Bu sayfayı yazdır

AMERİKALILAR DA SURİYELİLERİN TÜRKİYE’DE KALMASINI İSTİYOR

Yazan  20 Şubat 2020

Ortadoğu’da otoriter dikdatör rejimlere karşı başlayan ve Arap Baharı olarak adlandırılan süreç Suriye coğrafyasına  demokratik bir Suriye’yi değil, vekalet savaşlarının yaşandığı, Suriyelilerin sığınmacı konuma düştüğü bir bataklığı hediye etmiştir.

Bu kapsamda bu bataklık, İran ve Rusya’nın Suriye rejimi üzerinde nüfuzlarını arttırmalarının yanısıra Rusya’ya Akdeniz’e açılma fırsatı, İran’a da Irak dahil olmak üzere coğrafyada geniş hareket ve yayılma imkanı sunarken, Türkiye’ye de 5.3 milyon Suriyeli ve YPG tehdidini hediye etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti‘nin YPG, PJAK, PKK, IŞID tehditlerini askeri açıdan yok edecek kararlılığa ve kudrete sahip olmasına rağmen, 5.3 milyon Suriyeli’nin ihtiyaçlarını nereye kadar tek başına karşılayabileceği soru işaretidir. Dahası İdlib’te yaşanan son gelişmelerden sonra da anlaşılacağı ve ABD’nin Suriye özel temsilcisi Jeffrey’nin de açıkladığı üzere[1], 700 bine yakın sığınmacı daha Türkiye sınırına doğru hareket etmektedir. Ayrıca Türkiye sınırına ulaşan İdlib’li sığınmacılar, Türkiye sınırında Türkiye’nin sınır kapısını açması için eylem yapmaktadırlar.[2] Dolayısıyla, düşük yoğunlukta seyreden iç savaşın faturasının yine ençok Türkiye üzerinden hissedileceği ortadadır. Makale, Suriye’de yaşanmakta olan ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozan, dahası tüm bölgeye de istikrarsızlık getiren vekalet savaşının taraflarından biri olan ABD’nin Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara ilişkin görüşlerini anlamak için yakın zamanda RAND Corporation’a hazırlattığı raporu değerlendirecektir.

Devletlerin dış politika oluşturmasında ilgili bakanlık çalışanlarınca hazırlanan çalışmalar kadar, düşünce kuruluşlarının gerçekleştirdiği bilimsel çalışmalar sonucunda hazırlanan rapor da önem arz etmektedir. Düşünce kuruluşlarının gerek saha çalışmaları, gerekse ilgili ülkelerdeki bağlantılı oldukları akademisyenlerin görüş ve analizleri, hazırladıkları raporların temelini oluşturmaktadır. Bu doğrultuda bir Amerikan düşünce kuruluşu olan ve Amerikan dış politikasında ülkenin diğer ülkelerle olan ilişkilerini analiz eden ve önermelerde bulunmak kadar, iç politikasına da yön vermeye çalışan RAND Corporation ya da kısaca RAND[3], Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı-Pentagon ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı başta olmak üzere Amerikan Silahlı Kuvvetleri için bölge araştırmaları yapması amacıyla Santa Monica’da kurulmuş olan kâr amacı gütmeyen küresel bir strateji ve düşünce kuruluşudur. Kuruluş, ABD hükümetine dış politika oluşturmada ve milli güvenlik konularında stratejiler üretme noktasında hizmet sunmaktadır. RAND’ın merkez ofisi Santa Monika, California‘da olup, Amerika’nın Massachusetts, Washington, Pensilvania, Los Angeles, Virginia eyaletlerinde yerel ofisleri, Canberra, Cambridge ve Brussels’de de uluslararası ofisleri bulunmaktadır. Ayrıca kurum, kendi tanımıyla politika analizine ve dünyayı şekillendirme yollarına odaklanan seçici ve çok disiplinli fakat sadece politika analizi üzerine doktora programı sunan bir üniversiteye[4] de sahiptir. Kuruluş, kendi uzmanlarını yetiştirerek politika üretme ve diğer ülkelerin politikalarını analiz etmenin yanında, web sitesinin kariyer sekmesinde[5] de görüldüğü üzere uluslararası öğrencileri vasıtasıyla küresel bir ağı oluşturmakta, diğer ülkelerin politikalarını da direk etkilemek amacıyla karar alıcılarını da yetiştirme çabasındadır. Dolayısıyla, böyle bir kuruluşun 2018’de yayınlanan Suriyeli sığınmacılara ilişkin raporun değerledirilmesi ABD’nin Türkiye’de yaşamakta olan Suriyeliler ile ilgili düşüncelerini anlayabilmek için önemlidir.

