Bu sayfayı yazdır

Patrik 6.Konstantin (Konstantin Araboğlu) Hadisesi

Yazan  10 Mart 2011
Rum Patrikhanesi’nin, son zamanlarda attığı büyük adımlardan biri Patrik 6. Konstantin’in (Konstantin Araboğlu) kemiklerinin Türkiye'ye getirilmesidir.

Türkiye ile Yunanistan'ı 1925 yılında bir kez daha savaşmaya kadar götüren bir kişi olan Patrik 6. Konstantin'in (Konstantin Araboğlu) kemikleri, 6 Mart 2011'de, Türkiye'ye çok sempatik bir şekilde sunularak Yunanistan'dan getirildi ve İstanbul'daki Balıklı Mezarlığı'nda bulunan patriklerin mezarları arasına gömüldü. Bu aslında Patrikhane açısından çok önemli bir adımdı. Medyanın ilgisizliği ile kamuoyunda pek dikkate alınmadı ya da fazlasıyla sempatik bir şekilde sunuldu.

Araştırmacılara ve ilgili medya mensuplarına istifadeye sunma adına, üzerinde çalışmakta olduğumuz ve bilimsel veriler, belgeler ve kaynaklarla yazdığımız bir kitap içindeki bu konuyla ilgili bölümleri burada paylaşıyoruz. Okunduğunda görülecektir ki kamuoyuna, basit bir mezarın nakli gibi sunulan bu hadisenin Rum Patrikhanesi açısından çok önemli bir arka planı vardır.

Patrik 6.Konstantin (Konstantin Araboğlu)

Patrik 6. Konstantin 17 Aralık 1924 ile 30 Ocak 1925[1] ta­rihleri arasında patriklik yapmıştır. Selefi Patrik 6.Gregorios 17 Ka­sım 1924'te ölünce yerine kimin patrik olacağı meselesi ortaya çıktı. Hükümet, seçilecek patriğin Yunanlı ya da Türk düş­manı olmaması için Rum Patrikhanesi'nin dikkatini çekti. Başta Rumca gazeteler olmak üzere Rum tarafı, Türk düşmanı birini patrik yapmak üzere çalışmalara, propaganda yapmaya başladı­. Alınan ilk haberlere göre, davranışları ve hareketleri pek uy­gun olmayan, Kadıköy Metropoliti, patrikliğe adaydı, ikinci bir isim olarak gündeme gelen Maçka Metropoliti Kirilos ise Rum­ca gazeteler tarafından bilhassa fena diye gösteriliyordu. Vatan Gazetesi bu konuda şunları yazdı:[2]

"... Alınan müvessik haberlere göre bunlar patrikliğe Ka­dıköy Metropolid'ini getirmek azmindedirler. Hâlbuki bu medropolidin ahval ve harekâtı pek malumdur. Rumca gazetelerin bilhassa fena diye gösterdikleri Maçka Metropolidi Kirilos'a gelince, gerçi metropolidlerden hiçbirinin hükûmete karşı âdem-i muhalefette bulunduğu tasavvur edilemezse de Maçka Metropolidi diğerlerine nazaran daha ehven vaziyettedir.

Hükûmet mahafilinden resmi bir mütalaa gelmemek­le beraber Maçka Metropolidi Kirilos'un intihabda kazanması ile hasî telâkki edileceği anlaşılmaktadır. Esasen Kadıköy Metropolidi intihabda kazanmış olsa bile keyfiyet-i intihab neticelenememeğe mahkûmdur."

Patriğin kim olacağı tartışmaları Aralık ayının ortalarına kadar sürdü ve bu sefer ortaya, Yunan uyruklu "Terkos Metro­politi Konstantin"in adı atıldı. Terkos Metropoliti Konstantin Araboğlu, Mübadelei-Ahali Komisyonu'nun hazırladığı Yunanistan'a sevk edilecek Rumların listesinde yer almaktaydı ve bir müddet sonra da hudut dışı edilecekti. Mübadele kapsamına giren bi­rinin Patrik seçilmesi durumunda, Türkiye'nin bu kişiyi sınır dışı edemeyeceğini düşünerek böyle bir komplo hazırlandı. Patrikhane'nin kendi görüşüne göre bir patrik sınır dışı edilirse yurt dışında tepkiler olacaktı. O tarihlerde İs­tanbul'da bulunan Yunan delegesi Eksindaris ile Sen Sinod üye­leri, "Terkos Metropoliti Konstantin"i seçmek üzere hazırlıklara başladılar. Asıl amaç bu şekilde Lozan Anlaşması'nı delmek ve diğer metropolitler için bir emsal oluşturmaktı. Bu suretle, diğer Yunan uyruklu Sen Sinod üyelerini de Mübadelei-Ahali kapsa­mı dışında tutmak ve İstanbul'da kalmalarını sağlamak mümkün olabilirdi. Konstantin'in sınır dışı edilmesinden sonra, Yunan delegesi Eksindaris ortalığı yaygaraya vermeye devam ederken "Tevhid-i Efkâr Gazetesi", Eksindaris için şunları yazdı:[3]

"Meğer Türk matbuatı (Eksindaris) aleyhine yazılar yaz­makta pek haklıymış bu adamın bildirimiz ve yazdığımız Türk aleyhtarı icraatına ilave olarak yeni bir marifetine de şahit oluyo­ruz (...) Türk Hükûmetinin hareketi patrikhane müessesesini mevcut teşkilat ve eşhas ile birlikte tanımış olan (Lozan) muahedesi ahkâmına muhaliftir."

16 Aralık 1924 tarihinde İstanbul Vilayeti Patrikhaneyi ikaz ederek, bu kişinin mübadele listesinde olduğunu hatırlat­mış ve gereksiz bir seçim yapılmamasını istemişti.Mübadelei-Ahali Komisyonunda görevli Türk delegesi Selahattin Bey gazetelere; "Konstantin kayıtsız şartsız mübadeleye tabii Rumlardandır. Esasen kendisi de bunu inkâr etmiyor. Lakin Metropolid olduğunu ileri sürerek istisnasını istiyor. Mübadele mukavelenamesinde böyle bir kayıt yoktur. Binâenaleyh ister Metropolid, ister Patrik olsun alalede bir Rum'dan farkı yoktur. Bu hususta katiyen tereddüt olamaz." diyerek bu seçimi kabul et­menin mümkün olmadığını ifade etti. Buna rağmen 17 Aralık 1924 tarihinde Rum Patrikhanesi'nde Sen Sinod Meclisi olağa­nüstü toplanarak Konstantin'i patrik seçti ve Patrik tahtına oturttu.[4]

Konstantin Sınır Dışı Ediliyor

Vatan Gazetesi'nde, patrikhanenin seçilen patriğin sınır dışı edilmesinden dolayı endişe duymakta olduğu ve muhtemel sınır dışı işlemini durdurmak için ortalığı telaşa vermeye başladığı ayrıca dünya kiliselerine telgraflar çekerek durumu protesto et­tiği bildirildi. Bu arada Türkiye'nin geri adım atacağı düşünülerek dış basında büyük bir propaganda başladı. 30 Ocak 1925 sa­bahı İstanbul Polis Müdür Muavini İsmail Hakkı Bey bir grup polis ile beraber Konstantin'i alarak Sirkeci Garı'ndan trene bindirdi ve sınır dışı etti. [5]

Yunan İçişleri Bakanı General Kondilis, Patriğin derhal geri dönmesini ya da Türkiye'ye savaş ilan edilmesini istiyordu. Yunanistan'da seferberlik ilan edildi, bir kaç tertip asker toplan­dı ve Türkiye'ye bir nota verildi. Bu notada; Türkiye'yi tekrar sa­vaş açmakla tehdit ettiler. Yunanistan ayrıca Birleşmiş Milletlere de müracaat ederek. La Haye Adalet Divanı'na başvur­mak istediğini bildirdi. Bu arada Fener Rum Patrikhanesi de boş durmuyordu. Dünya Kiliselerine telgraflar çekerek des­tek arıyorlardı. Patriğin sınır dışı edilmesi ile Türkiye'yi Lozan Anlaşması'nı ve anlaşmanın azınlıklar ile ilgili 44. maddesini ihlal et­mekle suçlandı. Chicago Tribün Gazetesi de patriğin sınır dışı edilmesi ile ilgili Atina kaynaklı olarak Yunan ordusundaki huzursuzluğu şöyle dile getirdi.

