merkez üssünün Marmara Denizi’nin doğusunda bir noktada olduğundan hareketle ‘1894 İstanbul Depremi’ şeklindeki adlandırmaya karşı çıkmaktadır. İstanbul’da bu kadar etkili olmasının sebebi ise, o tarihlerde İzmit Körfezi’nin çevresinde bugünkü gibi yapılaşma olmaması, bina sayısının bugünkünden çok daha az olmasıdır.[107]

1894 depreminden sonra 31 Mart 1901 günü Bugaristan’ın Balçık sahilinde büyük bir deprem gerçekleşmiş ve İstanbul’da da hissedilmiştir. Ayşe Osmanoğlu’nun tanıklığına göre Dolmabahçe Sarayı’nın Muayede Salonu’nda bayramlaşma töreni düzenlenirken tavan avizesinin 700 kiloluk orta kısmı sallanarak büyük bir gürültüyle yere düşmüştür.[108] Depremin herhangi ciddi bir hasara ya da ölüme yol açtığı konusunda bir arşiv bilgisi bulunmamakla birlikte[109], aktardığımız bu tanıklık dolgu zemin üzerine inşa edilen Dolmabahçe Sarayı’nda yer sarsıntılarının daha şiddetli hissedilmelerine kanıt olarak görülebilir.

2.2.8. 1912 Depremi

9 Ağustos 1912 günü Marmara Denizi’nin batısında gerçekleşen ve 25-30 saniye süren bu deprem Çanakkale, Gelibolu, Şarköy ve Mürefte’de büyük hasara yol açmış, 9000 kadar ev yıkılmış ve 1155 insan hayatını kaybetmiştir.[110] Altınok, Alpar ve Yaltırak kırılan fay üzerinde yaptıkları incelemeler sonucu depremin büyüklüğünün 7.3 olabileceğini öne sürmüşlerdir.[111] Şarköy ve Mürefte’de neredeyse ayakta kalabilen bina kalmadığı, Çanakke, Gelibolu, Tekirdağ ve Bursa’da hasara yol açan bu deprem nedeniyle İstanbul’da Ortaköy Camii’nin duvar ve minareleri çatlamış, Unkapanı’nda bir bina yıkılmış, Beyoğlu, Topkapı ve Kasımpaşa’da bazı yapılar hasar almıştır.[112]

Bu kadar uzak mesafede gerçekleşen bir depremin, dolgu zemin üzerine yapılan Ortaköy Camii’nde hasara sebep olması kanaatimizce çok dikkat çekicidir. Bu durum kanaatimizce alüvyal zeminlere inşa edilen yapıların depremi daha şiddetli hissetmesine bir örnek olarak gösterilebilir.

Şekil 7: Marmara Denizi altındaki fay segmentlerini (siyah çizgiler) ve 0-2000 yılları arasında gerçekleşmiş M 6.8’den büyük depremleri tahmini merkez üsleri ve büyüklükleriyle birlikte gösteren harita. Kaynak: Parsons, Tom (2004). Recalculated probability ofM≥ 7 earthquakes beneath the Sea of Marmara, Turkey. Journal of Geophysical Research: Solid Earth, 109(B5).

2.3. Cumhuriyet Dönemi Depremleri

Türkiye, 1960’lardan başlayarak yoğun bir demografik dönüşüm ve sanayileşme yaşamış ve bunun doğal sonucu olarak örneği daha önce kalkınmış ülkelerde ve aynı yıllarda kalkınmakta olan ülkelerde görüldüğü gibi hızlı bir kırsaldan kente göç süreci geçirmiştir. Köyden kente göç kontrol edilemeyen bir hal almış, Bülent Ecevit 1969’da ‘Köykent’ projesini ortaya atarak kentleşme ve sanayinin dağılımında bölgeler arasında adalet gerçekleşmesi hedefini savunmuşsa da[113] yatırımların belli bölgelere yığılması nüfusun da büyük şehirlerde toplanmasının önünü açmıştır.[114] Nitekim stratejik konumu, bölgedeki ulaştırma imkanlarının çokluğu, liman altyapısı gibi nedenlerle sanayinin büyük bir kısmı İstanbul merkezli olmak üzere Tekirdağ ile Adapazarı arasındaki koridorda toplanmıştır. Bu nedenle iç göç de büyük ölçüde İstanbul ve Doğu Marmara bölgesine yönelmiş, İstanbul’un nüfusu Bizans döneminden XX. yüzyıla kadar çok az artış gösterirken 1960 sonrasında katlanarak artmıştır. 22 Ekim 1950’de yapılan nüfus sayımında 1.002.085 olduğu tespit edilen İstanbul nüfusu, 23 Ekim 1955’te 1.297.372, 24 Ekim 1965’te 1.742.978, 25 Ekim 1970’te 2.132.407, 12 Ekim 1980’de 2.772.708, 19 Ekim 1985’te 5.475.982, 30 Kasım 1997’de 10.033.478 olarak sayılmıştır.[115] Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine geçilmesi sonrası, TÜİK tarafından açıklanana göre 2022 itibariyle 15.907.951’e varmıştır.[116] Bu sayıya Türkiye’de ikamet etmekte olan sığınmacı ve kaçaklar dahil olmadığı düşünüldüğünde, İstanbul nüfusunun çok daha fazla olduğu anlaşılabilir. Dikkat edilecek olursa nüfus artışı 1980’den sonra hızlanmıştır.

Hızlı nüfus artışının kaçınılmaz bir sonucu plansız kentleşmedir. İstanbul’un çevresindeki araziler önce tek katlı köy evlerini andıran evlerle dolu gecekondu mahallelerine dönüşmeye başlamıştır.[117] 1970’li ve 1980’li yıllardan itibaren bu yapılarda kat çıkılmaya başlanmıştır. 1973’te Boğaziçi ve 1989’da Fatih Sultan Mehmet köprülerinin tamamlanması İstanbul’un iki yakası arasındaki ulaşımı kolaylaştırarak Anadolu yakasına yerleşimi arttırmıştır. Bu sürecin sonucu olarak şehir çevresindeki kasabaları içine alarak genişlemiş[118], Bağcılar, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Ümraniye, Sultanbeyli semtler hızla büyümüş ve yeni mahalleler ortaya çıkmıştır.[119] Bunun sonucunda Doğan Kuban’ın deyişiyle 1950 yılında bir milyonun biraz altında olan, Osmanlı geçmişinin sevimliliğini ve karakterini koruyan İstanbul ile şimdi İstanbul adı verilen sınırsız yerleşme artık aynı kentler değildir.[120]

İstanbul’un bu şekilde plansız bir şekilde hızlı büyümesi, alüvyal alanlarda hızlı ve kaçak yapılaşma, ahşap yapılardan betonarme yapılara geçilmesi ve 1999 depremi sonrasında hazırlanan yönetmelik öncesi yapılarda hazır beton ve nervürlü demir kullanılmamış olması gibi etkenlerle, depremlerin sebep olacakları yıkım ve can kaybı oranları tarihsel depremlere karşı çok artmış bulunmaktadır. Bunun ilk örneği, 1999’da gerçekleşen İzmit, ikinci örneği de 2023 Kahramanmaraş depremleridir ve her iki deprem de İstanbul depreminin yol açabileceği yıkım hakkında veri vermektedir.

2.3.2. 1999 Depremleri

17 Ağustos 1999 saat 03:02’de meydana gelen ve 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki deprem Türk yakın tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kuzey Anadolu fay zonunun dört segmenti (Gölcük, İzmit-Sapanca, Arifiye-Akyazı ve Gölyaka), toplam 120 kilometrelik bir kısım kırılmıştır.[121] Depremin sığ derinlikte meydana gelmesi, açığa çıkardığı enerjinin büyük olmasının yanısıra yerleşim alanlarının zayıf zemin koşullarına karşılık gelen, sıvılaşmaya neden olan taşıma gücü düşük genç alüvyal çökeller üzerinde bulunmaları depremin çok şiddetli bir şekilde hissedilmesine neden olmuş ve şiddeti Mercalli ölçeğine göre X değerinde belirlenmiştir.[122]

Dolayısıyla depremin gerçekleştiği bölgede yıkımın boyutları da Türkiye tarihinde daha önce görülmemiş ölçüde olmuştur. Resmi rakamlara göre 17 Ağustos depreminde 18.373 kişi hayatını kaybetmiş, 48.000’den fazla vatandaş yaralanmış, deprem bölgesindeki tüm konutların %33’ü ağır, %15’i orta hasar almış, 120.000 aile evsiz kalmıştır. 12 Kasım depreminde ise 710 kişi hayatını kaybetmiş, 2679 kişi yaralanmış, 16.666 konut ve 3857 işyeri yıkılmıştır.[123]

Dikkat edilecek olursa hayatını kaybedenlerin sayısı da, yıkılan bina sayısı da önceki dönemlerle kıyaslanamayacak ölçüde artmıştır. Aynı bölgede 1719 ve 1894’te gerçekleşen depremlerde bu ölçüde yıkım görülmemiştir. Bunun sebebi bölgedeki nüfus artışı, şehirleşme ve yapılaşmadır. İzmit depremi bu açıdan, benzer bir şekilde olası bir İstanbul depreminde de 1509, 1766, 1894 gibi tarihsel depremleri kat kat aşacak yıkım ve ölüm istatistiklerinin görülmemiş ölçüde artabileceğini göstermektedir.

Nitekim merkez üssü İstanbul açıklarında bulunmayan 17 Ağustos depreminde de şehirde büyük bir yıkım yaşanmıştır. Tüm İstanbul’da 532 işyeri ve 3073 ev ağır, 1999 işyeri ve 13.339 ev orta, 1239 işyeri ve 12.455 ev hafif hasar görmüştür.[124] Ağır hasar alan yapıların büyük bölümü Marmara Denizi kıyısına yakın, alüvyal çökel bölgeleri üzerindeki semtlerde bulunmaktadır. Bunlardan özellikle Avcılar semti depremden ağır etkilenmiş, 1736 bina ağır, 5061 bina orta ve 3061 bina hafif hasar almıştır.[125]

Şekil 8: İstanbul’un Avrupa yakasının, Büyükçekmece-Haliç arasının jeoloji haritası. Kaynak: Özel, Oğuz; Cranswick, Edward; Meremonte, Mark; Erdik, Mustafa; Şafak, Erdal (2002). Site Effects in Avcilar, West of Istanbul, Turkey, from Strong- and Weak-Motion Data. Bulletin of the Seismological Society of America, 92(1), ss.499–508. doi:10.1785/0120000827

Avcılar’ın bu kadar etkilenmesinin temel sebebi zemin yapısıdır. Alüvyal zeminlerde deprem sırasında ‘sıvılaşma’ adı verilen olgu gerçekleşmektedir. Deprem sırasında sismik dalgalar bu suya doygun, kumlu zeminlerde yayılırken birbirlerine göre kayma kuvveti yaratarak zemin içindeki parçacıkların yer değiştirmelerine neden olurlar. Deprem dalgalarının gerilimi, parçacıklar arasındaki suya iletilir, toprağın içinde kılcal damarlar gibi bulunan suların basıncı aniden artmakta ve bu basınç katı parçacıklarını zemin içinde birarada tutan kuvveti yenerek onları birbirinden uzaklaştırırlar. Böylece deprem öncesinde gösterdiği katı zemin davranışını terk ederek sıvı gibi davranmaya ve sarsıntının etkisiyle yüzeyden fışkırmaya başlar.[126] Bu nedenle alüvyal zeminlerde hissedilen sarsıntı düzeyi daha yüksektir.[127] Zemin sıvılaşmasının olduğu yerlerde bazı binaların depreme dayanıklı inşa edilmiş olsalar bile hasar görmeksizin yan yattıkları gözlemlenmiştir.[128]

Tüm büyük depremlerde olduğu gibi 1999 depreminde Adapazarı’nda ve 2023 depreminde Antakya’da sıvılaşma yaşanmış ve depremler daha şiddetli hissedilmiş, buralarda eksik malzemeyle inşa edilmiş, taşıyıcı sistemine müdahale edilmiş (kolon kesilmesi vb) depreme uygun olmayan yapılar kaya zeminlerdeki yapılara göre daha kolay yıkılmıştır. Bu satırların yazarı da bizzat Kahramanmaraş Hayrullah Mahallesi’ndeki yıkımı gözlemlemiştir. Bu durum kanaatimizce, beklenen İstanbul depremi için uyarıcı nitelik taşımaktadır. Zira İstanbul’da özellikle Avrupa yakasının Marmara Denizi kıyısındaki semtlerin zemini alüvyal çökellerden oluşmuştur ve buralarda deprem anında heyelan gerçekleşme ihtimali de yüksektir.[129] Pek çok deprem senaryosunda Zeytinburnu, Avcılar, Bakırköy, Küçükçekmece ilçelerinin en büyük hasarı görecekleri öngörülmektedir.[130]

  1. Beklenen İstanbul Depremi

Doğrultu atımlı fay zonlarında bir segmentte deprem gerçekleştikten sonra komşu segmentlere stres transferi gerçekleştiği, dolayısıyla yeni depremlerin tetikleneceği bilinen bir olgudur.[131] Bundan dolayı 1999 depremi gerçekleştikten sonra Marmara Denizi altındaki fayların stresinin arttığı, Marmara’da deprem tehlikesinin %15 arttığı ve 2034’e kadar deprem gerçekleşme ihtimalinin %62’ye çıktığı hesaplanmıştır.[132] Marmara’da deprem beklentisini arttıran bir başka olgu da Kuzey Anadolu Fay Zonu boyunca depremlerin doğudan batıya doğru birbirlerini tetikleyerek ilerlemeleridir. 1939 Erzincan, 1943 Tosya-Ladik, 1944 Bolu-Gerede, 1951 Kurşunlu, 1957 Abant, 1967 Mudurnu ve 1999 Gölcük depremleri ile bir ‘deprem göçü’ yaşanmış, 17 Ağustos sonrasında 12 Kasım 1999 Düzce depremi ile İzmit fayının doğusundaki stres boşalmış fakat batısındaki deprem beklentisi sürmüştür.[133]

Fay zonunun özelliklerine göre de beklenen İstanbul depremiyle ilgili öngörüler farklılık göstermektedir. Le Pichon ve Şengör’e göre İzmit’ten Tekirdağ’a kadar olan fay tek parça halinde kırılacak ve Mw 7.6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelecektir.[134] Naci Görür’e göre Marmara Fay Zonu’nun en küçük parçasının kırılması durumunda dahi oluşacak deprem Mw 7’den küçük olmayacaktır ve Mw 7-7.6 arası bir deprem beklenebilir. Bu deprem, 1766’daki gibi birkaç ay arayla iki farklı segmentin kırılmasıyla da gerçekleşebilir.[135] Okan Tüysüz’e göre Tekirdağ segmentinin bir kısmı 1912 depremiyle kırılmış bulunduğu için en muhtemel senaryo toplam uzun süredir kilitli bulunduğu tespit edilen 120 km’lik Adalar ve Kumburgaz segmentlerinin birlikte kırılmasıdır ki bu da yaklaşık Mw 7.5 büyüklüğünde bir deprem üretecektir.[136] Cenk Yaltırak’a göre Marmara Fay Zonu’nun beş segmenti de Mw 7’den büyük deprem üretebilecek şekilde tarihsel periyodlarını doldurmuşlardır. Yaltırak tahmini büyüklükleri Doğu Marmara fayı için 7.65, Doğu Sırt Kuzey Fayı için 7.19, Orta Sırt Kuzey Fayı için 7.28 ve Batı Marmara için 7.34 olarak vermektedir.[137] Sonuç olarak Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara Denizi’nin altında bulunan, İzmit ve Ganos fayları arasındaki bölümünde gelecek yıllarda 7’nin üzerinde bir deprem yaşanma ihtimali çok yüksek görünmektedir. Bu durumda, tarihsel depremlerin dahi tekrar tekrar yıkıma yol açtığını göstermiş bulunduğumuz İstanbul’da, 1970 sonrası yaşanan hızlı nüfus artışı ve çarpık kentleşme sonucu yapılan depreme dayanıksız yapıların çokluğu, imar afları ve alüvyal alanlarda yapılaşma düşünüldüğünde, depremin binlerce binanın yıkılmasına ve on binlerce insanın yaşamını yitirmesine yol açacak büyük bir felakete sebep olması ihtimali ürkütücü bir gerçek olarak ufukta görünmekte ve bu felaketin önlenmesi için ivedilikle önlemler alınması kaçınılmaz görünmektedir.

Sonuçlar

  1. İstanbul’un içinde bulunduğu Marmara Bölgesi, Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun kollara ve bu kolların da segmentlere ayrıldığı, hemen her segmentte belli periyodlarla büyük ve yıkıcı depremlerin yaşandığı bir kuşak üzerinde bulunmaktadır. İstanbul’un Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmasından günümüze dek bu bölgede 289 deprem kaydedilmiş, bunların 40’ı birden fazla merkezde yıkıma yol açmıştır. Hem Bizans hem Osmanlı dönemine dair kayıtlardan, taş yapıların her büyük depremde ağır hasar aldıkları anlaşılmaktadır. Ayasofya’nın kubbesi çökmüş, farklı dönemlerde yapılan güçlendirme çalışmalarına rağmen yapıda birden fazla kez çatlaklar oluşmuş, minareleri yıkılmıştır. Pek çok Osmanlı camii tarihi depremlerde ağır hasar almış, Fatih Camii 1766’da tümüyle yıkılmış, Kapalıçarşı’nın önemli bir kısmı 1894 depreminde yıkılmıştır. Topkapı Sarayı hemen her depremde ağır hasara uğramıştır. Bu yapıların bugün ayakta duruyor olmaları depreme dayanabilmiş olmalarından değil, her deprem sonrası yapılan onarım ve güçlendirme çalışmalarının sonucudur. Dolayısıyla İstanbul, geçmişte gerçekleşmiş büyük depremlerin izlerini taşımaktadır.
  2. Çoğu uzmana göre Marmara Denizi altındaki fay segmentlerinin periyodları dolmuştur ve birden fazla segment üzerinde Mw 7’nin üstünde deprem gerçekleşme riski bulunmaktadır. Üstelik 557-558 ve 1766 depremlerinde görüldüğü gibi aynı yıl içinde büyüklükleri Mw 7’nin üzerinde birden fazla deprem olma ihtimali de bulunmaktadır. Depremler, 1912’de kırılmış olan Ganos segmenti ile 1999’da kırılmış olan İzmit segmenti arasındaki bölgede beklenmektedir. Aradaki bu fay zonunun tek bir fay hattından mı, yoksa ayrı faylardan mı oluştuğu konunun uzmanları arasında tartışma konusudur. Ancak sonuçta, fayın tek parça ya da ayrı ayrı kırılma olasılıklarının tümünde Mw 7’ye yakın ya da 7’nin üzerinde büyüklüğe sahip depremler olması beklenmektedir.
  3. Sanayileşme, demografik geçiş sonucu nüfus artışı ve kırsaldan kente göç olguları sanayi ve ticaret merkezi olan şehirlerimizin tarihte benzeri görülmemiş hızla büyümesine ve kalitesiz malzeme kullanılarak yapılan depreme dayanıksız yapılarla dolmasına yol açmıştır. Tarih boyunca tarım alanı olarak kullanılan alüvyal alanların nüfus artışı nedeniyle imara açılarak çok katlı yapılarla dolması, 1999 depremi öncesi yönetmeliklerdeki boşluklar, denetimsizlik, imar afları gibi sorunlar nedeniyle İstanbul’da, 1509 ya da 1766 depremlerine eşdeğer büyüklükteki herhangi bir depremde yıkılabilecek bina sayısı tarihi depremlere göre astronomik oranda daha fazladır. Türkiye’nin geçirmiş olduğu 1999 İzmit ve 2023 Kahramanmaraş depremleri, yapılan ihmaller nedeniyle modern dönemde yıkımın ve can kayıplarının ne ölçülere varabileceğini gösteren ürkütücü örneklerdir.
  4. İstanbul’da şehrin içinden geçen bir fay hattının bulunmaması ve fayın 1999 ve 2023 depremlerinde kırılan faylara göre daha derinde bulunması, İstanbul’un önemli bir bölümünün kaya arazi üzerinde bulunması depremin yıkıcılığını hafifletebilecek olgulardır. Bununla birlikte depremlerde yıkımların en önemli sebeplerinden birinin sıvılaşma olduğu, bu bakımdan zeminin çok önemli olduğu ortaya konmuştur. İstanbul’un alüvyal çökellerle kaplı dere yatakları, su havzaları gibi bölgelerinde yoğun yerleşim alanları bulunmaktadır. Önceliğin depremde zemin sıvılaşması riski taşıdığı tespit edilen semtlere verilmek suretiyle, depreme dayanıklı olmadıkları tespit edilen binalar için büyük bir yenileme ya da güçlendirme faaliyetinin ivedilikle başlatılması yaşamsal önem taşımaktadır.
  5. Depremler, meydana geldikleri ülkelerde devlet mekanizmalarının geçici süre felç olmasına yol açarak ciddi iç ve dış güvenlik sorunlarına neden olabilmektedirler. Çalışmamızda bunun tarihi örnekleri verilmiş bulunulmaktadır. 447 depremi Attila ordularının önünü açacağı için Bizans’ı endişeye sürüklemiştir. 1354 depremi Türklerin Rumeli’ye geçişini kolaylaştırmıştır. 1509 depremi Osmanlı Devleti’ne karşı harekete geçmek için Avrupalıları cesaretlendirmiştir. Ayrıca nüfusun bugünküne kıyasla çok daha az olduğu Osmanlı döneminde bile yağma olaylarının görüldüğü kaydedilmiştir. Marmara bölgesi dışındaki örneklerden, 526 depreminin Antakya’yı harabeye çevirmesi ve Sasani ordusunun bundan yararlanarak şehre girmesi verilebilir. Şehirlerin büyüdüğü, alüvyal zeminlere denetimsizce yapılan betonarma yapıların çokluğu nedeniyle can kaybı sayısının arttığı günümüzde devlet otoritesinin kaybolması ve bunun sonucunda yağma ve anarşi olaylarının artması mümkündür. Nitekim bu durumun kısa süreli bir örneği 2023 Kahramanmaraş depremleri sırasında Hatay’da gözlemlenmiştir. İç güvenlik krizinin kontrol altına alınamaması durumunda uluslararası krize dönüşmesi mümkündür. Bu bakımdan depremlerin artık daha büyük güvenlik riskleri taşıdığı anlaşılabilir. Olası bir İstanbul depremi, Boğazlar gibi dünyanın en önemli stratejik bölgelerinden birinde oluşturacağı güvenlik riskleri bakımından da incelenerek gerekli önemler alınmalıdır.
  6. İstanbul aynı zamanda, dünyanın en önemli kültür ve sanat varlıklarının arasında bulunan tarihi yapıların ve müzelerin bulunduğu bir şehirdir. Kaynaklar Topkapı Sarayı’nın, camilerin hemen her depremde hasar aldığını, minarelerin çöktüğünü, Ayasofya kubbesinin birkaç kez yıkıldığını yazmaktadırlar. Kapalıçarşı 1894 depreminde ağır hasar almış ve onarılmıştır. Ayrıca İzmit merkezli gerçekleştiğini varsaydığımız 1894 depremini bir kenara bırakırsak, İstanbul açıklarında 1766 sonrasında 7’den büyük deprem olmamıştır. Dolayısıyla XIX. yüzyılda dolgu alanları üzerine inşa edilmiş Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Ihlamur Kasrı, Beylerbeyi Sarayı, Ortaköy Camii gibi büyük Osmanlı yapıları Adalar ve Kumburgaz segmentlerinin kırılmasıyla gerçekleşmiş hiçbir depreme tanık olmamışlardır. Bu mesafede gerçekleşecek depremlerin dolgu alanlarda zemin sıvılaşması yaşanacağından dolayı belirtilen yapılara ciddi hasar verme riski bulunmaktadır. Bu tehlikeye karşı güçlendirme çalışmaları yapılmalı ve sadece Türkiye’nin değil, dünyanın kültür hazineleri olan bu yapılar korunmalıdır.

 

KAYNAKÇA

Ahmetbeyoğlu, Ali (2001). Avrupa Hun İmparatorluğu. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Akkuş, Akif (2007). Jeomorfolojiye Giriş. Konya: Eğitim Kitabevi Yayınları.

Aksoy, Murat Ersen (2021). The 9 August 1912 Mürefte-Şarköy earthquake of the North Anatolian fault. Mediterranean Geoscience Reviews, 3(1), ss.95–114. doi:10.1007/s42990-021-00050-z

Altınok, Yıldız; Ersoy, Şükrü (2000). Tsunamis observed on and near the Turkish coast. Natural Hazards: State-of-the-Art at the End of the Second Millennium (Ed: Papadopoulos, G.A., Murty, T., Venkatesh, S., Blong, R.). Dordrecht: Springer. ss.185-205.

Altınok, Yıldız; Alpar, Bedri; Yaltırak, Cenk (2003). Şarköy-Mürefte 1912 earthquake's tsunami, extension of the associated faulting in the Marmara Sea, Turkey. Journal of Seismology, 7, ss.329-346.

Alptekin, Işıl (2020). 1999 Gölcük depreminin Avcılar bölgesine etkisi ve Avcılar bölgesine etkisi ve Avcılar bölgesinde uygulanan zemin iyileştirme yöntemleri (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul Gelişim Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü).

Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline (1995). The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800. İstanbul: Eren Yayıncılık.

Ambraseys, Nicholas (2001). The Earthquake of 1509 in the Sea of Marmara, Turkey, Revisited. Bulletin of the Seismological Society of America, 91(6), ss.1397–1416. doi:10.1785/0120000305

Ambraseys, Nicholas (2001). The earthquake of 10 July 1894 in the Gulf of Izmit (Turkey) and its relation to the earthquake of 17 August 1999. Journal of Seismology 5, ss.117–128. https://doi.org/10.1023/A:1009871605267

Ambraseys, Nicholas (2002). The Seismic Activity of the Marmara Sea Region over the Last 2000 Years. Bulletin of the Seismological Society of America, 92(1), ss.1–18. doi:10.1785/0120000843

Armijo, Rolando; Pondard, Nicolas; Meyer, Bertnard; Uçarkuş, Gülşen; de Lépinay, Bernard Mercier; Malavieille, Jacques; Dominguez, Stephane; Gustcher, Marc-Andre; Schmidt, Sabine; Sarıkavak, Kerim (2005). Submarine fault scarps in the Sea of Marmara pull‐apart (North Anatolian Fault): Implications for seismic hazard in Istanbul. Geochemistry, Geophysics, Geosystems, 6(6).

Ayalon, Yaron (2020). Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler (Çev: Rona, Zeynep). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Aydın, Hatice (2021). Theophanes Confessor’un Kroniğinde Türkler: 284-813. İstanbul: Kronik Yayınları.

Atalay, Nurhan (2017). Deniz Kabuğundan Evler – 17 Ağustos 1999: İstatistiğe Dönüşen Hayatlar. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Barka, Aykut (1999). The 17 august 1999 Izmit earthquake. Science, 285(5435), ss.1858-1859.

Bayrak, Orhan (2003). İstanbul Tarihi. İstanbul: İnkılap Kitabevi Yayınları.

Bektaş, Cengiz (2013). Türk Evi. İstanbul: Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları.

Busbecq, Ogier Ghiselin de (2023). Türk Mektupları – Kanuni Döneminde Avrupalı Bir Elçinin Gözlemleri (Çev: Türkömer, Derin). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Büyüksaraç, Aydın; Sayıl, Nilgün; Bektaş, Özcan; Akın, Özgenç (2018). Deprem Bilimi. Gazi Kitabevi Yayınları.

Cardini, Franco (2014). Istanbul – Seduttrice, Conquistatrice, Sovrana. Bologna: Il Mulino.

Croke, Brian (2005). Justinian’s Constantinople, The Cambridge Companion to the Age of Justinian  (Ed: Maas, Michael), Cambridge: Cambridge University Press.

Dalgıç, S. (2004). Factors affecting the greater damage in the Avcılar area of Istanbul during the 17 August 1999 Izmit earthquake. Bulletin of Engineering Geology and the Environment, 63(3), ss.221–232. doi:10.1007/s10064-004-0234-9

Downey, Glanville (1955). Earthquakes at Constantinople and Vicinity, A.D. 342-1454. Speculum, 30(4), ss.596–600. doi:10.2307/2849615

Éginitis, Demetrios (1895). Le tremblement de terre de Constantinople du 10 juillet 1894. In: Annales de Géographie, t. 4, n°15, 1895. pp. 151-165. doi: https://doi.org/10.3406/geo.1895.5687

Erdik, Mustafa; Demircioğlu, M.; Sesetyan, Karin; Durukal, Eser; Siyahi, Bilge (2004). Earthquake hazard in Marmara region, Turkey. Soil Dynamics and Earthquake Engineering, 24(8), ss.605-631.

Erzen, Jale Nejdet (2005). Mimar Sinan Estetik Bir Analiz. İstanbul: Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı.

Eyice, Semavi (2010). Tarih Boyunca İstanbul. İstanbul: Etkileşim Yayınları.

Eyidoğan, Haluk (2019). Deprem. İstanbul: Ginko Bilim Yayınları.

Gerlach, Stephan (2006). Türkiye Günlüğü 1573-1576 (Çev: Noyan, Türkis). İstanbul: Kitap Yayınevi.

Görür, Naci (2020). Türkiye’de Deprem. İstanbul: Doğan Kitap.

Görür, Naci (2021). Beklenen Marmara Depremi. İstanbul’un Deprem Gerçeği (Ed: Erdoğan, Sevim). İstanbul: İBB Kültür AŞ Yayınları.

Gündüz, Abdülkadir; Türkmen, Süha; Eryigit, Umut; Karaca, Yunus; Aydin, Murat (2013). Is Turkey an Earthquake Country?/Türkiye Bir Deprem Ülkesi midir?. Eurasian Journal of Emergency Medicine, 12(1), ss.33-37

Hammer, Baron Joseph von. Büyük Osmanlı Tarihi – II.Cilt. İstanbul: Üçdal Neşriyat.

Hammer, Baron Joseph von. Büyük Osmanlı Tarihi – IV.Cilt. İstanbul: Üçdal Neşriyat.

Harris, Jonathan (2020). Konstantinopolis Bizans’ın Başkenti (Çev: Alkaç, Tevabil). İstanbul: Alfa Yayınları.

Herrin, Judith (2007). Byzantium – The Surprising Life of A Medieval Empire. Londra: Penguin Books.

Hoşgören, Yıldız (2015). Jeomorfoloji’nin Ana Çizgileri – I. İstanbul: Çantay Kitabevi Yayınları.

Hoşgören, Yıldız (2015). Jeomorfoloji’nin Ana Çizgileri – II. İstanbul: Çantay Kitabevi Yayınları.

Hubert-Ferrari, Aurelia; Barka, Aykut; Jacques, Eric; Nalbant, Süleyman;  Meyer, Bertrand; Armijo, Rolando; Tapponnier, Paul; King, Geoffrey C. P. (2000). Seismic hazard in the Marmara Sea region following the 17 August 1999 Izmit earthquake. Nature, 404(6775), ss.269-273.

Ketin, İhsan (2008). Genel Jeoloji – Yerbilimlerine Giriş. İstanbul: İTÜ Vakfı Yayınları.

Kozacı, Özgür; Altunel, Erhan; Lindvall, Scott; Brankman, Charles; Lettis, William (2011). The North Anatolian Fault on the Hersek Peninsula, Turkey: Its Geometry and Implications for the 1999 İzmit Earthquake Rupture Propagation. Turkish Journal of Earth Sciences: Vol. 20: No. 4, Article 1. Ss.359-378. https://doi.org/10.3906/yer-0910-45

Köse, Resul; Koltuk, Nuran; Şahin, Erdinç; Alikılıç, Dündar (2018). Dünden Bugüne Tarihi İstanbul Çarşıları. İstanbul: Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları.

Kuban, Doğan (2015). Sanat, Mimarlık, Toplum Kültürü Üzerine Makaleler. İstanbul: Boyut Yayınları.

Kuban, Doğan (2017). İstanbul: Bir Kent Tarihi (Çev: Rona, Zeynep). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Kuban, Doğan (2023). Türk Ahşap Konut Mimarisi 17.-19.Yüzyıllar. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Kuzucu, Kemalettin (2021). İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi. İstanbul’un Deprem Gerçeği (Ed: Erdoğan, Sevim). İstanbul: İBB Kültür AŞ Yayınları.

Küçükalioğlu Özkılıç, Sema (2015). 1894 Depremi ve İstanbul. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Le Pichon, Xavier; Şengör, A. M. Celal; Demirbağ, E.; Rangin, C.; Imren, C.; Armijo, R.; Görür, N.; Çağatay, N.; Mercier de Lepinay, B.; Meyer, B.; Saatçılar, R.; Tok, B. (2001). The active main Marmara fault. Earth and Planetary Science Letters, 192(4), ss.595-616.

Le Pichon, Xavier, Chamot‐Rooke, N., Rangin, C.; Şengör, A. M. Celal (2003). The North Anatolian fault in the sea of marmara. Journal of Geophysical Research: Solid Earth, 108(B4).

Lutgens, Frederick; Tarbuck, Edward J.; Tasa, Dennis (2011). Essentials of Geology. New Jersey: Prentice Hall.

Malalas (1986). The Chronicle of John Malalas (Ed: Jeffreys, Elizabeth; Jeffreys, Michael; Scott, Roger). Melbourne: Australian Association for Byzantine Studies.

Mansel, Philip (1996). Dünyanın Arzuladığı Şehir Konstantinopolis 1453-1924 (Çev:Erol, Şerif). İstanbul: Sabah Yayınları.

Mantran, Robert (2015). İstanbul Tarihi (Çev: Tunçdoğan, Teoman). İstanbul: İletişim Yayınları.

Matrakçı Nasuh (2015). Tarih-i Sultan Bayezid (Haz. Bilge, Reha; Akt: Tulum, Mertol). İstanbul: Arvana Yayınları.

Mazlum, Deniz (2011). 1766 İstanbul Depremi – Belgeler Işığında Yapı Onarımları. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yayınları.

Michael Attaleiates (2008). Tarih (Çev: Umar, Bilge). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.

Naima (2014). Tarih-i Naima (Haz: İpşirli, Mehmet). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Naimi, Sepanta, Tufan, Tarık (2021). Olası İstanbul depremi ile yapılan kentsel dönüşüm çalışmaları ve alınan önlemlerin irdelenmesi. AURUM Journal of Engineering Systems and Architecture, 5(1), ss.89-108.

Neave, Dorina (2020). Sultan Abdülhamit Devrinde İstanbul’da Gördüklerim (Çev: Akın, Neşe). İstanbul: Dergah Yayınları.

Nicol, Donald M. (2021). Bizans’ın Son Yılları 1261-1453 (Çev: Umar, Bilge). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Oruç, Bülent. Yerküre Fiziği ve Temel Deprem Bilimi. Ankara: Nobel Yayınları.

Özçep, Ferhat (2019). Jeofizik. İstanbul: Ginko Bilim Yayınları.

Özel, Oğuz; Cranswick, Edward; Meremonte, Mark; Erdik, Mustafa; Şafak, Erdal (2002). Site Effects in Avcilar, West of Istanbul, Turkey, from Strong- and Weak-Motion Data. Bulletin of the Seismological Society of America, 92(1), ss.499–508. doi:10.1785/0120000827

Parsons, Tom; Toda, Shinji; Stein, Ross S.; Barka, Aykut; Dieterich, James H. (2000). Heightened Odds of Large Earthquakes Near Istanbul: An Interaction-Based Probability Calculation. Science, 288(5466), ss.661–665. doi:10.1126/science.288.5466.661

Parsons, Tom (2004). Recalculated probability ofM≥ 7 earthquakes beneath the Sea of Marmara, Turkey. Journal of Geophysical Research: Solid Earth, 109(B5). doi:10.1029/2003jb002667

Özata, Şerife; Limoncu, Sevgül (2014). 16. ve 20. Yy. Arası İstanbul ve Yakın Çevresinde Meydana Gelen Deprem Sonrası Barınma Uygulamalarının İncelenmesi. MEGARON, vol.9, ss.217-227. doi: 10.5505/MEGARON.2014.04706

Özbay, Ferhunde (2021). Dünden Bugüne Aile, Kent ve Nüfus. İstanbul: İletişim Yayınları.

Sakınç, Mehmet (2012). Yer’in Evrimi. İstanbul: Bilim ve Gelecek Kitaplığı.

Sawai, Kazuaki (2015). The 1509 Istanbul Earthquake and Subsequent Recovery. Mediterranean Studies Group Hitotsubashi University.

Sodini, Jean-Pierre (2011). Konstantinopolis: Bir Megapolün Doğuşu (4.-6.Yüzyıllar). Bizans – Yapılar, Meydanlar, Yaşamlar (Ed: Pralong, Annie; Çev: Kitapçı Bayrı, Buket). İstanbul: Kitap Yayınevi.

Şengör, A.M.Celal; Yılmaz, Yücel (1981). Tethyan evolution of Turkey: a plate tectonic approach. Tectonophysics, 75(3-4), ss.181-241.

Tüysüz, Okan (2021). Deprem ve Türkiye. İstanbul: Literatür Yayınları.

Üşümezsoy, Şener (2020). İstanbul Depremi. İstanbul: İleri Yayınları.

Yaltırak, Cenk (2002). Tectonic evolution of the Marmara Sea and its surroundings. Marine Geology, 190(1-2), ss.493-529.

Yaltırak, Cenk (2015). Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67. ss.56-62.

Yerasimos, Stefanos (2010). Constantinople – Istanbul’s Historical Heritage. Potsdam: h.f.ullmann

Yılmaz, Murat (2016). Türkiye’nin Değişen Nüfus Yapısı – Nedenler, Değişim, Sonuçlar ve Gelecek. İstanbul: Çantay Yayınları.

Zinkeisen, Johann Wilhelm (2019). Osmanlı İmparatorluğu Tarihi – II.Cilt (Çev: Epçeli, Nilüfer). İstanbul: Yeditepe Yayınları.

 

[1] Ketin, İhsan, Genel Joloji – Yerbilimlerine Giriş, s.105

[2] Lutgens, Frederick K.; Tarbuck, Edward J.; Tasa, Dennis, Essentials of Geology, s.34; Hoşgören, Yıldız, Jeomorfoloji’nin Ana Çizgileri – I, s.25-26

[3] Sakınç, Mehmet, Yer’in Evrimi, s.57

[4] Ketin, İhsan, Genel Joloji – Yerbilimlerine Giriş, s.553

[5] Oruç, Bülent, Yerküre Fiziği ve Temel Deprem Bilimi, s.203

[6] Tüysüz, Okan, Deprem ve Türkiye, s.147-149

[7] Tüysüz, Okan, Deprem ve Türkiye, s.160-161

[8] Görür, Naci, Türkiye’de Deprem, s.31

[9] Le Pichon, X.; Şengör, A. M. C., Demirbağ, E.; Rangin, C.; Imren, C.; Armijo, R.; Görür, N.; Çağatay, N.; Mercier de Lepinay, B.; Meyer, B.; Saatçılar, R.; Tok, B, The active main Marmara fault. Earth and Planetary Science Letters, 192(4), s.608

[10] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67 s.60

[11] Kuban, Doğan, İstanbul: Bir Kent Tarihi (Çev: Rona, Zeynep), s.16-22; Mantran, Robert, İstanbul Tarihi (Çev: Tunçdoğan, Teoman), s.22-27; Sodini, Jean-Pierre, Konstantinopolis: Bir Megapolün Doğuşu (4.-6.Yüzyıllar). Bizans – Yapılar, Meydanlar, Yaşamlar, s.13

[12] Harris, Jonathan, Konstantinopolis Bizans’ın Başkenti (Çev:Alkaç, Tevabil), s.81

[13] Ahmetbeyoğlu, Ali, Avrupa Hun İmparatorluğu, s.70-71

[14] Mantran, Robert, İstanbul Tarihi (Çev: Tunçdoğan, Teoman), s.45

[15] Malalas, The Chronicle of John Malalas (Ed: Jeffreys, Elizabeth; Jeffreys, Michael; Scott, Roger), s.295-296

[16] Croke, Brian, Justinian’s Constantinople, The Cambridge Companion to the Age of Justinian  (Ed: Maas, Michael), s.71

[17] Aydın, Hatice, Theophanes Confessor’un Kroniğinde Türkler: 284-813, s.142

[18] Croke, Brian, Justinian’s Constantinople, The Cambridge Companion to the Age of Justinian  (Ed: Maas, Michael), s.61; Downey, Glanville, Earthquakes at Constantinople and Vicinity, A.D. 342-1454, s.598

[19] Herrin, Judith, Byzantium – The Surprising Life of A Medieval Empire, s.57; Yerasimos, Stefanos, Constantinople – Istanbul’s Historical Heritage, s.48

[20] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.15

[21] Downey, Glanville, Earthquakes at Constantinople and Vicinity, A.D. 342-1454, s.599

[22] Kozacı, Özgür; Altunel, Erhan; Lindvall, Scott; Brankman, Charles; Lettis, William, The North Anatolian Fault on the Hersek Peninsula, Turkey: Its Geometry and Implications for the 1999 İzmit Earthquake Rupture Propagation. Turkish Journal of Earth Sciences: Vol. 20: No. 4, Article 1, s.362

[23] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67 s.57

[24] Downey, Glanville, Earthquakes at Constantinople and Vicinity, A.D. 342-1454, s.599

[25] Mantran, Robert, İstanbul Tarihi (Çev: Tunçdoğan, Teoman), s.116; Eyice, Semavi, Tarih Boyunca İstanbul, s.68

[26] Downey, Glanville, Earthquakes at Constantinople and Vicinity, A.D. 342-1454, s.600

[27] Mantran, Robert, İstanbul Tarihi (Çev: Tunçdoğan, Teoman), s.116

[28] Michael Attaleiates, Tarih (Çev: Umar, Bilge), s.96

[29] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67 s.58

[30] Nicol, Donald M., Bizans’ın Son Yılları 1261-1453 (Çev: Umar, Bilge), s.140

[31] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.17

[32] Downey, Glanville, Earthquakes at Constantinople and Vicinity, A.D. 342-1454, s.600; Yerasimos, Stefanos, Constantinople – Istanbul’s Historical Heritage, s.48

[33] Nicol, Donald M., Bizans’ın Son Yılları 1261-1453 (Çev: Umar, Bilge), s.299

[34] Downey, Glanville, Earthquakes at Constantinople and Vicinity, A.D. 342-1454, s.600

[35] Altınok, Yıldız; Alpar, Bedri; Yaltırak, Cenk, Şarköy-Mürefte 1912 earthquake's tsunami, extension of the associated faulting in the Marmara Sea, Turkey. Journal of Seismology, 7, s.344

[36] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.19

[37] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67 s.57

[38] Küçükalioğlu Özkılıç, Sema, 1894 Depremi ve İstanbul, s.3

[39] Sawai, Kazuaki, The 1509 Istanbul Earthquake and Subsequent Recovery, s.36

[40] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67. S.62

[41] Ambraseys, Nicholas, The Earthquake of 1509 in the Sea of Marmara, Turkey, Revisited. Bulletin of the Seismological Society of America, 91(6), s.1414

[42] Ambraseys, Nicholas, The Seismic Activity of the Marmara Sea Region over the Last 2000 Years, s.16

[43] Erdik, Mustafa; Demircioğlu, M.; Sesetyan, Karin; Durukal, Eser; Siyahi, Bilge, Earthquake hazard in Marmara region, Turkey. Soil Dynamics and Earthquake Engineering, 24(8), s.607

[44] Görür, Naci, Türkiye’de Deprem, s.50

[45] Altınok, Yıldız; Ersoy, Şükrü, Tsunamis observed on and near the Turkish coast. Natural Hazards: State-of-the-Art at the End of the Second Millennium (Ed: Papadopoulos, G.A., Murty, T., Venkatesh, S., Blong, R.), s.187

[46] Matrakçı Nasuh, Tarih-i Sultan Bayezid (Hz:Bilge, Reha), s.78; Danişmed, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, s.465; Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.19

[47] Ambraseys, Nicholas, The Earthquake of 1509 in the Sea of Marmara, Turkey, Revisited. Bulletin of the Seismological Society of America, 91(6), s.1412

[48] Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi – II.Cilt, s.374

[49] Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi I.Cilt, s.465

[50] Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline, The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800, s.38; Bayrak, Orhan, İstanbul Tarihi, s.75

[51] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.20

[52] Sawai, Kazuaki, The 1509 Istanbul Earthquake and Subsequent Recovery, s.37

[53] Küçükalioğlu Özkılıç, Sema, 1894 Depremi ve İstanbul, s.4

[54] Ambraseys, Nicholas, The Earthquake of 1509 in the Sea of Marmara, Turkey, Revisited. Bulletin of the Seismological Society of America, 91(6), s.1407

[55] Bayrak, Orhan, İstanbul Tarihi, s.76

[56] Cezar, Mustafa, Mufassal Osmanlı Tarihi II.Cilt, s.714

[57] Bayrak, Orhan, İstanbul Tarihi, s.77

[58] Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi – II.Cilt, s.374-375

[59] Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi – Cilt II, s.404

[60] Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi – Cilt II, s.404

[61] Mansel, Philip, Dünyanın Arzuladığı Şehir Konstantinopolis 1453-1924, s.154

[62] Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi I.Cilt, s.465; Erzen, Jale Nejdet, Mimar Sinan Estetik Bir Analiz, s.16

[63] Kuban, Doğan, Türk Ahşap Konut Mimarisi, s.8

[64] Eyice, Semavi, Tarih Boyunca İstanbul, s.69; Bayrak, Orhan, İstanbul Tarihi, s.77

[65] Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline, The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800, s.48

[66] Busbecq, Türk Mektupları – Kanuni Döneminde Avrupalı Bir Elçinin Gözlemleri (Çev: Türkömer, Derin), s.102

[67] Erdik, Mustafa; Demircioğlu, M.; Sesetyan, Karin; Durukal, Eser; Siyahi, Bilge, Earthquake hazard in Marmara region, Turkey. Soil Dynamics and Earthquake Engineering, 24(8), s.607

[68] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67. S.61

[69] Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline, The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800, s.51-67

[70] Gerlach, Stephan, Türkiye Günlüğü 1573-1576 (Çev: Noyan, Türkis), s.79

[71] Naima, Tarih-i Naima IV. Cilt (Haz: İpşirli, Mehmet), s.1142

[72] Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline, The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800, s.68

[73] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.25

[74] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67. S.61

[75] Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline, The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800, s.104-105

[76] Barka, Aykut, The 17 august 1999 Izmit earthquake. Science, 285(5435), s.1859

[77] Ambraseys, Nicholas, The Seismic Activity of the Marmara Sea Region over the Last 2000 Years. Bulletin of the Seismological Society of America, 92(1), s.12

[78] Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline, The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800, s.126-129

[79] Ambraseys, Nicholas, The Seismic Activity of the Marmara Sea Region over the Last 2000 Years. Bulletin of the Seismological Society of America, 92(1), s.9

[80] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.30; Bayrak, Orhan, İstanbul Tarihi, s.141

[81] Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi IV.Cilt, s.58

[82] Mazlum, Deniz, 1766 İstanbul Depremi – Belgeler Işığında Yapı Onarımları, s.34

[83] Parsons, Tom; Toda, Shinji; Stein, Ross S.; Barka, Aykut; Dieterich, James H. (2000). Heightened Odds of Large Earthquakes Near Istanbul: An Interaction-Based Probability Calculation. Science, 288(5466), s.663

[84] Ambraseys, Nicholas (2002). The Seismic Activity of the Marmara Sea Region over the Last 2000 Years. Bulletin of the Seismological Society of America, 92(1), s.9

[85] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67. S.61

[86] Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi – VIII.Cilt (Çev:Bürün, Vecdi; Özdek, Refik), s.374

[87] Mazlum, Deniz, 1766 İstanbul Depremi – Belgeler Işığında Yapı Onarımları, s.210

[88] Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi – VIII.Cilt (Çev:Bürün, Vecdi; Özdek, Refik), s.375

[89] Ambraseys, Nicholas; Finkel, Caroline, The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas – A Historical Review 1500-1800, s.139

[90] Küçükalioğlu Özkılıç, Sema, 1894 Depremi ve İstanbul, s.5

[91] Éginitis, Demetrios, Le tremblement de terre de Constantinople du 10 juillet 1894. In: Annales de Géographie, t. 4, n°15, 1895. s.153

[92] Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi IV.Cilt, s.456

[93] Ambraseys, Nicholas, The earthquake of 10 July 1894 in the Gulf of Izmit (Turkey) and its relation to the earthquake of 17 August 1999, s.125

[94] Küçükalioğlu Özkılıç, Sema, 1894 Depremi ve İstanbul, s.16-19

[95] Köse, Resul; Koltuk, Nuran; Şahin, Erdinç; Alikılıç, Dündar, Dünden Bugüne Tarihi İstanbul Çarşıları, s.201

[96] Bayrak, Orhan, İstanbul Tarihi, s.209

[97] Neave, Dorina, Sultan Abdülhamit Devrinde İstanbul’da Gördüklerim (Çev: Akın, Neşe), s.111

[98] Altınok, Yıldız; Ersoy, Şükrü, Tsunamis observed on and near the Turkish coast. Natural Hazards: State-of-the-Art at the End of the Second Millennium (Ed: Papadopoulos, G.A., Murty, T., Venkatesh, S., Blong, R.)., s.190

[99] Neave, Dorina, Sultan Abdülhamit Devrinde İstanbul’da Gördüklerim (Çev: Akın, Neşe), s.111-112

[100] Engin, Vahdettin, Bir Devrin Son Sultanı II.Abdülhamid, s.194

[101] Osmanoğlu, Ayşe, Babam Sultan Abdülhamid, s.104

[102] Engin, Vahdettin, Bir Devrin Son Sultanı II.Abdülhamid, s.192

[103] Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi IV.Cilt, s.456

[104] Barka, Aykut, The 17 august 1999 Izmit earthquake. Science, 285(5435), s.1859

[105] Ambraseys, Nicholas, The earthquake of 10 July 1894 in the Gulf of Izmit (Turkey) and its relation to the earthquake of 17 August 1999, s.117

[106] Hubert-Ferrari, Aurelia; Barka, Aykut; Jacques, Eric; Nalbant, Süleyman;  Meyer, Bertrand; Armijo, Rolando; Tapponnier, Paul; King, Geoffrey C. P., Seismic hazard in the Marmara Sea region following the 17 August 1999 Izmit earthquake. Nature, 404(6775), s.272

[107] Küçükalioğlu Özkılıç, Sema, 1894 Depremi ve İstanbul, s.289-291

[108] Osmanoğlu, Ayşe, Babam Sultan Abdülhamid, s.82-83

[109] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.45

[110] Gündüz, Abdülkadir; Türkmen, Süha; Eryigit, Umut; Karaca, Yunus; Aydin, Murat, Is Turkey an Earthquake Country?/Türkiye Bir Deprem Ülkesi midir?, s.34

[111] Altınok, Yıldız; Alpar, Bedri; Yaltırak, Cenk, Şarköy-Mürefte 1912 earthquake's tsunami, extension of the associated faulting in the Marmara Sea, Turkey. Journal of Seismology, 7, s.344

[112] Görür, Naci, Türkiye’de Deprem, s.54

[113] Görücü, Çağdaş, Kökent, Türkiye’nin 1970’li Yılları (Haz: Kaynar, Mete Kaan), s.771

[114] Yılmaz, Murat, Türkiye’nin Değişen Nüfus Yapısı – Nedenler, Değişim, Sonuçlar ve Gelecek, s.32-33

[115] Bayrak, Orhan, İstanbul Tarihi, s.290-304

[116] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Adrese-Dayali-Nufus-Kayit-Sistemi-Sonuclari-2022-49685

[117] Yıldırmaz, Sinan Köylüler ve Kentliler: Ellili Yılların Dönüşen Yeni Sosyo-ekonomik ve Kültürel Coğrafyası, Türkiye’nin 1950’li Yılları (Haz: Kaynar, Mete Kaan), s.553

[118] Mantran, Robert, İstanbul Tarihi, s.355

[119] Özbay, Ferhunde, Dünden Bugüne Aile, Kent ve Nüfus, s.156

[120] Kuban, Doğan, Sanat, Mimarlık, Toplum Kültürü Üzerine Makaleler, s.125

[121] Barka, Aykut, The 17 august 1999 Izmit earthquake. Science, 285(5435), s.1858

[122] Oruç, Bülent, Yerküre Fiziği ve Temel Deprem Birimi, s.241-242; Görür, Naci, Türkiye’de Deprem, s.57

[123] Görür, Naci, Türkiye’de Deprem, s.57-58

[124] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.48

[125] Kuzucu, Kemalettin, İstanbul’un 2000 Yıllık Deprem Tarihi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.48

[126] Büyüksaraç, Aydın; Sayıl, Nilgün; Bektaş, Özcan; Akın, Özgenç, Deprem Bilimi, s.105

[127] Eyidoğan, Haluk, Deprem, s.51

[128] Oruç, Bülent, Yerküre Fiziği ve Temel Deprem Bilimi, s.193

[129] Tüysüz, Okan, Deprem ve Türkiye, s.196

[130] Görür, Naci, Beklenen Marmara Depremi, İstanbul’un Deprem Gerçeği, s.90

[131] Tüysüz, Okan, Deprem ve Türkiye, s.133

[132] Parsons, Tom; Toda, Shinji; Stein, Ross S.; Barka, Aykut; Dieterich, James H., Heightened Odds of Large Earthquakes Near Istanbul: An Interaction-Based Probability Calculation. Science, 288(5466), s.664; Parsons, Tom, Recalculated probability of M≥ 7 earthquakes beneath the Sea of Marmara, Turkey. Journal of Geophysical Research: Solid Earth, 109(B5), s.10; Eyidoğan, Haluk, Deprem, s.56; Tüysüz, Okan, Deprem ve Türkiye, s.206

[133] Tüysüz, Okan, Deprem ve Türkiye, s.133

[134] Le Pichon, Xavier, Chamot‐Rooke, N., Rangin, C.; Şengör, A. M. Celal, The North Anatolian fault in the sea of marmara. Journal of Geophysical Research: Solid Earth, 108(B4), s.19

[135] Görür, Naci, Beklenen Marmara Depremi. İstanbul’un Deprem Gerçeği (Ed: Erdoğan, Sevim). İstanbul: İBB Kültür AŞ Yayınları, s.86

[136] Tüysüz, Okan, Deprem ve Türkiye, s.213

[137] Yaltırak, Cenk, Marmara Denizi ve Çevresinde Tarihsel Depremlerin Yerleri ve Anlamı. İTÜ Vakfı Dergisi. 67 s.62

Coşkun Faik Kavala

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Enstitü Başkanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display