Suriyeli sığınmacılara ilişkin hazırlanan rapor[6], sadece Türkiye özelinde olmayıp, sığınmacıların konakladığı diğer ülkeler olan Lübnan ve Ürdün için de hazırlanmıştır. Makale, 2018’de yayınlanan ‘’Herkes İçin Fırsatlar – Ortadoğu İşgücü Piyasalarında Suriyeliler ve Ev Sahibi Ülkeler İçin Karşılıklı Yararlı Fırsatlar’’ adlı raporun Türkiye’ye ilişkin kısımlarını analiz edecektir. Rapor adından da anlaşılacağı gibi Suriyelilerin kaldıkları ülkelerde işgücüne olumlu anlamda katkıda bulunacaklarını iddia ederken, mevcut ülkelerdeki iş piyasalarının durumlarını göz ardı etmektedir. Rapor, üç ülkede (Türkiye’de Adana, Şanlıurfa ve İstanbul) gerçekleştirdikleri araştırmalara dayanarak, öncelikle ülkelerdeki Suriyelilerin mevcut durumlarını açıklarken, sonrasında nasıl iş hayatına entegre edilebileceklerini anlatmakta ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de dahil olmak üzere hükümetlere önerilerde bulunmaktadır. Rapor ilk olarak Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de yaptıkları iş ile Suriye'de yaptıkları meslekleri arasında önemli bir uyumsuzluk olduğunu vurgulayarak başlarken, Suriyelilerin sahip olduğu eğitim ve mesleki sertifikaların Türkiye'de tanınmadığını da dile getirmektedir.[7] Öneri olaraksa, AB ülkeleri tarafından denenen işverenlerin sığınma başvuru sahiplerinin niteliklerini anlamalarına yardımcı olmak için Avrupa sığınmacılar için Yeterlilik Pasaportu uygulamasını önermektedir. Fakat AB ülkeleri bu uygulamayı sığınmacıların belgelerini tanımak için değil, kimi ülkelerine kabul edip kimi etmeyeceklerini belirlemek için uygulamaktadır. Türkiye’nin sığınmacı seçme gibi bir lüksü olmadığı ve zaten 5.3 milyon sığınmacıyı ayırt etmeksizin kabul ettiği için böyle bir uygulamayı kullanma gibi bir ihtimali bulunmamaktadır. Türkiye’nin sığınmacılara seçme gibi bir lüksü olmadığı ve zaten 5.3 milyon sığınmacıyı ayırt etmeksizin kabul ettiği için böyle bir uygulamayı kullanma gibi bir ihtimali bulunmamaktadır.

Rapor, Suriyelilerin Türkiye’de asgari ücretin altında az yeterlilik gerektiren işlerde çalışmasının nedenini dil bilmemenin yanı sıra eğitim durumlarının da düşük olmasına bağlamaktadır. Bunun nedeninin AB ülkelerinin eğitimli Suriyelileri sığınmacı olarak kabul edip ülkelerine aldıkları olduğunu belirtmektedir. Raporda da seslendirildiği gibi AB, sığınma başvurularında önceliği koruma ve güvenliğe muhtaciyete değil, eğitime, yeterliliğe verdiği açıktır. Raporda da seslendirildiği gibi AB, sığınmacılara başvurularında önceliği koruma ve güvenliğe muhtaciyete değil, eğitime, yeterliliğe verdiği açıktır. Araştırmada dikkat çeken bir diğer nokta ise, Suriyeliler ile Türkler arasındaki farkı ortaya koymak açısından önemlidir. Raporda röportaj yapılan Suriyelilerin bir kısmının kaçak ve asgari ücretin altında bir meblağ karşılığında çalışmak istemediklerini dile getirirken, Türkiye nüfusunun üçte birinin ise sigortasız ve asgari ücretin altındaki bir rakama çalıştığını belirtmiştir.[8] Ayrıca kaçak çalışmanın karşılığı AB ve ABD’de de olduğu gibi Türkiye’de de sınır dışı edilmek olurken, Türkiye'nin sığınmacılar lehine olmak üzere yasal prosedürü işletmediğini hatta firma sahiplerine kaçak işçilerini kayıt altına alması için teşvik dahi sunduğunu gözlemlemekteyiz.[9]

Rapor, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı kampların olduğu Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Mardin gibi illerde iş bulamadıklarını ve bu nedenle bulunduğu illeri terk etmeleri yasak olmasına rağmen, iş arayışı nedeniyle İstanbul'a akın ettiklerini iddia etmektedir[10]. Çözüm olarak ise, Suriyelilerin yaşam alanlarının endüstriyel bölgelere (Bursa, Kocaeli, Adana, İzmir) kaydırılması ve işe ihtiyacı olan Türklerin ve Suriyelilerin beraber eğitilmesi ile işe hazır hale getirilerek İŞKUR aracılığıyla işlere yerleştirilmesini önermektedir. Hatta kalacak yer temininde işveren firmaların desteklenerek yaşam alanları oluşturulması önerilmektedir. Görüldüğü üzere raporun yazarları, Türk insanına yönelik bilinçaltlarında yatanı Suriyeli sığınmacılar üzerinden ortaya koymakta, Türk insanını öz yurdunda eğitimsiz sığınmacılarla aynı kefede düşünmek cüretinde bulunmaktadırlar. Aslında bu öneriyle RAND nasıl ABD ya da Avrupa’da göçmenler alt sınıf işlerde konumlandırılıyorlarsa, Türkiye’de de Türklerin Türkiye’deki eğitimsiz Suriyeli göçmenler gibi alt sınıf işlerde olmasını istemektedir. Raporun unuttuğu şey ise, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve Türklerin bu toprakta göçmen ya da köle değil, Bey olduğu gerçeğidir.

Şuan incelemekte olduğumuz 2018 yılında yayınlanmış raporda, Suriyelileri yasal olarak çalıştırmanın firmalara yüksek maliyeti ve mesleki eğitimlerde dil öğretmeye ağırlık verilmesine vurgu yapılmaktaydı ki son iki senedir bu iki konuda da gelişmeler olduğu gözlemlenmektedir. ‘Avrupalılar da Suriyelilerin Türkiye’de kalmasını istiyor’ isimli makalemde de okunabileceğiniz gibi son dönemlerde, AB tarafından finansmanı sağlanan Suriyeliler için mesleki eğitimlere yönelik Türkçe dil kurslarının arttığını görmekteyiz. Ayrıca konuya ilişkin yazılmış projelere de AB hibeleri saçılmaktadır. İkinci konu olan Suriyelilerin maliyetine bakacak olursak, 2019 yılından itibaren Çalışma Bakanlığı öncülüğünde başlatılan, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi ile beraber yürütülen program[11] kapsamında, 1 Suriyeli + 1 Türk işçiyi işe alan işverene, 11 bin 400 liraya kadar teşvik verildiğini görmekteyiz. Programın amacı, her ne kadar firmaların kaçak yabancı işçi çalıştırmasını engellemek gibi görülse de Suriyelilerin işgücü piyasasına girişlerini kolaylaştırmak suretiyle sigortalı çalışmasını sağlamayı ve dolayısıyla Türkiye’de kalmalarını istediği aşikârdır. Programa Türklerin de dahil edilmesi ise, bu programın sadece Suriyelilere tanınan bir ayrıcalık olmadığını gösterme gayesini taşımaktadır. Şimdiye kadar işsizliği önlemek için firmalara sunulmayan teşviklerin Suriyelilerle beraber Türk insanına lütfedilmesinin yorumunu siz akademisyen ve okuyuculara bırakıyorum.

Raporun dördüncü sayfasında, Suriyelilerin Türkiye’de açtıkları 10 binin üzerinde işyeri ile Türk ekonomisine katkıda bulunduklarını ve bu işyerlerinin satın alma gücünün arttırılmasına, kredi kullanmasının önünün açılmasını vurgulamaktadır.[12] Sayfanın devamında Suriyeli işyerleri sahiplerinin Türk ticaret kanununu anlamakta ve Türk müşterilere ulaşmakta zorluk çektiği belirtilmektedir. İleride de bu zorlukları çekmeye devam edeceklerdir. Çünkü Türk tüketicilerin ulaşmak istedikleri her şey zaten piyasada mevcut bulunmaktadır. Türkçe dilini öğrenmek istemeyen hatta Türkçe tabela dahi asmayan Suriyelilerin de Türk ticaret kanununu anlayabilmesi sükût-u hayalden başka bir şey değildir. Ayrıca raporda sunulan 2017 yılında yapılan bir çalışmada da görüleceği gibi Türk halkının büyük bir çoğunluğu Suriyelilerin çalışmamasını istemektedir. Bunun arkasında ise, raporun tahmin ettiği gibi Türklerin işlerini kaybetme korkusu değil, Suriyelilerin kalıcı olarak Türkiye’de kalmasını istememeleri yatmaktadır. Dahası Suriyelilerde Türkiye’de kalmayı istememektedir ki bunun açık ilanı ve delili, her yıl Avrupa’ya geçebilmek için Akdeniz’de boğulan on binlerce Suriyelilerdir.

Sonuç olarak, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara yönelik RAND Enstitüsünün 2018 yılında hazırladığı rapor Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalmasını istemekte ve bunu sağlamak için Türkiye’ye önerilerde bulunmaktadır. Raporda dikkat çeken önemli bir nokta ise, Suriyeli sığınmacıların eğitimli olanlarının AB tarafından alındığının vurgulanması ve Türkiye’de kalanlarının çalışmalarını sağlayabilmek için Suriyelilerin Türkçe öğrenmesi ve firmalara teşvik sunulmasını önermesidir. 2020 yılı itibariyle görülen o ki bu iki öneride dikkate alınmış ve uygulanmıştır. AB Suriyelilerin Türkçe öğrenmesi için bakanlık ve sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı projelere hibeler ve fonlar yağdırmakta, bakanlık ve uluslararası kuruluşlarda hazırladıkları bir programla, firmalara Suriyeli çalıştırmaları için teşvik sunmaktadır. RAND ve diğer uluslararası kuruluşların Türkiye’deki Suriyelilere yönelik yaptığı hiçbir çalışmada Suriyelilere Türkçe öğrenmek isteyip istemedikleri sorulmamıştır. Dahası hazırlanan raporlar, Suriyeli sığınmacılar konusunda ne ABD ve AB’nin Suriye’ye geri dönüşte etkin rol oynaması gerektiğine, ne de sığınmacıların misafir oldukları ülkelerde yaşayıp yaşamama konusundaki düşüncelerine yer vermişlerdir. Fakat biz Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de yaşamak istemediklerini kamplarda gerçekleştirdikleri Türkiye’yi İstemiyoruz eylemlerinden ve Akdeniz’de her yıl on binlerce Suriyeli sığınmacıların boğulmasından anlayabiliyoruz. Ayrıca raporda da geçtiği gibi Türkiye nüfusunun üçte biri asgari ücretin altında bir rakama sigortasız çalışırken, nüfusun neredeyse yarısı (48%) asgari ücret karşılığında çalışmaktadır.[13] İşsizlik oranı ve genç nüfus işsizliğini de hesaba katacak olursak, Türkiye her şeyden önce kendi işsizlik sorununu çözmelidir. Enflasyonun ve işsizliğin arttığı, kendi vatandaşlarının bile Avrupa’ya, ABD’ye göç etmenin yollarını aradığı bir ülkede Suriyeli sığınmacıların kalmasını istemek abesle iştigaldir. Bunun yanı sıra, coğrafi çekinceden dolayı ülkemizin sığınmacılara sadece geçici sığınma statüsü verdiğini de unutmamak gerekir. DDolayısıyla, her şeyden önce sığınmacıların sığınmacı olarak kabul edildikleri ve sığınma haklarını kullanabilecekleri ülkelere gönderilmelerini sağlamak Türkiye’nin başlıca görevi olması gerekmektedir. RAND gibi Amerikan düşünce kuruluşları Suriyeli sığınmacılar hakkında önerilerini öncelikle bu araştırmanın yapıldığı yıl sadece 11 Suriyeli göçmeni ülkesine kabul eden[14] Trump yönetimine sunmalıdır. Suriyeli göçmenler,  gerek çok uluslu ve kültürlü yapısıyla gerekse uzun yıllara dayalı göçmen deneyimi yüksek olan ekonomik koşullar ve sosyal haklar açısından zengin Avrupalı ülkelerde, bilhassa aradıkları demokrasiyi bulmaları açısından ABD’de yaşamaları gerekmektedir. Suriyeli sığınmacıların  diğer göçmenlere de ev sahipliği yapan ülkelerde topluma ve ülkeye rahatlıkla entegre olabilecektir.   

 

Kaynakça:

‘‘700 Bin Mülteci Türkiye Sınırına Doğru Hareket Ediyor‘‘, Amerika’nın Sesi, 30 Ocak 2020, https://www.amerikaninsesi.com/a/jeffrey-700-bin-multeci-turkiye-sinirina-hareket-ediyor/5266769.html.

‘‘İdlib'te 'Türkiye kapıyı açsın' eylemi‘‘, TGRT Haber, 18 Şubat 2020, https://www.tgrthaber.com.tr/videogaleri/idlibte-turkiye-kapiyi-acsin-eylemi-35445.

Pardee Rand Graduate School Web Sitesi. https://www.prgs.edu/.

Pardee Rand Graduate School Web Sitesi. https://www.prgs.edu/careers/alumni-careers.html#academia.

RAND (2018):‘’Opportunities for All: Mutually Beneficial Opportunities for Syrians and Host Countries in Middle Eastern Labor Markets.’’. https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2653.html.

‘’Suriyeli İşçi İstihdamına Teşvik’’, Habertürk, 05 Eylül 2019. https://www.haberturk.com/suriyeli-isci-istihdamina-tesvik-2519127-ekonomi.

‘‘The US Has Accepted Only 11 Syrian Refugees This Year’’, Deborah Amos, Oregon Public Broadcasting, 13 Nisan 2018, https://www.opb.org/news/article/npr-the-us-has-welcomed-only-11-syrian-refugees-this-year/.

‘‘Türkiye’de işçiler geçinemiyor, sendikasız, güvencesiz’’, Evrensel, 21 Şubat 2018, https://www.evrensel.net/haber/346041/turkiyede-isciler-gecinemiyor-sendikasiz-guvencesiz.

 [1]‘‘700 Bin Mülteci Türkiye Sınırına Doğru Hareket Ediyor‘‘, Amerika’nın Sesi, 30 Ocak 2020, https://www.amerikaninsesi.com/a/jeffrey-700-bin-multeci-turkiye-sinirina-hareket-ediyor/5266769.html

[2]‘‘İdlib'te 'Türkiye kapıyı açsın' eylemi‘‘, TGRT Haber, 18 Şubat 2020, https://www.tgrthaber.com.tr/videogaleri/idlibte-turkiye-kapiyi-acsin-eylemi-35445

[3] RAND Corporation. http://www.rand.org/

[4] Pardee Rand Graduate School Web Sitesi. https://www.prgs.edu/

[5] Pardee Rand Graduate School Web Sitesi. https://www.prgs.edu/careers/alumni-careers.html#academia

[6] RAND (2018):‘’Opportunities for All: Mutually Beneficial Opportunities for Syrians and Host Countries in Middle Eastern Labor Markets.’’. https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2653.html.

[7] A.g.e.S.2.

[8] RAND (2018):‘’Opportunities for All: Mutually Beneficial Opportunities for Syrians and Host Countries in Middle Eastern Labor Markets.’’. S.3. https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2653.html.

[9] ‘’Suriyeli İşçi İstihdamına Teşvik’’, Habertürk, 05 Eylül 2019, https://www.haberturk.com/suriyeli-isci-istihdamina-tesvik-2519127-ekonomi.

[10] RAND (2018):‘’Opportunities for All: Mutually Beneficial Opportunities for Syrians and Host Countries in Middle Eastern Labor Markets.’’. S.3. https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2653.html.

[11] ‘’Suriyeli İşçi İstihdamına Teşvik’’, Habertürk, 05 Eylül 2019, https://www.haberturk.com/suriyeli-isci-istihdamina-tesvik-2519127-ekonomi.

[12] RAND (2018):‘’Opportunities for All: Mutually Beneficial Opportunities for Syrians and Host Countries in Middle Eastern Labor Markets.’’. S. 4. https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR2653.html. 

[13] ‘‘Türkiye’de işçiler geçinemiyor, sendikasız, güvencesiz’’, Evrensel, 21 Şubat 2018, https://www.evrensel.net/haber/346041/turkiyede-isciler-gecinemiyor-sendikasiz-guvencesiz.

[14] ‘‘The US Has Accepted Only 11 Syrian Refugees This Year’’, Deborah Amos, Oregon Public Broadcasting, 13 Nisan 2018, https://www.opb.org/news/article/npr-the-us-has-welcomed-only-11-syrian-refugees-this-year/.

Yavuz Selim Yıldız

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı