11 Mart 2025
21YYTE.ORG Amerika Araştırmaları Merkezi AMERİKAN ÖZEL KUVVETLERİ’NİN KUZEY IRAK’TAKİ ETKİNLİĞİ

AMERİKAN ÖZEL KUVVETLERİ’NİN KUZEY IRAK’TAKİ ETKİNLİĞİ

Özel Kuvvetler, İlkçağ’dan beri orduların seçkin kadrolarından oluşturulan ve savaşlarda özel görev yüklenmiş askeri birliklerdir.

7 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Özel Kuvvetler, İlkçağ’dan beri orduların seçkin kadrolarından oluşturulan ve savaşlarda özel görev yüklenmiş askeri birliklerdir.

Savaşların kazanılmasına yönelik taktik ya da stratejik amaçlı kullanılmaları, özellikle İkinci Dünya Savaşı'nda özel kuvvetleri büyük orduların gözdesi yapmıştır. Stratejik ya da taktik hedeflere düzenlenen komando harekâtları, cephe gerisine indirilen paraşüt ve planör birlikleri, dağda savaş için eğitilmiş piyadeler ya da istihkâm birliklerinin kullanımları bu savaşta daha da gelişmiştir.

İkinci Dünya Savaşı'nda gizli görevlerde kullanılmaları için oluşturulan daha küçük birimlerle askeri, siyasi ve istihbarat faaliyetlerinin birleştiği stratejik hedeflere yönelik uygulamalar yapılmaya başlanmıştır. Suikastler, baraj uçurmalar, teknolojik sabotajlar, direnişçilerin örgütlenmesi ve eğitimleri gibi faaliyetler, özel kuvvetlerin görevlendirildikleri alanlar olmuşlardır. Bu birimlerin düzenledikleri harekâtlar stratejik sonuçların alınmasını getirmiştir. İngilizlerin bir Alman ağır su tesisini havaya uçurarak Almanların atom bombası yapımını geciktirmesi ve Hitler'in emriyle Mussolini'nin hapsedildiği Gran Sasso'dan kaçırılması, bu hususta ilk akla gelen örneklerdir.

Savaştan sonra ülkelerin silahlı kuvvetleri özel kuvvetleri daha da geliştirerek ayrı komutanlıklar altında toplamaya başladılar. İki kutuplu dünya düzen ile dekolonizasyon dönemine paralel olarak ideolojik çatışmalarla genişlenen düşük yoğunluklu çatışmalar ve bunların getirdiği gerilla ile kontrgerilla stratejileri, özel kuvvetlerin çalışma alanını daha da genişletmiştir. Kore ve Vietnam savaşlarını kapsayan bu dönemde yapılanan Amerikan Özel Kuvvetleri de stratejik sonuç almaya yönelik askeri-siyasi faaliyetleri yürüten önemli bir yapıya sahip olmuştur. Yeşil Bereliler olarak tabir edilen Amerikan Özel Kuvvet mensuplarının savaşlarda oynadıkları roller de Vietnam Savaşı ile birlikte gelişmeye başlamıştır. Taktik ve stratejik hedeflerin dışında, Güney Vietnam'da Düzensiz Sivil Savunma Grubu'nun (CIDG) kurularak mensuplarının eğitilmelerini sağlamışlardır. CIDG, savaş boyunca Kuzey Vietnamlılara karşı mücadele veren bir kontrgerilla grubu olarak başarıyla mücadele vermiştir. Bunun yanında Güney Vietnam'ın en güneyindeki Mekong Deltası çevresi de bu tür örgütlenmeler ve buna bağlı harekâtlar sayesinde Vietkong gerillalarından neredeyse tamamen temizlenmiştir.

Vietnam Savaşı'nın kaybedilmiş olmasına rağmen, başarılı olan bu program sonraki Amerikan işgallerinin de bir parçası olmuştur. Körfez Savaşı ile birlikte Amerikan Özel Kuvvetleri grupları Suudi Arabistan ve Türkiye'de üslenerek Scud füzelerini yok etme görevlerinin de içinde bulunduğu çok sayıda özel harekâtta başarılı olmuşlardır. Savaştan sonra Irak'ın kuzey ve güney bölgelerinde yaptıkları ise Ortadoğu'daki dengeleri temelinden sarsacak politikaların önemli bir sonucudur. Buralarda yaşayan Şiileri ve Kürtleri örgütleyerek ve bunların yaşadıkları bölgelerin güvenliklerini sağlamaya çalışarak, Irak'ın bugünkü fiili bölünmesinin temelini atmışlardır.

Bir Amerikan Özel Kuvvetler astsubayının siyasi konularda uzmanlaşmak için sivil bir üniversitede yüksek lisans yapması, çifte uzmanlığa sahip olan Özel Kuvvetler subaylarının bulunmaları, Amerikan Ordusu'nun örtülü harekât kabiliyetini artırmak için personel kalitesini daha da geliştirmiştir. Amerikan Ordusu'nun yönetiminde sorumluluk sahibi olan birçok generalin geçmişinde bu tür çalışmalara rastlanmaktadır. Bunun bir örneği bugün Afganistan'daki Amerikan Ordusu'nun komutanlığını yapan Orgeneral Stanley McChrystall'dir. McChrystall, Deniz Kuvvetleri Enstitüsü'nde Ulusal Güvenlik Ve Stratejik Çalışmalar ile Salve Regina Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler konularında iki ayrı yüksek lisans yapmış olup, Özel Kuvvetler Komutanı olarak Afganistan ve Irak savaşlarında görev yapmıştır. Bu görevleri sırasında Zerkavi'nin öldürülmesi ve Saddam Hüseyin'in yakalanması gibi başarıları bulunan McChrystall, Afganistan'daki Düşük Yoğunluklu Çatışma'nın isyana dönüşmekte olması sebebiyle 2009 Haziran'ında Afganistan'daki Amerikan ve Müttefik ordularının başkomutanı yapılmıştır. Onun gibi özel birlik kariyeri olan, bilgili ve başarılı bir komutanın bölgeye yönelik siyasi ve askeri unsurları iyi gözlemesi, eksikliklerin tahlilini iyi yapması ve özellikle de bir özel kuvvetler komutanı olarak Usame Bin Ladin'in nasıl yakalanabileceğini diğer branşlardan olan generallere göre daha iyi bilmesi, Başkan Barrack Obama'nın kendisini ataması için öne çıkan özellikleridir. McChrystall'in isyan nasıl başlatılır ya da gerilla harekâtına nasıl karşı koyulur şeklindeki konuları derinlemesine bilmesi anlamlıdır.

Yeşil Bereliler ile ilgili bu bilgileri Kuzey Irak'a uyarlarsak, Türkiye'nin güneydoğusunu tehdit eden ve Kürt Sorunu'nu alevlendiren olayların açıklamasını da kolaylaştırmış oluruz. 1990'da patlak veren Körfez Savaşı sırasında Güneydoğu'ya yerleştirilen Yeşil Bereliler grubunun savaş sonrasında 36. Paralel'in kuzeyinde oluşturulan uçuşa yasak bölge ile Türk sınırı arasındaki Kürtleri Saddam Hüseyin rejimine karşı eğitmişlerdir. Bunun Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda 1992 Nevruz Olayları ile başlayan ve beş sene kadar devam eden yoğun ve kanlı çatışma ortamına girmesinin hemen öncesine rastlamış olması dikkat çekicidir. Kuzey Irak'ta yaşayanlara yapılan insani yardım harekâtı için oluşturulan Çekiç Güç, Türkiye'nin Güneydoğu'daki çatışmaları askeri alanda kazanarak, Kürt Sorunu konusunda siyasi alanda da güçlenmeye başlamasıyla gücünü kaybetmiştir. Ancak 2001'de Türkiye'nin ekonomik çöküşü ve bundan iki sene sonra ABD'nin sağlam sebepleri olmaksızın Irak'a saldırmasıyla gelen Irak'ın fiilen üçe bölünmesi, Kuzey Irak'ta tekrar faaliyet göstermeye başlayan Yeşil Bereliler, buradan İran'a sızarak İran rejiminin gücünü tartmaya başlamışlardı. Kuzey Irak'ta askeri-siyasi uzmanlar olan Yeşil Berelilerin buradaki eğitim faaliyetlerine de devam edildi. Ancak Irak'taki savaş ABD'nin istediği gibi gitmedi ve Amerikan Ordusu 2008'de çekilme sürecine girdi.

