Bu sayfayı yazdır

Suriye Seyahati

ABD-Suriye ilişkileri geriliyor. Irak’ta stratejik hedeflerini gerçekleştirme doğrultusunda, çatışmaları Sunni alanına sıkışırıp, taktik bir etki boyutu içine hapsederek önemli mesafe kaydeden ABD, Suriye ve İran üzerinde baskı oluşturmaya başladı.

Lübnan eski Başbakanının öldürülmesinin Suriye'ye mal edilmesi ile baskı daha da arttı. Bu ortamda bazı aydınların oluşturduğu, çok önemli ve doğru bir girişim olan Doğu Konferansı grubu ABD'nin baskılarını protesto için bir Şam'a gitmeye karar vermiş.

Bu Şam ziyareti bana, Türkiye-Suriye ilişkilerinin geçmiş on yıllarını düşündürdü. 1939'dan itibaren Şam, Türkiye düşmanı bir politika izlemeye başladı. Hatay'ıArap kenti olarak görüyor ve Türkiye'nin olmasını hazmedemiyordu. Ankara ise Halep'e kadar olan ve Bayır-Bucak Türkmenlerinin yaşadığı coğrafyanın Suriye'ye bırakılmasını kabullenmişti. Türkiye'nin Suriye'ye yönelik düşmanlığı olmamıştı. Şam, düşmanlığı içten içe geliştirip büyüttü senelerce.

Nüsayri azınlığın faşist diktatörüğüne dayanan rejim, muhalefeti açımasızca bastırdı. Hama'da 1982'de 20 bin kişi Esad tarafından katledildi. Bazı demokratikleşme girişimlerine rağmen, Şam hala bir diktatör tarafından yönetilmeye devam ediyor. Suriye, kendi halkını ezmeye, komşularına terör ihraç etmeye dayanan bir güvenlik-istihbarat bürokrasisi üzerine kurulmuş.

1960'ların sonlarında Suriye, Türkiye düşmanı politikalarını artık eyleme geçirmeye başladı. Ermeni terör örgütü ASALA Şam'ın desteğini aldı. Şam'da üstlendi. Ayni dönemde Şam, Keban Barajı'nın su tutmasının kendisini susuz bırakacağını düşünerek Keban Barajını havaya uçurma kararı aldı.Sabotaj, MİT tarafından etkisiz hale getirildi. Ancak Suriye ajanları, Ağustos 1986'da Kırıkkale Muhimmat Fabrikasında bir patlama gerçekleştirdiler. Patlama sonrasında 24 kişilikajan grubu yakalandı.

1970'lerin ikinci yarısında Şam'ın desteği Türkiye'deki bazı marksist örgütlere silah temin etti. Türkiye'de çok üzerinde durulmayan bir başka Süriye istihbarat çalışması da Alevi yurttaşlarımıza yönelik tahriklerdi. Lazkiye'de 1979'da Türkiye'den götürülen Alevi gençlerle başlayan çalışmalar, 1990'lı yıllarda Alevi köylerini ziyaret eden Suriye ajanları ile devam etti.

1980'li yılların başında ASALA'nın yerini PKK aldı. Şam, 1983'den 1998'e kadar, Türkiye'ye 15 sene süren Düşük Yoğunluklu Çatışmanın baş destekçisi oldu. Şam, Tahran'ı ikna ederek, PKK'nın K. Irak'a yerleşmesi için Tahran'ın KDP üzerindeki etkisini kullanmasını sağladı veK.Irak'taki ilk PKK kampları açıldı.

PKK, 2. Kongresini 1982'de Şam'da yaptı. Öcalan'ın ifadesine göre, 1994'e kadar 15 bin terörist Suriye'de yetiştirildi. Suriye vatandaşı Kürtler, PKK'ya katılmaları karşılığında askerlik hizmetinden muaf tutuldular. Suriye, PKK'yı kullanarak, Batı Avrupa'da uyuşturucu kaçakçılığı örgütlenmesi gerçekleştirdi. PKK'nın yıllık kazancı 900 milyon Dolar, Şam'ın ise 2 milyar Dolar civarındaydı.

Bu süreçte, Şam, Ankara'nın bir çok kez yaptığı uyarıyla adeta alay etti. Saldırgan tavrını sürdürdü. 1989'da Türk hava sahası içinde bir Türk tarım uçağı, Suriye hava kuvvetleri tarafından düşürüldü. Suriye'nin Lübnan'daki denetimi Bekaa Vadisi'nin PKK'nın ana karargahı olmasına imkan verdi.Nihayet, Türkiye'nin çok geçikmiş savaş tehdidi altında Şam Öcalan'ı Suriye'den çıkardı. PKK, faaliyetlerine son verdi.

Şimdi, Türkiye-Suriye ilişkileri gelişiyor ve gelişmeli. Suriye ekonomisi, Türkiye üzerinden dünya ekonomisine eklemlenmelidir .Ancak, verdiğimiz on binlerce kayıbı, gaziyi, ekonomik olarak yıpranmış, insanları arasında şüphe girmiş Türkiye gerçeğine Suriye'nin en büyük neden olduğunu unutmamalıyız. Suriye, yönetiminde yer alanların elinde çok fazla Türk kanı var. ABD-Suriye çatışmasında taraf değil, aktif tarafsızlık içinde olmalıyız

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü