Irak Şam İslam Devleti'nden İslam Devletine Giden Süreç


Irak Şam İslam Devleti'nden İslam Devletine Giden Süreç

Yazan  03 Temmuz 2014

Giriş

            IRAK ŞAM İSLAM DEVLETİ, Türkçe kısaltması IŞİD, Arapça adlandırılması EDDEVLETÜL İSLEMİYYE FİL İRAKİ VEL ŞAM ve kısaltması(DAİŞ), ve İngilizce adlandırılması ise ISLAMIC STATE IN IRAQ AND SHAM (LEVANT)kısaltması(ISIS) ya da kendi tabirleriyle kısaca EL-DEVLE olarak isimlendirdikleri cihatçı, selefi ve tekfirci anlayışa sahip, yer yüzünde hilafet devletini kuracağını ve İslami şeriat sistemini hakim kılacağını iddia eden silahlı, dünyanın bir çok bölgesinden gelen milislerden oluşan, Irak ve Suriye'de faaliyet gösteren ve birçok ülke tarafından terör listesine alınmış karanlık bir terör örgütüdür.

            Tekfir Düşüncesinin Tarihi

             İslam tarihinde Hz. Ali ve Hz. Muaviye arasında Sıffin bölgesinde çıkan savaş sonucu bir çok sahabenin ölümü meydana gelince, bu savaşı ve sahabe katlini durdurmak üzere ve Hz. Muaviye kaybettiği savaşın seyrini değiştirmek için bir manevra yaparak ulemanın tahkimini istemiştir. Bu tahkim kararını kabul etmeyip savaşa devam etmeyi savunanların ve savaşı durdurmayı kabul edenlerin küfre düştüğünü iddia edenlere Hariciler adı verilmiştir. Hariciler çatışmacı ve tekfirci fikrin İslam’daki ilk temsilcileri olmuşlardır.Hariciler, Hz. Ali'nin küfre girdiğini iddia etmiş ve daha sonrada onu şehit etmişlerdir.

             Bu fikir ve inanış İslam dünyasına üçüncü bir mezhep grubu olarak girmiş ancak yeterince taraftar bulamadığı için zamanla zayıflamış ve yok olma durumuna kadar düşmüştür. Hariciyye mezhebinin kolları kitlesel varlıklarını günümüze kadar sürdürememiş, yok olmuşken, bu kollar arasında İbadiyye kolu varlığını sürdürebilmiştir. Hariciyye mezhebi genel anlamda aşırı bir mezhep olarak nitelense ve günah işleyen Müminin katlinin helal olacağı gibi fikirleri barındırsa da; İbadiyye Hariciyye mezhebi içindeki en ılımlı, ve Ehl-i Sünnet'in köktendincilik kolundan olduğu varsayılan Vahhabilik mezhebine de en yakın olan Haricî kollardan biri olarak gösterilebilir1. İbadiyye Umman'da varlığını sürdürmektedir. Bu sebeple bugün kitlesel anlamda varlığını koruyan tek Haricî kolu olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu inanç 20. Yüzyılın ikinci yarısından sonra Haricilerden ayrılmış ve kendisini cihatçı ve selefi fikir olarak iddia eden Vahhabi ve Selefi inanca sahip yönetimler ve insanlar tarafından benimsenmiş ve Sünni dünya üzerinden kendini tekrar inşaa etmiştir. Bu akım zamanla kendini EL KAİDE olarak Afganistan'da toplamış ve bu zihniyetin en önemli merkezi haline gelmiştir. 

          Irak İslam Devleti’nin Kuruluşu:

          ABD 2003’te Irak’ı işgale edince,  işgale karşı farklı amaç ve gayeler uğrunda direniş başlamıştır. Bu direniş gruplarının birincisi Irak Kurtuluş İslam Cephesi olmuştur. Bu örgüt Ürdün kökenli gerçek adı Ahmet Fadil Nezeyil Haleyle olan Ebu Musab El Zerkavi'ye bir fırsat oluşturmuş ve ABD ve müttefik kuvetlerine karşı Cihat ve Tevhit grubunu kurmuştur. Ebu Musab El Zerkavi, Kaide lideri Usame Bin Ladin'e 2004 yılında biat ederek Irak bölgesinde EL-Kaide adına faaliyete başlamış ve bu direnişin en medyatik parçası olmuştur. İşgal güçlerine karşı etkili intihar eylemleri ve operasyonları ile dikkat çekerek bir çok Sünni kesimin ve Sünni Arap aşiretin sempatisini kazanmıştır.  

           2005 yılında ise başında Tevhit ve Cihat grubu bulunan ELTAİFE MANSURA, ENSARÜL TEVHİD, CİHAT İSLAMİ, GURABA, EHVAL, EHLİ SÜNNET ve CEMAAT grubunun katılımıyla 15 Ocak 2006 yılında Şura Meclisi'nin kuruluşunu ilan etmişlerdir6.

Ebu Musab El Zerkavi'nin ABD uçaklarının 7 Haziran 2006 tarihinde Irak'ın Bakuba şehrini bombardımanı sonucu ölmesinden sonra yerini eski Saddam istihbarat elemanı kod adı Ebu Ömer El Bağdadi olan Hamid Davud Muhammet Halil El Zavi almıştır. Ebu Ömer El-Bağdadi'nin ömrü uzun olmamış ve yine bir saldırı sonucu ölmesinden dolayı yerine Ebu Bekr El-Bağdadi 19 Nisan 2011 tarihinde örgüt liderliğine geçmiştir.  Örgütün Irak İslam devleti adını Ebu Hamza Muhaciri’in 15 Ekim 2006 tarihli ses kaydı ile kuruluşu dünyaya duyurulmuştur.

          Ebu Bekr El-Bağdadi Kimdir?

         Gerçek adı Abdullah İbrahim Avad İbrahim Ali Muhammed Elbedri Kuryeşi Haşimi Hüseyni13olanEbu Bekr El-Bağdadi Irak'ın Samarra şehrinde 1971 doğumlu olup Bağdat İslam Üniversitesi İslami ilimlerde doktora yapmıştır7.  Gençlik ve öğrencilik yıllarında Irak camilerinde ve okullarında imamlık ve öğretmenlik görevlerinde bulunmuştur. ABD'nin Irak işgali sonrası silahlı gruplara katılmasından dolayı ABD ve Irak güçleri tarafından yakalanmış ve belirli bir süre hapis yattıktan sonra serbest bırakılmıştır. Serbest kaldıktan sonra örgüte tekrar dönmüş ve zamanla örgütü komuta kademisindeki ölümlerle boşalan mevkilere atanarak en üst yönetim seviyelerine kadar yükselmiştir.  Ebu Ömer El-Bağdadi'nin ölümü boşalan örgüt emirliği başına geçmiş ve grubun adı 2010 yılında Irak İslam Devleti olarak değiştirmiştir. Ancak bu kuruluş El-Kaide’ye danışmadan ve haber etmeden kurulmuştur. Bu kuruluş El-Kaide arasında ve Irak Şam İslam Devleti ( IŞİD)  arasında köprülerin atılmasında ilk hareket olmuştur. 

           Irak İslam Devleti ve Sonra Irak Şam İslam Devleti'nin Yapısı

           Bu örgütün yönetimi tahmini 8 ile 13 kişiden oluşan şura ile yapılmaktadır.Bu şuranın başında örgütün lideri olan Ebu Bekr El-Bağdadi bulunmaktadır.Yardımcılığını ise Saddam Hüseyin döneminde Irak Ordusu’nda general olan Hacci Bekr'i yapmaktadır. Bu şuraya Irak kökenlilerin dışında hiç kimse kabul edilmemektedir. Şurada üç generalin olduğuna dair teyit edilmeyen bilgiler vardır. Şuraya doğrudan bağlı 100 kişiden oluşan bir infaz timi mevcuttur. İnfaz timi Şura kararı dışına çıkan ve örgütten ayrılan kimseleri öldürmek için kurulmuştur. 

     

Irak Şam İslam Devleti ( IŞİD)Terör Örgütünün Suriye'deki Faaliyeti:

       Suriye'de 2011 yılı başlarında demokratik talepler ve özgürlük sloganlarıyla  meydana gelen halk ayaklanması zamanla sivil gösteriler olmaktan çıkıp silahlı mücadeleye dönüşünce Ebu Bekr El-Bağdadi ve Irak İslam Devleti şurası örgüt faaliyetlerinin Suriye'ye taşımaya karar vermiştir. Bu  karar General Hacci Bekri tarafından örgüt içerisinde bir grup militanın Suriye’de cihat yapma düşüncesini ortaya atınca alınmıştır. Hacci Bekri’nin örgütten ayrılıklar olacağı korkusuyla, başında bir Suriyelinin bulunduğu bir grup militanı Suriye’ye gönderme teklifi yapmıştır.

      Irak İslam Devletişurası tarafından Suriye kökenli olan ve Suriye’den Irak’a cihat yapmak üzere gelen Ebu El Feth Muhammet El-Golani, Suriye’de Irak İslam Devleti’nin alt yapısınıNusrat Cephesi/El Nusra (Yardım Cephesi) adı altında oluşturmak için yetkilendirilmiştir. Irak  İslam Devleti yurt dışından gelen militanları Nusrat Cephesi’ne havale ediliyor ve yönlendirmiştir.  24 Ocak 2012’de Ebu El Feth Muhammet El-Golani'nin ses kaydıyla internet üzerinde Suriye’lileri Nusrat Cephesi adına Esad rejimine karşı silahlı direnişe davet ederek Suriye'de faaliyete başlamıştır. Nusrat Cephesi, etkin ve ses getiren eylemleri ile Suriye'de kısa sürede taban oluşturarak Suriye geneline yayılmış ve kendine yerli bir çok militan kazandırmış ve güç teşkil etmiştir.

           El Nusra  ile İhtilafı ve Irak Şam İslam Devleti’nin( IŞİD) İlanı:

          Irak Şam İslam Devletikökenini teşkil eden Cihat ve Tevhid örgütü komutanı Ebu Musab Zerkavi, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’e 2004 yılında biat ederek El- Kaide adı altında faaliyetine başlamıştır.  Zamanla Irak'ta cihat eden grupların simgesi ve adresi olduğundan cihat eden bir çok grubu tek çatı altına toplayarak Irak İslam Devleti’nikurulmuştur. Irak İslam Devleti, faaliyetlerini El Nusra adı altında Suriye'ye taşıması ile birlikte lideri Ebu Bekr El-Bağdadi'ye büyük bir güç kazandırmıştır. Aslında El Nusra 'nın kuruluş maksadı da Irak'tan ayrılmak ve Suriye'de cihat yapmak isteyen militanların kaçmasını önlemek ve örgüt içindeki yapının birliğini muhafaza etmek üzere Suriyeli bir militanın liderliğinde, örgütün gücünü korumak ve Suriye’den elde edilecek insan gücü ve ganimetler ile örgütün gücüne güç katmak idi.

          Bu amaç başlangıçta gerçekleşmiştir lakin El Nusra örgütünün anlayışında ve mahiyetinde değişiklik meydana gelmiş ve hatta El Nusra Ebu Bekir El-Bağdadi’nin kontrolünden  çıkmıştır. El Nusra’nın Suriye'de ilerleyişi, yükselişi ve zamanla Ebu Bekr El-Bağdadi'den bağımsızlaşması ve El-Kaide lideri Eymen El-Zavahiri'ye yakınlaşması, Ebu Bekr El-Bağdadi korkutmaya başlamıştır. Bu gelişme üzerine Ebu Bekr El-Bağdadi, Ebu El Feth Muhammet El-Golani'yi Irak'a çağırmıştır. Ancak El-Golani'yi bu çağrının altında Irak Şam İslam Devleti’nin kurulması ve El Nusra’nın tasfiyesi fikri yattığının farkında olduğundan gitmeye sıcak bakmamıştır. Zira El Golani, El-Bağdadi’nin örgüt hakkında militanlar arasında  Irak İslam Devleti örgütünün Irak Şam İslam Devleti örgütüne dönüştürülmesi konusunda nabız yokladığını ve Irak Şam İslam Devleti kurulması yönünde karar aldığı bilgisine ulaşmıştır.

        Golani bu oluşumun Suriye devrimine fayda sağlamayacağı gibi baltalayacağını ve Suriye halkının böyle bir yapılanmayı asla kabul etmeyeceği kanısına sahip olduğu için Ebu Bekr El-Bağdadi’nin davetine karşılık vermemiş ve Irak'a gitmeyi kabul etmemiştir. Bunun üzerine Irak İslam Devleti örgütü sözcüsü Adnani, Golani'ye internet üzerinden savaş açmış, tövbe etmesini  istemiş ve Bağdadi’den af dilmesi nasihatında bulunmuştur. El Golani, bu teklife de olumlu karşılık vermemiştir.

       Bunun üzerine Ebu Bekr El-Bağdadi, Suriye'ye gelmiş ve Irak Şam İslam Devleti’nin 9 Nisan 2013’de yapılan kuruluşuna katılmıştır. Örgütün yabancı militanlarının çoğunluğu Bağdadi’ye biat ederken Suriye kökenli militanlar Golani ile yola devam etme kararı vermişlerdir. Bu kopuş El Nusra’nın başlarda militan, cephane ve silah bakımından çok zarar vermiş olsa da Golani zamanla örgütünü toplamayı başarmıştır.Ancak Bağdadi, olup bitenleri kendine yedirememiş ve Golani’yi tasfiye etme kararı vermiştir.

         Golani’nin yardımcısının suikast sonucu öldürülmesi üzerine, Ebu Bekr El-Bağdadi’nin oluşturduğu tehdidin ciddiyetinin farkına varan Golani, her iki örgüt de inanç ve hiyerarşi bakımından Zavahiri'ye bağlı olduğu için onun hakemliğine başvurmuştur. Zavahiri, yaptığı araştırma ve soruşturma sonucu kararını iki aylık bilinçli gecikme sonrası Bağdadi'ye bildirmiş, Suriye'den çekilmesini ve Irak’a dönmesini emretmiştir.

         Bu kararı beğenmeyen Bağdadi, sözcüsü Adnani aracılığı ile kararı kabul etmediğini açıklamıştır. Adnani, Zavahiri'ye sert çıkarak Bağdadi'ye biat etmesini, Irak Şam İslam Devleti ve Bağdadi himayesinde yaşamayı ve saf tutmayı teklif etmiştir.  Kavga büyümüş, her iki örgüt birbirinden bağımsız olduklarını ilan etmiştir. Bu kavga büyür iken Golani El Nusra’yı toparlamaya çalışmıştır. El-Bağdadi ise Suriye bölgesini de içine alarak Irak Şam İslam Devleti'nin etki alanını genişletme çalışmalarına başlamıştır.

        Irak Şam İslam Devleti ( IŞİD) İle Esad Arasındaki İlişki

Fotoğraf: IŞİD resmi sözcüsü Ebu Muhammet El- Adnani Sykes Picot- Irak-Suriye sınırını ortadan kaldırıyor.

       ABD, 11 Eylül saldırıları sonrası teröre karşı mücadele adı altında Afganistan ve Irak’a savaş ilan etmiştir. Suriye’de ABD’nin olası hedefleri arasındadır. ABD,7 Ekim 2001 yılında Afganistan’ı işgal ettikten sonra sıra Irak'a gelmişti.20 Mart 2003 yılında Irak işgal edilmeye başlanmış ve kısa sürede Saddam güçleri dağıtılmıştır. Sıra artık Suriye ve Esad'a gelmiştir. Bunun farkında olan Esad her türlü tavizi verir iken diğer yandan da Irak direnişine destek vermeye başlamıştır. Bu destekte amaç, Irak'ta ABD'yi başarısızlığa uğratarak, Amerikan Ordusunu Irak’ın bataklığına sürüklemek ve Suriye'ye müdahale etmesini engellemek ya da geciktirmektir. Nitekim Esad bu stratejisinde kısmen de başarılı olmuştur.

         Esad’ın Irak direnişine destek vermesinin ikinci fakat küçük nedeni  ise, her iki ülke yönetim felsefesinin Baas olmasından kaynaklanmıştır. Baas ideolojisi her iki ülkeye de hakimdi. Her ne kadar Esad ve Saddam arasında çekişme ve kavga olsa da bu kavga, ideolojik değil kişisel kavga idi. Her iki liderin de Arap dünyası liderliğine oynuyor olmasından kaynaklanıyordu. Ancak alt seviyelerde bir kavga olmadığı gibi yaşanan ABD tehdidi, her iki iktidarı birbirine yakınlaştırmıştır. Bu desteği Şam, Irak'taki El Kaide ve her türlü direniş grubuna silah, adam, para, Suriye topraklarını kullanma müsaadesi ve istihbarat bilgileri vererek gerçekleştiriliyor idi. Esad, Irak'ta faaliyet gösteren tüm gruplara destek sunar iken diğer bir taraftan da grupların içine sızmış ve istihbarat elemanlarını bu örgütlerin yönetim seviyelerine kadar yerleştirmiştir. Örgütün kılcal damarlarına kadar sızan ve karar merkezlerine hakim olan Esad, Suriye muhalefetinden Birinci Fetih Tugayı komutanı Tuğgeneral Pilot Muntasır Çavuş’un ifadesi ile:       “Aslında Esad IŞİD’in, IŞİD de Esad’ın ta kendisidir”.Tabii ki,  bu ifade abartılı olmakla beraber, Suriye istihbaratının etkisini de haklı bir şekilde vurgulamaktadır.

       Esad rejiminin Suriye’deki Sünni-Selefi muhalefete verdiği destek Irak Başbakanı Nuri Maliki’nin de gözünden kaçmamıştır. Maliki bir dönem sürekli Esad’ın terörü desteklediğini dile getirmiştir. ABD, Irak'ın işgalini 18 Aralık 2011 tarihinde sonlandırmış ve Irak'tan çekilmiştir. ABD’nin Irak’tan çekilmesinden bir sure sonra Ortadoğu’da halklar demokratik talepler ve özgürlük istemi ile sokaklara inmiş, Arap Baharı adı altında Tunus, Libya, Mısır’da yönetim değişiklikleri gerçekleşmiştir.