Aynı dönemde PKK'nın Türkiye içinde, Kuzey Irak'a yakın olan bölgelerde çatışma ya da mayınlama faaliyetleri yoğunlaşmaya başladı. Bu arada PKK'nın eline çok sayıda Amerikan yapımı piyade tüfeği geçti. Genellikle çatışma bölgelerinde doğan otorite boşlukları sayesinde bölgeye akbaba gibi üşüşen silah tüccarları çeşitli yollarla çatışan taraflara yüksek fiyatlarla silah temin ederek önemli paralar sağlarlar. Bu tüccarların silahlarını pazarlayabilmeleri için öncelikle üç şeye gereksinimi vardır: kaynak, çatışma ortamı ve otorite boşluğu. Silah tüccarlarında eskiden yeniye, farklı ülkelerin yaptıkları her çeşit hafif silah ve mühimmatı bulunabilmektedir. PKK gibi uluslararası düzeyde terör örgütü kabul edilen bir örgütün bu silahlardan binlercesini tedarik etmesi şüphe çekicidir. Amerikan-Kürt koalisyonu sayesinde Kuzey Irak'ta geniş bir otorite boşluğu olmadığı bir dönemde bunun kaynağı tabi ki silah tüccarları olamaz. Bu silahların kullanılabilmeleri için bölgede ya da bölgeye yakın sürekli ve yüklü bir mühimmat takviyesi gerekir ki, Amerikan Ordusu da zaten bölgededir. Dolayısıyla bölgedeki tek büyük güç olan ABD'nin PKK'ya silah sağladığı gerçeği de bu şekilde apaçık ortaya çıkmıştır. Anlaşılan Yeşil Berelilerin eğitimlerinden geçen ve yardım alan gruplar sadece Peşmergeler değildiler.

Son olarak Amerikan Özel Kuvvetleri'nin birçok konuda Amerikan Dış Haberalma Servisi CIA ile birlikte ortak çalıştıklarını söyleyebiliriz. Soğuk Savaş sırasında ABD'nin güttüğü, Sovyetler Birliği'ni çevreleme stratejisine dâhil olan ülkeler aynı zamanda CIA'in yönettiği uyuşturucu ticareti yollarını oluşturmaktaydı. Böylece bu ülkelere kara para zenginliği geliyor, ABD ise bundan fazlasını hem ekonomik girdi, hem de siyasi destek olarak kazanıyordu. Altın Üçgen'den başlayarak batıya doğru uzanan ve Türkiye'yi de içine alan yol, İran'daki devrim sonrasında sekteye uğrasa da alternatif güzergâhlarla uyuşturucu ticareti bir strateji olarak sürdürüldü. Soğuk Savaş sonrasında da devam ettiğini düşünebileceğimiz bu proje yüzünden 1980'lerden başlayarak Türkiye'deki genç kesimde uyuşturucu kullanılmasının yaygınlaşması günümüzde korkunç boyutlara ulaşmıştı. Özellikle maddi olanağa sahip bazı beyinlerin düştüğü bu tuzak sayesinde Türkiye'nin geleceğinde aktif olarak söz sahibi olabilecek bir kısım genç nüfusun hedeflendiği söylenebilir. Bununla birlikte PKK'nın Kuzey Irak'ta ve Türkiye'deki uyuşturucu ticaretinde söz sahibi olması da açıkça ABD ile bu alanda işbirliği yaptığını göstermektedir.

Görüldüğü gibi Yeşil Berelilerin görev yaptığı bölgeler hemen mercek altına alınmalıdır. Çünkü bu bölgeler hem askeri, hem de siyasi faaliyetlerin iç içe geçtiği, istihbaratın yoğunlaştığı alanları teşkil etmektedir. Bu alanlarda konularına göre yerleştirilen uzmanlar konulacağı için Özel Kuvvetler mensuplarına rastlanacağından, Yeşil Berelilerin gönderileceği bir yerde stratejik rüzgârların eseceği rahatlıkla tahmin edilebilir. Çünkü bu askerler bölgedeki grupları eğitebilir, onları isyana teşvik edebilir, onlara komuta edebilir. Başka bir deyişle bir ülkeyi parçalayabilecek stratejik etkiyi hazırlayabilirler. Bunu Kuzey Irak ve Türkiye arasındaki jeokültürel ilişkiye bağladığımızda, Türkiye'nin Güneydoğusu'nda yaşananlarla ilgili bazı taşlar yerine oturacaktır.

* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Amerika Araştırmaları Masası Başkanı

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *