MEKTUP DİPLOMASİSİ
 Bu sayfayı yazdır

MEKTUP DİPLOMASİSİ

Yazan  02 Şubat 2010
Elefterotipia gazetesine göre, Papandreu’nun çekmecesinde Batı Trakya`da yaşayan Türk azınlığıyla ilgili konuların dışişlerinden alınıp içişleri bakanlığına bağlanmasını öngören bir rapor bulunuyor.

Bu gelişme ile Yunanistan`ın Sosyalist Hükümeti, uzun yıllardır görmemezlikten gelinen ve meşru hakları gasp edilen "Batı Trakya Türk Azınlığı", nihayet bir kısım haklarına kavuşacak.

Batı Trakya Türklerinin haklarının verilmesi içinşu önlemler alınacak:

Bugüne kadar azınlık işlerinden sorumlu olan Dışişleri Bakanlığı devreden çıkarılacak ve Türk azınlığın karşılaştığı sorunlardan İçişleri Bakanlığı sorumlu olacak.

Hazırlanan yeni yasa tasarısına göre, Batı Trakya Türk azınlığın okullarının karşılaştığı, bina yetmezliği, öğretmen ve öğrenci sayısı ile tedrisatla ilgili sorunlar Yunan Eğitim Bakanlığı tarafından giderilecek.

Yunan Parlamentosuna sunulmaya hazırlanan aynı tasarıya göre Türk azınlık için Türkçe ve Yunanca olmak üzere çift dilli anaokulları açılacak ve din dersi öğretmenleri azınlık üyelerinden oluşacak.

Selanik'te Türk azınlık üyelerinin eğitim gördüğü özel pedagoji akademisinden alınan diplomalar, Yunan yüksek öğretim diplomalarına muadil olacak. Bu akademiden alınan diplomaların muadilliğinin kabul edilmemesi, Yunan ombudsmanı tarafından "din ve milli farklılıklardan dolayı ayrımcılık yapıldığının bir kanıtı" olarak tanımlanmıştı.

Bu açılımın gündeme gelmesine etkileyen görünürde ki faktör; Başbakan Tayyip Erdoğan`ın, Yorgo Papenderu`nun seçimleri kazanmasının ardından Ekim ayının sonunda gönderdiği mektupla başlayan diplomasinin sonucu gibi gözükmektedir.

Başbakan Erdoğan, Papendreu'nun, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı'na seçilmesini tebrik etmiş ve iki ülke arasındaki sorunları çözme konusunda işbirliği çağrısında bulunmuştu. Başbakan Erdoğan, mektubunda, Yunanistan ile ilişkilerin tüm alanlarda geliştirilmesi konusunda hükümet olarak gerekli iradeye sahip ve mevcut tüm meseleleri ele almaya hazır olduğunu ifade etmişti. Erdoğan, mektubunda, Yunanistan ile ilişkilerin geliştirilmesine önem atfettiğine işaret ederek, "Komşu ülkelerle sıfır problem" anlayışının Türk dış politikasının öncelikleri arasında olduğunu vurgulamıştı.
Erdoğan, Papendreu'ye gönderdiği mektupta, Yunanistan ile karşılıklı saygı ve anlayış temelinde geliştirmeye çaba gösterildiği ve ilişkilerin, bölgesel barış ve istikrara da olumlu etkileri olacağına işaret etmişti.

Üç ay önce gönderilen mektuba, Başbakan Papenderu, 26 Ocak 2010`da yanıtladı.

Mektubuna, 'Sayın Başbakan Sevgili Tayyip' diye başlayan ve sonunda, Erdoğan'a, 'Türk Yunan ilişkilerinin rotasını birlikte değiştirmeyi arzu ediyorum' diye seslenen Papandreu iki ülke arasındaki sorunların çözümü için Erdoğan'ın önerilerine tam destek verdi:

- Senin ve benim ülkelerimiz ve halklarımız arasındaki ilişkileri iyileştirme yönünde aynı arzuyu paylaşmamız beni cesaretlendiriyor. Bu müşterek iradeyi yeni fırsat penceresi için kullanalım.

- Biz, Yunanlılar ve Türkler, birlikte çalışarak, istikrar ve işbirliği için bir güç haline gelebiliriz. Temennim, dünyanın diğer bölgeleri için örnek bir model dahi oluşturabilmemizdir.

- Ege konusunda temel önceliğimiz emniyetli bir ortam yaratmak ve karşılıklı itimat iklimi tesis etmektir. Bu her ikimizin de toprak bütünlüğüne; uluslararası hukuka ve gerek ikili, gerek çok taraflı anlaşmalara saygı göstermemiz anlamına gelmektedir.

- Bu sebeple senin telkininle güçlü bir şekilde mutabıkım. İstikşafi görüşmeleri yeniden canlandırmalı ve bu görüşmelere yeni bir ivme kazandırmalıyız.

- Kıbrıs konusuna gelince, kalıcı bir çözümün anahtarı, dışarıdan müdahale veya baskı olmaksızın, iki toplumun müşterek gelecekleri konusunda serbestçe karar vermelerine imkan verilmesidir. BM kararları çözüm için uygun çerçeveyi oluşturmaktadır.

- Türkiye'nin AB'ye yönelimine desteğimiz kesin bir şekilde sürmektedir, dedikten sonra Papendreu, Başbakan Erdoğan`ı Yunanistan`a davet ediyordu.

Dedesi ve babasından gelen politik mirasın temsilcisi olarak, yaşam tarzı ve siyasi duruşuyla farklı bir politikacı portresi çizen Başbakan Papenderu, bugirişiminin arlında, Türkiye`yi Ruhban Okulunun açılmasına zorlamak için atılmış bir hamle ve AB`nin Batı Trakya Türk ve Müslüman azınlıklara uygulanan İnsan Hakları İhlalleri`ne ilişkin baskısı yoksa, diğer hakların da kısa zamanda uygulamaya koyması, yaklaşımında ki samimiyeti gösterecektir.

Bunlar;

Batı Trakya Türk Azınlığın, çeşitli uluslararası anlaşmalar ve insan hakları belgeleriyle garanti altına alınmış bulunan "din ve vicdan hürriyetinin" önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bu çerçevede, Türk Azınlığın kendi seçmiş olduğu Müftülerinin göreve başlaması sağlanmalı, Devlet tarafından camilere/okullara din dersi öğretmeni/imam atanmasını öngören 3536/2007 sayılı kanunun uygulanması durdurulmalı ve ibadet yerlerine yönelik kısıtlamalar (cami minarelerinin yüksekliğine getirilen keyfi uygulama gibi) kaldırılmalıdır.

Geçmişten miras kalan vakıf mallarının idaresi 1967 yılından beri yönetimin tayin etmiş olduğu kişilerin elinde bulunmaktadır. Bir an önce vakıfların yönetimi Türk Azınlığın seçeceği kişilerin eline bırakılmalıdır. Yunan Parlamentosu'nun Türk Azınlığa danışmadan çıkarmış olduğu 3647/2008 sayılı yeni Vakıflar Kanunu Azınlığın istekleri doğrultusunda değiştirilmeli ve uygulanabilir hale getirilmelidir. Yunan Cunta yönetiminden bu yana sürdürülen haksız uygulamalar sonucu kaybedilen Türk vakıf malları geri verilmeli veya bunların zararı Azınlığa ödenmelidir. Bunun yanında, azınlık mensuplarının elinde bulunan gayrimenkulleri kullanmasını kısıtlayan engeller (dağlık bölge köylerindeki tapu sorunu gibi) çözümlenmelidir.

1955-1998 yılları arasında uygulanan 3370/1955 sayılı Yunanistan Vatandaşlık Kanunun 19. Maddesi nedeniyle vatandaşlıktan çıkarılmış bulunan yaklaşık 60.000 Azınlık insanı ve ailelerinin mağduriyeti giderilmeli, bunların vatandaşlıkları yurt dışında bulunanları da kapsayacak bir şekilde geriye dönüşlü olarak iade edilmelidir.

Türk Azınlığın Yunanistan`ın siyasi hayatına özgür bir şekilde katılımını engelleyen ve siyasi temsilini kısıtlayan uygulamalar kaldırılmalıdır. Siyasi partiler yanında bağımsız adaylara da uygulanan %3'lük seçim barajı kaldırılmalı ve Rodop ile İskeçe illerinde ikinci dereceli yerel seçimlerde uygulanan "Genişletilmiş Seçim Bölgesi" (İllerin Birleştirilmesi) uygulaması iptal edilmelidir.

2008 yılında çıkarılan 3647/2008 sayılı yeni Vakıflar Kanununun Azınlığa devlet hizmetinde %0,5'lik kontenjan ayrılmasını öngören hükümleri Azınlığın yaşadığı Batı Trakya Bölgesine öncelik verecek şekilde uygulanmalıdır.Rodos ve İstanköy'deki Türklere, Azınlık statüsü tanınmalı ve hakları verilmelidir.

Batı Trakya Türk Azınlığı, statüsü ve hakları başta Lozan Antlaşması olmak üzere çeşitli uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş tek azınlıktır.

___________________________________________

[*] 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Kıbrıs Balkan Araştırmaları Bölümü Başkanı.