                   Arap Baharı rüzgarı Suriye ve Irak’a da ulaşmıştır. Bu rüzgar Suriye'de esince Beşar Esad önce paniklemiştir. Şam rejiminin yardımına İran ve Rusya yetişmiştir. Esad, İran'ın ve Rusya'nın öğretmenliğinde rejime karşı ayaklanmayı terör olayı gibi göstermeye çalışmıştır. Suriye ayaklanmasını terör süreci olarak göstermek konusunda IŞİD’in Şam rejimine kolaylık sağladığı görülmektedir.

            Irak İslam Devleti, Suriye'ye girerek çok güçlenmiş ve kaynaklara hakim olmuştur.  Suriye'de IŞİD’i kurduktan sonra, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) hakim olduğu zengin bölgelere yerleşmiştir. IŞİD, önce Şam rejiminin yokluğunda aşiretlerin ya da küçük silahlı grupların kontrolüne giren petrol kuyularını ele geçirmiştir. Buradan çıkan petrolü Esad rejimine satmışlar ve satmaya da hala devam etmektedirler.

          Esad ile müttefik olduğunu iddia etmemizin gerekçelerinden birisi de, Esad güçlerinin ve istihbaratının bu örgüte silah desteği vermesidir. Silah desteği, PKK ya da diğer adı ile PYD‘ye teslimat yaptığı yöntemini kullanıyor idi. Bu yöntem görünürde savaş için karşı karşıya gelmiş iki kuvvetin hat teması kurmasıyla göstermelik bir kaç saatlik çatışma yaşanıyor. Esad ordusu bir kaç kilometre ilerleyip aniden geriye çekiliyor. Ancak çekilirken silah ve cephanesini yerinde bırakıyor. PYD  veya  IŞİD gelip hiç kullanılmamış Rus silahları ve cephaneye ganimet diye el koymaktadır. Bu metod defalarca kez meydana gelmiştir. Bu şekilde örgüte yeni katılanların ve avamın, Esad’la savaşıp ve ganimet aldığını göstererek gözünü boyarken diğer yandan Esad tarafından silah teslimatı yapılmış oluyor. 

          Rejim ile IŞİD arasında başka bir ilişki göstergesi ise, Esad uçaklarının gündelik hava saldırısı düzenledikleri şehirlere IŞİD hakim olduktan sonra üzerinden bile geçmemesi ve topçu ateşi açılmaması ayrı bir danışıklı dövüş göstergesidir. IŞİD-Esad ilişkisinin bir diğer boyutu da Şam’ın mali desteğidir. Esad tarafından  örgüt Suriye'ye girdikten sonra da ilk defa kullanılan Suriye lirası banknotları ve dolar ile desteklenmiştir. 

           IŞİD ile ÖSO arasında çıkan çatışmada Esad kuvvetlerinin, ÖSO ve El Nusra mevzilerini bombalayarak, IŞİD’e destek  vermesi diğer bir ilişkinin kanıtıdır. IŞİD Suriye'de bulunduğu süre boyunca Suriye Ordusu ile savaşmamış, sürekli ÖSO ile savaşmıştır. İki ateş arasında kalan ÖSO büyük bir bozguna uğrar iken,  Esad bir çok cephede zafere ulaşmıştır. IŞİD’in  göstermelik Esad güçleri ile çatışmaya girdiği ve cepheden yer aldığı dönemlerde cephenin bu bölümünü IŞİD’in doldurduğunu sanan ÖSO, kendi mevzilerinde yoğunlaşmış ancak IŞİD'in cepheden habersiz çekilmesi yüzünden ÖSO pusuya düşmüş ve ÖSO saflarında büyük kayıplar meydana gelmiştir. Sonuç itibariyle Beşar Esad petrolünü kurtarmış ve cephelerini rahatlamıştır. AyrıcaÖSO'nun; komutanlarını, askerlerini, silahlarını ve mevzilerini kaybetmesine neden olmuş ve daha da vahimi Batı dünyasının desteğini IŞİD eylemleri yüzünden kaybetmiştir.

            Irak Şam İslam Devleti'nin  Finans Kaynakları

           Örgütün yıllarca ABD işgaline karşı farklı oluşumlar adı altında faaliyette bulunması örgüte mücadele deneyimi kattığı gibi farklı gelir kaynakları oluşturma konusunda da   deneyim kazandırmıştır. Amerikan işgal kuvvetleri karşısında bozguna uğrayan Irak ordusu ve  dağılan rejim unsurları, işgal kuvvetlerince takibe alınmıştı. Bu takipten kurtulmak için bir çok Saddam ve Baas rejiminin işadamları kasalarıyla birlikte örgüte sığınmış ve katılmışlardır.

           Irak'ta asayişin ve otoritenin ortadan kaybolmasıyla birlikte adam kaçırmalar ve fidye isteme eylemleri artmıştır. Bu illegal işleri yapan örgütlerin ve çetelerin başında ise IŞİD gelmektedir. Bu ve benzeri eylemler ile örgüt finansal varlığını devam ettirmiştir. Örgütün mali ve gelir kaynakları Suriye’ye girdikten sonra daha da artmıştır.Örgüt, Suriye'ye girdikten sonra kendi yapılarını kurmaya başlamıştır.Suriye’ye geçen militanlar taban bulmakta zorluk da çekmemişlerdir. Çünkü yerli halk militanların kendilerine yardım etmek için geldiklerine inandıklarından, militanlara evlerini açmışlardır.

                 IŞİD yapılanmasını ve konuşlanmasını bölgelerin yeraltı ve yerüstü zengin, stratejik ve coğrafik öneme haiz bölgelerine yapmıştır.ÖSO ve diğer silahlı gruplar teşkilat ve organizasyon bakımından zayıf ve deneyimsizlerdi. Bazı grupların Esad ile mücadele etmeyip, bölgedeki devlet kurumlarını işleterek para kazanmanın yollarına bakıyor olması, başta  ÖSO ve halkın nefretini celbediyordu. Çeteleşen bu silahlı grupları tasfiye edecek hiç bir güç yoktu.ÖSO kardeş kavgasından çekinerek müdahale etmiyordu.

                     IŞİD, durumdan görev çıkararak bu güç kaynaklarına ve çetelerin silahlarına ve mallarına savaş açarak el koymuştur. IŞİD militanlarının Suriye halkını kurtarmaya ve mücadelerine yardım etmeye geldiğini sanan halk ve ÖSO memnun olmuştur. IŞİD sırasıyla petrol kuyularına, rafinerilere, fırınlara, sınır kapılarına, fabrikalara, barajlara, tahıl ambarlarına ve para getiren her kuruma el koymuştur.

  • IŞİD’in savaşmadan El Koyduğu Şehirler: Rakka, Münbiç, Bab, Carablus, Tel Abyad ve Çobanbey. 
  • Petrol Kuyuları: Rakka ve Deyri Zor bölgesindeki Kuyular. 
  • Ele Geçirdiği Kapılar: Tel Abyad kapısı, Carablus kapısı ve Çobanbey kapısı. 
  • İlk Savaştığı Özgür Suriye Ordusu ( ÖSO ) grupları: Kuzey Kasırgaları ( Asifetül Şimal ), Gurabayı Şam, Allah Ekber Tugayı. 
  • Ele Geçirdiği Barajlar: Tişrin Barajı, Fırat Barajı. 
  • Ele Geçirdiği Enerji Üretim İstasyonları: Halep Enerji Üretim İstasyonu. 

             IŞİD, diğer yandan kurduğu mahkemeler ile insanları Esad'a ajanlık, ABD ve Batı işbirlikçisi, Suriye muhalefet kurumlarına üyelik, mücahitlere saldırı, mahremlerine tecavüz ve hırsızlık gibi asılsız suçlamalarla yargılayarak yüksek miktarlarda para cezasına çarptırarak ya da öldürerek mallarına, arazilerine, fabrikalarına ve arabalarına el koymaya başlamıştır.

           Örgütün bir diğer finans kaynağı ise, İslam ülkelerinden özellikle de  Basra Körfezi ülkelerinden ve işgal ettiği bölgelerden zorla cihat, zekat, fitre gibi bağışlar adı altında örgüte para toplama kanalıyla para aktarmaktır. IŞİD’in  bir gelir kaynağı da Suriye'de hala ispatlanmış olmasa da başka ülkelerde sürekli yaptıkları bir yöntem olan uyuşturucu ekimi ve ticaretidir. Afganistan'da asayişin zamanla sağlanması ve alanın daralmasından dolayı dünya uyuşturucu sektörü zora girmiş ve yeni araziler ve alanlar ihtiyacı doğmuştur. Bu ihtiyaca ise Suriye'nin kuzeyi en iyi şekilde cevap verecektir. Bu ekim ve ticaretin IŞİD için yeni bir finans kaynağı olacağı açıktır. Özellikle de Fırat nehri yataklarını ve münbit arazilere sahip bölgeleri işgal etmeleri, gelecekte böyle bir niyetlerinin olduğunu açıkça göstermektedir.

Fotoğraf:Zekat Toplama Merkezi Carablus-Halep         

 

Irak Şam İslam Devleti'nin Militan Kaynağı

          IŞİD, cihat etmek için dünyanın bir çok yerinden gelen militanlardan oluşan çok uluslu bir örgüttür. Örgüte üye kazandırma konusunda El-Kaide kanallarından ve ağlarından çok iyi bir şekilde istifade etmiştir. Irak savaşı bu örgütün  doğrudan kuruluş sebebi olmuştur. Irak halkının ABD işgaline karşı mücadele etmeleri El-Kaide örgütünün ve zihniyetinin Irak'a girmesine neden olmuştur. Irak'taki otorite boşluğu dünyanın bir çok yerinden militan gelmesine fırsat oluşturmuştur. Bu örgütün bazı üyelerinin de, ülkesinin yönetim sistemi ile kavgalı, ya da yargısı tarafından cinayet, tecavüz, sahtekarlık ve muhtelif suçlar yüzünden aranan ve geri dönme şansı olmayan insanlardan oluşması da belgelerle ispatlanmış bir gerçektir. Bu tür insanların temini ve ABD’nin işgali döneminde Irak'a ulaştırmasını ise Suriye istihbaratı üstlenmiştir. Diğer militan kaynağını ise Irak'ta işgal gücüne ve bu gücün kuklası yönetimlerin despot ve mezhepsel uygulamalarına karşı mücadele vermek isteyen kandırılmış ve masum Irak halkı oluşmaktadır.

           IŞİD’in Suriye'ye girmesi ve İslami kavramlar üzerinden insanların dini duygularını istismar etmesi de bu örgüte insan gücü kazandırmıştır. Halbuki bu örgüt mensuplarının ne namaz kıldığı ne de oruç tuttuğu görülmüştür. Göstermelik İslami ritüel ve şiarlarını göstererek insanları kandırmaktadırlar. 21 Temmuz 2013 gecesi Ebu Gureyp ve Taji hapishanelerinden terör üyesi olmak suçundan hüküm giyen ya da yargılanan altı binden fazla kişi kaçarak Suriye'ye geçmiştir. Bu grup son zamanlarda  IŞİD’in en önemli insan gücünü oluşturmuştur. Aynı zaman da IŞİD ileriye dönük insan gücü temin etmek için dünyanın bir çok terör örgütünün baş vurduğu yöntem olan insanların çocuklarını ergenlik yaşında kaçırarak ya da zorla alıkoyarak beyin yıkması ve örgütün ideolojisini empoze etmek suretiyle eğitim kamplarına almaktadır. Zira örgüt, bu kamplar ile insan gücünü canlı ve çevik tutmaktadır. 

Fotoğraf: Üye kazandırma ofisi Bap-Halep

Fotoğraf: Çocukların Askeri Eğitim Kampı- Halep

 

Irak Şam İslam Devleti'nin Silah Kaynağı

           ABD'nin Irak işgalinden sonra meydana gelen otorite boşluğunun örgüte sağladığı avantajlardan birisi de savaş hâlinde olan Irak ordusunun ABD işgaline karşı mücadele vermek üzere halka silah dağıtması idi. Ortadoğu'nun en büyük silahlı güçlerinden birisine sahip olan Irak ordusu, halkın ABD işgaline karşı koyacağı düşüncesindeydi. Ancak insanların bu silahları ABD işgaline karşı kullanmayıp gelecek zamanda kendini ve kendi grubunu korumak için saklaması, ülke geneline silahın yayılmasına sebep olmuştur. Bu silahlar zamanla örgütlerin bağış ya da satın alma yollarıyla ellerine geçmiştir. IŞİD de bu silahlardan payına düşeni almıştır. Aynı zamanda bu örgüte sığınan bir çok Saddam subayı da silahlarını beraberinde getirmiştir.Yine örgütün en üst yönetim seviyelerine gelmiş generallerin Irak ordusunun ağır silahlarını örgüte teslim etmesi ve örgüt militanlarını eğitmesi gözden kaçmaması gereken bir başka kaynaktır. Örgütün cephane, ağır silah ve yeni silahlar tedariği ise Suriye'de yaşanan olaylar sebebiyle bir çok ülkenin Suriye’de muhalif grupları silah ile desteklemesi, örgüte para ile satın alarak ya da zorla el koyarak silah ve cephane ikmaline yaramıştır.

            Suriye'deki mücadeleyi desteklemek üzere ülkeye silah desteği verilmiş ancak bu dağıtımın kontrolsüz bir şekilde yapılması ülke genelinde irili ufaklı örgütler oluşmasına neden olmuştur. Bu grupların bazıları Esad'a karşı savaş vermiş ve elde ettiği silah ve cephane ile silah ve cephane miktarını yükseltmiş olsa da bazı çeteleşen gruplar gelen silahlarla savaşmayıp halka terör estirmiştir. Bu örgüt zamanla gizli bir amaç ve Esad adına halk devrimini terörize etmek ve devrimi baltalamak için  ÖSO ve direniş grupları arasına sızmıştır. IŞİD ayaklanmanın ilerleyen aşamalarında değişik kılıflarla bu gruplara savaş açmış ve birçok grubun silahına el koyarak ve gasp ederek kendi silah miktarını yükseltmiş ve envanterini genişletmiştir. Esad’ın IŞİD’e nasıl silah ve cephane temin ettiğini yukarı da izah etmiştik. 

           Irak Şam İslam Devleti  ve Özgür Suriye Ordusu  Arasındaki Savaş

           Suriye'de  2011  başlarında Esad rejimine karşı demokratik talepler ve özgürlük istemi ile başlayan sivil gösteriler, Esad güçleri tarafından kanlı bir şekilde bastırılmaya başlayınca halk kendini ve gösterilerin güvenliği sağlamak üzere silaha sarılmıştır. Bu güç zamanla Esad ordusundan ayrılan askerler tarafından dünya kamuoyunun desteğini almak üzere silahlı bir örgüt olan Özgür Suriye Ordusu’na  dönüştürülmüştür. Bu oluşum askeri bir oluşum olmasına ve askerler tarafından kurulmuş olmasına  rağmen ana gövdesi siviller tarafından oluşturulmuştur. ÖSO muhaliflerin rejimi devireceğine inandıkları bir kurum haline gelince,  insanların kitleler halinde katıldığı silahlı bir örgüt olmuştur. ÖSO’na “Suriye Dostları” diye anılan ülkeler lojistik ve para desteği vermiş ve silahlanmasını sağlamıştır. Bu silah ve para desteğini gören birçok art niyetli ve illegal iş yapan kişi, bu destekten nemalanmak üzere ÖSO adı altında silahlı örgüt kurma eğilimine girmiştir. Bu gruplar kendilerini ÖSO diye nitelendirseler de  ÖSO’nun da emir komuta zincirine girmeyi hiç bir zaman kabul etmemişlerdir.

            Bu grupların eylemleri yüzünden ÖSO’nun imajı bozulmuş,  maksatı dışına çıkmıştır. IŞİD,  El Nusra’dan ayrılıp kendi örgütünü ilan ederken halk sempatisini kazanmak ve kendine taban oluşturmak için ÖSO adı altında silah taşıyan ve illegal iş yapan grupları ortadan kaldırmış ve halk desteği ve sevgisini kazanmıştır. Diğer bir yandan da, bu grupların güçlerine el koyarak kendisine imkan ve güç oluşturmuştur. Fakat bu tür eylemler, gerçek yüzlerini ve niyetlerini kamufle etmek ve halkın sempatisini kazanmak için göstermelik icraatlar idi. Zira IŞİD hedeflediği  bölgelere hakim olduktan sonra yaptığı zulüm ile bu çetelere rahmet okutmuştur. Esad ile savaşmamış ve ÖSO’na ait  kurtarılmış ve gelir kaynaklarının yüksek olduğu  bölgelerde hakimiyet kurması ÖSO saflarında sinirleri iyice germişti.  IŞİD  ortaya çıktığı günden bu yanaÖSO  ve El Nusra liderlerini öldürerek, kaçırarak, tasfiye ederek  ve cephelerden habersizliğine çekilerekÖSO  ve  El Nusra’yı zayıflatmaya ve bitirmeye çalışmıştır. IŞİD, ÖSO  ve mensuplarını mürted, Batı ve Haçlı devletler işbirlikçisi, laik ve din düşmanı gibi gerçek dışı yaftalamalarla zan altında bırakmış ve kurduğu mahkemelerde yargılayarak öldürmüştür.  IŞİD, diğer muhalif grupların bağımsız yargı ve tahkim heyetleri kurma önerisini hiçbir şekilde kabul etmemiş ve sadece kendi şeriilerinin hükmünü doğru kabul görmüş ve herkes tarafından uygulanmasını emretmiştir.       

            Bu durum karşısında ÖSO ve El Nusra IŞİD militanları ile defalarca kez karşı karşıya gelmiştir. IŞİD, Suriye uleması ve dünyaca ünlü Selefi fikre sahip ulemanın sulh teklifini kabul etmemiş ve her seferinde şiddete başvurmuştur. Bu karşı koyma ve şiddet uygulaması, liderlerin ve komutanların öldürülmesi noktasına varınca gruplar arası çatışmaya ve savaşa neden olmuştur. IŞİD ile ÖSO arasında çıkan çatışmalarda 7 bine yakın kişi hayatını kaybetmiştir.  Ayrıca, ÖSO  ile savaşmaya girişmeden önce ilk olarak ortadan gazeteci, muhabir, medya organlarını kaldırması da tansiyonu yükseltme nedenlerinden birisidir. Zira örgüt, kendi sempatizanlarının ve dünya kamuoyunun kendileri ve mücadeleri hakkında bilgileri ve haberleri yalnızca kendi haber organları üzerinden almalarına dikkat edip, kendi organları haricinde başka bir kanaldan haber alınmasına kati bir şekilde karşı çıkmaktadır.

           

Irak Şam İslam Devleti’nin  Karakteri ve Ahlakı

1. Eylemde en acımasız ve söylemde en radikal olmak, 

2. Kendisinden başkasını cahil ve önemsiz görmek, 

3. İslam Alemini ve Müslümanlar'ı yalanlarla yanıltmak, 

4. Kur'an naslarını ve ayetlerini işlerine göre seçmek ve tefsir etmek, 

5. İnsanları düşüncelerine göre tasnif etmek ve hüküm verirken ise şüphe ve kuşku üzerinden hareket etmek,

6. Hedefi gerçekleştirmede intihar etme ve öldürme yöntemini tercih etmek, halifeye bağlılıkta ve halifeye bağlı olmayanlardan beraat etmekte aşırılığa kaçmak, 

7. Biat edenlere sadece bağlılık göstermek, halifeye bağlı olmayan Selefi, Cihadi, Kaide ve her kimselerden beraat etmek ve bağlılık göstermemek,

8. İnsanlara ve Müslümanlara kötü niyetle bakmak,

9. İtikadi veya ameli, küçük veya büyük, kesin veya şüpheli ayrımı yapmadan insanları tekfir etmek, 

10. Müslüman ya da Müslüman olmayan şeriat uygulayan ya da uygulamayan ayrımı yapmadan ülkelere karşı cihad ilan etmek, 

11. İnsanları inkarda en keskin ve kaba tabirleri ve yöntemleri kullanarak ne denli vahim sonuçlar açılmasını umursamamak, 

12. Kendilerine yanlış yapanı en kötü ve ağır şekilde cezalandırmak,

13. Amaçlarını gerçekleştirmek için her yolu kullanmayı mübah görmek.  

 

Fotoğraf: Ceza İnfaz Meydanı Münbiç-Halep

 

Irak Şam İslam Devleti’nin  İslam Dışı Düşünce ve Eylemleri

 

1. Düşüncede Aşırılık ve İnsanları Haksız Yere Öldürmek:

            Batılıların hapishanesine girmek bir ölüm sebebidir. Ulemanın ihtilaflı olduğu küçük günahları yüzünden tekfir ilan etmektedir. Düşman yerine kendileri ile ters düşen İslami her türlü gruba karşı savaşmakta ve kendileri ile ters düşen herkesi mürted saymakta ve mürtedler ile savaş tercih edilmektedir. 

 

2. İhanet - Toplu veya Bireysel İhanet:

            İnsanlara ve gruplara karşı ateşkes ilan ediyor ama sözünde durmayıp kişiyi ya da önemli liderleri kaçırarak öldürüyor, gruplar için ise savaş yaparken ateşkes istiyor ve diğer bir yandan destek istiyor ve destek geldikten sonra aman verdiği tarafı uykuda yakalıyor ve arkadan saldırarak öldürüyor ve verdiği amana ve ahde ihanet ediyorlar. 

 

3. Yalan Söylemek ve Takiye Yapmak:

            Yurtdışından gelen militanlara Nusayri köyü ya da rejim noktaları diye yalan söyleyerek bölgeyi ve memleketi bilmeyenleri Müslüman beldelerine saldırtıyorlar. Diğer bir yandan ise gelen destekler ve elde edilen ganimetlere el koyarak Esad’ın başka mevzilere saldıracağını söyleyip; ama hiç bir şey yapmayıp kendilerine sürekli güç yığıyorlardı. Daha sonra da bu silahı ve gücü ÖSO ve Nusra’ya karşı kullanmışlardır. 

 

4. Müslümanları Kandırmak ve Onlara Hile Yapmak:

            İslami grupların veya rejim karşıtların hakim oldukları bölgeler yerleşerek hazır konmakta ve bölge zenginliklerini ve kamu mallarını hile yolu ve kandırarak ellerinde alıyor ve sonra bölgenin yerel güçlerini yok etmektedirler. 

 

5. İftira Atmak, Ajanlık ve Hainlikle ile Suçlamak:

            Bir bölgeyi işgal etmek veya bir gruba saldırmak ya da yıpratmak için liderlerine ya da komutanlarına gerçek olmayan bilgilere yayarak ve  iftira atarak kendilerine bahane ve gerekçeler üreterek kamuoyunu ve askerlerin kafasını bulandırarak öldürmek ve yok etmektedir. 

 

6. Kamu Mallarına El Koymak:

             İlk işgal ettikleri ve yerleştikleri yerlerin başında yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bol olan bölgeler gelmektedir. Bu yerler; petrol kuyuları, tahıl ambarları, hastaneler, barajlar, elektrik üretim merkezleri, fabrikalar ve sınır kapılarıdır. Para ve iktidar getiren her türlü güce sahip olduktan sonra insanları geleceklerini ve stratejik kurumlarının yok olmasını hiç umursamamaktalar. 

 

7. Cihad Eden Gruplara Karşı Savaş:

            Suriye cihat anlayışı ile hareket eden ve İslami amaçlar taşıyan gruplara karşı savaşmaktadır. Bu gruplara örnek vermek gerekir ise, El Nusra, Ahrar Şam Hareketi ve Tevhit Tugayı’dır. 

 

Fotoğraf: İslami Mahkeme- Münbiç- Halep

Fotoğraf: Ahlak Polisi- Münbiç-Halep

 

 Irak Şam İslam Devleti  ve Irak Olayları

         Irak işgali sonrası, iktidara gelen Şii itikada sahip Maliki yönetimi, Sünni Arap ve Türkmenleri devlet yönetiminden tamamen tecrit etmiştir.  IŞİD ABD işgaline karşı verdiği mücadelenin vermiş olduğu imajla birlikte bu vaziyetten sürekli kendine fırsat çıkarıp nemalanmıştır. Arap Sünnilerden ve dünyanın bir çok yerinden cihat yapmak üzere gelen militanları kendi menfaatleri ve çıkarı doğrultusunda savaştırmış ve kendilerine nufüz sağlamıştır. 2010 - 2011 yıllarında Arap dünyasında esen özgürlük rüzgarları Irak Sünni kesimini de etkisi altına almıştı. Maliki Hükümeti göstericilerin taleplerine karşı kayıtsız kalmış ve göstericileri şiddet yolu ile bastırmayı denemiştir. Bu yaklaşım Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da Sunni Arapları şiddetle çözüm aramaya itmiştir. Bu şiddet içerikli çözümün en büyük taraftarları ise, IŞİD olmuştur.

            IŞİD Suriye olaylarında silah ve insan bakımından güçlenmiş, Irak'ta da kendine yeni güç merkezleri elde etmek ve alanını genişletmeyi arzulamaktadır.  IŞİD, Sünni Arapların duygularını doğru okumuştur. Sünni grupların ve Irak Saddam ordusunun genrallerinin toplu halde Maliki ve Şia ordusuna karşı mücadele içerisine girmesinde IŞİD  de yer almıştır. Başta Türk medyası olmak üzere batı medyası, Irak'ta olan bitenleriIŞİD merkezli olarak izah etmektedir. Oysa,  IŞİD  dışında  bir çok örgüt bu savaşa katılmıştır. Bu grupların başında Aşiret gerillaları, Nakşibendi Ordusu, Mücahit Ordusu, Ensarül İslam Gerillaları gibi Sünni kesimin içinden çıkmış gruplar vardır.

           Bu konuda diğer bir dikkat çeken husus ise, Irak devrimcilerinin flamalarında IŞİD flamasını değil de El Kaide flamasını kullanıyor olmasıdır. Bu bize olayın başka bir yüzünü göstermektedir.  Suriye tecrübesi Iraklı isyancıların kazanımlarını IŞİD terör örgütünün kendi lehine çevireceğini ve diğer grupları zaman içinde bir bir ortadan kaldıracağını göstermektedir. IŞİD,  Suriye’de olduğu gibi Irak'taki Sünni kesimin ayaklanmasını da kendine mal edecek ve o insanlara başta Türkmenler olmak üzere kan kusturacaktır.

        İslam Devleti, Hilafetin İlanı

        IŞİD sözcüsü Ebu Muhammed El Adnani’nin internette “Allah’ın vaat ettiği budur” başlığında 29 Haziran 2014 tarihinde yayınlanan ses kaydıyla ilk defa bir örgüt lideri Ebu Bekr El-Bağdadi’nin gerçek adını telaffuz ederek örgütün şura meclisinin hilafet kurma şartların oluştuğu görüşüne vardığını ve Bağdadi’ye teklif götürdüklerini açıklamıştır. Teklife Bağdadi’nin kabul etmesi üzerine İslam Hilafetini ilan ettiklerini belirtmiştir.Bu ilan sonrası ve tüm emirlikler ve ordular feshedildiğini ve herkesi Ebu Bekr El-Bağdadi’ye yeni halife olarak biat etmeye ve İslam Devleti bayrağı altına girmeye çağırmıştır.

          Şimdilik bu devletin sınırları Halep’ten başlayarak Diyala’ya kadar uzansa da tüm dünya Müslümanların devleti ve halifesi olduğunu söylemiştir. Biat etmeyenlerin ise öldürülmesini emretmiştir. Ancak İslam alimleri ve İslami grupların büyük bir bölümü bu kararın Suriye’de ve Irak’ta yapılan mücadeleye gölge düşüreceği ve yok edeceği kanaatindeler. Gerekçe olarak ise, Hilafet ilan ederken kimse ile istişare edilmediği ve kim olduğunu bilmedikleri El-Bağdadi’ye biat etmenin doğru olmayacağıdır.

         Sonuç

         Sonuç itibarıyla Sünni İslam adına faaliyet gösteren ve onu temsil ettiğini iddia eden IŞİD’in terörist niteliği ve değişik istihbarat örgütleri ile karanlık ilişkilerinden dolayı şüpheli niteliği ortadadır. Özellikle Beşar Esad ile olan ilişkisi ve dirsek teması ilginçtir. Irak’ta olsun Suriye’de olsun isyanının/devrimin ve mücadelenin gerçek sahiplerinin arasına girerek ve kendine birçok militan bularak devrimleri baltalamakta ve mahiyetini değiştirmektedir. Bu örgüt sadece Irak ve Suriye için değil, asıl olarak Türkiye için tehdittir. Görüşüme göre bu gizli ve karanlık örgütün nihai hedefi ne Arabistan ne İran olacağı, asıl hedefinin Türkiye olacağı yönündedir. Türkiye’nin Türkmen bölgelerine saldıran ve oralarda faaliyet gösteren bu örgüte yapabileceği birçok yaptırım vardır. Ancak Türkiye’nin  tarihi ve stratejik uzantısı olan Türkmenler örgütlenmede ve güçlenmede geç ya da desteksiz kalırsa ne İstanbul ne de Ankara güvende olacaktır.

 

Harita: Irak-Suriye sınırı ve parçalanmış devletler

Olayların nihayetinde Batı'nın projelediği üzere Suriye ve Irak, İsrail'e mahkum Sünni, Şii, Kürt ve Nusayri devletçiklerine bölünecektir. Türkiye -Suriye Güney sınırı ve Kerkük Kürtlere bırakılacak, Bağdat ve Basra Şia devletine, Hatay Güneyi Lazkiye, Humus, Şam ve Golan Nusayri devletine ve aradaki çöl ve kırsal bölgeleri de IŞİD  terör örgütünün başında olduğu esasında Harici ama görünürde Sünni olan ve Sünni kesimi yönetecek bir devlet kurulacaktır. 

Fotoğraf: Tahıl Ambarı Münbiç-Halep

 

Fotoğraf: Halk Ekmek Fabrikası

Fotoğraf: Devlet Büyükbaş Çiftlikleri Meskene- Halep

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display