Bu sayfayı yazdır

Prof. Özdağ Gündemi Değerlendiriyor

Yazan  14 Kasım 2007
21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, haberset.com'a önemli açıklamalarda bulundu.
















Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ: "4 SENEDEN BERİ ABD TÜRKİYE'Yİ, AKP DE TÜRK HALKINI KANDIRMAK ÜZERE KUZEY IRAK POLİTİKASI OLUŞTURULDU"

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ, Haber-Röportaj portalı Haberset'e yaptığı açıklamada, AKP Hükümeti"nin Türkiye'nin milli gücünü kullanmama konusunda ısrarcı olduğunu, bu çizgi nedeniyle Kuzey Irak'a büyük çaplı operasyon gerçekleşmeyeceğini söyledi. Prof. Ümit ÖZDAĞ, "PKK'nın lider kadrosu tüm dünyada ASALA'ya karşı verilen mücadele benzeri hedef alınmalıdır" dedi.

AYDOĞAN KILINÇ: HABERSET yayında ve ilk konuğumuz Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ. Haberset, ilkeli, doğru, tarafsız, güvenilir habere ulaşmak için yeni bir mecra, internet portalı. Burada hem haberleri hem de röportajları bulabileceksiniz. İlk röportajımızı Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ ile gerçekleştireceğiz. Elbette en sıcak konu Kuzey Irak, PKK ve ABD-Türkiye ilişkileri. Hatta bu çerçevede konuşmayı genişletecek anlaşılan hocamız. hoş geldiniz Sayın ÖZDAĞ. Haberset, haberin önüne kurulan setleri yıkmak için kuruldu. Söyleşimize en sıcak gündem maddesiyle başlayalım. ABD'de gerçekleşen Başbakan ERDOĞAN ve Başkan BUSH arasındaki görüşme. Kalabalık bir heyetle gidildi. İçerisinde Genelkurmay'ın en üst düzey görevlilerinden Orgeneral Saygun da vardı. Peki, sizce buradan çıkan sonuç tatmin edici mi? Hangi noktalarda eksikler gördünüz, ya da yine bir oyalama mı yürütülüyor?

PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ: Bu soruya ayrıntılı cevap vermek istiyorum ama, önce sizi tebrik ediyorum bu girişimden dolayı. Recep Tayyip ERDOĞAN iktidara geldiğinden beri Türk milleti içerisinde çok ciddi bir şüphe uyandırdı devletin kuruluş ilkelerine sadakati noktasında. Ve son seçimde bunu aşabilmek için tek bayrak, tek millet, tek devlet ilkesini sık sık vurguladı. Onun bu konuda hiç samimi olduğuna inanmıyorum. Ancak ifade etmediği, inanmadığı fakat uyguladığı bir husus var ise, o da tek medyadır. Tek medya, Avrupa Birliği faşizmini ve AKP'nin otoriter yaklaşımıyla bütün muhalif görüşlerin susturulması üzerine kuruludur. Medya üzerinde oluşturulan AKP baskısı ve diktatörlüğüne sesini en ufak bir şekilde geri kalan kanallarda çıkartanlara karşı da Recep Tayyip ERDOĞAN'ın nasıl saldırgan bir tavır aldığını muvazzafıyla, emeklisiyle generalleri nasıl eleştirdiğini, sadece bununla da kalmayıp devlet kurumlarını karşısına aldığını, yargıyı karşısına aldığını mesela Danıştay'ı çok sert bir şekilde eleştirdiğini gördük. Ancak, teknolojinin ilerlemesi Recep Tayyip ERDOĞAN'a tahayyül ve arzu ettiği şekilde tek kanalı engelliyor. Türk Devletinin kuruluş ilkelerine sadık olanlar Türk halkıyla değişik düzlemleri kullanarak bir araya gelmeyi ve görüşlerini paylaşmaya devam edecekler. Siz de yeni bir girişimi temsil ediyorsunuz bu noktada. Doğrusu seneler sonra tekrar bir araya gelmekten büyük keyif aldığımı ifade etmek istiyorum.

Recep Tayyip ERDOĞAN'ın ABD gezisi öncesinde ve PKK terör örgütünün yaptığı saldırının akşamında bir televizyon kanalında "peki bundan sonra ne olacak" sorusu sorulduğunda şöyle bir cevap vermiştim. "Şırnak'taki muhabirinizi saat 12.00'de arayın. Eğer Dohuk'un elektrikleri kesilmişse bu iş ciddi ama, Dohuk'un elektrikleri yanmaya devam ediyorsa, unutun bundan hiçbirşey çıkmaz" demiştim. Ne yazık ki, aradan geçen günler ve Başbakanın kalabalık bir heyetle ABD'ye yaptığı ziyaret bende bu kanımda yanılmadığımı aksine, doğru olduğunu gösterdi. Yanılmayı tercih ederdim. Türk milletinin ve Türk devletinin menfaatleri açısından. Şunu ifade etmem lazım. Türkiye, BARZANİ ve TALABANİ karşısında, PKK terör örgütü karşısında acz içinde mi. Böyle bir milli gücü temsil etmiyor mu bunları ezecek ve dize getirecek. Hayır acz içinde olan Türkiye değil, Türkiye'nin milli gücü Türkiye'ye yönelik tehditler de dahil olmak üzere birçok tehditin üstesinden kolaylıkla gelebilecek ölçüde. Ancak, AKP hükümeti ve Recep Tayyip ERDOĞAN, Türkiye'nin bu milli gücünü kullanmamak konusunda ısrarcılar ve Türkiye bu milli gücünü kullanmadığı için hükümet tarafından bilinçli politikalar neticesinde savunmasız bırakılıyor ve evlatlarını yitiriyor.

Recep Tayyip ERDOĞAN'ın ABD gezisi heyeti umumiyesi incelendiğinde esasen onur kırıcı bir şekilde gelişmiştir. Eğer, bu geziye, böyle bir gezi yapılabilirdi. Konular da görüşülebilirdi. Ancak, Türkiye'ye yönelik alçakça bir PKK saldırısı gerçekleştikten sonra PKK'yı destekleyen BARZANİ, TALABANİ zeminine karşı gereken cevap verildikten sonra Başbakan Washington'u ziyaret etseydi ve Amerikalılarla görüşseydi çok daha sağlıklı ve inandırıcı olurdu.

AYDOĞAN KILINÇ: Türkiye şehitler verdikten sonra artık 7'sinden 77'sine herkes sokaklara döküldükten sonra müthiş bir baskı içine alındı hükümet. Dolayısıyla onlarda da bir harekete geçme ihtiyacı kendiliğinden doğdu. Bu baskının önünde durmak kolay değildi. Fakat bu arada Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'dan gelen bir açıklama oldu. 72 saat bekleyin dedi. 72 saat geçti sokakların tansiyonu yine düşmedi. Bu sefer de işte malum ABD'deki ziyaret, görüşme gündeme getirildi, artık her şey orada konuşulur dendi. Ciddi bir süre kaybedildi. Tezkerenin çıkması, ondan önceki gelişmeler, ondan sonrası. Şimdi bakıyoruz sokaklar sakin. Medyanın bu ziyareti, görüşmeyi ele alış biçimi halk üzerinde hükümet elinden geleni yapıyor gibi bir etki yaratmak çabasında ama, acaba bu süreç giderek şiddetini düşüren bir çizgiye doğru gidip hafifleyecek mi? Yoksa bu görüşmeden sonra verilen mesajlar (istihbarat dışında bir şey çıkmadı. orada da ne aşamada gelişme kaydedileceği pek belli değil) bundan sonra büyük gerçekten kapsamlı bir harekat, PKK'ya ve Kuzey Irak'taki bu faaliyetlerini söndürmeye yönelik inandırıcı olabiliyor mu? Yoksa büyük harekat beklentisi tamamen gündemden kalktı mı sizce?

PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ: Son 4 seneden buyana ABD Türkiye'yi, AKP de Türk halkını kandırmak üzere bir Kuzey Irak politikası oluşturulmuş durumda. Sizin de ifade ettiğiniz gibi son haince saldırıdan sonra Türk halkı, terörün başladığı 1984'den buyana en büyük tepkiyi gösterdi. Sadece Türkiye'deki Türk halkı tepki göstermedi. Biliyorsunuz Makedonya'da da, Azerbaycan'da da Türkler yürüdüler. Hatta Afganistan'dan General DOSTUM biz de Türkiye'nin yanındayız diye Afganistan'dan bir çağrıda bulundu. Kamuoyunun olağanüstü baskısına rağmen basının bir bölümü ve AKP Türk halkını maniple etmek, tansiyonu düşürmek için ABD'ye olağanüstü yardımcı oldu. Şunu görelim. AKP, BARZANİ'ye karşı bir eylemlilik içinde olmak istemiyor. AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN BARZANİ ve TALABANİ ile ticaret yapmayı, ticaretlerini devam ettirmeyi tercih ediyorlar. Sadece Habur sınır kapısından BARZANİ'ye yılda aktarılan haraç 400 milyon dolar. BARZANİ'nin Türkiye'de yapmasına müsaade edilen kaçakçılıklardan hiç bahsetmiyorum.

AYDOĞAN KILINÇ: Türkiye'de şirketleri olduğundan sözediliyor.

PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ: Evet. Yani, Kuzey Irak'ta bir kürt devletini AKP iktidarı finanse ettiriyor ve bunun bedelini de Türk askeri kanıyla ödemek zorunda kalıyor. Ancak, Türk halkının bugünkü tepkisi örgüte karşı ama, eğer Recep Tayyip ERDOĞAN ve AKP Türkiye'yi, Türk halkını maniple etmeye devam ederler ise, bugün BARZANİ, TALABANİ ve PKK'ya karşı olan tepki yarın iktidarın kendisine dönebilir.

AYDOĞAN KILINÇ: Peki, buradan Başkan BUSH'un yaptığı açıklamalara tekrar dönersek, samimi bir görüşme gibi sunulan ama, içinde Türk halkını gerçekten tatmin etmeyen sadece birlikte istihbarat yapalım, nokta operasyonlar için. Zaten nokta operasyonlar herhalde geniş çaplı operasyonların tam tersi. Bu arada, aylardır zaten bu konu konuşulduğuna göre PKK'nın kampları boşaltıp boşaltmadığı belli değil, bir taraftan da dezenformasyon devam ediyor. PKK'nın İran'a doğru kaçtığından sözediliyor.

Oysa İran'ın PKK'ya karşı tavrını biliyoruz. Bu haberlerin de neden çıktığını ortaya koyan bir çerçeve çizmek lazım. Peki, bundan sonra Türkiye ABD ekseninde mi bu işi götürecek? ABD ne derse, nereye kadar müsaade ederse o mu olacak? Türkiye kendisini koruma gücüne hiçbir zaman sahip olamayacak mı?

PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ: İsterseniz Türkiye demeyelim de AKP bu çizgiyi sürdürmeye devam edecek ve büyük çaplı bir operasyon gerçekleşmeyecek. Büyük çaplı operasyondan önce yapılacak şeyler de var. Mesela Kuzey Irak'a yönelik geniş çaplı bir ekonomik ambargo, Kuzey Irak'a satılan elektriğin kesilmesi. Oysa bakıyoruz bugün Enerji Bakanı'nın açıklaması da biz yıl sonuna kadar verdiğimiz elektriği daha da artıracağız. Bu elektrik PKK'ya gitmiyor ki, biz Irak'a satıyoruz. Enerji Bakanı Türk halkıyla adeta alay ediyor. Ekonomik tedbirlerin dışında alınması gereken politik tedbirler var. Kuzey Irak'taki BARZANİ ve TALABANİ karşıtı muhalefeti desteklemek, mali olarak desteklemek, politik olarak desteklemek, moral olarak desteklemek. BARZANİ ve TALABANİ'yi dünya üzerinde gerçek yüzlerini ortaya koyması gereken diplomatik tedbirler var. Ama, bütün bunların ötesinde PKK'nın lider kadrosunu sadece Ortadoğu'da değil dünyanın her yerinde alınması gereken çok ciddi eliminasyon tedbirleri var. Daha altını çizerek ifade edeyim. ASALA'ya karşı verilen mücadele bir benzeri PKK'nın lider kadrosu hedef alınarak gerçekleştirilmeli.

AYDOĞAN KILINÇ: Ama, belki ortada Kuzey Irak olmasa, TALABANİ, BARZANİ olmasa öyle değil mi?

PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ: Şimdi bütün bunları yapmayan hükümet üstüne üstlük Türkiye'nin elindeki en son milli güç unsuru olan Türk Silahlı Kuvvetlerini de Kuzey Irak'a karşı kullanmamak, elini kolunu bağlamak konusunda ısrarcı ve biliyorsunuz, Adalet Bakanı açıklama yapıyor. "Ben Türk askerinin bu duruma düşmesini istemezdim" diyor. Sekiz rehin alınan askerden bahsederek. Sayın Bakan şunu gayet iyi bilmeli ki, eğer o askerler bu üzücü duruma düştüler ise, bu Silahlı Kuvvetlerin, oradaki komutanın yanlış emir komuta yaklaşımı sonucunda değil, hükümetin Kuzey Irak'ta izlediği yanlış terör politikalarının sonucunda gerçekleşmiştir.

AYDOĞAN KILINÇ: Çünkü 2002'ye 3 Kasım seçimlerine gelinceye kadar neredeyse terör sıfır noktasına inmişti.

PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ: Şöyle ifade edelim. 1989'un arkasına düşmüştü terör eylemleri. Bunlar da PKK'nın inisiyatifiyle çıkan eylemler değildi. Silahlı Kuvvetlerin ve güvenlik güçlerinin yaptığı aramalar sırasında onlardan kaçmaya çalışan PKK'lılarla girilen çatışmalardı. Oysa, AKP iktidara geldikten sonra PKK tekrar saldıran taraf olmaya başlamıştır ve son hadiselerde 100 kişilik, 200 kişilik gruplarla ki, biz bunu 1991'den 92'den buyana görmüyoruz tekrar PKK eylemlere başlamıştır. Bu AKP'nin izlediği politikanın sonucudur.