"Yunanistan Cemiyet-i ihraç edileceğine dair teminat iste­yecektir. Harp tehlikesi böylece tamamen bertaraf olacaktır. Fakat hükûmet siyasetini değiştirerek itidale meyletmesi askerî mahafili kızdırmaktadır. Bunların kendince Yunan şeref ve namusu tehlikededir. Hâlbuki şarkî Türkiye'nin işgali kolay bir iş­tir."Yukarıdaki haberi, alıntı olarak veren Vatan Gazetesi şunları yazdı:

"Şurasını hatırlatalım da Anadolu Harbini müteakip Yu­nan askerî ihtilali Şarkî Türkiye'yi muhafaza iddiasıyla tertip edilmiş, fakat ilk işi Şarkî Türkiye'den çekilmek olmuştu." Gazete; Yunan Ordusu'nun bu beyanatının, pek ciddiye alınmaması gerektiğini de vurguladı. Aynı gazetede; İngiliz Daily Telgraf Gazetesi'nin, Atina kaynaklı bir haberinden yapılan alıntı ise daha da düşündürücüdür. Nüfuzlu bir Rum ile yapıldığı iddia edilen röportaja göre;

"Patrik 4.Konstantin İstanbul'dan ihraç edilmiştir. Muma­ileyh ne istifa etmiştir ne de sinod tarafından "hal" edilmiştir. Sinod meclisi böyle bir işi yapamaz. Zira bu hareket ile Türk Hükûmeti'nin yaptığı muameleye kanunî bir şekil vermiş olur" denmiştir. Bu röportajın devamında da patrikhanenin İstan­bul'da kalmasının, Lozan'daki Türk Heyeti'nden Rıza Nur'un yap­tığı nezaketsizlik üzerine, İsmet Paşa'nın durumu düzeltmek için verdiği taviz olduğu şöyle iddia edilmektedir.[6]

"Rıza Nur Bey; Ermeni ve Patrikhane meselesinin konfe­ransta mevzu bahsedilmesinden fevkalâde hiddet etti. Raportör Mösyö (Lakruva'nın) raporunu okumasına mani oldu ve ellerini yukarı kaldırarak konferans salonundan çıktı gitti.

Bu nezaketsiz muamelesinden başka Rıza Nur Bey hiyle ile söz almıştı. Binâenaleyh Türk murahhasın bu hali baş murahhaslara anlatıldı. Fakat İsmet Paşa bunu işitince Türk heyet-i murahhası arasında bir arbede koptu. Herhalde bugünden sonra Rıza Nur Bey'in sesi kısıldı. Bu hadisenin Patrikhâne'yle alakası vardır. Zira İsmet Paşa ertesi gün konferansta gayet nazik dav­randı. Halinde ve tavrında ikinci murahhasın yaptığı nezaket­sizliği tamir etmek düşüncesi vardı. İşte Türkler bu suretle Patrikhânenin İstanbul'da kalmasına razı olmuşlardı..."

Konstantin Geri Dönemiyor

Geri dönmek için ümidi azalan Patrik, gazetelere "Türkler geri dönmeme izin vermezlerse, patrikhanenin nakli gerekecek­tir." demiştir. Görülüyordu ki İstanbul'da kalması için uğruna büyük mücadele­ler verilen Patrikhaneyi, bir patrik makamını kaybetmemek için gerekirse satabiliyordu. Oysaki "Megali İdea'ya göre bir gün İstanbul tekrar Konstantinople olacaktır. Ve bu nedenle de patrikha­ne İstanbul'dan nakledilmemelidir." diye düşünen, Yunanistan Patrikhane'nin hiç bir suretle İstanbul'dan naklini istemiyordu.

Konstantin'in sınır dışı edilmesi konusunun bu kadar uzaması üzerine Başbakan Fethi Okyar Büyük Millet Meclisi'nde bir konuşma yaparak konu hakkında meclise bilgi verdi. Tevhid-î Efkâr; "Başvekilin Yunan Yaygarası Hakkında Büyük Mil­let Meclisindeki Mühim Beyanatı" başlığını attı. Gazetede ayrıca, alt başlıklarda şunlar vardı:[7]

"Türkiye hukuk hükümraniyesine hiçbir sûretle müdahale edilmesini katiyyen terviç etmez.

Başvekil hükûmetiniz hadisâtı büyük bir dikkat ve basiret­le takip etmektedir diyor. Rauf Bey Hükûmetin başpapazın şev­ki etrafındaki şirretliklere karşı ittihaz etmiş olduğu mesleği tasvip ediyor Rumlar Konstantini kasten intihap ediyorlar."

1925 Şubat ayı başında, Türkiye'nin kararlı tutumuyla, Konstantin'in geri gelemeyeceğini anlayan İstanbullu Rumlar, buradaki mevcudiyetleri için patrikhaneyi bir tehdit olarak görmeye başlamışlardı ve bunun üzerine Patrik Konstantin'e telg­raflar çekerek, buhran yaratmadan istifa etmesini istediler.[8]

Konstantin'in hiç bir suretle geri dönemeyeceğini geç de olsa anlayan. Patrikhane mensuplarında artık yeni bir Patrik seçmek gerekir düşüncesi belirdi. "Konstantin İstifaya Razı Olmuş - Gürültü pa­ra etmeyince yeni patrik İntihabı fikri herkese tabii görünmeye başlamıştır." Başlığıyla verilen bir haberde artık ümidini kay­beden Konstantin hakkında şunlar yazıldı:[9]

"Aldığımız malumata göre mübadeleye tabi başpapaz Konstantin mevkiini muhafaza imkânından ümidini kesmiş ve istifaya karar vermiştir. Konstantin Patrikhaneye dokunulmaması şartıyla istifaya müheyya olduğunu söylemiştir.

Evvelki gün şehrimizdeki Rumlardan bazıları Konstantin'e bir telgraf çekerek buhranlara sebebiyet vermemek üzere istifa etmesi böylece yeni bir patrik intihabına imkân bırakması talep olunmuştur. Rum cemaatinde şimdiye kadar Yunan nüfûzu al­tında bir Patrikhanenin Rumların bir cemaat sıfatıyla Türki­ye'de mevcudiyetlerini muhafaza etmeleri için şart-ı esası teşkil ettiği zannediliyordu. Hâlbuki şimdi bu şarta tâbi bir patrikhânenin Rumların Türkiye'de idare-î mevcudiyetini bila­kis imkân haricine çıkaracağı anlaşılmaktadır."

Avrupa gazetelerinde de Konstantin'in artık istifa etmesi ve Türkiye'nin şartlarına uygun bir patrik seçilmesinin gerekli olduğu yolunda haberler çıkıyordu. 13 Şubat'ta Lord Gurzon, Canterburry Başpiskoposu'na, mübadeleye girmeyen bir metro­politin patrik olmaması gerektiğini söylemiştir. İngilizlerin desteğinin de geri çekilmesi ve durumun ümitsiz olduğunu gören Patrikhane Sen Sinod'u Konstantin'i azletmek üzere toplandı. Bu arada bazı yabancı ülkeler tarafından, Türk Hükümeti'ne müracaatlar yapılıyordu. Fransız, İngiliz ve Romanya Büyükelçileri, Başbakan'a müracaat ederek duruma bir çare bulunması yönünde tel­kinlerde bulunuyorlardı.[10]

Yunan Efimeris Gazetesi'nden alıntı yapan Vatan Gazetesi, Konstantin'in başka bir patrik seçilmesi durumunda, Sen Sinod üyelerini görevden alarak yeni bir Sen Sinod teşkil ettirip, pat­rikhaneyi de Aynoroz'a taşımayı düşündüğünü yazdı.[11]

En nihayet Mayıs ayının sonunda Konstantin, Patriklikten çekildiğini belirten istifa mektubunu gönderdi. Bunun üzerine Sen Sinod yeni bir Patrik belirlemek üzere toplandı. Bir kriz bi­terken yeni bir kriz belirdi. Patrik olarak bir zamanlar Türklere kin kusan "Kara Kitap"ın hazırlayıcısı Yoakim, Patrik yapılmak islendi. Daha önce bu konuda kararlı bir tutum gösteren Hükümet derhal duruma el koyarak Türk düşmanı Yoakim'in de Patrik olamayacağını bildirdi. Durumun ciddiyetini gören Sen Sinod 13 Temmuz günü 2.Vasilyanus'u patrik seçti. Konstantin ile Vasilyanus arasında pek bir fark yoktu. Çünkü Vasil­yanus da savaş esnasında pek makbul bir tutum içinde değildi ama mübadeleye tabi olmadığı için emsal teşkil etme durumu yoktu.

Bir hükümet yetkilisi şunları beyan etti:[12]

"Türk dostu bir patrik aramak ve Konstantin ile Vasilyanus arasında bir fark aramak nafiledir". Bu seçime artık hükümet de ses çıkarmadı ve Vasilyanus patrik oldu.[13]

Sardeon Metropoliti Yermanos'un 1454 yılından 1936 yılına kadar "Gelmiş Geçmiş Rum Patrikleri" adlı iki ciltlik krono­lojik bir çalışması vardır. İlk cildi 1935 yılında yayımlanan bu çalışmanın, 1938 yılında yayımlanan ikinci cildinin 209. sayfasında; Patrik Konstantin'in, patrikliğe başlangıç tarihi 17 Aralık 1924 olarak yazılıdır, fakat Konstantin'in patrikliği ne zaman bıraktığına dair bir bilgi yoktur. Kitapta sadece bu patrik için görevinin bitiş tarihi verilmemiştir. 1935 yılında basılan ilk cil­dinin baş sayfasında, basım yeri olarak Yunan harfleriyle "KONSTANTINOPLE" yazılmış, 1938 yılında basılan ikinci ciltte ise yine Yunanca olarak "K. NOPLE" yazılmıştır. Cumhuriyetin ilanından bu kadar yıl sonra, İstanbul'a hala "Konstantinople" di­yebilen bu zihniyetin Patrik Konstantin'in Türkiye'den kovulması hadisesinin, üzerinden 13 yıl geçtikten sonra da bunu hazmedememiş olduğu anlaşılmaktadır.[14]

Rum Patrikhanesi'nin, son zamanlarda attığı büyük adımlardan biri de Patrik 6. Konstantin'in (Konstantin Araboğlu) kemiklerinin, 6 Mart 2011'de, Yunanistan'dan getirilmesiydi. Adımlar sıklaştı, eylemlerin arası kısaldı. Zamanımız az kaldı mı ne? "Ekümenikliğe beş kalayız" vesselam. Sessiz değil ama hayli derinden geliyorlar. Adımlar sürekli atılmakta… "Megali İdea" için vazgeçmiyorlar, bir gün İstanbul'un yine "Konstantinopolis" olması ülküsünden vazgeçmiyorlar. Bu süreç Patrikhane'nin siyasileri ve görevlileri de hedef alan iç kulis çalışmalarının bir eseridir ve onların vizöründen bakılırsa fevkalâde başarılıdırlar. Zira siyasiler ve görevliler çok ustaca sürdürülen dış baskılar neticesinde Patrikhane direniyor ve başarıyor.

* Patrik Konstantin'in sınır dışı edilmemesi için Yunanistan'ın müdahalesi üzerine Başbakan Fethi Okyar'ın T.B.M.M'de yaptığı konuşma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, Fener Rum Patrikhanesi ve Patrik Konstantin Araboğlu hakkında yaptığı gizli celsenin (4 Şubat 1341 (1925) Cilt 9 47.İnikat 2.Celse) Zaptı ek olarak verilmiştir.



[1] Konstantin Araboğlu'nun, 30 Ocak 1925'te görevine son verilerek, hudut dı­şı edilmesini bir türlü hazmedemeyen Rum tarafı, bu konudaki tüm yayınlarda, bu patriğin görev süresi 22 Mayıs 1925'te bitmiş gibi göstermektedir. Oysaki Devletin, patriği azil etme hakkı günümüzde de ol­duğu gibi o zaman da vardı ve Devlet bu hakkını kullanmıştır.

[2] 5 Kanun-ı Evvel (Aralık) 1924 Vatan

[3]4 Şubat 1925 Tevhid-i Efkâr

[4] 18 Aralık 1924 Vatan

[5] 15 Ağustos 1976 Hürriyet -Ö. Sami Coşar

[6] 8 Şubat 1925 Vatan

[7] 5 Şubat 1925 Tevhid-i Efkâr- Fethi Okyar Bey'in. Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmadan.

[8]8 Şubat 1925 Vatan

[9] 8 Şubat 1925 Vatan

[10] 14 Şubat 1925 Vatan

[11] 28 Mart 1925 Vatan

[12] 3 Temmuz 1925 Vatan

[13] 14 Temmuz 1925 Vatan

[14] Yukarıda bahsi geçen, Metropolit Yermanos, zararlı faaliyetleri olan Yunan taraftarı bir kimseydi ve devlete bağlı olan Rumlar arasında da sevilmiyordu. Fener Rum Patrikhanesi'ni basmış, bir dönemde patriğe karşı gelmiş olan Damyanos Damyanidis'in adamları olduğu sanılan dört kişi 11 Temmuz 1925 gecesi, Yermanos'un evini basarak zorla bir otomobile bindirmiş ve döverek saçlarını kesmişlerdir.

Bojidar Çipof

21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Bilimsel Danışmanı