
Rus otoriteler, Kuzey Kafkasya’daki İslamlaşma ile mücadele için kendi İslamcı eğitim kurumlarını kuruyorlar. İslamcılık arka kapıdan devlet yapısına sızıyor.
- Birlikte arka koltukta mı oturmamız gerekiyor? Önde otursam olur mu?
İki yüksek öğrenim dereceli ve akıcı Almancasıyla seküler eğitimli otuz yaşlarındaki görevliye şaşkınlıkla bakıyorum.
- Ne yazık ki fotoğrafçının orda oturması gerekiyor.
Birlikte arkada oturuyoruz. Dağıstan’ın bir dağ köyünde bulunmak kendimi Afganistan’da bulmaktan daha az şaşırtmadı beni. Ancak şimdi Dağıstan’ın başkenti, belli bir seküler kültürü bulunan Mahaçkale’deyiz.
Daha önceki Kuzey Kafkasya gezilerimde Kafkasyalıların dünyalar arasındaki zarif geçişleri beni sık sık hayran bırakmıştı. Çoğunluk Tanrı’ya inanıyor ancak sıkı ve dogmatik kurallara bağlı Müslümanlara daha seyrek rastlanıyor.
Kadın bir gazeteci olarak bir erkekle aynı arabada bulunmak şu durumda sorun oluyor.
Azerbaycan sınırına yaptığımız üç saatlik yolculuk boyunca aynı görevli, Müslümanların Kuzey Kafkasya’yı ele geçirdiğini anlattı. Bu durum, Ermeni çoğunluğun bulunduğu Pyatigorsk ve Mineralnye Vody şehirleri için de geçerli.
Görevli gururla “Ermenilerin bize karşı hiç şansı yok. Biz Müslümanlar daha çok çocuk sahibi oluyoruz ve daha savaşçı bir doğamız var.” dedi.
Önce onu yanlış anladığımı düşünüyorum. Ancak konuşmalarımız ilerledikçe Gençlik Bakanlığı tarafından gençler arasında radikalleşme ile mücadele etmek üzere istihdam edilen bu görevlinin Batı’daki İslamofobi ile aynı dünya görüşüne sahip olduğunu görüyorum. Müslümanlar dünyayı ele geçiriyorlar ve nihai hedef küresel bir halifelik. Bu görevli ve İslamofobi arasındaki tek fark, onun bu gelişmeyi memnuniyetle karşılaması.
Hem Dağıstan hem de Çeçenistan’da yetkililer kendi İslam enstitülerini ve üniversitelerini açarak gençler arasındaki radikalleşme ile mücadele ediyorlar. Bu mantıklı bir strateji. Gençlerin belirsiz internet siteleri üzerinden İslami bilgilerini geliştirmelerine izin vermek yerine eğitimciler tarafından bilgilendirilecekler.
Mahaçkale’deki İslami okulu ziyaret ettiğimizden ve bir öğretmene başörtüsünün kullanımı hakkında ne düşündüğünü sorduğumdan beri düşünüyorum. Sebebin temel olarak tıbbi olduğunu söylüyor. “Nasıl?” diyorum. Şöyle cevap veriyor: “Kadınlar genellikle vücudun üst kısmında kanser hastası olma eğilimindedir. Mesela göğüs kanseri. Vücudu kaplayan örtü kullanarak kanserden korunmak mümkündür”.
Bu sözde bilimsel bilgiyi öğreten adamın yaşı 50’nin üzerinde. Bu adam bütün hayatı boyunca sadece dinî eğitim almamış. Aynı zamanda Sovyet döneminde bilimi önemseyen seküler eğitim de almış. Öğrencilerine yalan söylediğini biliyor ancak bunun bir önemi yok. İnsanın siyasi bir misyonu varsa vardır. Dahası, iyi amaçlarla söylenen pembe yalanlar bir Sovyet mirası.
Uzunca bir süre Kuzey Kafkasya’nın İslamlaşma fenomenini başarısızlığa mahkûm bir durum olarak gördüm. Seküler kültürün ve geleneksel pragmatizmin çok güçlü olduğunu düşünüyordum. Ancak devlet yetkilileri ve öğretmenler radikalleşmeye parmak basmaya başladığından beri durum farklı. Bunu yapmalarının sebebi fırsatçılık.
Rüzgâr şimdi o yönden esiyor ve bu sebeple bunu da sahiplenmek istiyorlar. İslamcılık devlet yapısına sızıyor ve bu gelişmeler, zaten tehlikeli boyutta istikrarsız olan bu bölgede ciddi sorunlara yol açabilir.
(Kaynak:Anna Lena Lauren,Svenska Dagbladet,Stokholm,İsveç,20 Ocak 2014
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *