Afganistan Türklerinin Dünü, Bugünü ve Yarını

Yazan  20 Ağustos 2013

11 Eylül 2001'den bu yana dünyanın en istikrarsız ve güvensiz bölgelerinden biri haline gelen Afganistan'da barış ve istikrar bir türlü sağlanamıyor. ABD'nin en uzun soluklu savaşlarından biri haline gelen Taliban ve El Kaide ile olan mücadelesi istenilen sonucu vermiyor. Bu nedenle 2008'den bu yana geliştirilmeye çalışılan yeni AFPAK stratejisinde Taliban'ın El Kaide'den ayrıştırılması ve Taliban'ın siyasallaştırılması öngörülüyor. Bu kapsamda ise bir taraftan Taliban ile ABD arasında arasında müzakereler yürütülürken; diğer taraftan Taliban'ın şiddet yanlısı gruplarıyla olan mücadele devam ediyor. Müzakere yöntemine ve içeriğine itiraz eden Kabil yönetimi ise Taliba'ın alt rütbeli liderleriyle alternatif bir müzakere süreci geliştirmeye çalışıyor. 2014 sonrasında Afganistan'dan çekilecek olan müttefikler güçler Afganistan'ın yeniden inşası için olanca güçleriyle eski nüfuzlarını kaybetmemek için gayret gösteriyor. Ancak bu süreçte Afganistan'da önemli bir tarihe geçmişe sahip olan Türkler sürecin neresinde yer alıyor ve nasıl bir tutum sergiliyorlar? Tüm bunları değerlendirmek için Türklerin Afganistan'ına gözatmak faydalı olacaktır. Afganistan'da yürütülen 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından dünya kamuoyunun tüm dikkatlerini üzerine çeken Afganistan, birinci yüzyılda yaşamış olan en eski Türk boyu Yueh-Çi’lerden başlayarak 1747’de Nadir Şah’ın ölümüne kadar geçen sürede Türkler tarafından yönetilmiştir. Akhunlar, Gazneliler, Göktürkler, Selçuklular, Timur Devleti, Şeybani Özbekleri, Harzemşahlar, Avşarlar ve Babürler Afganistan üzerinde kurulmuş olan başlıca Türk devletleridir. Afganistan’da Türklerin yoğunlukta olduğu kuzey bölgeler Güney Türkistan olarak bilinmekte ve Hazar Denizi’nden Kaşkar’a, Urallardan Hindikuş Dağları’na kadar uzanan büyük Türkistan’ın doğal parçası görünümü vermektedir. Bugün adını sıkça 1979’daki Sovyet işgali, 2001’deki ABD işgali ve Taliban tartışmaları ekseninde duyduğumuz Afganistan yaklaşık olarak 2 bin yıl boyunca Türklerin hâkimiyetinde yönetilmiş, ancak son 250 yılda uygulanan siyasi ve kültürel politikalar nedeniyle Türkler ciddi sorunlarla yüzleşmek zorunda kalmıştır. Avşar Hükümdarı Nadir Şah tarafından Mazenderan Valisi olarak atanan Ahmet Şah Dürrani, Nadir Şah’ın 1747’de öldürülmesinin ardından Kandahar’ı da ele geçirerek hükümdarlığını ilan etmiştir. Afganistan bu tarihten itibaren Peştunlar tarafından idare edilmiştir. Ancak Afganistan’ın devlet olarak kurulması gibi sınırlarının çizilmesi de ülkenin asıl sahipleri tarafından değil dönemin büyük oyun kurucuları tarafından gerçekleştirilmiştir. 19. Yüzyılda İngiltere ve Rusya arasında Asya’da egemen olma mücadelesinden Afganistan’da nasibini almıştır. Rus İmparatorluğu Türkistan’ı adım adım işgal ederek güneye doğru ilerlerken Hindistan’da bulunan İngiliz İmparatorluğu’nun işgal kuvvetleri de kuzeye doğru ilerlemiştir. Böylece Güney Türkistan’da karşı karşıya gelen İngiltere ve Rusya bu coğrafyada uzun süre çatışmış sonunda Afganistan’ı tampon bölge olarak kullanmışlardır. Kuzeyi Türkistan, güneyi de Peştunistan ve Belucistan’dan koparılarak oluşturulan Afganistan Devleti, Peştun idaresine bırakılmıştır. Ruslar ve İngilizler tarafından çizilen bu suni sınırlar Afganistan’da bugüne dek devam eden istikrarsızlığın önemli nedenlerinden biri olmuştur. Bu kaotik durumdan en fazla zarar gören unsurlardan biri de Afganistan Türkleri olmuştur. Afgan Kralı Emanullah Han’ın 1919-1929 yılları arasındaki iktidarda bulunduğu dönemi hariç Türkler, Afganistan’da ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bilhassa Afgan Kralı Emanullah Han’ın 1929’da devrilmesinin ardından sırasıyla Habibullah Kalakanî, Nadir Şah, Zahir Han, Davut Han ve Marksist Nur Muhammed Tarakî iktidarları dönemlerinde dönemde Türklere yönelik asimilâsyon politikaları uygulanmıştır. Bu çerçevede Peştunlar, Türk bölgelerine yerleştirilmişler böylece Türklerin daha rahat kontrol ve asimile edilecekleri düşünülmüştür. Türkçe resmî dairelerde yasaklanırken, Türkçe konuşanlar resmi makamlarca dışlanmıştır. Türk tarihi ve kültürel varlığı mevcut yönetimlerce örtülmeye çalışılmıştır. Fakat tüm bunlara karşın dil ve kültürlerini muhafaza eden Afganistan Türkleri, siyasi ve kültürel varlıklarını devam ettirebilmiştir. Sovyetlerin 1988’de Afganistan’dan çekilmesinin ardından Özbek ve Türkmenlerin yaşadıkları Kuzey Bölgesinde silâhlı kuvvetlerinin bir araya gelmesi ile kuzeyde Afganistan Millî İslâmî Hareketi kurulmuştur. Bu hareketin liderliğini ise General Raşid Dostum üstlenmiştir. Ancak 1996’da iktidara gelen Taliban’ın, 1997’de Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelere girişiyle Afganistan Türkleri yeni bir belirsizlik dönemine girmiştir. Taliban, Afganistan’ın bütününde olduğu gibi Afganistan Türklerinin yaşadıkları bölgelerdeki eğitim kurumlarını kapatmış, “Türkmenler Türkmenistan’a; Özbekler Özbekistan’a, Hazaralar kabristana gitmelidir” retoriğiyle hareket ederek, Türklere yönelik baskı ve tecrit politikaları izlemiştir. 11 Eylül saldırılarının ardından 2001’de ABD’nin Afganistan’ı işgaliyle başlayan süreci kendileri için bir fırsat olarak gören Taliban karşıtı Kuzey İttifakı ciddi askeri başarılar elde etmiştir. General Dostum liderliğindeki Türkler, Afganistan’ın yeniden inşası sürecinde Afganistan Türklüğü için önemli kazanımlar elde etmiştir. Ancak 2004’de yapılan seçimlerde iktidara gelen Karzai, General Dostum’u devre dışı bırakarak, Afganistan Türkleri arasındaki birlikteliği parçalamaya çalışmıştır. Karzai Hükümeti’nin Peştun ağırlıklı siyaseti ülkedeki ikinci büyük etnik grup olan Türkleri dolaylı olarak saf dışı bırakmaktadır. Bugünkü durumu kısaca özetlemek gerekirse Afganistan Türklerinin kültürel eserler silinmekte veya yok sayılmaktadır. Pakistan’da göçmen kamplarında yaşayan Afganistan Türklerinin can güvenliğinin fanatik Peştunların saldırılarına maruz kalmaktadır. Türklerin anadilde eğitim almaları yasal olarak mümkün olsa da merkezi hükümet bunu sağlayacak maddi olanaklardan mahrum bırakmaktadır. Merkezi hükümet bununla birlikte Türklerin siyasal sistemde varlık göstermeleri dolaylı olarak engellenmektedir. Üstelik Taliban’ın Türklere yönelik saldırıları devam etmektedir. Taliban’ın 2011’deki saldırılarında milletvekili Muttalib Beg; 2012’deki saldırılarında ise milletvekili Ahmed Han Samangani hayatını kaybetmiştir. Buna karşın Afganistan Türklerinin önceki dönemlere göre daha güçlü ve belirleyici bir konumda oldukları görülmektedir. 2014 yılında yapılacak genel seçimlerde Özbek, Tacik ve Hazara ittifakı olarak bilinen Milli Cephe’nin alacağı oy oranı bu durumu daha da netleştirecektir.

Hakan Boz

bozhakanboz@hotmail.com

Uzmanlık Alanları

Azerbaycan, İran, Pakistan

Biyografi

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Araştırmacısı olarak görev yapan Hakan BOZ, Güney Kafkasya-İran-Pakistan Araştırmaları Merkezi'nde çalışmaktadır.

Bununla birlikte hakemli bir dergi olan 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi ile 21. Yüzyıl Dergi’lerinin sorumlu yazı işleri müdürüdür. Boz, enstitü çalışmalarının Radyo Karedeniz ve Pusula Gazete’siyle koordine edilmesi sürecini de yönetmektedir.

İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır. Üniversite eğitimi için 2005 yılında Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girdi. İlk senesinde gösterdiği başarı ile fakültesinde dereceye girerek, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne geçiş yaptı. Lisans eğitimini Gazetecilik Bölümü’nde “Türk Basını’nda Güneydoğu Sorunu” isimli bitirme projesiyle tamamlamıştır.Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir.

Hakan Boz, Enstitü’deki görevine Eylül 2011’de başlamıştır.

Yabancı Diller

İngilizce

Eserleri

  • Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran, Küçük Orta Doğu: Suriye, Ümit Özdağ (Ed.), Kripto Yayınları, Ankara, 2012; Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran

Makaleleri

  • Hakan BOZ, Şii Hilalinden Direniş Eksenine İran Dış Politikasında Şiilik, , 21. Yüzyıl Dergisi, Aralık 2012
  • Hakan BOZ, Turan Soylu Kavimlerin Kadim Yurdu: İran, 21. Yüzyıl Dergisi, Kasım 2012
  • Hakan BOZ, Karabağ Sorununda Masadaki Seçenek Askeri Müdahale mi?, 21. Yüzyıl Dergisi, Ağustos 2012
  • Hakan BOZ, Ahmet Turan Esen-Turgay Düğen-Alper Özcan21. Yüzyıl Dergisi, Türkiye-Azerbaycan-KKTC Birleşik Devleri, Temmuz 2012
  • Hakan BOZ, Şeytan Üçgeninde Dans: İsrail-Azerbaycan-İran, 21. Yüzyıl Dergisi, Haziran 2012
  • Hakan BOZ, ABD’nin Nükleer Kriz Sendromu: Pakistan, İran Olur mu? , 21. Yüzyıl Dergisi, Mayıs 2012
  • Hakan BOZ, Suriye’nin Arkasındaki Cephe: İran, , 21. Yüzyıl Dergisi, Nisan 2012
  • Hakan BOZ, 2012, İran İçin Savaş Yılı mı?  21. Yüzyıl Dergisi, Mart 2012
  • Hakan BOZ, İran’ın Kuzey Irak Politikaları, 21. Yüzyıl Dergisi, Ocak 2012
  • Hakan BOZ, Belucistan, Orta Asya’nın Kürdistanı mı?, 21. Yüzyıl Dergisi, aralık 2011
  • Hakan BOZ, Azerbaycan Dış Politikasının Manevra Sahaları,2023 Dergisi, Mart 2012, Sayı: 131
  • Hakan BOZ, İran’ın Azerbaycan’daki Asimetrik Savaşı,Ekoavrasya, Kış 2012.        

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...