İdlib İkinci Uçak Düşürme Krizi Olur Mu?
 Bu sayfayı yazdır

İdlib İkinci Uçak Düşürme Krizi Olur Mu?

Yazan  05 Şubat 2020

Önceki gün İdlib'te 8 şehit, 6 yaralı verdiğimiz saldırı Suriye'deki aktörleri de saflarını yeniden belirlemeye itecek.

Söz konusu aktörlerin saldırıya yönelik açıklamalarına bakılırsa Rusya-İran-Suriye aynı safta buluşurken, ABD-Türkiye ortaklığı 2015 dönemindekine dönüyor gibi. ABD-Türkiye ortaklığının arkasına AB'yi de ekleyin.

ABD Türkiye'ye açıktan ve adeta Türkiye'yi Suriye ile çatışmaya itecek kadar bol keseden destek veriyor. ABD başkan ve bakanları seviyesinde daha önce de İdlib'e dikkat çekip Suriye'nin operasyonlarını durdurmasını istemişti.

ABD yönetimine ait sadece Arapça yayın yapan Al Hurra sitesinde çıkan haberde ismi açıklanmayan ABD'li yetkili şunları söylüyor:  Türkiye'nin kendisini savunmak için gerekçeli cevap önlemlerine ABD'nin tam desteği var. ABD bu konuda Türk hükümetiyle danışmalarda bulunuyor.

Suriye'nin resmi haber ajansı SANA'daki habere göre İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü İdlib'teki operasyonları Suriye'nin meşru bir hakkı olduğunu bir kez daha belirtti.

Yani İran Suriye'nin teröristlere karşı operasyon yaptığını belirtip, bu arada Türk birliklerinin de ateş altında kaldığını ima ediyor. Rusya da benzer açıklamalarda bulunmuştu.

Bu kadar tehlikeli ve ciddi gelişmeler olmasına rağmen Putin-Erdoğan arasında henüz bir görüşmenin olmamasına ne dersiniz? Bunu Putin'in Suriye kuzeyinde olup bitenlerde Türkiye'nin suçları olabileceğini gösteremeye ve tabiri yerindeyse burnunu sürtmeye yönelik tavrı olarak görebiliriz.

Bunun arkasında da birçok gerekçe seslendiriliyor. İlgisiz gibi gözükse de Libya'da ortak hareket etmeye çalışılırken Erdoğan'ın Rusya'nın Wagner özel savaşçılarını Libya'ya getirmekle suçlaması var. Putin Wagner bizi bağlamaz dese de Erdoğan'ın ısrarla aynı görüşünü tekrarlaması tepki almış olabilir.

Ayrıca Türkiye'nin Soçi mutabakatını kendi kafasına göre yorumlaması, gözlem noktalarının kapsamlı askeri üslere dönüştürülmesi ve Türkiye'nin İdlib'i terk etmeyeceği izlenimi veren söylem ve eylemler, Erdoğan'ın açıktan Rusya mutabakata uymuyor suçlaması,  01 Şubat'ta Halep kuzeyinde 4 Rus askeri personelinin EYP saldırısında öldürülmesi sayılabilir.

Saldırı sonrası Çavuşoğlu-Lavrov telefonda görüştü. Çavuşoğlu görüşmeye ilişkin açıklamasında bilindik şeyleri tekrar etti. Rusya'yı suçladı. Ama Rus dışişleri bakanlığının görüşmeye ilişkin notu ise Çavuşoğlu'nu yalanlıyor.

Buna göre tarafların yapamadıkları (teröristlerle ılımlıların ayrılması) ve kötü yapılanlar (Suriyeli sivillere ve Suriye ordusuna yönelik provokasyonlara son verilmesi) konularındaki çözümde iki bakanın mutabık olduğu ifade edilmiş. Sizce bu ifadeler kimi hedeflemiş? Çok net Türkiye.

Yani Rusya son saldırıya giden yolda Türkiye'nin hataları olduğunu söylüyor. Türkiye'nin anlamaz ve karşı tarafı suçlar pozisyonunun sertleştirdiğini gördükçe de çok iyi bildiği psikolojik harekatı devreye sokuyor.

Rus hükümetine ait veya yakın medyanın (Ria Novosti, TASS vs) dünden bu yana Suriye'de yakalanan militanların itirafları üzerinden Türkiye'nin El Nusra'nın kuruluşundaki rolü ve Türkiye'nin Libya'ya radikal unsurları taşıdığına ilişkin haberler yayımlanmaya başlandı. Biz buna benzer durumu Kasım 2015'te düşürülen Rus uçağından sonra görmüştük. Uçak krizi versiyon 2'ye hazır olun.

Fark şu. Liderler ve bakanlar düzeyinde o zamanki gibi kişiselleştirilen suçlamalar ve tehditler yok. Çünkü her iki taraf ipleri koparan o tür bir stratejinin her iki ülkeye de zarar verdiğini gördü. Erdoğan'ın dünkü açıklaması da bunu teyit ediyor.

Dolayısıyla ipleri koparmak yok ama bütün bunlar Astana-Soçi mutabakatlarını yırtmadan İdlib'teki işbirliğini kağıt üzerinde bırakacak gibi gözüküyor.

Aktörlerin ortaklıklar ve ittifaklar bağlamında yeniden pozisyon alması sürerken Türkiye'nin Soçi mutabakatında yazılmayan şekilde yeni kontrol noktaları tesis etme ve Rus-Suriye tarafının kabul edilemez dediği büyüklükte askeri kuvveti İdlib'e sokmasından da istediği hedef ulaşmadığı görülüyor.

Bu hamlenin amacı Suriye ordusunun ilerleyişini ve göçü durdurmaktı. Ama Suriye ordusu Türkiye'nin Serakib çevresindeki kontrol noktalarının birkaç km batısından geçerek kuzeye İdlib şehir merkezine yöneldi ve M4 yolunu kesti. Serakib'in kuşatılması da an meselesi.

Suriye'nin hamlesi M4 çevresi ve kuzeyindeki İdlib merkezi dahil yerleşim birimlerinden göçü hızlandıracağı görülüyor. Buralardaki nüfusa bakılırsa Türkiye sınırına göçenlerin sayısı BM raporlarında öngörüldüğü gibi 2 milyona yaklaşabilir.

Bu gelişmeler bile iktidarın İdlib'teki hamlelerin sahadaki gerçeklere uygun olmadığını, Türkiye'nin çıkarlarını olumsuz etkilediğini gösteriyor.

Türkiye açısından olumsuzlukların bu hafta sonundan itibaren daha da artma olasılığı yüksek. Trump'ın bugün yapılması beklenen oylamasında, ABD medyasına göre, Trump suçlu bulunacak ama azil edilmeyecek. Böylece rahatlayacak Trump'ın yeniden seçilme olasılığı yüksek görünüyor.

İşte bu Trump yeniden dış politikaya dönecek.  İlk el atacağı yer muhtemelen Suriye. Erdoğan yönetiminin ABD'de tek muhatap olarak gördüğü Trump'ın İdlib'te Türkiye'ye destek için ABD ve NATO'yu bölgeye getirmesi, Suriye'deki savaşın belki de yeniden alevlendirmesi büyük olasılık.

Ama unutmayalım. Suriye'deki ABD planları Türkiye'nin çıkarlarına terstir.