Dr. Muhammet KEMALOĞLU
Gazi Binbaşı
GİRİŞ
YIKIM PLANI VE İHANETİN İFŞASI
Türkiye Cumhuriyeti, bugün uluslararası destekli açık bir ihanet ve yıkım planıyla karşı karşıyadır. Eski HDP milletvekili Altan Tan’ın ifşaatları, ABD'nin bölgedeki terör uzantılarını kullanarak Türkiye'yi hedef alan bölücülük planını somutlaştırmıştır (Tan). ABD'nin SDG/YPG’ye hava savunma sistemleri ve ağır silahlar vermesi ve YPG personeline pilot eğitimi verdiği iddiaları, bu planın yalnızca siyasi değil, doğrudan ulusal egemenliği tehdit eden teröristlere askeri destek boyutunu ortaya koymaktadır (Akınan; "ABD, hava savunma"). Terör örgütü ve uzantılarının "barış" maskesi altında sözde "Self determinasion sosyolojisi" dayatması ve Öcalan'ın koşulsuz serbest bırakılmasını şart koşması ise, bu küresel tehdit sisteminin nihai amacının koşulsuz teslimiyet olduğunu ilan etmektedir (Kobal; Ümit).
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında "Terörsüz Türkiye" sloganı ile kurulan komisyonlar ve atılan adımların, son dönemde terör örgütü uzantılarının kendi ağızlarından çıkan beyanatlarla birlikte, basit bir iç siyaset meselesi olmaktan çıkıp, uluslararası destekli, varoluşsal bir tehdit sistemi halini aldığı görülüyor. Bu tehdit sistemi, otuz yılı aşkın süredir verilen on binlerce canın mücadelesini ve ulusal egemenliği hiçe sayarak, yaşananları bir "oyun" ya da "siyasi pazarlık" olarak basite indirgeyenlere karşı en sert uyarı niteliğindedir. Türkiye, arkasına küresel aktörleri almış, koşulsuz talepler dayatan bir terör örgütüne muhatap kılınmaya çalışılmaktadır. TBMM’de komisyon kurup teröristbaşı Öcalan’a Türk milletvekillerini göndermek istenmesi, bu tehdit ve baskı ortamında oluşan derin çelişkiyi ve Türk Milleti'nin onurunda yarattığı manevi kırılmayı temsil etmektedir.
Bu büyük oyunun dayanakları, örgütün siyasi kanatlarının ve askeri uzantılarının talepleri ile ABD'nin askeri ve diplomatik eylemlerinde kristalize olmuştur. Bu alıntılar ve olaylar zinciri, terör örgütünün gerçek niyetinin ne pazarlık ne de çözüm değil, koşulsuz teslimiyet, mutlak dayatma ve uluslararası meşruiyet kazanma olduğunu net bir şekilde göstermektedir.
I. Türkiye'yi Yıkım Planının İfşası ve Ayrılıkçı Dayatmalar
Terör ve uzantıları tarafından öne sürülen iddialar, üniter devlet yapısını hedef alan siyasi parçalanmayı meşrulaştırmaya çalışan tehlikeli bir söylemi temsil etmektedir.
A. ABD Destekli Bölücülük İhanetinin İfşası:
Bu yıkım planının uluslararası boyutu, HDP eski milletvekili Altan Tan'ın 22 Ekim 2025 tarihli ifşaatıyla netleşmiştir. Tan, birinci çözüm süreci döneminde ABD Büyükelçisi’nin evinde yapılan gizli bir görüşmede, ABD yetkililerinin kendilerine bölgesel planlarını açıkça anlattığını belirterek, “Suriye bölünecek, Kürtlere orada bir bölge vereceğiz. Erdoğan diye biri olmayacak. Siz bize destek verin, biz de size destek verelim” denildiğini açıklamıştır (Tan). Bu iğrenç itiraf, terör örgütüne verilen uluslararası desteğin sadece ideolojik bir yakınlaşma değil, doğrudan Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetimini ve toprak bütünlüğünü hedef alan bir yıkım planının parçası olduğunu, dolayısıyla açık bir ihaneti kanıtlamaktadır. Tan'ın, “Birinci çözüm süreci Suriye’ye kurban edildi” sözleri, sürecin ilerlemesi yerine Suriye’deki gelişmelerin ön plana çıktığını, uluslararası dengelerin Türkiye iç siyasetini doğrudan etkilediğini ve “O dönem Kürt meselesi üzerinden bölgesel hesaplar yapıldı. Türkiye’deki barış süreci, Suriye’deki planların gölgesinde kaldı,” ifadeleri, bu büyük komplonun kanıtlarıdır (Tan).
B. "Barış" Maskesi Altında Bölücülük Talepleri:
Bu tehdit sisteminin bir diğer ayağı, DEM siyasetçilerinin "demokratik reformlar" ve "barış" çağrıları arkasına gizlenen ayrılıkçı talepleridir. HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, Mezopotamya Ajansı'na yaptığı açıklamada, bu çağrıları bölgesel istikrarsızlığa dayandırarak, “Bölgedeki istikrarsızlık karşısında Türkiye'ye 'iç sorunlarını çöz' deniyor,” demiştir. Beştaş, “Ülkenin en büyük ihtiyaçlarından biri barış” dese de, talep ettiği sözde "ana dilde eğitimin tanınması" ve sözde "yönetimin merkezden uzaklaştırılması" gibi reformlar, üniter devleti zayıflatan anayasal değişikliklerdir. Beştaş ayrıca, "İnsanlar barış sürecine değil, hükümete derin bir güvensizlik duyuyor," diyerek, "2015 seçimlerinden sonra yaşananları hatırlıyorlar: bombalamalar, toplu tutuklamalar, iptal edilen sonuçlar, hapse atılan milletvekilleri. Bu anı, bugünün korkularını şekillendiriyor," gibi ifadelerle, örgütün kendi eylemlerini meşrulaştıran bir güvenlik söylemi geliştirmektedir.
Türkiye’nin iç siyaset konusu olan terörün sona ermesi konusunu, uluslararası bir sorun olarak gösterme dayatması, Mehmet Kobal'ın 22 Ekim 2025 tarihli makalesinde de görülmektedir. Kobal'a göre, “Kürt meselesi bir güvenlik dosyası değildir; geleceğini özgür iradesiyle belirlemek isteyen bir halkın kolektif hakkıdır. Self determinasion sosyolojisidir” (Kobal). Kobal, “Kürt-Kürdistan meselesi, Türkiye’nin iç sorunu değil, uluslararası bir koloni, çözümü de uluslararası olan ve bölgesel değişimi şart koşan bir adalet ve territorial meseledir” diyerek Türkiye'yi sömürgeci bir devlet olarak gösterme çabasıyla, ülkenin egemenliğini tanımayan ayrılıkçı bir manifesto sunmaktadır (Kobal). Kobal'ın bu söylemi, çözümün sözde “uluslararası hukuk ve gözlemle, tarafların ulusal hak eşitliğini, özgür iradeye dayalı bir anayasal düzenlemeyle” mümkün olduğunu şart koşmaktadır. Ayrıca bu söylemde "barış", "gasp edilen hakkın iadesi" olarak tanımlanmakta ve Kobal tarafından, “Barış, sadece silahların susması değil, yalanın da susmasıdır, adaletin konuşmasıdır” denilerek, aslında koşulsuz teslimiyet talep edilmektedir (Kobal).
II. Küresel Kalkanın Somutlaşması: ABD'nin Teröristlere Doğrudan Askeri Desteği
ABD’nin terör örgütüne verdiği destek, yalnızca diplomatik boyutta koruma sağlama değil, doğrudan ulusal güvenliği tehdit eden askeri kapasite kazandırma boyutuna da ulaşmıştır.
- Hava Savunma Sistemleri ve Ağır Silah Desteği: 8 Ekim 2025 tarihli haberlere göre, “ABD, Qasrêk üssüne ağır silahlar ve hava savunma sistemi gönderdi” (ABD, hava savunma). Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) de bu gelişmeyi doğrulamış, koalisyona ait bir nakliye uçağının iniş yaptığını ve "Koalisyon güçleri üste tatbikat yaparak silahları test ettiğini" belirtmiştir (ABD, hava savunma). Bu durum, ABD'nin, Türkiye'nin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit edecek şekilde, teröristlere stratejik askeri destek sağladığının kanıtıdır.
- Teröristlere Pilot Eğitimi İddiası: Terör örgütüne hava gücü kapasitesi kazandırma girişimi, ABD'nin askeri angajmanının en tehlikeli boyutunu oluşturmaktadır. Gazeteci Serdar Akınan'ın YouTube kanalındaki paylaşımında, "Amerikan pilotları YPG'nin 36 personeline savaş uçağı eğitimi için temel eğitim veriyor. 36 kişi... Amerikan Ordusu, hava kuvvetleri kuruyor Suriye'de" iddialarına yer verilmektedir. Akınan iddiasını, “Şu anda görüntüsü de geldi. 36 bak rakam veriyorum 36 pilota eğitim veriyorlar” ifadeleriyle güçlendirmeye çalışmıştır (Akınan; Krdnews). Bu plan, Eski CIA Direktörü General David Petraeus’un Rûdaw röportajında dile getirdiği, “Peşmerge birliklerini de bu sürece dahil ettik... Umudum, kuzeydoğu Suriye’de de benzer bir modelin uygulanabilmesidir” sözleriyle sunulan terörün kalıcılaşma modelini desteklemektedir (Petraeus). ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın da daha önce “Nihayetinde onlar bizim müttefiklerimiz. CENTCOM’un (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) koruması altında” diyerek bu tehdit sisteminin ABD ordusunun doğrudan teröristlere koruma sağladığını kanıtladığı bilinmektedir (Barrack).
- Özerklik Diplomasisi: ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın DSG Komutanı Mazlum Abdi ile görüşmesinde, uluslararası medyaya yansıyan haberlere göre, Abdi, "kendi özerk bölgeleri için Kürdistan Bölgesi’ne benzer bir özerklik talep etti" ve görüşmelerde, "Kürtlerin haklarını korumaya yönelik anayasa değişikliği için ön anlaşma sağlandı" (ABD, hava savunma). Bu diplomatik süreç, ABD'nin bölücü taleplere uluslararası meşruiyet kazandırma çabasını göstermektedir.
III. Örgütün Barış Maskesi Altındaki Koşulsuz Teslimiyet Şartları
Bu uluslararası destekten güç alan terör örgütü uzantıları, "barış" söylemi arkasına gizlenerek koşulsuz teslimiyet şartlarını dayatmaktadır.
A. Öcalan Mutlakiyeti ve Silahsızlanma Reddi:
- Helin Ümit’in 22 Ekim 2025 tarihli Medya Haber TV röportajında, sözde “önder Apo'yu muhatap almayan, onunla görüşmeyen bir komisyonun ciddiyeti olamaz,” ifadesiyle TBMM’nin meşruiyetini terörist elebaşının mutlakiyetine bağlamaktadır (Ümit). Ümit ayrıca, “Bu mücadele sürecinin, bu savaş sürecinin birinci dereceden sorumlusuyla oturmayacaksın, konuşmayacaksın, görüşlerini almayacaksın. Böyle bir şey olabilir mi?” diyerek Öcalan’ı siyasi lider olarak konumlandırma stratejisini uygulamaktadır (Ümit).
- Ümit, “Eğer Türkiye bugün prangalarından kurtulacaksa, öncelikli olarak sözde “önder Apo'nun fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekir,” diyerek fiziki özgürlüğü yegâne şart olarak sunmaktadır (Ümit).
- Aynı röportajda Ümit, “Kürtler teslim olsun, yok silahlarını bıraksın, yok savunmasız olsun; bu kabul edilecek bir şey değildir,” diyerek silahsızlanmayı kesin bir dille reddetmektedir (Ümit). Ümit ayrıca, “Komisyonun bu konuda netleşmesi lazım. Kürt toplumunun kolektif hakları tanınacak mı, tanınmayacak mı?” diyerek anayasal bir tanınmayı dayatmaktadır (Ümit).
B. Üçüncü Yol İddiası: Gizli Bağımsızlık Talebi ve Bölücü Söylem: HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, bölgedeki pozisyonlarını açıklarken, “Ne İran'ı ne de İsrail'i destekliyoruz. Demokratik değerleri destekliyoruz... Biz üçüncü bir yolu temsil ediyoruz: bağımsız, demokratik ve halk odaklı,” diyerek, Türkiye'ye karşı kendi kaderini tayin etme hedefine yönelik "bağımsız" bir yol izlediğini ilan etmektedir (Beştaş). Bu "bağımsızlık" vurgusu, üniter devlet yapısının :parçalanması ve nihai olarak devletleşme hedefine ulaşılması amacını taşımaktadır. PKK/YPG/SDG’li terörist İlham Ahmed'in ise “Ademi merkeziyetçilik bölünme değil, birleşme projesidir” savunusuyla, üniter devleti parçalama ve fiili özerkliği derinleştirme planına kılıf bulma çabasında olduğu görülmektedir (Ahmed). Örgütün silahlı varlığını sürdürme kararının dış aktörlerin talimatına dayandığı itirafı da SDG’nin yazılı açıklamasında yer almıştır: “Bilmenizi isteriz ki, bugün bölgede aldığımız her karar yalnızca bizim iç irademize dayanmayıp, komşu aktörlerin tutumları, uluslararası arabulucuların pozisyonları ve bölgede bizimle istişare halinde olan (Devlet Dışı) ve (Devlet Aktörlerin) değerlendirmeleriyle birlikte şekillenmektedir,” (SDG).
IV. İç Siyasetin Açmazı, İhanet ve Milli İradenin Çiğnenmesi
Bu dış tehdit, Türkiye içinde Ulusal Birlik, Dil ve Sembolik Siyaset ekseninde derinleşen meydan okumalarla birleşmektedir. Bu uluslararası destek ve terör dayatmaları zinciri, Türkiye’nin ulusal egemenliğini çiğnemekte ve milli sabrın sonunu işaret etmektedir:
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Diyarbakır’da Kürtçe şiir okuması ve bu anların Meclis’in resmî sosyal medya hesabından paylaşılması, ulusal birliğin anayasal çerçevesini savunan kesimlerden sert eleştiriler almıştır. Bu durum, anayasal hassasiyet bağlamında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 3. maddesinde açıkça belirtilen devletin resmî dilinin Türkçe olduğu ilkesiyle çelişen bir yasadışı olay olarak değerlendirilmiştir. En yüksek yasama organının resmî hesabından Türkçe dışındaki bir dilde paylaşım yapılması, anayasal ruha ve resmî dile saygı ilkesine aykırı bir sembolik taviz olarak görülmekte ve üniter yapıyı zedeleme potansiyeli taşımaktadır. Eleştirenler, meclis başkanlığının bu eyleminin, resmî dil statüsü taleplerini tetikleyebilecek bir ilk adım olarak algılandığını ve bu nedenle bölünme kaygısını tetiklediğini savunmaktadır. Ayrıca, Kurtulmuş'un daha önce Meclis komisyonlarında Kürtçe konuşulmasına Meclis iç tüzüğünü gerekçe göstererek izin vermediği iddia edilerek, Diyarbakır jestinin samimiyeti şüpheli ve siyasi olarak tutarsız bir girişim olarak yorumlanmasına neden olmuştur. Bir Meclis Başkanı'nın, Meclis'in resmî hesabını kullanarak bu tür mevcut yasalara aykırı girişimlerde bulunması, devletin dil konusundaki tarafsızlığını ve üniter yapısını baltalamaktadır.
“Yarattığınız manevi kırılma o hale geldi ki, Öcalan denen Bebek Katilinin adı, Türk Devletinin kuruluşunu yapan Gazi Meclis’te, hainler tarafından haykırıldı,” ifadesiyle en üst düzeyde dile getirilmektedir. Bu, milli iradeye karşı yapılmış bir ihanettir.
“Türk Milleti için bundan böyle sizler yoksunuz... Türk Milleti sizleri, gönlünden de beyninden de sildi!”
Tüm bu açıklamalar, adımlar ve uluslararası dayatmalar, TBMM’de kurulan komisyonun olumsuz etkilerini hafife alanlara net bir cevap olmuştur. Bu süreç, teröristbaşını tek muhatap kabul eden, militan varlığını sürdürmeyi şart koşan ve arkasına ABD'nin gücünü almış bir tehdit sistemidir. “Bundan sonrası, Türk Milletinin ve Türk Yargısının işidir.”
Kaynaklar
Akınan, Serdar. YouTube Kanalı Paylaşımı.
Tan, Altan. HDP eski milletvekili, 22 Ekim 2025.
"ABD, hava savunma sistemlerini Rojava'ya taşıdı." Haber Metni, 8 Ekim 2025.
Ahmed, İlham. PKK/YPG/SDG’li terörist.
Barrack, Tom. ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi.
Beştaş, Meral Danış. HDK Eş Sözcüsü. Melik Çelik'e Röportaj. Mezopotamya Ajansı.
Kobal, Mehmet. "Devletin Öcalan Üzerinden Yürüttüğü Stratejinin Analizi." Makale/Yorum, 22 Ekim 2025.
Krdnews. İddia Analizi.
Petraeus, General David. Eski CIA Direktörü. Rûdaw röportajı.
SDG. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi (SDG/PKK türevi).
Ümit, Hêlîn. Apocu Hareket Üyesi. Röportaj, Medya Haber TV, 22 Ekim 2025.