ABD Enerji Alanında da Süper Güç Oluyor

Yazan  02 Kasım 2013

Günümüzde dünyada olup biten güç mücadelesinin temelinde enerji kaynaklarını ve enerji ulaşım hatlarını kontrol etme ve kesintisiz/güvenli bir şekilde enerjiye ulaşma çabalarının yattığı en kabul gören teoridir. Çünkü enerji, ülkelerin bekasının ve refahının devamı için hayati bir faktördür. Hal böyle olunca da tek süper güç olan ABD'nin başta kendisine meydan okuyan Çin olmak üzere bölgesel güç merkezi olma yolunda hamleler yapan ülkelere karşı bir mücadele içinde olduğu gibi, dünyanın birçok bölgesinde bölge ülkeleri arasında yerel ölçekte de olsa önemli bir mücadele yaşandığı görülmektedir.

Ancak son dönemde meydana gelen gelişmelerin bu mücadelenin çehresini etkiyebileceği ifade edilmektedir. Çünkü gelişmeler ve eldeki veriler ABD'nin enerji alanında yeni süper güç olacağını göstermektedir ki bu ülkelerin güvenlik ve enerji politikalarını yeniden gözden geçirmesine ve küresel güç dengesinin yeniden oluşmasına yol açabilecektir.

Kaya Gazı ABD'yi Uçuracak

Petrol ve doğal gaz alanında bir dünya devi olan BP'nin Ocak 2013 tarihli raporunda[1] ABD'nin, en büyük sıvı yakıt üretimi sıralamasında bu yıl (2013) Rusya ve Suudi Arabistan'ı geçeceği ve 2030 yılına kadar enerji açısından hemen hemen kendine yeterli olacağı tespiti yapılmaktadır. Nitekim bu tespitlerden ilki gerçekleşti ve Ağustos 2013 itibariyle ABD sıvı yakıt (petrol, sıvılaştırılmış doğal gaz ve bio yakıt) gaz üretim miktarında Suudi Arabistan ve Rusya'yı geçerek dünyada ilk sıraya yerleşti.[2] Bunda yani ABD'nin adeta bir enerji üretim patlaması yaşamasının arkasında geleneksel olmayan enerji kaynakları ve büyük oranda "kaya gazı" kaynaklarının önemli katkıları olduğu değerlendirilmektedir. BP'nin aynı raporunda yapılan projeksiyonlara göre Rusya bu alanda ikinci sıradaki yerini 2023 yılına kadar muhafaza edecek. Ancak Suudi Arabistan 2027 yılında petrol üretiminde tekrar birinci sıraya çıkacak.[3] Amerikan Enerji Bilgi İdaresi (EIA) de ABD'nin 2016 yılında sıvılaştırılmış doğal gaz, 2020 yılında da bütün doğal gaz alanında ihracatçı konuma geleceğini tahmin etmektedir.[4]

Her ne kadar söz konusu geleneksel olmayan enerji kaynakları dünyanın başka birçok bölgesinde bulunuyorsa da bunların çıkarılması, geniş bir yelpazede yer alan piyasa faktörleri nedeniyle şimdilik Kuzey Amerika'da önemli bir mesafe kaydetti. BP'ye göre bu durumun oluşmasında sadece kaynaklar ve teknoloji değil, aynı zamanda toprak üstü faktörler olarak anılan kuvvetli ve rekabetçi bir hizmet sektörü, özel sektörün sahip olduğu karadan ulaşım kolaylığı, sıvı yakıt marketleri ve kabul gören yasal düzenlemeler de etkili oldu.  Çünkü ABD ve Kanada dışında hiç bir ülke bu faktörleri üretimi artıracak şekilde uygun şekilde birleştirip uygulamaya sokamadı.

BP'nin raporu, hızlı büyüme oranlarına sahip Çin ve Hindistan'ın iç taleplerini karşılamak için enerji ithaline daha bağımlı olmasının beklendiğini belirtmektedir. Nitekim Eylül 2013 verilerine göre Çin, petrol ithal eden ülkeler sıralamasında AB'yi geçerek dünya sıralamasında ilk sıraya yerleşti.[5] Buna göre 2030'da dünya nüfusu 8.3 milyar olacak ve 2011 verileri esas alındığında gelir iki katına çıkacak. Bu gelişmeler sonucunda küresel enerji talebinin 2011'den 2030'a gelindiğinde yüzde 30 oranında artacağı ve bu artışın yüzde 93'lük oranının ise OECD üyesi olmayan ekonomilerden geleceği beklenmektedir. Diğer taraftan enerji üretiminde en hızlı büyüme Asya-Pasifik bölgesinde gerçekleşecek. Bölge önemli bölümü kömürden olmak üzere 2030'a kadar küresel enerji üretiminin yüzde 35'ini oluşturacak bir üretim kapasitesine sahip olacak.

BP'nin raporu son dönemde öne çıkan konvansiyonel olmayan enerji kaynaklarının önemine vurgu yapıyor ve kaya gazı, biofuel gibi yeni kaynaklarına sahip olacak ABD'nin enerji dengesini değiştireceğini ifade ederek "2005'te kendine yeterlilik oranı yüzde 70 olan ABD'nin söz konusu yeni kaynaklar sayesinde üretim ve iç talebin karşılanması bağlamında kendi kendine yeterlilik olayı yüzde 99 olacağını" açıklıyor. BP'nin üst yöneticisi Bob Dudley bu gelişmeleri "petrolün tükeneceği tamamen asılsızdır, hiçbir dayanağı olmayan bir iddiadır, ABD'nin artan bir şekilde enerji ithaline bağımlı olacağı beklentisi gerçekleşmeyecektir" şeklinde yorumluyor.

Teknolojik üstünlük avantajından da faydalanarak kaya gazı alanında artan Amerikan üretimi sayesinde evlerin enerji faturalarında yıllık ortalama 1.000 dolarlık azalma yaşanması üretimde azalan iş kapasitesini tersine çevirdi ve sanayi yatırımlarında bir artış dalgası yarattı.[6] Bu kapsamda örneğin en az beş Amerikan demir-çelik fabrikasının kömür yerine gaz kullanmayı planladığı, benzer şekilde kimyasal ve gübre işleriyle ilgili üretim yapan şirketlerin fabrikalarını gaz ile çalışan sistemleri kullanacak şekilde dizayn etmekte oldukları bildiriliyor. Bazı analistler bu ucuz enerji kullanımının ABD'nin "yeniden saniyeleşmesiyle" sonuçlanacağını değerlendirmektedir.[7]

Fosil Yakıt Halen Bir Numara

Amerikan Çevre Koruma Ajansı (EPA) web sayfasında yer alan bilgilere göre doğal gazla çalışan elektrik santralleri kömürle çalışanlara nazaran karbon oksit emisyonunda yarı yarıya, nitrojen oksit emisyonunda üçte birinden daha az, sülfür oksit emisyonunda ise yüzde bir oranında emisyon değerine sahip.[8] İşte bu nedenledir ki EPA'nın kömürden doğal gaza geçişi zorlamak için daha sıkı emisyon standartlarını uygulamaya sokmayı planladığı bildiriliyor.[9]

Amerikan Enerji Bilgi İdaresi (EIA)'nin verilerine göre fosil yakıtlar Amerikan enerji kaynaklarının ana unsuru olmaya devam ederken yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam elektrik üretiminde  kullanılan enerji kaynakları içindeki oranı 2011 yılında yüzde 13 iken 2040 yılında ancak yüzde 16'ya  çıkması beklenmektedir. Küresel bazda bakıldığında da yenilenebilir enerji en hızlı büyüyen (yıllık yüzde 7.6 artış) enerji kaynağı olmakla birlikte küresel elektrik üretimindeki oranı 2011'de yüzde 3 iken 2030 yılında yüzde 11'lere ulaşması beklenmektedir.[10]

BP'nin tahminlerinde petrol, doğal gaz ve kömürün her biri 2030 yılına kadar enerji marketinde yüzde 26-28 arasında paylara sahip olacakken, fosil olmayan yakıtların (nükleer, hidro, yenilenebilir) her biri ise yüzde 6-7 oranında bir paya sahip olması beklenmektedir.[11]

Değişen Enerji Kaynakları

Doğal gaz ABD'nin fosil yakıt kaynakları arasında yıllık yüzde 2 artış oranıyla en hızlı büyüyen kaynak olurken 2030 yılında ABD'nin gaz üretiminin yüzde 53'ünün kaya gazından karşılanacağı hesaplanmaktadır. Diğer taraftan kömür üretimi yıllık yüzde 1.2 oranında azalırken 2024 yılında Hindistan'ın ABD'yi geçerek Çin'in arkasında en büyük ikinci kömür tüketicisi olması beklenmektedir.[12]

Petrole talep yıllık yüzde 0.8 oranında artacak olmakla beraber 2030 yılında toplam enerji tüketimindeki payının yüzde 28'lere düşmesi tahmin edilmektedir. Petrol tüketimine yönelik artış taleplerinin tümü OECD dışı ülkelerden, ki toplam talebin yarısı Çin'den olmak üzere Hindistan ve Ortadoğu'dan gelecektir.

Fukushima'daki nükleer kazaya rağmen nükleer enerji kullanımının yıllık yüzde 2.6 oranında artması (ki son yirmi yıldaki artış oranı yüzde 1.6'dır) beklenmektedir. Nükleer enerjideki büyümenin yüzde 88'nin Çin, Hindistan ve Rusya'dan geleceği hesaplanmaktadır.[13]

Öngörülen projeler tamamlandığında 2020 yılında Çin, ABD'yi geçerek en büyük nükleer güç üreticisi olacaktır.[14] BP'ye göre bundan dört yıl sonra da Çin'in nükleer enerji üretimindeki payı yüzde 30'lara ulaşacaktır. Önemli bir kömür ihracatçısı olan Avustralya'nın 2018 yılında Katar'ı geçerek en büyük LNG tedarikçisi olması, 2030 yılında da küresel üretiminin dörde birini üreten konuma gelmesi beklenmektedir. Ancak ABD'nin Asya'ya yönelik gaz ihracatı Avustralya'nın bu bölgedeki beklentilerini sekteye uğratabilecekken ithalatçı konumundaki Japonya ve Güney Kore gibi Amerikan müttefiklerine ise önemli destek olacaktır.

 

Sonuç

Enerji arzı ve talebinde dünyamızda çok önemli değişiklikler yaşanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, dünyada tam bir enerji devrimi yaşanmaktadır. Teknolojik üstünlüğünün de yardımıyla özelikle kaya gazı ve konvansiyonel olmayan petrol üretiminde batı yarım küresi ve özellikle ABD avantajlı ve üstün bir konuma geçmiştir. ABD sadece enerji açısından kendi kendine yeterli değil, enerji özellikle doğal gaz ihraç eden büyük bir güç olmaktadır. Bu durum ABD gelirlerini artıracak, işsizliği azaltacak, ticaret açığını dengeye getirmesini sağlayacaktır.

Diğer ülkeler de ABD gibi konvansiyonel olmayan gaz ve petrol üretimini artırmak için çaba sarf etmektedir, ancak onlar özellikle teknoloji açısından ABD kadar yeterli bilgi ve donanıma sahip değildir. Bunlardan özellikle Avustralya'nın yıldızı diğerlerine göre daha parlak gözükmektedir. Çin özellikle kaya gazı alanında önemli rezervlere sahip olmakla birlikte bunu üretime dönüştürüp pazarlayacak teknolojik yeterliliğe henüz tam olarak sahip değildir. Ayrıca Çin'in su kaynaklarının azlığı da kaya gazının çıkarılmasında aşırı miktarda su kullanımının gerekmesi nedeniyle Çin'in durumunu sıkıntıya sokmaktadır. Bu nedenledir ki Güney Doğu Asya açıklarındaki denizlerde (Güney Çin Denizi, Doğu Çin Denizi gibi) kaynak ve nüfuz mücadelesi de kızışmıştır.[15]

Özellikle Avrupa ve Asya ülkelerinin enerji açığını kullanarak enerji ihracatına dayalı bir politika izleyen Rusya içinde sancılı bir dönem başlamaktadır. Rusya'nın daha maliyetli olarak ürettiği enerji pazarında artık ABD'nin ve ikinci ırada Avustralya'nın ağırlıklı olarak yer alacak olması Rusya'nın geçmiş yıllardaki yüksek kar oranını büyük oranda düşürecektir.

Artık karar vericilerin kabul etmesi gereken gerçek şudur ki ABD enerji alanında da "süper güç" olmuştur. ABD'nin bugüne kadar kendisi için bir ulusal güvenlik sorunu gördüğü enerji ihtiyacının karşılanması, enerji kaynaklarının ve ulaştırma hatlarının güvenliğinin sağlanmasını esas alan politikası yeniden yazılacaktır. Bu yeni dönemde ABD'nin enerji ihraç eden bir süper güç olarak kendisine meydan okumaya aday Çin gibi ülkelerin enerjiye daha rahat ulaşmalarını engelleyecek ve Rusya gibi ülkelerin ise enerjiden büyük karlar elde etmesini önleyecek politikalar izlemesi beklenmelidir. Artık enerji ABD için uluslararası ilişkilerde ve dış politikada yeni olmasa da kontrolü kendi elinde bir manivela olacaktır.

 

 

 


[1]  "BP Energy Outlook 203"0, January 2013.

[2]  "U.S. Becomes World’s Top Oil Producer in 2013, PIRA Says",  http://www.bloomberg.com/news/2013-10-15/u-s-becomes-world-s-top-oil-producer-in-2013-pira-says.html.

[3]  http://www.bp.com/liveassets/bp_internet/globalbp/globalbp_uk_english/reports_and_publications/ statistical_energy_review_2011/STAGING/local_assets/pdf/BP_World_Energy_Outlook_booklet_2013.pdf

[4]  http://www.eia.gov/forecasts/aeo/er/pdf/0383er(2013).pdf

[5]  "Data show China passing US as biggest oil importer", http://www.cnbc.com/id/101102770

[6]  http://thediplomat.com/pacific-money/2012/09/27/the-interview-james-slutz/

[7]  http://www.bloomberg.com/news/2012-12-31/shale-gas-revolution-spurs-wave-of-new-u-s-steel-plants-energy.html

[8]  "Clean Energy", http://www.epa.gov/cleanenergy/energy-and-you/affect/natural-gas.html, Erişim tarihi 16 Nisan 2013.

[9]  "Speech Gives Climate Goals Center Stage", The NewYork Times, http://www.nytimes.com/2013/01/22/us/ politics/ climate-change-prominent-in-obamas-inaugural-address.html?_r=1&, 21 Ocak 2013.

[10]  "EIA projections show U.S. energy production growing faster than consumption through 2040",  http://www.eia.gov/todayinenergy/detail.cfm?id=9070

[11]  "Don’t Write the Obituary Just Yet: ‘King Coal’ Still Reigns", http://thediplomat.com/pacific-money/2012/10/23/despite-short-term-pain-king-coal-still-reigns/

[12]"North America’s Natural Gas Boom Comes to the Asia-Pacific",  http://thediplomat.com/pacific-money/2012/09/27/the-interview-james-slutz/

[13]"Why Fukushima Isn’t Like Chernobyl", http://thediplomat.com/2011/03/29/why-fukushima-isn%E2%80%99t-like-chernobyl/

[14]"China’s Nuclear Energy Play", http://thediplomat.com/china-power/china-presses-ahead-with-nuclear-energy/

[15]"Asya-Pasifik'te Nüfuz ve Kaynak Mücadelesi", Gökhan Binzat, http://www.21yyte.org/ tr/arastirma/abd/2013/10/09/7246/asya-pasifikte-nufuz-ve-kaynak-mucadelesi

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display