Genel Seçimlerin Galibi Barzani ve ABD

Yazan  27 Temmuz 2007
ABD, terör örgütüne gösterdiği hoşgörü ve verdiği destek nedeniyle, Türk halkının %90'ı tarafından sevilmemektedir.

Hal böyleyken Amerikanın her dediğini kayıtsız şartsız yapan bir iktidar neredeyse Türkiye de iki kişiden birinin oyunu almıştır? Terörün bu kadar azgınlaşmasına Barzani'nin küstahlaşmasına kılını kıpırdatmayanlar iki kişiden birinin oyunu almışlardır.

Fakirin daha da fakirleştiği, yoksulun açlığa mahkûm edildiği, zenginlerin daha doğrusu haksız kazanç sağlayanların azmanlaştığı, gelir dağılımının iyice bozulduğu, tarımın öldüğü, çiftçinin ürününün tarlada kaldığı, işsizler ordusuna yeni işsizlerin katıldığı, ülkenin bütün stratejik değerlerinin haraç mezat satıldığı, yolsuzluğun giderek arttığı, nufuz kullanımının gemiciklerle Başbakana bakanlara kadar ulaştığı cari açığın ve borçlanmanın rekorlar kırdığı bir ülkede iki kişiden birisi AKP oy vermiştir? Demek ki bu ülkede her gün gencecik insanların can vermesinin, ulusal birlik ve bütünlüğümüzün tehlike altında olmasının, haksızlıkların, yolsuzlukların, kadrolaşmanın diz boyu olması bu ülkenin yarısının umurunda bile değildir. İki kişiden biri AKP oy vererek Kıbrıs'tan vaz geçebilirsiniz, Ermenistan'ın istediklerini derhal verin Irakta bir Kürt devletinin kurulmasının hiçbir mahsuru olmadığı gibi Türkiye'yi de parçalamayı ön gören BOP eş başkanlığa devam edebilirsiniz demiştir. Zaten benzer görüşler hemen seçim öncesi Amerikanın sesi Yasemin Çongar tarafından yazılarında dile getirilmiştir. Halkımız sadece bunları dememiştir. Ülkede yavaş yavaş bir federasyona gitmenin temellerini atabilirsiniz. Kalan üç beş malı satabilirsiniz, borçlanarak ülkenin geleceğini servi imzalatmak isteyenlere teslim edebilirsiniz demiştir.

Seçime katılan bütün siyasi parti liderleri oturup bu konuyu ciddi şekilde analiz etmelidir. Ancak benim kanaatim Türkiye de on yıllardır uygulanan psikolojik harekat sonuç vermeye başlamıştır.

Psikolojik harekat; insanların duygu ve düşüncelerini etkileyerek onların kararlarını ya kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmektir ya da doğru bildikleri konular hakkında beyinlerinde şüphelerin doğmasına sebep olmaktır. Bu harekâtın safhaları ise önce konuyu önemsizleştirme, sonra kişileri konulara karşı duyarsızlaştırma daha sonra da tepkisizleştirmedir. Dördüncü ve son safhası ise teslim alma safhasıdır.Şu anda Türkiye bu safha ile karşı karşıya olup neler olabileceğini yaşayarak göreceğiz.

Bu seçim sonuçlarından sonra ekonomik psikolojik sosyolojik kültürel siyasi ve askeri ne gibi senaryolarla karşılaşabileceğimizi tahlil edilmelidir, ancak bu seçimin mutlak galibi Amerika ve Barzani'dir. Bundan sonra artık bölge politikalarını daha rahat uygulayacaklar ve bu konuda hükümetten daha rahat destek alacaklardır.

Hemen olayların analizine güneydoğuda ki oy dağılımından başlayalım. Seçim sonuçlarına göre oyların yaklaşık % 80 den fazlası Bölücü Terör örgütünün desteklediği DTP'nin adayları ile AKP ye verilmiştir. Bu oy dağılımından üç değişik sonuç çıkarılabilir.

* Bölge halkı terör örgütüne verdiği desteği azaltmaktadır. Bu bölge insanı artık terörden bıkmıştır. Türkiye'nin kalanı ile entegrasyonu kendi yararına gördüğünden AKP ye yönelmiştir. Eğer bu durum gerçekse Terörün siyasi boyutu ile mücadele açısından çok anlamlıdır. Ancak acaba gerçekten böyle mi analizi gerektirir.

