Bu sayfayı yazdır

8. Türk Strateji Günü Düzenlendi

"8. Türk Strateji Günü" kapsamında Rahmetli Muzaffer ÖZDAĞ'ın anısına 13 Şubat 2010'da "Türk Dış Politikasında Eksen Kayması mı Eksen Kalınlaşması mı?" konulu bir konferans düzenlenmiştir. Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ'nin yürüttüğü konferansa; Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Haydar ÇAKMAK, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Ersel AYDINLI ve USAK Başkanı Doç. Dr. Sedat LAÇİNER konuşmacı olarak katılmışlardır.

Çakmak, Türk Dış Politikası'nın özellikle 19. yüzyıldan beri Batı eksenli olduğunu söyleyerek son zamanlarda bir eksen kayması söz konusu olduğuna işaret etti. Bu kaymanın belirtilerinin 1. Hamas; 2. Davos; 3. Konya'daki askeri tatbikatın yapılmaması; 4. Ahmedinejad ve ona açık destek verilmesi olduğunu söyledi. "Başka siyasi iktidarlar zamanında da kayma olmuştur, ancak AKP İslam tandanslı olduğundan daha bir tebarüz etmiştir" diyen Çakmak, olayların aslında tesadüfi olduğunu, Başbakanın Davos çıkışını kasıtlı yaptığını belirtti. Aslında Hamas Lideri'nin seçilmiş kişi olmasından dolayı onun Başbakan tarafından kabulünde bir sakınca olmaması gerektiğini belirten Çakmak, Başbakan'ın Davos'taki çıkışının yerindeliğini, İsrail'in mevcut gücünün üzerine bir güç gösterisinde bulunduğunu, bunu bizim liderlerimizin kaldıramadığını, İsrail'in Türkiye'yi karşısına almasının normal olmadığını söyledi. Ahmedinejad'ın hem kendi ülkesinde hem de dışarıda sevilmediğini, buna mukabil İran'ın hem komşumuz, hem Türk nüfusun yoğun oluşu hem de bir Müslüman ülke oluşunun, nükleer enerji çalışmalarının dikkate alınması gerektiğini ama İran'a "Kardeş Ülke" olarak bakıldığında İran politikasının doğru olduğunu savundu.

Hükümetin dış politika ekseninin Kıbrıs, AB, Ermenistan ve Yunanistan'la ilişkiler, PKK ve Kuzey Irak, Türk Dünyası konularında başarısız olduğunu ileri süren Çakmak, Kıbrıs'ta hiç adım atılmadığını, sorunların hala durduğunu söyledi. AB ile ilişkilerin Temmuz 1959'dan beri var olduğunu, hükümetin bazı konularda başarı kaydettiğini, ama müzakere sürecinin Helsinki Kararları doğrultusunda doğal olduğunu, bunda hükümetin dahil bulunmadığını belirterek sadece ekonomik konularda biraz mesafe kat edildiğini savundu.

Prof. Dr. Haydar Çakmak; Ermenistan konusunda hükümetin yanlış adımlar attığını, hiçbir değeri olmayan Ermenistan'ın gücünü başkalarından ödünç alarak Türkiye'ye kafa tuttuğunu belirtti. Çakmak, "Hükümet Türkiye'yi Ermenistan karşısında aciz duruma düşürmüştür. Ermenistan, Türkiye'ye sunduğu koşullardan, Karabağ'dan ve soykırım iddialarında asla vazgeçmez" dedi. Ermenistan'la ilişkilerde yanlış politika takip eden hükümetin çıkmaza girdiğini söyledi. Çakmak, hükümetin Türk Dünyası ile hiç ilgisi bulunmadığını, öyle bir derdinin maalesef olmadığını dile getirdi. Hükümetin Kuzey Irak politikalarının da yanlış olduğunu bildiren Çakmak, hükümetin zafiyeti yüzünden Kuzey Irak'ta deklare edilmemiş bir "Kürt Devleti" oluştuğunu iddia etti. Yine bu zafiyet yüzünden PKK'nın hem iç hem de dış sorun haline geldiğini söyleyerek hükümetin Kerkük'ü ve Türkmenleri tamamen unuttuğunu savundu.

Haydar Çakmak'tan sonra söz alan Doç. Dr. Ersel Aydınlı, Dış Politika meselelerinin çok yönlü, çok boyutlu olduğunu ama net cevaplar bulunması gerektiğini söyleyerek "Türkiye alternatif arıyor mu?" "Başka eksen var mı" sorularına net cevaplar verilmesi gerekir dedi. Modernleşme, eğitim, küreselleşme, ekonomik sistem vb. konulardaki politikaların alternatifi yok diyen Aydınlı, Avrupa'ya alternatif olabilecek gelişmiş, mütekâmil ne bir Asya ne de bir İslam Dünyası bulunmadığını iddia etti. Eksen kaymasının biraz mugalâta olduğunu belirten Aydınlı, "Alternatif yoksa hükümet nereye gidiyor? Küresel bir dünya var, kesin çizgiler yok ki. Dış politikayı götürebileceğiniz yer yok. Her yerde aynı sorunlarla karşılaşırsınız." dedi. Politikada eksen değişiminin biraz da iklime bağlı olduğunu, rüzgâra göre yön vermek gerektiğini savundu.

"Hangi İslam, hangi Doğu?" diyen Aydınlı, dış politikada hiç bir yere dahil olmamak gerektiğini, iklim müsait değilse eksen değişikliğinin hayal olduğunu söyledi. Aydınlı, hükümete göre böle bir değişikliğin belki hayali olarak olabileceğini, bunu siyaset gereği olduğunu, siyasi meşruiyet aranıyor olabileceğini, siyasi ömrünü uzatmak için böyle gösterilme ihtimalinin var olabileceğini savundu. Siyasi iktidarın siyasi rant, mensuplarının idealleri veya idame-i hayat için kendi değerlerimizi şırınga edebiliriz diye düşünenler olabilir diyen Aydınlı, daha önce de reel politika ile ideal politikanın birleştirilmeye çalışıldığını, yenilik arayışında esastan çok usul arayışının hakim olduğunu savundu. Usul değişikliğinin esas değişikliğini beraber getireceğini düşünenler olabileceğini söyleyen Aydınlı küresel bir dünyada statü atlamanın kolay olmadığını belirtti.

Aydınlı'dan sonra söz alan Prof. Dr. Sedat Laçiner, Dışişleri Bakanlığında alt yapının çok yetersiz olduğunu belirterek söze başladı. Laçiner, "ABD'nin sadece Türkiye'de 1000 civarında elemanı bulunduğunu, Türkiye'nin ise bütün dünyayı 1999 Dışişleri mensubu ile idare etmeye çalıştığımı belirtti. Dış politikada siyasi yapılanmanın etkili olamayacağını söyleyen Laçiner, Türk Dış Politikası'nın yeni olmadığını ve kolaylıkla değiştirilemeyeceğini savundu. Laçiner; dış politikada mutlaka süreklilik olduğunu ve bunun bütün ülkeler için böyle olduğunu belirtti. "Hükümetler değişir, dış politika değişmez" diyen Laçiner, hareketlerimizi meşrulaştırmak için bir şeyler yapılması gerektiğini söyledi. Komşu ülkelerle ilişkilerin uzaktaki Türk devletleri ile ilişkilerden daha önemli olduğunu, yani Suriye'nin Kazakistan'dan daha önemli olduğunu iddia eden Laçiner; "Osmanlı Devleti bir Türk Devletidir ve onun coğrafyası Türk coğrafyasıdır" dedi. Dış politikada bazı hareketlerin refleks olduğunu söyleyen Laçiner, dış politikanın Türk devletinde eskiden beri tevarüs ede geldiğini savundu. Laçiner, hükümetlerin eksen kaydırmaya muktedir olmadıklarını belirtti.