Seçilmişi Tekrar Seçmek

Yazan  02 Ocak 2009
Yeni dönemde de tekrar belediye başkanı olmak isteyen adaylar bunu yalnızca “halka hizmet” aşkları yüzünden istediklerini söylerler. Başkan adaylarının içinde seçilmek için yaratıldığına inananlar da vardır.

Başkan olmayı bir var olma/yok olma sorunu olarak görenlerin sayısı da çok fazladır.

Şu veya bu biçimde Türkiye'de bir kez başkan olan kişi, birkaç kez seçilme imkânı da elde etmektedir. Doğal olarak başkanlığı bir kez ele geçiren kişinin kendi isteğiyle oradan gitmesi söz konusu olmamaktadır. Bir başkan ancak iyice yıpranır, hakkında onlarca yolsuzluk efsanesi üretilir, artık onu oraya taşıyanlar tarafından taşınamaz hale gelirse makamı zorunlu olarak terk etmek mecburiyetinde kalmaktadır. Bu yüzden bir dönemden fazla başkan seçilen kişi kendisini vazgeçilmez olarak görmeye, yaptıklarını kimsenin yapamayacağına inanmaya başlar.

Aslında bir kişinin birkaç dönem başkan olmasının çeşitli yararları da vardır. Adam işi, ayak oyunlarını, seçilme yollarını, muhalifleri dışlamayı öğrenmiştir. Kentin ya da beldenin sorunlarını da tanımıştır, acemiliği atmıştır, yasaların boşluklarından yararlanmayı öğrenmiştir. Bu bağlamda aynı kişi üçüncü ya da beşinci defa belediye başkanı olunca yolsuzluk dahil her icraatı için "durmak yok, yola devam" diyecektir. Hâlbuki yeni seçilen bir başkanın işe nereden başlayacağı, öncelikleri neye vereceği ve ne yapacağı ya da yapamayacağı belli değildir. Adam belki de "eski köye yeni adet" getirecektir. Yeni seçilen başkan gelenekselleşmiş çıkar ilişkilerini değiştirmek ve yeni bir kadroyla çalışmak bile isteyebilecektir. Bu durum sistemin aynen devam etmesini isteyenler için sonun başlangıcı anlamına gelir ki bu durum çoğu zaman istenmez.

Yeni başkan seçmek!

İlk kez seçilen bir başkan yeni olmanın, kendini kanıtlamanın, bir şeyler yapmanın heyecanı içinde yanlış işler (!) yapabilir. Bu bakımdan geniş kitleler tarafından mevcut başkanla idare-i maslahat etmek en iyisi gibi görülebilir. Sürekli eski başkanı seçmek -eğer varsa- onun yanlışlarını, yolsuzluklarını ve haksızlıklarını da onaylamak anlamına gelir. On ya da yirmi yıldır başkanlık koltuğunda oturan kişi "eski tas, eski hamam" dinginliği içinde zamanı eritip bitirir. Ancak sonuçta olan, ona değil, onu seçenlere olur.

Türkiye'de yorgun, heyecansız, bitmiş tükenmiş, yumuşak başlı, iddia ve ideal sahibi olmayan başkanların sayısının bu kadar fazla olmasının nedeni budur. Eski başkan için halkın şu veya bu biçimde teveccüh ettiği bir başkan olmak, mevcudu muhafaza etmek ve halk dalkavukluğu yapmak yeterlidir.

Yeni başkan seçmek yeni iddiaları, yeni heyecanları ya da yeni bir anlayışı işbaşına getirmek demektir. Daha önceki dönemlerde yapılan suiistimalleri, yolsuzlukları denetlemek, ihmal edilen ya da gözden kaçırılmış olan projeleri ele almak ancak böyle olur. Yeni seçilen başkanın en azından eskisinden daha çok kendini kanıtlamak, iddialarını hayata geçirmek için elinden geleni yapmaya çalışacağı düşünülmelidir. İlk kez seçilen bir başkanın eski başkanın iyilerini daha iyi bir biçimde devam ettirmeye, eksiklerini tamamlamaya, yanlışlıklarını düzeltmeye çalışacağı da var sayılabilir. Bir başkana ilk kez seçilmenin ve başarmanın verdiği heyecan ve motivasyonu başka hiçbir şey vermez. Aynı göreve kâh partisinden kâh çaresizlikten, kâh da diğer nedenlerden dolayı defalarca seçilen bir kişide ne heyecan, ne iddia, ne de böyle bir motivasyon görülebilir. O, imtiyazlarını garanti altına aldıkça heyecanlanır. İddia, ideal, heyecan, tez, proje, motivasyon ve amaç yorgunu bu tür başkanlar toplumun sırtındaki asalaklardır. Toplumun geleceği onların oradan indirilmesine bağlıdır. Anlayanlar için yalnız mekânı değiştirmek te değil onlarca yıldır başkanlık yapanları değiştirmekte de ferahlık vardır!

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display