Bu sayfayı yazdır

ABD’nin Kuzey Kore’ye Müdahalesinin Olası Etkileri

Yazan  14 Nisan 2017

ABD’nin, Suriye'nin İdlib kentinde düzenlendiği iddia edilen kimyasal saldırıdan Şam'ı sorumlu tutarak, Humus yakınlarındaki Şayrat Hava Üssü'nü bombalamasının ardından Kuzey Kore (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti)’den sert bir açıklama gelmiş “egemen bir ülkeye yapılan açık ve affedilemez bir saldırı eylemi” olarak nitelenerek şiddetle kınamıştı.[1]

ABD'nin, Carl Vinson (CVN-70) uçak gemisi ile iki muhrip ve bir kruvazörden oluşan Uçak Gemisi Görev Grubu 8 Nisan 2017’de Singapur’dan demir alarak Kore sularında görev yapmaya başladı.[2]

Fotoğraf “Stars and Stripes”tan alınmıştır.

ABD Başkanı Trump 11 Nisan’da; “Kuzey Kore belasını arıyor. Çin yardım etmeye karar verirse harika olur. Yardım etmezse bu sorunu onlarsız çözeriz." mesajı ile Washington-Pyongyang hattında tansiyonu biraz daha yükseltti. [3]

Kuzey Kore bugüne kadar Ekim 2006, Mayıs 2009, Şubat 2013 ve Ocak ve Eylül 2016’da beş kez nükleer silah deneme yapmış, Ocak 2016’da gerçekleştirilen denemenin hidrojen bombası olduğunu açıklamıştı.[4] Bugünlerde bir nükleer deneme daha yapmasından endişe ediliyor.

Çin Komünist Partisi’nin sözcüsü Global Times gazetesi Pyongyang’a ‘‘tek başına hareket etmesi durumunda yalnız kalacağı’’ uyarısında bulunarak, ‘‘hata yapmaktan kaçınmasını’’ tavsiye etti.[5] Medyada yer alan haberlere göre Çin 150 bin askerden oluşan bir kuvveti Kuzey Kore sınırına yığınak yapmış bulunuyor.[6]

ABD Başkanı Trump bir televizyona 12 Nisan’da verdiği röportajda “bölgeye büyük bir armada gönderdiklerini, Çin devlet başkanı ile görüştüğünü Kuzey Kore’yi durdurmasını istediğini durduramazsa gereğini tek başlarına yapacaklarını” yineledi. [7]

ABD gerekli görürse Suriye gibi Kuzey Kore’ye de kuvvet kullanabilir mi?

Kore Yarımadasında 27 Temmuz 1953’te imzalanmış olan ateşkes anlaşmasından buyana nasılsa bir barış anlaşması imzalanmış değil. Üstelik Kuzey Kore 25 Haziran 1950’de 38’nci paralelin güneyine geçerek savaşı başlattığında Birleşmiş Milletler (BM)’in 7 Temmuz 1950 tarihli 84 sayılı kararı üyelerine Kore Cumhuriyetine yardım etmek üzere ABD’nin komutasında oluşturulacak BM Komutanlığına askeri kuvvet vermelerini tavsiye etmişti (md 3). Birliğin komutanını görevlendirmesini ABD’ye (md 4), Birleşmiş Milletler bayrağını kullanma yetkisini görevlendirilecek komutana bırakmıştı (md 5). Yani pratikte askeri kuvvetin kontrolü BM’de değil, ABD’ndeydi.[8]

BM eski Genel Sekreteri Boutros Ghali’nin Kuzey Kore Dışişlerine gönderdiği 24 Haziran 1994 tarihli yazıda da; “Güvenlik Konseyi’nin birleşik komutanlığı kendi kontrolünde bulunan alt bir organ olarak kurmadığı, sadece böyle bir komutanlığın ABD yetkisi altında oluşturulmasını tavsiye ettiği, bu yüzden birleşik komutanlığın lağvedilmesinin Birleşmiş Milletler organlarının sorumluluğuna girmediği, Birleşik Devletler hükümetinin yetkisinde olduğu” bildirilerek durum teyit ediliyordu.[9]

Güney Kore askeri birliklerinin kontrolünü Temmuz 1950’de Birleşmiş Milletler Komutanı General Douglas MacArthur’a vermişti. Birleşik Kuvvet Komutanlığı (Combined Force Command-CFC) 7 Kasım 1978’de oluşturulana kadar Güneydeki askeri birliklerin harekât kontrolü (Operational Control-OPCON) BM Komutanlığında kaldı. Yani birliklerin barış ve harp zamanı harekât kontrolü bu sefer yeni kurulan ve yine başında ABD’li bir komutanın bulunduğu Birleşik Kuvvet Komutanlığına (CFC) devredilmişti. 

Güney Kore’de 1961 ve 1979’de gerçekleşen askeri darbeler ve Mayıs 1980’de Gwangju’da üniversite öğrencilerinin darbe yönetimine karşı gerçekleştirdiği protesto gösterilerinin sert bir şekilde bastırılması kamuoyunda ordu birliklerinin kontrolünü elinde bulunduran ABD’nin bu olaylarda parmağı bulunduğu kanısını yarattı. Neticede Güney Kore ordusunun en azından “barış zamanı” harekât kontrolünün iade edilmesi düşünüldü ve bu konuda ABD ile yapılan müzakereler 1994’te sonuç verdi.  

           Bugün de Birleşik Kuvvet Komutanlığı (CFC) altında 600 bin Güney Koreli askerden oluşan kuvvetin “harp zamanı” harekât kontrolü bir ABD’li orgeneralin elinde bulunuyor. Kontrolün 2012’de Güney Kore’ye devredilmesi planlanmıştı ancak Güneye ait bir askeri geminin (ROKS Cheanon) Mart 2010’da batması ve bir Kuzey Kore denizaltısı tarafından batırıldığı iddiası ordu birliklerinin harp zamanı harekât kontrolünün devrini 2015 yılına erteledi. ABD ve Güney Kore arasında Kasım 2015’te gerçekleştirilen müzakerelerde de eksik görülen bazı askeri imkân ve kabiliyetlerin tamamlanması kaydıyla harp zamanı harekât kontrolünün devri bir kez daha 2020 yılına ötelendi.

Batırılan Güney Kore’ye ait korvet (ROKS Cheanon)

           Savaş durumunda yukarıda bahsedilen Birleşik Kuvvet Komutanlığını (CFC) desteklemek üzere ABD’nin iki kuvveti daha Güney Kore topraklarında bulunuyor. Birisi Kore Savaşı’nın başlangıcından buyana bölgede görev yapan Birleşmiş Milletler Komutanlığı (UNC) diğeri emrinde 29 bin askerden oluşan, gemi, uçak ve özel kuvvetler unsurları bulunan -- Pasifik Komutanlığına (PACOM)bağlı-- Kore’deki Birleşik Devletler Kuvveti (United States Force in Korea-USFK). [10]

           Güney Kore ordusu bir savaş durumunda ABD’li bir orgeneralin emrinde olduğuna ve Güney Kore -- Kuzeyi tanımadığından-- ateşkes antlaşmasını imzalamadığına göre Kuzey Kore ABD ile teknik olarak zaten savaş halinde bulunuyor.

           ABD’nin Kuzey Kore’ye müdahalesinin sonuçları ne olur?

           Kuzey Kore’ye yönelik olası bir müdahaleden en fazla Çin rahatsız olur. Çünkü Çin için Kuzeyde mevcut olan rejimin yıkılması istikrarsız bir Kuzey Kore demektir ki bu nükleer silahları üreten Kuzey Kore’den çok daha tehlikeli bir durumdur.

           Çin’in Kore yarımadasında üç önceliği bulunmaktadır. Birincisi Kore Yarımadası ve çevresinde istikrarın sürdürülmesi, ikincisi yarımadanın olabildiğince bölünmüş olarak kalması, üçüncüsü Kuzey Kore’nin nükleer silah programından caydırılmasıdır.

           Pekin için en kötü senaryo Kuzey Kore’deki yönetimin devrilmesi ile ortaya çıkacak boşluk ve neden olacağı istikrarsızlıktır. Çünkü bu durumda Çin’e doğru bir mülteci akını oluşacak, kitle imha silahlarının (KİS) yayılması (proliferasyonu) dahil birtakım jeopolitik belirsizliklerle (örneğin nükleer silah kaçakçılığı) uğraşmak zorunda kalacaktır.

           Ayrıca mevcut durumun sürdürülmesi için Pekin’in geçerli başka nedenleri de var. Çin yönetimi ekonomik kalkınmayı sürdürebildiği sürece iç kamuoyunun desteğini alabileceğini biliyor. Çevresinde oluşabilecek herhangi bir kargaşa Çin ekonomisini olumsuz yönde etkileyebileceği gibi içeride karışıklıklara da neden olabilir.

           Diğer taraftan Kuzey Kore Çin sınırında tampon ülke görevi görüyor. Pekin zaman zaman birleşik Kore taraftarı resmi söylemlerde bulunsa da aslında bu retorik gerçekleri yansıtmıyor. Birleşmiş bir Kore iki açıdan Çin’in uzun erimdeki çıkarlarına hizmet etmiyor. Birincisi birleşik Kore’nin yönetimi kuvvetle muhtemel Güney Kore ağırlıklı bir yapıda oluşacak. İkincisi Çin’e komşu olacak bu yeni devlet muhtemelen ABD müttefiki, demokratik ve ulusalcı bir karaktere sahip olacak.

           Yarımadanın bölünmüşlüğünden ve Kuzey Kore’nin perişan durumundan Çin’in ekonomik çıkar sağladığını da belirtmek gerekir. Çinli firmalar Kuzey Kore’nin zengin mineral kaynaklarından ve ulaştırma altyapısından asgari maliyetle faydalanırken, birleşmiş Kore’de hem işçilik maliyeti yüksek olacak hem de Çinli firmaların iş yapmaları zorlaşacak.

           Ayrıca birleşmiş bir Kore’nin Çin’de yaşayan Koreli etnik azınlık üzerindeki etkileri gözardı edilmemelidir. Son dönemde Güney Kore’nin Çin’den toprak talebi iddiaları sıklıkla gündeme getirilmektedir. Seul yönetimi sınırı belirleyen Kore[11]-Çin 1909 antlaşmasına dayanarak Çin’in kuzeydoğusundaki Jiandao bölgesinden toprak talep etmektedir.

           Nükleer silahlara gelince 1968 tarihli Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi (Nuclear Non-Proliferation Treaty-NPT) antlaşmasında Çin nükleer silah sahibi üyeler arasında yer almaktadır. Kuzey Kore’nin nükleer silah geliştirme arzusu Doğu Asya’da nükleer silahlanma yarışını tetikleyebilir, böylece Japonya ve Güney Kore de nükleer silahlara sahip olmak isteyebilir, bu da Çin için kabul edilebilir bir durum değildir.  

           Tüm bu nedenlerle Pekin yönetimi Kuzey Kore’ye müdahale edilmesi gerekirse bunu tek başına kendisi yapmak isteyecektir. Trump’un belirttiği gibi Kuzey Kore sorununu ABD’nin tek başına çözmesine müsaade etmeyeceği değerlendirilmektedir.

           Güney Kore’ye gelince bir çatışma durumunda bir milyona yakın Kuzey Kore askeri sınır yakınlarında mevzilenmiş durumdadır. Üstelik başkent Seul askersizleştirilmiş bölgeye (DMZ) 40-50 km mesafededir. 50 milyon nüfuslu Güney Kore’nin 20 milyonu Seul ve civarında yaşamaktadır. Kuzey Kore’nin ABD ve koalisyon güçlerine karşı olası bir harpte başarılı olma ihtimali oldukça düşük olmakla birlikte, coğrafya ve askeri kuvvetinin sağladığı avantaj ile karşı tarafa verdiği zayiat büyük olacaktır.

           Diğer taraftan Kuzeydeki tek adam rejiminin dışarıdan bir müdahale ile çökmesi yarımadanın birleşmesinin yolunu açacaktır. İki toplum arasındaki ekonomik ve teknolojik farklar ve dünya görüşlerindeki derin ayrılıklar Almanya örneğindeki gibi bir birleşmenin hiç de kolay olmayacağını göstermektedir. Bir kere Kuzey Kore’de yaşayanlar Güneydeki yaşam koşullarını bilmemektedir. Güney Kore’de kişi başına gelir 27200 dolarken, Kuzey’de kişi başına gelirin 1800 dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Stanford Üniversitesi’nce yapılan araştırmaya göre Kuzey ve Güney arasındaki gelir düzeyinin birbirine yaklaştırılmasının maliyeti 2-5 trilyon dolar civarında olacaktır. Tabii ki bu maliyet Güney Korelilerin verdiği vergiler ile karşılanacaktır.

           Ayrıca birleşmenin beraberinde getireceği sosyal sorunlara da değinmek gerekir. Eğitim seviyesi düşük, mesleki tecrübesi az Kuzey Korelilerin maruz kalacakları ayrımcılık, 1946-1953 yılları arasında Güneye göç etmek zorunda kalanların Kuzey’deki arazilerini geri istemeleri ve Kuzey Kore ordusundaki 1,2 milyon askerin bir anda işsiz kalması gibi sorunlarla karşılaşılacaktır.

           Uzun lafın kısası Seul de yukarıda arz edilen gerekçeler nedeniyle askeri müdahalede bulunulmasını istemeyecektir.[12]Nitekim Güney Kore Birleşme Bakanı ABD'nin Kuzey Kore'ye olası “önleyici müdahale” fikrini ulusal güvenliğe tehdit olarak gördüklerinden desteklemediklerini açıkladı.[13]

           Kuzey Kore ile 17 km kara sınırı bulunan Rusya’nın da Çin’inkine benzer gerekçelerle ABD askeri varlığının Kuzeydoğu Asya’daki stratejik köprü başını ele geçirmesine sessiz kalmayacağı değerlendirilmektedir.

           Japonya ise ülkesindeki ABD üsleri nedeniyle Kuzey Kore’nin hedefleri arasındadır. Topraklarındaki ABD üsleri Japonya’nın hassasiyetleri haline geldiğinden, olası bir çatışmanın tarafı olmak durumundadır. Japonya’nın bu refleksle Carl Vinson (CVN-70) uçak gemisi görev grubuna askeri gemi verdiği değerlendirilmektedir.[14] Diğer taraftan 1910-1945 yılları arasında Japonya’ya göç etmiş ancak halen Japon vatandaşlığını almamış 150 bin kadar Kuzey Koreli Japonya’da yaşamaktadır. “Chongryon” olarak anılan Kuzey Korelilerin Pyongyang yönetimi ile yakın bağları bulunmaktadır. Kuzey Kore parlamentosunda beş kıdemli üye ile temsil edilmektedirler. Japonya’da bankaları, 60 kadar okul ve üniversiteleri bulunmakta, “Chosun Sinbo” gazetesini yayımlamaktadırlar. Çoğunlukla Japon şans oyunu “Pachinko” sektöründe faaliyet gösteren grubun her yıl 600 milyon ile 1,9 milyar dolar değerinde parayı Pyonyang’a gönderdiği ifade ediliyor. Chongryon’ların Japonya’nın Kuzey Kore’ye yönelik politikalarında çok az da olsa etkilerinin olabileceği değerlendirilmektedir.

           Sonuç olarak diplomatik girişim ve yaptırımlar bugüne kadar Kuzey Kore’yi nükleer programından vazgeçirememiştir. Kuvvet kullanımı bir seçenek olarak gözükse de Kuzey Kore’ye askeri kuvvet uygulanması herhangi bir tarafa yarar sağlamayacağı gibi küresel bir çatışmaya neden olabilecek derecede tehlikelidir.

           2009’da dondurulan Altılı Görüşmeler (Six Party Talks)[15] askeri kuvvet kullanma ihtimalini düşürerek Kuzey Kore çevresinde istikrarın oluşturulmasına katkıda bulunmuş, ilgili ülkelerin diplomatik çevrelerine Kuzey Kore kaynaklı sorunların tartışılması için zemin oluşturmuştu. Altılı Görüşmelerin tekrar başlatılması -- Pyongyang’ı nükleer silah programından caydıramasa da-- büyük krizlerde durumun ve harekât tarzlarının tartışılacağı bir ortamı tekrar yaratacağı değerlendirilmektedir. 

 


[1]Kuzey Kore’den ABD’ye Suriye Tepkisi, (b.t.) (2017, 8 Nisan), OdaTv, erişim: Nisan 2017, http://odatv.com/abdnin-fuzelerine-en-sert-tepki-ondan-geldi-0804171200.html

[2]Slavin, E. (2017, 8 Nisan), In Show of force, Carl Vinson Strike Group Returns to Korean Peninsula, Stars and Stripes, erişim: Nisan 2017, https://www.stripes.com/news/pacific/in-show-of-force-carl-vinson-strike-group-returns-to-korean-peninsula-1.462734

[3]Trump’tan Kuzey Kore’ye:”Belasını arıyor”(b.t.), (2017, 11 Nisan),  OdaTv, erişim: Nisan 2017, http://odatv.com/belasini-ariyor-1104171200.html

[4]North Korea's nuclear programme: How advanced is it? (b.t.), (2017, 6 Ocak), BBC News, erişim: Nisan 2017, http://www.bbc.com/news/world-asia-pacific-11813699

[5]Kuzey Kore’yi öyle bir ülke uyardı ki (b.t.), (2017, 12 Nisan), OdaTv, erişim: Nisan 2017, http://odatv.com/kuzey-koreyi-bu-kez-oyle-bir-ulke-uyardi-ki...-1204171200.html

[6]Lockie, A., (2017, 12 Nisan), China reportedly sent 150.000 troops to North Korea’s border – here is how they could stop North Korea, Business Insider, erişim: Nisan 2017, http://www.businessinsider.com/china-150000-troops-north-korea-xi-trump-2017-4?utm_content=bufferb0680&utm_medium=social&utm_source=facebook.com&utm_campaign=buffer-bi

[7]Stablefort, D., (2017, 12 Nisan), Trumps on North Korea: ‘We are sending an armada’, Yahoo News, erişim: Nisan 2017, https://www.yahoo.com/news/trump-north-korea-sending-armada-144441920.html

[8]BM Kararı 84 (1950, 7 Temmuz), Birleşmiş Milletler, erişim: Nisan 2017, http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/84(1950)

[9]Kim, M.C. ve Pak C.G.(1997, 7 Mayıs), DPRK Perspective on Ending The Korean Armistice, The Nautilus Institute, erişim: Nisan 2017, http://oldsite.nautilus.org/fora/security/4a_DPRKonKA.html#sect3

[10]OPCON Transfer (b.t.), Global Security, erişim: Nisan 2017, http://www.globalsecurity.org/military/agency/dod/usfk-opcon.htm

[11]Japon idaresi altındaki Kore

[12]Lankov, Andrei (2013), The Real North Korea:Life and Politics in Failed Stalinist Utopia (New York: Oxford University Press)

[13]Güney Kore’den ABD’ye: Tarihi Dönemeçteyiz Sıcak Bakmıyoruz (b.t.), (2017, 10 Nisan), Sputnik, erişim: Nisan 2017, https://tr.sputniknews.com/asya/201704101028006302-guney-koreden-abdye-tarihi-bir-donemecdeyiz-sicak-bakmiyoruz/

[14]Ross, E.,(2017, 12 Nisan), Japanese Warships to Join U.S. Aircraft Carrier in East China Sea, Newsweek, erişim: Nisan 2017, https://www.yahoo.com/news/japanese-warships-join-u-aircraft-141832499.html

[15]Altılı Görüşmeler ’in amacı Kuzey Kore’nin nükleer silahlanma programı ile ortaya çıkan güvenlik ile ilgili endişelerin barışçıl yollarla giderilmesidir. Katılımcı ülkeler; Kuzey Kore, Güney Kore, Çin Halk Cumhuriyeti, ABD, Rusya Federasyonu ve Japonya’dır. Bu görüşmeler Kuzey Kore’nin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (Nuclear Non-Proliferation Treaty-NPT)’dan 2003 yılında çekilmesiyle başlamıştır. Dördüncü (Birinci Safha 26 Temmuz – 7 Ağustos 2005, İkinci Safha 13 – 19 Eylül 2005) ve Beşinci Tur (Birinci Safha 9 – 11 Kasım 2005, İkinci Safha 18 – 22 Aralık 2006) görüşmeler ile elde edilen kazanımlar bazı dış etkenler nedeniyle kaybedilmiştir. 2003’den 2007’ye kadar yapılan beş tur görüşmede çok az ilerleme kaydedilmiş, Beşinci Tur görüşmelerin üçüncü safhasında (8-13 Şubat 2007) Kuzey Kore petrol yardımı ile ABD ve Japonya ile ilişkilerin normalleştirilmesi için adımlar atılması karşılığında nükleer tesislerini kapatmayı kabul etmiştir. Kuzey Kore’nin başarısız uydu atışı sonrasında BMGK’nin Kuzey Kore’yi suçlayan 13 Nisan 2009 tarihli Başkanlık Açıklamasının ardından, 14 Nisan 2009’da Altı Taraflı Görüşmelerden çekildiğini ve nükleer zenginleştirme programına devam edeceğini açıklamıştır. Ayrıca ülkesinde bulunan nükleer denetçileri sınır dışı etmiştir.

Gökhan Binzat

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı