< < İzmir Marşı’nı Bir de Böyle Okuyalım
 Bu sayfayı yazdır

İzmir Marşı’nı Bir de Böyle Okuyalım

Yazan  18 Mayıs 2020

İzmir'in dağlarında çiçekler açar,Altın güneş orda sırmalar saçar, Bozulmuş düşmanlar, hep yel gibi kaçar,Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa;Adın yazılacak mücevher taşa” sözleriyle tüylerimizi diken diken eden ve halkımız tarafından çok sevilerek söylenen İzmir Marşı’nın, bestecisi ve güftecisi hakkında yeterli bilgi yoktur.

Müzik tarihçisi Murat Meriç, İzmir Marşı’nın;"Kafkasya dağlarında çiçekler açar” dizesiyle başlayan marş olduğunu, söz yazarının ve bestecisinin bilinmediğini, resmi kaynaklarda ‘anonim beste’ olarak geçtiğini ifade etmektedir. Kimi kaynaklar, İzmir Marşı’nı Besteci Muammer Sun ile özdeşleştirse de Murat Meriç, Muammer Sun’un marşı düzenleyen isimlerden biri olduğunu açıklamaktadır.

Ankara Devlet Orkestra ve Balesi Orkestra Şefi Naci Özgüç ise marşın 'Kafkasya Marşı' olarak büyük dedesi İzzettin Hümayi Elçioğlu tarafından bestelendiğini ileri sürmektedir(Naci Özgüç). Müzik yazarı Etem Üngörde 1966’da çıkarttığı “Türk Marşları” isimli kitabında marşın “Kafkasya Marşı” adıyla İzzettin Hümayi’ye ait olduğunu yazmıştır. Etem Üngör bestenin sonraki senelerde “İzmir’in dağlarında....” ve bazen de “İnönü dağlarında....” diye okunduğunu belirtmektedir.Ancak, bu yazarlar,bilgilerini teyit edecek herhangi bir belge veya kayıt göstermemektedirler(Murat Bardakçı).

Sonuç olarak, araştırmacılar; marşın Kafkasya Marşı’ndan çevrildiği, ancak, Kafkasya Marşı’nın söz yazarının ve bestecisinin tam olarak belirlenemediği ve bestenin akılda kolay kalan “Anonim bir beste” olduğu konusunda hemen hemen fikir birliğine varmışlardır.

Kafkasya Marşının, Kafkas İslam Ordusu’nun, Bakü Muharebesi'ni kazanarak 15 Eylül 1918'de Bakü'ye girmesi üzerine söylenmeye başlandığı bilinmektedir. İki marşın sözlerinde büyük bir benzerlik vardır.

Kafkasya dağlarında çiçekler açar

Altın güneş orda, sırmalar saçar.

Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar

Kader böyle imiş ey garip ana

Kanım helâl olsun güzel vatana.

Kafkasya dağlarına bomba koydular

Türk'ün sancağını öne koydular

Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular

Kader böyle imiş ey garip ana

Kanım helâl olsun güzel vatana.

Kafkasya dağlarında oturdum kaldım

Şehit olanları deftere yazdım

Öksüz yavruları ben bağrıma bastım

Kader böyle imiş ey garip ana

Kanım helâl olsun güzel vatana

Türk oğluyum ben ölmek isterim

Toprak diken olsa yatağım yerim

Allah'tan utansın dönenler geri

Kader böyle imiş ey garip ana

Kanım helâl olsun güzel vatana

 

İzmir'in dağlarında çiçekler açar,

Altın güneş orda sırmalar saçar

Bozulmuş düşmanlar, hep yel gibi kaçar,

Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa;

Adın yazılacak mücevher taşa.

İzmir'in dağlarına bomba koydular,

Türk'ün sancağını öne koydular.

Şanlı zaferlerle düşmanı boğdular,

Kader böyle imiş ey garip ana;

Kanım feda olsun güzel vatana.

İzmir'in dağlarında oturdum kaldım;

Şehit olanları deftere yazdım,

Öksüz yavruları bağrıma bastım,

Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa;

Adın yazılacak mücevher taşa.

Türk oğluyum ben ölmek isterim;

Toprak diken olsa yatağım yerim;

Allah'ından utansın dönenler geri;

Peygamber kucağı şehitler yeri,

Çalındı borular haydi ileri.

Bozuldu çadırlar kalmayın geri,

Marşın, Kafkasya’da söylenmesinin üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra İzmir, 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğramıştır. İşgal ve yaşanan Yunan mezalimi Türk milletinin üzüntüsünü bir kat daha arttırmış, tüm ülkede kitlesel gösteriler ve protestolar icra edilmiştir.

İzmir’in işgali üzerine, 17 Mayıs 1919’da Giresunlular, Belediye Reisi Osman Ağa’nın (Topal Osman) başkanlığında, büyük bir protesto toplantısı düzenlemişler, Giresun’da Işık Gazetesi siyah çerçeve içinde “İzmir Faciasını Unutmayınız” diye özel baskı yapmıştır. Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi’nin Edirne’de düzenlediği Sultan Selim Toplantısından sonra, Padişahlık makamına İzmir’in işgalini kınayan binlerce telgraf çekilmiştir.

17 Mayıs 1919’da İzmir’in işgalini protesto etmek için üniversite öğrencileri ve müderrisleri derslere girmemişlerdir (Gökay Durmuş).19 Mayıs 1919’da İşgali protesto eden ilk miting İstanbul’da Fatih semtinde yapılmış, mitingde Halide Edip Adıvar da etkili bir konuşma yapmıştır. Mitinge İzmir’in işgaline tepki gösteren 50 bin kişi katılmıştır.

20 Mayıs 1919’da Doğancılar Meydanı’nda da bir gösteri tertip edilmiş,buradaFatih’te alınan kararlar yinelenmiştir. Toplanmadan sonra, ABD Başkanı Wilson’a gönderilen telgrafta, Wilson’un Wilson Prensiplerinin 12. maddesinde belirlenen ilkelere sahip çıkması talep edilmiştir (Gökay Durmuş)

22 Mayıs 1919’da düzenlenen Kadıköy gösterisi şiddetli yağmur ve fırtına altında gerçekleşmiştir. Halide Edip’in konuşması, Hüseyin Suat Bey’in ve Ahmet Kemal Bey’in şiirleri halkın heyecanını arttırmıştır (Gökay Durmuş)

23 Mayıs 1919’da İzmir’in işgalini protesto eden en ihtişamlı toplanma, Sultanahmet Meydanı’nda, 200.000 kişinin katılmasıyla,yapılmıştır. “İzmir Türk’ündür ve Türk Kalacaktır” dövizlerinin bulunduğu Sultanahmet Meydanı’nda, İsmail Hakkı Bey, Şükûfe Nihal Hanım ve Hamdullah Suphi Bey konuşmalar yaparak halkın heyecanını yükseltmişlerdir.

28 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları tarafından yayımlanan Havza genelgesinin ilk iki maddesi, “İşgallere karşı protesto mitingleri yapılması ve İtilaf Devletleri ve İstanbul Hükümetine işgalleri kınayan telgraflar çekilmesiydi”. Bu telgraflar Padişah ve İşgal Güçleri üzerinde etkili olmasa da, halkın vatan sevgisinin bir tezahürü olarak ortaya çıkmış ve mücadele gücüne önemli katkı sağlamıştır.

23 Haziran 1919’da insan dalgaları halinde ilçe, bucak ve köylerden sancak merkezine gelerek toplanan bölge halkı Siirt’te büyük bir gösteri yapmıştır. 58.000 kişinin katılımıyla yapılan gösteride protestolar yüksek seviyeye çıkmıştır.

Bu gösterilerde, İzmir veya Kafkasya Marşının söylendiğine dair bir kayıt yoktur.

10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalanmış ve Osmanlı Ülkesi İtilaf Devletleri tarafından paylaşılmıştır.Halk galeyan halindedir. İtilaf Devletleri, TBMM Hükümetine Sevr’i zorlakabul ettirmek maksadıyla,işgalci Yunan Ordusunasilah ve maddi yardım yaparak destek vermiş ve Yunan ordusu Afyon üzerinden Eskişehir’e kadar ilerlemiştir.

Bu arada Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe ve Danişmentli İsmail Efe başta olmak üzere efelerin İzmir dağlarında Yunanlılara yaptığı saldırılar yurtta efsane gibi dolaşmaya başlamıştır.Bu mücadele, marşın halk arasında “Kafkasya dağları” yerine “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” şeklinde söylenmesine yol açmış ve Kurtuluş Savaşı sırasında halkın diline pelesenk olmuştur.

Marşın, İstanbul’un işgalinden sonra, her yerde söylenmeye başlamasıyla, işgal kuvvetlerinden ve Damat Ferit Hükümetinden tepkilerin gelmiştir.İngiliz işgal kuvvetleri sokaklarda ve halka açık yerlerde marşın söylenmesini yasaklamış ve yasaklama kararı İstanbul gazetelerinde yayımlanmıştır. Sadrazam Damat Ferit, daha ileri giderek halk arasında söylenen “İzmir’in Dağları’nda çiçekler açar” diye başlayan “yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” diye devam eden marş dahil tüm milli marşların okullarda söylenmesini yasaklatmıştır.(Atilla Oral, s.167)

1920 yılında Beşiktaş’ta yardımsever kişilerin, İzmir’de Yunan mezaliminde zarar gören Türklere yardım toplamak maksadıyla, Hükümet ve işgal kuvvetlerinden izin alarak, düzenledikleri müsamerede, İzmir Marşı birkaç kez seslendirince, zamanın meşhur Divan-ı Harp Başkanı Nemrut Mustafa Paşa’nın zulmüne uğramışlardır.  Müsamereyi düzenleyenler ve bazı katılanlar, İzmir Marşı’nı söyledikleri ve toplanan paranın Kuvayı Milliye gönderildiği iddialarıyla Divan-ı Harpte yargılanmışlardır. Uzun süren dava sonunda, yargılananlar arasında bulunan merkez memuru Şevki bey,mahkemenin isteği üzerine, marşı “Kafkasya dağlarında çiçekler açar” şeklinde güzel bir sesle okumuş ve Nemrut Mustafa Paşa yargılamaya son vermiştir. (Atilla Oral, ss.167-168).

Yunanlara karşı 11 Ocak 1921 tarihindeki I. İnönü ve takiben 01 Nisan 1921 tarihindeki II. İnönü zaferinden sonra,“İnönü Dağlarında çiçekler açar, Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa; Adın yazılacak mücevher taşa” şeklinde de söylenmeye başlanmıştır. Bu sözler tamamen halkın içten gelerek yaptığı eklemelerdir. 09 Eylül1922 tarihinde fiili olarak kurtuluş savaşının sona ermesinden itibaren, İzmir Marşı bugünkü sözleriyle ülkenin her noktasında yankılanmaya başlamıştır.

Ancak marşın sadece Türkler tarafından değil İngilizler tarafından da söylenmesi oldukça ilginçtir. Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmasına rağmen İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harington hazırlıkları bahane ederek iki ay daha İstanbul’da kalmıştır. General Harington, 1915 Çanakkale ve 1922 Çanakkale (Chanak Crises) krizindeki yenilgi ve aşağılanmalarının ve özellikle 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesindeki çaresizliklerinden sonra, İngiliz bayrağı yukarıda dalgalanırken İstanbul’u terk etmek istemiştir.Bu kapsamda, ayrılma törenine Türk Birliği de davet edilmiş, ancak Gazi Mustafa Kemal Paşa, “hayır katılmayacağız, geldikleri gibi giderler” diyerek daveti geri çevirmiştir.

İşgalci güçlerin gidiş töreni, büyük bir halk kitlesi tarafından sevinçle izlenmiş,Fransız ve İtalyan birliklerinin geçişi,birkaç ıslık ve protesto sesi hariç,oldukça sessiz olmuştur.Ancak, İngiliz Muhafız Birliği’nin geçişi sırasında, İngiliz bandosunun İzmir Marşını çalması nedeniyle halkın alkışladığı gözlenmiştir (Doğan Avcıoğlu. ss.193-194).

Sonuç olarak, İzmir Marşı’nın bestecisi ve güftecisi bilinmemektedir. Marş, bestecisi ve güftecisi bilinmeyen, Kafkasya Marşı olarak yazılmıştır.Kurtuluş savaşı sırasında ve sonrasında sevilen bu marş, “İzmir’in dağlarında çiçekler açar, Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa” sözleriyle söylenmeye başlamış ve yeni sözleri halk çok sevmiştir.

İzmir Marşı ya da Kafkasya Marşı, bu güzel marşın bestecisini, güftecisini, düzenleyenleri ve mevcut sözleri marşa ilave edenleri minnetle anıyoruz. İyi ki bu marşı bize hediye etmişler. Bu güzel marşı, Kurtuluş günlerimizin, vatan uğrunda canlarını veren yurttaşlarımızın anısına sevinç, sevgi ve saygıyla haykırarak söylemeye devam edeceğiz.

 

Kaynaklar:

Murat Bardakçı, İzmir Marşı Muamması, Habertürk Gazetesi,  06 Şubat 2017. https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1380237-izmir-marsi-muammasi

Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, 1835’den 1995’e, 1.Kitap, Emperyalizm Karşısında Türk Aydının Aymazlığı ve Tam Bağımsızlık, İstanbul Matbaası, İstanbul, 1974, ss.193-194.

Atilla Oral, Charles Harington, Sömürge Valisi’nin Himayesinde Vahdettin’in İhanetleri ve İşgal İstanbul’u, Demkar Yayınevi, İstanbul, 2. Baskı 2014, ss.167-168)

Naci Özgüç, "İzmir Marşı'nın bestecisi babamın dedesiydi", 05 Şubat 2017, https://t24.com.tr/haber/izmir-marsinin-bestecisi-babamin-dedesiydi,387089

Her Duyduğumuzda Tüylerimizi Diken Diken Eden İzmir Marşı’nın Bilinmeyen Hikâyesi, https://tammakale.com/2018/12/her-duydugumuzda-tuylerimizi-diken-diken-eden-izmir-marsinin-bilinmeyen-hikayesi/

Gökay Durmuş, İzmir’in İşgalini Protesto Amacıyla İstanbul’da Düzenlenen Mitinglerin Türk Romanındaki Yankıları, SUTAD, Bahar 2017; (41): 159-177 E-ISSN: 2458-9071,

 

 

 

Ergun Mengi

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı