ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Twitter hesabından 03 Eylül’de şu mesajı paylaştı: “ABD’nin HIMARS sistemleri Türkiye’de devrede. #IŞİD’le savaşta işbirliğimizin yeni adımı.” Bu twitle eş zamanlı olarak bu sefer ABD’nin IŞİD karşıtı koalisyon özel temsilcisi Brett McGurk’ün attığı twitle de söz konusu sistemin 02-03 Eylül gecesi Türkiye-Suriye sınırı yakınındaki IŞİD hedefine karşı kullanıldığını söylüyordu. Böylece Türkiye yabancı bir savaş sisteminin yani Amerikan Yüksek Hareket Kabiliyetli Topçu Roket Sisteminin (HIMARS) kendi topraklarına konuşlandırıldığını ve hatta kullanıldığını yine yabancılardan öğrenmiş oluyordu!
Hatırlanacağı üzere Şubat-Nisan 2016 aylarında Kilis’in karşısındaki Suriye topraklarından Kilis’e yönelik yoğun olarak, basında ifade edildiği şekliyle, Katyuşa roket saldırısı vardı. İşte o dönemde “madem aynı koalisyon içindeyiz ABD neden yardımcı olmuyor” soruları gündeme gelmişti. Ve beklenen haber geldi. 25 Nisan’da Akşam, 26 Nisan’da Hürriyet gazetesinde çıkan haberlere göre; Türkiye’nin Suriye sınırı içinde oluşturulmasını savunduğu güvenli bölge için Türkiye ve ABD yetkilileri arasındaki anlaşmaya varıldı ve 98 km.lik Cerablus-Azez hattının güneyinin kontrol altına alınması (güvenli bölge) için ABD, Türkiye’ye HIMARS füze bataryaları sevk edecek, HIMARS bataryaları, TSK’nın obüs ve roket sistemlerinin yetersiz kaldığı noktalarda takviye amacıyla kullanılacaktı. Nitekim 26 Nisan’da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da söz konusu sistemlerin Mayıs ayı içinde Türkiye’ye geleceğini açıkladı.
Ancak Mayıs ayı geçti sistemler gelmedi, Mayıs ayının son gününde yine Çavuşoğlu’nun açıklamasıyla HIMARS sistemlerinin Ağustos ayı içinde Türkiye’ye konuşlandırılacağı duyuruldu. Türkiye hem PKK hem de IŞİD terör saldırılarına karşı mücadele ederken 24 Ağustos’ta Cerablus merkezli başlatılan Fırat Kalkanı isimli sınır ötesi operasyonla ilgili konuşan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bu sefer şu açıklamayı yapıyordu: “ABD HIMARS’ları getirecekti maalesef henüz gelmedi ama şu andaki operasyonda bir taraftan bizim tanklarımız aynı şekilde diğer tüm elimizdeki imkanlarla bu mücadeleyi sürdürüyoruz.” İşte bu açıklamadan yaklaşık 10 gün sonra Amerikalılardan öğreniyoruz ki Çavuşoğlu’nun son açıklamasından sonra geçen kısa sürede HIMARS’lar Türkiye’de konuşlandırılmış, faal hale getirilip operasyon da bile kullanılmış.
HIMARS, kullandığı güdümlü ve güdümsüz modern roketler ile çok namlulu bir roket atar ve kara harekatının ateş destek sistemi aslında. Noktasal anlık hedefleri vurmaktan ziyade kara harekatı yapan ön çatışma hatlarındaki birliklerin önünü açmak diğer bir deyişle karşıdaki hedefleri baskı altına almak, dağıtmak üzere kullanılan bir sistemdir. Kullanılan roketin tipine göre menzili ve vuruş hassasiyeti artmaktadır. Gelişmiş roketlerin kullanılması halinde, ki ABD’nin elinde vardır, savaş uçaklarından atılan hassas güdümlü bombalar gibi hassas vuruşlar için de kullanılmaktadır.
Peki 90 km. den daha uzun menzile sahip HIMARS’lar Türkiye’ye neden Mayıs’ta gelmedi de şimdi yani Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatından ve YPG’nin Fırat’ın doğusuna geçtiği / geçmediği krizinin yaşandığı bir dönemde ve hatta G20 zirvesindeki Putin-Erdoğan ve Obama-Erdoğan görüşmelerinin hemen öncesinde konuşlandırıldı ve kullanılmaya başlandı? Bunun şifreleri Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun 30 Mayıs’taki şu açıklamalarıyla ilgili haber metninde gizli. İşte o haber metni:
ABD ile Menbiç cebinin bir an önce kapatılması noktasında operasyona hız vermeyi ve ikinci bir cephenin açılması konularını görüştüklerini dile getiren Çavuşoğlu, diğer taraftan da muhalefetin yavaş da olsa 98 kilometrelik alanda Afrin’den bu tarafa bir ilerlemesinin olduğunu anlattı. Çavuşoğlu, bu şekilde rahatça Rakka’ya doğru gidilebileceğine dikkati çekti.
Amerika’nın Yüksek Mobiliteli Topçu Roket Sistemleri’nin (HIMARS) bu ay gelmesi gerekirken, Ağustosa kaydırıldığını söyleyen Çavuşoğlu, “Bu konuda vardığımız anlaşmada da maalesef ABD sözünü tutmuyor. Biz tamamen hazırız, şimdi de bu anlaşmaları uygulamak yerine gidip YPG arması takıyorlar. Yaptıkları gerçekten müttefikliğe de dürüstlüğe de sığmaz. Tam çifte standart.” diye konuştu.
Çavuşoğlu’nun bu açıklamayı yaptığı gün Amerikan askerleri YPG armalı olarak Rakka operasyonunu başlatmıştı. Ama iki gün sonra bunun bir aldatmaca olduğu ve ABD destekli PYD/YPG’nin Menbiç’e yöneldiğini gördük. Buradaki asıl sorun şu; ABD bir Menbiç operasyonu planlıyor ve Türkiye’ye burada ortak hareket edilebileceği ve HIMARS’ların da Menbiç operasyonunda kullanılacağı izlenimi veriyor. İzlenimi veriyor diyorum çünkü Türk tarafının bir mutabakat ya da söz olarak algıladığı bu söylemlerini yerine getirmiyor. Hem YPG ile ortak operasyon başlatıyor hem de HIMARS’ların gelişini Ağustos’a erteliyor.
Nitekim ABD Menbiç operasyonunda (YPG ile Fırat’ın batısında ortak operasyon yapması) ortaya çıkan sorunu bu sefer başka vaadlerle geçiştiriyor. Menbiç operasyonuna katılan YPG’lilerin Arap gruplardan daha az olduğunu ve operasyon tamamlanınca Fırat’ın doğusuna çekileceğini söylüyor, Çavuşoğlu’nun açıklamasına göre aslında söz veriyor. Böyle sorunlu başlayan Menbiç operasyonu devam ederken Türkiye yurt içindeki terör saldırıları ve en önemlisi 15 Temmuz FETÖcü darbe girişimi nedeniyle içe gömülüyor. Ama Menbiç 15 Ağustos itibariyle IŞİD’ten temizlenip PYD/YPG kontrolüne geçince YPG’lilerin Fırat’ın doğusuna geçmesi konusu gündeme geliyor. Bu husus Türkiye’nin 24 Ağustos’ta başlattığı Cerablus merkezli Fırat Kalkanı operasyonunda YPG’nin Türk tanklarını vurması üzerine Türkiye-ABD arasında kriz seviyesine yükseliyor.
ABD Türkiye’yi yatıştırmak için YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekileceği sözlerini tekrarlıyor ve bu arada TSK destekli ÖSO kuvvetleriyle YPG arasında Cerablus’un güneyinde Sacur nehri üzerinde oluşan hat civarında Amerikan özel kuvvetlerini konuşlandırıyor. Böylece Türkiye’nin daha güneye yani Menbiç’e ilerlemesinin önüne adeta set çekiyor. Bu arada ABD Başkan Yardımcısı Biden, 02 Eylül’deki bir açıklamasında Menbiç’te çekilen YPG’lilerin yerine Amerikan özel kuvvetlerinin yerleştirildiğini söylüyor. Sahadan gelen bilgiler Fırat’ın doğusun geçen göstermelik sayıda YPG’liler olsa da önemli bölümünün değişik kılık ve isim altında Menbiç’te kaldığı ve batıdaki El Bab’a yönelik hazırlık içinde olduğu yönünde. Ayrıca Afrin bölgesindeki YPG’nin de doğuya yani El Bab’a yöneldiği haberleri geliyor.
Tabi bu arada ABD ve diğer Batı ülkeleri Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatında PYD/YPG değil IŞİD’i hedef alması gerektiği yönündeki açıklamalarda bulunmaya başladılar. Sahadaki durum TSK’nın Fırat Kalkanı harekatını şimdilik Türkiye-Suriye sınırının hemen güneyinde yaklaşık 15 km derinlikte bir bölgeyi IŞİD’ten temizleyip ÖSO kontrolüne bırakma yönünde gelişmektedir. 04 Eylül itibariyle de IŞİD’in Türkiye sınırıyla irtibatı kesilmiştir. Sınırın Suriye topraklarında IŞİD’ten temizlenen hat Fırat’ın hemen batı kıyısında 22 km, Cerablus’un batısında 12 km civarında iken Azez’e doğru geldikçe bu hattın genişliği 4-5 km civarında oluştuğunu görüyoruz. Harekatın bu şekilde gerçekleşmesi ABD ve Batı’yı memnun etmektedir. Onlar açısından Türkiye’nin harekatı güneye Menbiç ve El Bab’a genişletilmesi beklenmemekte, arzu edilmemektedir. Ama Türkiye’nin Rusya, İran, Suriye ile de bir anlaşma içinde olduğu, hatta Suriye’nin Rusya’nın da onayıyla Türkiye’nin 30 km derinliğine girmesine yeşil ışık yakıldığı bir operasyon üzerinde mutabık kalındığı medyaya yansımaktadır. Tabi bu durum ABD başta olmak üzere Batı ittifakını tedirgin etmektedir.
İşte tam da bu anlaşmazlıkların yaşandığı bir anda HIMARS’ların Türk topraklarına konuşlandırılıp IŞİD’e karşı kullanılması manidardır ama ABD açısından planlı bir hamle olduğu görülmektedir. ABD muhtemelen Fırat Kalkanı gibi bir harekatı yani Türkiye’nin IŞİD gerekçesiyle de olsa Suriye’ye girerek PKK koridoruna müdahale edebileceğini hesaplamış olabilir. ABD’nin Türkiye ile anlaştığı üzere ortak yapacakları Menbiç operasyonunda kullanmak üzere Mayıs ayı içinde getirmeyi planladığı HIMARS’ların gelişini hiçbir gerekçe göstermeden Ağustos’a ertelemesi bunun hesaplanmış bir hareket olduğunu gösteriyor. Buna göre ABD’nin Menbiç operasyonunu Türkiye ile değil de YPG ile yapmasının Türkiye’nin kırmızı çizgi ilan ettiği Fırat’ın batısına geçilmesi olduğunu ve Menbiç operasyonu tamamlanınca YPG’nin buradaki konumunun sorun yaratacağını, bu nedenle Menbiç’ten sonra El Bab operasyonunun riske girebileceğini görmüş olması büyük ihtimaldir.
İşte Fırat Kalkanı harekatının kısa sürede Türkiye-Suriye sınırı boyunca IŞİD’ten temizlenecek ve TSK ile desteğindeki ÖSO’nun güneye yönelebileceğinin netleşmesi üzerine ABD’ye ait HIMARS’ların getirilmesiyle verilmek istenen mesaj şudur: Menbiç ve batısındaki harekatı IŞİD koalisyonunun lideri ABD yürütecek, kontrolü ABD kuvvetleri sağlayacaktır. Türkiye’nin ve desteklediği güçlerin daha güneye yönelmesine gerek yoktur, Fırat Kalkanı harekatı kapsamında sınır boyunca oluşturulan hatta ya da koridorda güvenliği sağlamaları yeterlidir.
Ayrıca G20 zirvesindeki Erdoğan-Putin ve Obama-Erdoğan görüşmelerinin hemen öncesinde böyle bir askeri hamlenin yapılması ABD’den Türkiye’ye “Türkiye’nin yanındayız, Türkiye’ye yönelik her türlü tehdide karşı istenen her türlü askeri yardımı yapacağız” mesajıdır ve Türkiye’nin Rusya ile Suriye bağlamında askeri bir işbirliğine yönelmesini kesmeye yöneliktir.
Sorunun karşılıklı restleşmeye gitmesi halinde başka çalışmaların ve yazının konuları olacak şu sorular akla gelecektir: Türkiye ABD’ye rağmen harekatı güneye (Menbiç ve El Bab) doğru genişletebilir mi? Türkiye ABD ile çatışma riskini göze alabilir mi? ABD Türkiye’nin karşısına çıkıp eğer güneye doğru ilerlenirse uygun yönetenlerle engellenecektir diyebilir mi? ABD güneye doğru ilerleyecek TSK ve ÖSO kuvvetlerine HIMARS’ları kullanarak yanlışlıkla (!) ya da faili tespit edilemeyecek dost ateşi açabilir mi? Türkiye’nin güneye ilerlemesini engellemek ya da geciktirmek üzere başka bir yerde başka bir sorunla (yurt içinde artan terör saldırıları gibi) meşgul edilebilir mi? vs.
Bu soruları aklımızın bir kenarında tutarak yukarıda öncesi ve mevcut durumuyla ilgili bilgiler ışığında HIMARS’ların Menbiç-Bab operasyonlarında kullanılmasının ABD tarafından önceden planlandığını anlıyoruz. HIMARS’ların Türkiye’de konuşlandırılması ve Suriye’ye yönelik kullanılması aslında taktik seviyede bir askeri hamledir ancak sahada oluşan askeri resim (pozisyonlar) nedeniyle kullanıldığında stratejik sonuçlar doğurabilecek bir askeri-politik bir hamledir. Çünkü Menbiç-Bab hattında şu aşamada kullanılacak HIMARS’ların Amerikalıların öne çıkardığı gibi ABD’nin Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı askeri desteğini sağlamayacağı aksine ABD desteğindeki PYD/YPG’nin koridor planlarına hizmet edeceği aşikardır. Bu ise Türkiye’nin çıkarlarına ve beka güvenliğine tehdittir. Bunu ortadan kaldırmak isteyecek zaman kaybına tahammülü olmayan Türkiye’nin yapması gerekenlerin başında gelen ise İncirlik kalkışlı savaş uçaklarının ve Türk topraklarında konuşlu HIMARS’lar ve sonrasında konuşlanabilecek diğer silah sistemlerinin Türkiye’nin onayından geçecek hedeflere yönelik olarak kullanılmasının sıkı kontrol ve kurallara bağlanması hatta Türk topraklarının ve üslerinin Suriye’deki operasyonlara kapatılmasıdır.