* İkinci sonuç bilindiği gibi seçimler öncesi Barzani AKP'nin desteklenmesi için bölge halkına çağrı yapmıştır. Bu çağrı nedeniyle halk AKP ye yönelmiştir. Bu durumda bilimsel olarak incelenmelidir. Bu durumla ilgili yeterli emare olup bu milletin ve ülkenin bütünlüğü açısından çok ciddi bir risk olup önemle üzerinde durulup eğer böyleyse gerekli tedbirlerin ivedilikle alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu gerçekten böyleyse terörle mücadele zorlaştığı gibi Kuzey Iraktaki oluşumunda önlenmesini güçleştirecektir.

* Üçüncü olasılık AKP adaylarının kişilikleridir. Bu adayları yeterince tanımadığım için kanaat belirtmemekle birlikte şu kadarını ifade edeyim. Adayların kişilikleri ve vaatleri bölge halkına ters gelmemiş olabilir veya feodal yapıyla uyum sağlamış olabilir.

Maksatlı olarak düşünmeyen birçok aydınımız da PKK terör örgütünün bölücülüğü konusunda yanlış bir algılama vardır. Onlara göre konu ekonomik ve demokrasi sorunuydu. Oysa PKK terör örgütünün nihai amacı, Bağımsız birleşik Kürdistan devletini kurmaktır. Şiddet boyutu ise amacına ulaşmak için kullandığı bir araçtır. Bu amaca ulaşmak için önce ayrıcalıklı kültürel haklar, sonra azınlık hakları, daha sonra federasyon en sonunda da bağımsızlık talep ederler. Kısaca söylemek gerekirse nihai amaçları siyasidir. Meclise girerek te bu siyasi amaçları doğrultusunda önemli bir adım atmış olacaklardır.

Bunun böyle olduğunu çok açık şekilde Van da ki konuşmasında Leyla ZANA açıkladı. Türkiye eyalet sistemine geçecek ve Kürdistan kurulacak dedi. Bu şimdi kabul edilmese de en geç 5–10 yıl içinde gerçekleşeceğini söyledi. Bu konuşma bir seçim mitinginde yapıldı. O bölgenin geri kalmışlığı işsizliği vurgulanmadı. Daha iyi eğitim talebi, daha çok iş talebinde bulunulmadı, yatırım artırılması gelir dağılımının düzeltilmesi, sağlık hizmetlerinin daha iyi olması talebinde bulunulmadı.

Şimdi bölücü örgütün siyasi temsilcilerinin meclise girince radikalleşmekten vaz geçeceklerini savunmak bu konunun metodolojisini bilmemek demektir. Ancak bunu 90 yıllarda yaptıkları gibi yapmayacaklar. Tenceredeki kurbağa misali alıştıra alıştıra yapacaklardır. Bazı bilim adamlarımız Avrupa'dan bazı devletleri bize örnek göstererek eyalet sistemini savunmaktadırlar. Hâlbuki o ülkelerde tarihlerinde de eyalet sistemi vardır. Tarihsel gerçeklere baktığımız zaman da Anadolu da hiç eyalet sistemiyle idare edilen bir devlet olmamıştır. Yapılan konuşmada sıralanan taleplerde mevcut Anayasaya aykırıdır. Bir bakanın elini sıkmak istemeyen genci tutuklayan demokrasimiz, terör örgütünün uzantılarının talepleri konusunda ancak inceleme başlatabilmektedir.

Şimdi bende buradan açıklıyorum bu ülkede bir federasyon veya eyalet sistemi olmayacaktır. Bunu ABD istese de AB istese de olmayacaktır. Bunun sonu kardeş kavgasıdır. Bu kavganın sorumluları da uyguladıkları politikalar ve yazdıkları yazılar ve yaptıkları konuşmalarla bu kardeşlerimize bu ümidi verenler olacaktır.

Bu seçim sonuçlarından sonra kimse Kuzey Irak'a operasyon beklemesin. Bu AKP'nin mevcut iç yapısı açısından artık imkansız değilse de çok zordur. Peki, ne olacak? Bir yandan şehitler gelmeye devam ederken diğer yandan konunun Kürtlerin istekleri yapılmadan çözülemeyeceği fikri yerleştirilecektir. Nasıl bir zamanlar Kitler bilinçli olarak zarar ettirilerek satılmanın kılıfı hazırlandıysa şimdi de terörle mücadelenin başarılı olamayacağı fikri yavaş yavaş kamuoyuna yer ettirilecektir.

Artık Amerika Birleşik Devletlerinin koruduğu kolladığı ve temelini attığı Kürt Devletinin oluşumuna fiili olarak Türkiye'nin karşı çıkması pek mümkün görülmemektedir. Bir takım demeçlerle geçiştirilecektir. Zaten Başbakan bunun mesajını vermiştir. Etrafımızda düşmanlar değil dostlar yaratacağız demiştir. Bu nedenle Barzani hem Türkiye den nemalanmaya devam edecek hem de kendi devletinin temellerini atacaktır.Tarihteki hiçbir Türk Devleti dışardan bir saldırı ile yıkılmamıştır. Hep dışardan tezgahlanan oyunlara içerden işbirlikçiler bulunmuştur. Şimdi Türkiye Cumhuriyetinde olduğu gibi.

Cumhuriyet yavaş yavaş tarikatların kontrolüne girmiş olup Atatürk'ün ümmetten millete dönüştürme fikri maalesef yarım kalmış olup tekrar ümmetleşme safhası başlamıştır. Bu arada daha lüks arabalara binebiliriz, daha kaliteli cep telefonları kullanabiliriz, başkalarının müziğini Filmlerini dizilerini baş tacı edebiliriz. Avrupa da Amerika da ne varsa bizde de olabilir. Çünkü genellikle sömürgeleşmiş ülkelerde böyle olur.

Olaylar bu safhaya doğru giderken halkın kalan %50 si ne diyecek bu çok önemlidir. Yoksa o %50 de mi yavaş yavaş alıştırılacak ve tepkisizleştirilecek mi?

O gün geldiğinde bu ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü için yemin ederek göreve başlayan kamu görevlileri ne yapacak? Cevaplanması gereken en kritik soru budur.

Alaettin Parmaksız

1951 yılında Karaman Ermenek kazasında doğdu. İlk ve orta öğrenimi orada tamamladıktan sonra o dönemde Ermenek kazasında lise olmadığı için Liseyi EDİRNE'de okudu. 1970 ylında Kara Harp Okulu'na girerek, 1973 yılında Kara Harp Okulu'ndan, 1974 yılında Piyade Okulu'ndan mezun oldu. 1975 yılında Komando İhtisas Kursu'nu bitirdikten sonra tayin olduğu Erzurum'da 1980 yılında Kara Harp Akademisi'ni kazanarak, 1982 yılında Kara Harp Akademisi'ni bitirdi. 1992–1993 yılında NATO Savunma Koleji'ni, 1996 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdi.

Kara Harp Akademisini bitirdikten sonra1982–1984 yıllarında KIBRIS'ta, 1984–1990 yıllarında Genelkurmay Karargâhı Harekât Başkanlığı'nda görev yaptı 1990–1992 Yıllarında HAKKARİ'de Dağ ve Komando Tabur Komutanlığı, 1992–1993 Yıllarında Genelkurmay Karargâhı Anlaşmaları İzleme Şubesi'nde proje subaylığı, 1993–1995 yıllarında Güney Kore Askeri ataşeliği, 1995–1996 Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığı Kurmay Başkanı ve AZERBAYCAN 887 Tugay Eğitim Komutanlığı, 1996–1997 Kara Kuvvetleri Psikolojik Harekat Şube Müdürlüğü, 1997–1999 Gökçeada 5. Komando Alay Komutanlığı görevlerinde bulundu.

1999'da Tuğgeneralliğe terfi ederek Dağ ve Komanda Tugay Komutanlığına atandı. Hakkâri'de iki yıl tugay komutanlığını müteakip, 2001 yılında Edremit'te bulunan 19. Piyade Tugay Komutanlığı'na atanarak, iki yıl bu görevi yaptı. 2003'te Tümgeneralliğe terfi eden ve Genelkurmay İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanlığı görevine atanan Emekli Tümgeneral Parmaksız, 2004 yılında Tümgeneral rütbesindeyken istifa ederek emekli oldu. 

4 yıl boyunca görev yaptığı Hakkari anıları ile bitirilemeyen terörün nedenleri, çözüm için uygulama modelleri ve terörle mücadelenin analizinin yapıldığı “BURASI HAKKARİ ANKARADAN GöRüNDüĞü GİBİ DEĞİL” adlı kitabı yayınlanmıştır. Parmaksız, evli ve iki erkek çocuk babasıdır.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display