ADALET DUYGUSUNUN KAYBI

Yazan  12 Ocak 2009
İnsani duygu insanı, insan olmayan yaratıklardan ayıran temel özelliklerin başında gelir. Gazze’de olup bitenler günümüz dünyasında insanların büyük bir kısmının insani duygu taşır olmaktan çıkarak adeta robotlaştığını göstermektedir.

Karşıtlarına acı veren ya da onların ıstırap çekmesinden zevk alanların sayısının bu kadar artması kaygı vericidir. Başkasına yapılması kaydıyla haksızlık, hatta zalimlik bile çoğu insanlar tarafından sessizce onaylanmaktadır. Bu durum genelde toplumların insani duyarlılığını büyük ölçüde kaybettiğini göstermektedir. Kuşkusuz bu olgunun ailevi, psikolojik, ahlaki ve toplumsal nedenleri vardır.

"Ergenekon" operasyonları dolayısıyla son yaşanan gelişmeler de Türkiye'de sosyal ve insani duyarlılık bakımından toplumun yoksullaştığını göstermektedir. Bu durum Türkiye'de adeta insanları diğer insanların, hatta kendilerinin çektikleri acılara ve uğradıkları haksızlıklara karşı duyarsızlaştıran bir çeşit stoik eğilimin var olduğunu düşündürtmektedir.

Bu yaygın ve yaşayan duyarsızlık eğilimine insanların çoğu farkında varmadan kendisini kaptırmaktadır. Atasözlerinin bile beslediği bu eğilim sonuçta "Kurunun yanı sıra yaşın yanması" nın da doğal olarak görülmesine neden olmaktadır. Zulme ve hukuksuzluğa meşruiyet sağlamak için "bu kadar kusurun kadı kızında olabileceği" türünden söylemler bu eğilimi besleyen önemli olgulardır. Buna karşın "susma, sustukça sıra sana gelecek!" türünden karşı çıkışlar haksızlığa karşı duyarlılık yaratmaya yetmemektedir.

Türk toplumu büyük ölçüde hiç de farkında olmadan yüzlerce yıldır haksızlığa, zulme ve eziyete rıza gösterme yeteneği kazanmıştır. Bu durum adeta Türkiye'de bir çeşit soyut sosyal stoik felsefenin yerleştiğini gösterir.

Söylediklerimizin daha iyi anlaşılabilmesi için stoik felsefeden kısa birkaç örnek vermekte yarar vardır: Stoiklik yumuşak başlılığın, eza ve cefaya tahammülün felsefesidir. Cevr ve cefaya tahammül gururun ve benliğin ahlakıdır. Stoikliğin bu bağlamda aşkın değil eziyetin ahlakı olduğu söylenebilir. Bu ahlakın en önemli temsilcisi eski Roma'da Epiktet'tir.

O, bir köledir. Onun ayağını işkence aletinde burkarlar, bükerler. Hiç ses çıkarmaz. Gayet sakin bir tavır ve tonla der ki;

"- Daha fazla bükerseniz ayağım kırılacak!"

Bükerler ve ayak, müthiş bir sesle kırılır.

Verdiği cevap:

"-Demedim mi?.."

Bu anlayışta sadece insan benliğinin madde acısına karşı hissiz tavrı söz konusudur. Hatta Zenon ahlakı olarak da ifade edilen bu anlayış öyle bir noktaya varır ki, Romalı elini ateşe sokar, eli bileklerine kadar yanar ve o "Romalı asil yalan söylemez" der. Böyle bir anlayış beni ve gururu temsil eder, ruhu ve özü dışarıda bırakır. Stoiklik bir çeşit seküler arınmadır. Köle ahlakıdır.

Adalet duygusu bir toplumu hem yücelten hem de evrenselleştiren en temel duygudur. Bir zamanlar insanlar "İngiltere'de bir insanın başındaki saçının sayısı kadar düşmanı olsa bile haksızlığa uğrama ihtimali yoktur" inancına sahiptiler. Osmanlı'nın yükselme dönemleri de adalet duygusunun yüceltildiği dönemlerdi. Bir zamanlar Nil'in kenarındaki kuzunun bir kurt tarafından kapılmasından dolayı yönetimin sorumlu tutulması söz konusuydu. Bu duygunun bugünün Türkiye'sinde var olduğunu söylemek mümkün değildir. Günümüzde "şeriatın kestiği parmak acımaz" diyenlerin sayısının giderek azalması adalete duyulan güvenin azaldığının göstergesidir. Adalet duygusunun kaybı ise iman kaybı kadar önemlidir. Sonuçta adalet duygusunu kaybeden bir toplumun kaybedecek fazla bir şeyi kalmamış demektir.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display