2019; "ATATÜRK VE BAĞIMSIZLIK YILI"

Yazan  30 Mart 2019

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk’ta; “1919 yılı Mayıs’ının 19'ncu günü Samsun'a çıktım.” diyerek Milli Mücadele’yi anlatmaya başlamıştır. “Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak. İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’a Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur”. 19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkış; bu kararın, Türk Bağımsızlık Savaşı'nın örgütlenme sürecinin ve Milli Mücadele Hareketi'nin başlangıç günüdür.

Türk Milletinin Önderi ATATÜRK’ün öncülüğünde önce Milli Mücadele’yi kazanarak kurtuluşa, sonra Türkiye Cumhuriyeti devletini kurarak bağımsızlığa ve daha sonra da toplumun her alanında yapılan devrimlerle çağdaş hayata uzanan zaferler ve başarılarla dolu uzun, meşakkatli ve kutlu yolun başlangıcının ilk adımıdır. ATATÜRK'ün önderliğinde Türk Milleti, emperyalizmi; üstelik yerli ve yabancı işbirlikçileriyle birlikte bütün olumsuzluklara rağmen yenerek büyük zafer kazanmıştır. Bu mücadelenin kazanılmasında esas olan Millî Mücadele ruhudur. O ruh bizim bugün de sahip olmaya ihtiyaç duyduğumuz kimliğimizdir. Bu ruh aynı amaç uğrunda aynı hedefte birleşmenin adıdır, var oluş şartımızdır. “Efendiler bu durum karşısında tek bir karar vardır. O da millet egemenliğine dayanan tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmaktır”. O, "Ben, Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum."Türk Milleti'nin üstüne çöken karanlık umutsuzluk bulutları arasından ATATÜRK’ün bir umut ışığı olarak güneş gibi doğması, halkın kurtuluşa ve zafere olan inancını arttırmıştır. Ulusumuzun üzerine doğan bu güneş ile Millet Egemenliğe dayalı Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Bu devlet, 19 Mayıs 1919 ruhunun eseridir. O ruhun özü milli birlik ve baş mimarı ise Mustafa Kemal ATATÜRK'tür.

Mustafa Kemal'in Samsun'a Çıkışı

 

19 Mayıs 1919’u, başlattığı bu süreci göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir. Bu süreç 4 yıl kadar sürecek olan Milli Mücadele zeminini hazırlamıştır. ATATÜRK; 7 yıldır aralıksız savaşmak zorunda kalmış, varını yoğunu kaybetmiş, elinde kalan toprakları işgal edilmiş, yorgun, yoksul bir halkı, “Türk milleti esir yaşamaktansa mahvolsun daha iyidir. Ya İstiklal ya Ölüm” parolasıyla ayağa kaldırmayı başarmıştır.1914-1918 yılları arasında emperyalizmin küresel paylaşımı için 1’nci Dünya Savaşı yaşanmıştır. “İtilaf“ ve “İttifak“ olarak oluşan emperyalist blok devletlerin ortak amacı ve tarihsel emelleri, Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak ve Ortadoğu petrol kaynaklarını ele geçirmektir. 1’nci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı Devleti’nin imzalamak zorunda kaldığı 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile ölüm fermanını kabul etmiştir. Mondros Ateşkes Antlaşması, Türklerin tarih boyunca imzaladığı en ağır şartları taşıyan bir antlaşmadır. Çünkü, ülkemizin birçok bölgesi düşman işgaline uğramıştır. Emperyalist devletlerin, 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr, Birinci Dünya Savaşı’ndan galip devletler tarafından Osmanlı Devletine zorla imzalatılan son antlaşmadır. Osmanlı Devletini parçalayan, Türk Milletinin bağımsızlığını ve ülke bütünlüğünü tehdit eden bir antlaşmadır. Osmanlı Hükümetinin kayıtsız şartsız emperyalist devletlere teslim olması Türk Bağımsızlık mücadelesini Milli Mücadeleye sevk etmiştir. Misak-ı Milli’ye aykırı olması ve Türk milletinin bağımsızlığını tamamen ortadan kaldıran antlaşma olması nedeniyle TBMM tarafından kabul edilmemiş ve tarihin çöplüğüne atılmıştır.

Atatürk'ün 13 Kasım 1918 İstanbul'a gelişi,16 Mayıs İstanbul’dan Milli Mücadele'yi başlatmak için ayrılışı ve 19 Mayıs 1919‘a Samsun’a çıkışı ile 6 aylık süre içerisinde yaşananlar Türk milletinin Milli Mücadelesinde önem arz etmektedir. 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'in işgalinin ertesi günü, 9'ncu Ordu Müfettişi olarak yola çıkıp, 19 Mayıs sabahı Samsun'a ulaştığında bahtı kara Anadolu'da yeni bir umut güneşi doğmuştur. Bu süreç, Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu‘da yapacağı Milli Mücadele'nin biçimlendiği ve nitelik kazandığı, zorluklarla, tehlikelerle, acılarla, hüzünle ve hazırlıklılarla geçen ve Milli Mücadele‘nin alt yapısının planlandığı süreçtir. Bu dönem, Mustafa Kemal'in Osmanlı Devleti'nin ve Türk vatanın geleceği için bir vatansever olarak çareler aradığı, ulusal egemenliğe dayanan kayıtsız şartsız ve bağımsız yeni bir Türk devleti kurmanın gerekli olduğuna inandığı dönemdir.

19 Mayıs 1919, işgale karşı Milli Mücadele direnişin başlangıcı için çok önemlidir. Çünkü, Kuvayi Milliye’nin kurulması, milletin kendi kaderini kendinin tayin edeceğine inanması ve Anadolu’ya yayılan çoban ateşlerinin oluşmasına neden olmuştur. Milli Mücadele ile emperyalizme karşı tam bağımsızlık savaşı verilirken, saltanata karşı ise ulusal iradeyi hakim kılacak bir egemenlik savaşı başlatılmıştır. Bu mücadele, aynı zamanda tüm “mazlum milletlerin” özgürlük ve bağımsızlık ateşinin yakıldığı bir mücadeledir. “Milli Mücadele’yi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, evlatlarıdır. Millet analarıyla, babalarıyla, kardeşleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi. Milli Mücadele de şahsi hırs değil, milli ülkü, milli onur gerçek etken olmuştur”. Kuvayi Milliye hareketi, hem işgalci emperyalizmin ve işbirlikçilerinin, hem de milli egemenliği gasp etmek isteyenlerin korkulu rüyası olmuştur. Kuvayi Milliye ruhu, vatanın kurtuluş ve Cumhuriyetin kuruluş ruhudur.

Anadolu'nun içlerine doğru hızla ilerleyerek, Milli Kurtuluş için Türk halkı ile bütünleşmek istemiştir. Milletimiz özgürlük ve bağımsızlık aşkı, tüm zorlukları aşacak bir zenginliktir. Anadolu, düşmanlar tarafından işgal edilmiş, müslüman halk, yoksulluk ve hastalıklarla boğuşarak, silahsız ve savunmasız bir şekilde makus kaderlerine terk edilmiştir. İşgalcilere ve teslimiyetçi İstanbul Hükümetine başkaldıran Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Milli Mücadelenin azim ve kararı, 21/22 Haziran 1919 tarihinde imzalanan "Yurdun bütünlüğü, Ulusun bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul'daki Hükümet üstlendiği görevin sorumluluğunu yerine getirememektir. Ulusun bağımsızlığını, yine Ulusun azim ve kararı kurtaracaktır". Türk Milleti’nin emperyalist güçlere karşı bağımsızlık ve bütünlüğünü koruduğunu Amasya Genelgesi ile bütün dünyaya ilan ederek Milli Mücadeleyi başlatmıştır.

Amasya Genelgesi'ni Ali Fuat Paşa (Cebesoy),

Refet Paşa (Bele) ve Rauf Bey (Orbay) imzaladı.

7/8 Temmuz 1919 gecesi Mustafa Kemal Paşa'nın askerlikten istifa etmesi ile Kazım Karabekir Paşa'nın; "Kumandamda bulunan zabitlerle, askerlerimin saygı ve tazimlerini arza geldim. Siz bundan böyle de, bizim kumandanımızsınız. Hepimiz emrinizdeyiz Paşam." sözleri Milli Mücadele'nin dönüm noktası oluşturmuştur. Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanması, 28 Ocak 1920 tarihinde Misak-ı Milli (Ulusal Ant) kabul edilmesi ve 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanması, yoksulluğa ve her türlü zorluğa rağmen içte ve dışta işgalcilere karşı Milli Mücadele için önemli gelişmeleri teşkil etmiştir.

23 Temmuz-7 Ağustos Erzurum Kongresi'nde Temsil Heyeti'nin seçilmesi, Amasya Genelgesi ile dünyaya ilan edilmiş olan Milli Mücadele, Milli İrade'ye dayanan hukuki zemin oluşturulmuştur. Emperyalist devletlere karşı; " Kuva-yı Milliye’yi etken, ulusal iradeyi hakim kılmak esastır". kararı ile Milli Mücadelenin adımları atılmıştır. Mustafa Kemal; "Bugün doğan güneşi nasıl görüyorsam, yarın Asya ve Avrupa'daki bütün esir ve mazlum milletlerin hürriyet ve istiklallerine kavuşacaklarını da öylece görüyorum". Kongre'de yaptığı söylev tarihi bir öngörü olmuştur. Emperyalist devletlerin dahili ve harici bedhahları ile ülkeyi parçalama girişimlerine ilk tepki Erzurum Kongresi olmuştur.

Erzurum Kongresi

Milli Mücadelenin bütün yurdu kapsaması için 4-11 Eylül 1919 tarihinde Sivas Kongresini gerçekleştirmiştir. Kongre, Emperyalist işgallere karşı yurdun birçok yerinde kurulmuş olan çoban ateşleri olan cemiyetleri "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çatısı altında birleştirerek, Milli Mücadeleye yurt çapında işlerlik kazandırmıştır.27 Aralık 1919 Ankara'ya gelişi Milli Mücadelenin siyasi alt yapısını oluşturmuş ve yönetimin merkezini teşkil etmiştir. 28 Ocak 1920 Misak-ı Milli (Ulusal Ant) ile Türk Ordusunun denetimi altında bulunan vatan topraklarının bir bütün olduğu ve her ne pahasına olursa olsun bölünmez bütünlüğünün savunulacağı, milletvekilleri tarafından ant içilerek dünyaya ilan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları Misak-ı Milli ile belirlenmiştir.23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir". kararı ile siyasi amaca ulaşılmıştır. Kuvvetler Birliği ilkesine göre Milli Siyasal güç (Yasama, Yürütme, Yargı), Vatan topraklarının savunulması için Milli Güç oluşturulmuş ve Milli Mücadele başlamıştır.

TBMM'nin Açılışı (23 Nisan 1920)

Doğu Cephesinde, Ermenilere karşı kazanılan zaferlerden sonra 2 Aralık 1920 tarihinde" TBMM hükümetinin imzaladığı ilk antlaşma olan Gümrü Antlaşması", Güney Cephesinde, Fransızlara karşı kazanılan zafer ile 20 Ekim 1921 tarihinde" Ankara Antlaşması", Batı Cephesinde, 30 Ağustos 1922 tarihinde kazanılan "Büyük Zafer" ile bütün umutlarını yitiren işgalci/ emperyalist devletler önce 11 Ekim 1922 tarihinde "Mudanya Antlaşması" ve 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalanması ile Misak-ı Milli sınırlarına kavuşulmuştur. Yine, 10 Ocak 1921 1’nci İnönü Zaferi ve 1 Nisan 1921 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa'nın; " Siz orada yalnız düşmanın değil, milletin makus talihini de yendiniz". sözü ile kazanılan 2’nci İnönü Zaferi ve 13 Eylül 1921 tarihinde "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça, terk edilemez" direktifi ile kazanılan Sakarya Meydan Muharebeleri ile "Milli Seferberlik" ilan edilmiştir.

Başkomutan Mustafa Kemal Afyon Kocatepe'de

26 Ağustos 1922 tarihinde Kocatepe/ Afyon'da başlatılan "Büyük Taarruz " 30 Ağustos 1922 tarihinde " Büyük Zafer " ile sonuçlanmıştır. Yunan orduları, 9 Eylül 1922 tarihinde emperyalizmle birlikte İzmir'de denize dökülmüştür. 1922 yılında kazanılan askeri zaferi 24 Temmuz 1923 tarihinde diplomatik zaferle taçlandırılmıştır. Kahraman Milletimizin önündeki bütün engeller ortadan kaldırılmış ve 29 Ekim 1923 tarihinde "Cumhuriyet" ilan edilmesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Modern, çağdaş ve uygar bir devlet olarak çağı yakalamak için ihtiyaç duyulan "Devrimler" yapılmıştır. "Milli Kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne yüceltmek" için planlı ve yoğun kalkınma hamleleri başlatılmıştır. Samsun, yeniden dirilişin ilk durağı, bağımsızlığa, çağdaşlaşma ve demokratikleşmeye giden yolun ilk adımı olmuştur.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

21’nci yüzyılın lideri ve dünya barışına önderlik eden Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK, sadece Türk halkını modern, çağdaş, uygar, özgür ve bağımsız bir ulusa dönüştürmek değil mazlum ve sömürülen ülkelere önderlik ve rehberlik etmiştir.Dış politikasının temel hedeflerinden biri “Barış” olmuştur. 17 Mart 1937 tarihinde; “İnsan, mensup olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli”, Türkiye Cumhuriyeti’nin “En esaslı ilklerinden biri Yurtta Barış, Dünyada Barış”. ilkesi ile emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesini vermiştir. Çünkü, emperyalizmin olduğu yerde gerçek barışın ve bağımsızlığın olmayacağını görmüştür. Günümüzde dünyasında emperyalistler devletlerin zalimce davranışı, enerji ve petrol kaynaklarını ele geçirme ve paylaşım amaçları, bölgemizde barışı yerini savaş almış, kan, şiddet ve korku getirmiştir. Ömrünü savaş meydanlarda geçiren ATATÜRK, “Barış milletlerin refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yoldur. İnsanlığın kurtuluşu mutlaka medeni, insani ve barışçı ülkü belirmelidir. Bütün mazlum milletler zalimleri mahv ve perişan edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal hale mazhar olacaktır.” Türkiye’nin milli sınırlar içerisinde egemenliğini ve bağımsızlığını güvenlik altına alan bir barışı sağladıktan sonra onu korumak için mücadele etmiştir.Dış politika hedeflerine ulaşılmasında, barışı savaşa tercih ederek dünya da gerçek barışının kurulması için uğraş vermiştir. ATATÜRK, Lozan Antlaşması ile kalıcı barışı oluşturmuştur.1921 yılında Sovyetler Birliği ile dostluk antlaşması, Balkan Antantı, Sadabat Paktı ve Sovyet dostluğu ile Balkanlardan Güney Asya’ya, Sibirya’dan Akdeniz’e kadar uzanan bölgede en büyük barış kuşağını oluşturmuştur. “Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Ulusun yaşamı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir”. Türkiye için hayati öneme haiz, Boğazlar egemenliğinin kontrolünün sağlanması ve Hatay’ın ülke topraklarına katılması gibi büyük sorunları savaş yaşanmadan diplomasi yolu ile barış içerisinde çözmüştür. 

19 Mayıs 1919; Emperyalizme karşı tam bağımsızlık, saraya ve sultana karşı milli egemenlik, cehalete ve bağnazlığa karşı uygarlık ve çağdaşlık hakkı için mücadele edilmiştir. Samsun’a çıkıp Milli Mücadele bayrağını açıp özgürlük ateşi yakılmış olmasaydı, milletçe tarih sahnesinden silinecek, egemenlik ve bağımsızlığımızı kaybetmiş olacaktık. 19 Mayıs, Atatürk’ün iflasa ve işgale karşı direnişi ve kurtuluşudur. 20’nci yüzyılın başında uygarlık tarihinin en etkili, kurucu ve kurtarıcı bir lider Anadolu topraklardan çıktı, o Mustafa Kemal ATATÜRK dür. Türk Millet için dönüm noktası ve kurtuluşun başlangıcı olan bu dönemin 100’ncü yıldönümü olan 2019 yılı; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkarak başlattığı Milli Mücadele'nin ve Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk adımının olması nedeniyle “ATATÜRK ve BAĞIMSIZLIK YILI” ilan edilmelidir.

21’inci yüzyılda emperyalizme karşı kazanılmış ve mazlum milletlere de ilham vermiş olan bu ilk bağımsızlık savaşının öneminin daha iyi anlaşılabilmesi ve hafızalarımıza kazınabilmesi için, 1919 yılının 100’üncü yıl dönümünde ATATÜRK ve Milli Mücadele konularında ülke çapında uluslararası geniş katılımlı kültürel ve bilimsel etkinliklerin yapılması, belgesel, film, diziler ve açık oturumlar ile gençlere ve halka anlatılması gerekmektedir.

Yeşilköy ATATÜRK Havalimanı, Türk milletinin kurtuluşu ve kuruluşu için önemli bir yer teşkil etmektedir. Türk Havacılığının ilk kurulduğu ve Milli Mücadele’nin kazanılması ile bağımsızlığını ilan eden Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk uçuşun yapıldığı Sivil Uluslararası Havaalanı’dır. ATATÜRK, Türk askeri ve sivil havacılığının dünya standartların ulaşmasına ve gelişme sağlamasına önderlik ve rehberlik etmiş, her türlü destek ve katkı sağlamıştır. Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte İstanbul’da sivil havacılığın ilk adımı, 17 Ağustos 1925’de ülkenin ilk uluslararası meydanı olan Yeşilköy’de atılmıştır. 1933’de İstanbul-Ankara arasındaki ilk sefer ile Yeşilköy Hava Meydanı sivil uçuşlara açılmıştır. Dünya barışının, uluslararası anlayış, dostluk ve işbirliği düşüncesinin öncüsü, insan haklarına saygılı, insanlar arasında renk, din, dil ve ırk ayrımı yapmamış devlet adamıdır. Olağanüstü devrimler gerçekleştirerek modern, çağdaş ve uygar bir devlet yaratan devrimci, dünya mazlum devletlerine örnek olmuş sömürgeci ve yayılmacı devletlere karşı savaşan 21.Yüzyılın önder ve örnek lideri olan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusunun ve Türk milletinin kurtarıcısının adının Türk Havacılık Tarihi açısından büyük önemi olan Yeşilköy Havaalanın “ATATÜRK HAVACILIK MÜZESİ” yapılması tarihin yaşatılması açısından uygun olacaktır.

 

 

 

KAYNAKÇA:

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, (1919-1938), Gnkur.Bsm.,  Ankara, 1981

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri II, (1918-1937), Gnkur.Bsm.,  Ankara, 1981

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri III, (1906-1938), Gnkur.Bsm.,  Ankara, 1981

MEYDAN, Sinan. ATATÜRK ETKİSİ, İflas-İşgal-Direniş-Kurtuluş, İnkılap Yayınevi, 2018.

TATAR, Cengiz. Türk Havacılık Tarihi 1909-1954, Milli Mücadele Dönemi Öncesi ve Sonrası Türk Havacılığı, Doktora Tezi, 2018.

 

 

 

Dr. Cengiz Tatar

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display