
Almanya'da katıldığı bir etkinlikte konuşan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk "HDP olarak seçimlere gireceğiz. Bunca direnişe ve bedele rağmen barajı geçmezsek bu şehitlerimize yapılmış bir hakaret olarak alnımızda kara leke olarak duracaktır. Seçim barajına takılıp seçilmezsek de bu vebal devletindir. Bizler de KENDİ KADERİMİZİ KENDİMİZ TAYİN EDERİZ. Bundan sonrasını devlet düşünsün“dedi. (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/209987/_Baraji_asamazsak_gerisini_onlar_dusunsun_.html) **********YORUM**********PKK/KCK/HDP cephesi 7 Haziran seçimleriyle ilgili o kadar rahatlar ki %10 barajını aşabileceklerini gösteren güçlü bir veri ve işaret olmamasına rağmen seçimlere parti olarak gireceklerini söylüyorlar. Bu durum ister istemez bunun arkasında başka bir plan olduğu kuşkusunu iyice artırmaktadır. Nitekim A. Türk'ün açıklamaları bu kuşkuları kuvvetlendirdiği gibi bir senaryo olduğunu da deşifre etmektedir. Hükümet üyelerinden de HDP'nin seçimlere parti olarak girmesini teşvik eden açıklamalar geldiği, Öcalan'ın da HDP'nin parti olarak seçime girmesini istediği açıklandığı dikkate alınırsa İmralı'da bazı pazarlıklar üzerinde mutabakatlar olduğunu değerlendirmek mümkündür. Bunun ne olabileceğine ilişkin öngörüyü de şu şekilde açıklayabiliriz: Türkiye'de halkın zaman zaman seçimlerde beklenenin aksine sürpiz sonuçlar çıkaracak şekilde oy verdiği gerçeğini bir kenarda tutarsak mevcut durumdaki oy potansiyelleri bağlamında HDP'nin baraj altında kalmasıyla AKP'nin anayayası Meclis'te değiştirecek çoğunluğu alması mümkün olacaktır. Peki bu seçenekte HDP/PKK'nın güvencesi ve kazancı nedir? Muhtemelen İmralı'daki görüşmelerde PKK'nın taleplerinin (Kürtlerin asli unsur olduğu, özerklik, ana dilde eğitim, Öcalan'ın özgürlüğü vs) yasal ve anayasal güvenceye alınması gizli bir mutabakata bağlanmış olacaktır ki HDP/PKK bu kadar rahat hareket etsin. HDP'nin barajı geçememesine rağmen AKP anayasayı değiştirecek çoğunluğa erişemezse ne olacak? Bu sefer HDP/PKK cephesi çözüm süreci adı altında doğu ve güneydoğuda bütün kurumlarıyla kendi özerk devletini fiilen zaten kurmuş olduğu gerçeği toplumun ve TBMM'nin önüne konularak iki seçenek sunulacaktır: Birincisi bölgede tekrar Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğini tesis etmek için PKK/KCK'ya karşı operasyonlar başlatılması, ikincisi ise olan olmuş artık analar ağlamasın bölgedeki fiili durumu kabullenip resmi yasal hale getirecek değişikliklerin yapılması. Mevcut iç (AKP iktidarının tutumu) ve dış konjonktür ikinci seçeneği dayatacaktır. Görüldüğü üzere seçim sonuçları PKK/HDP'nin hiç de umurunda değil ve onlar zaten kendi kaderlerini çoktan tayin etmişler ve Türk milletyle birlikte yaşamamayı tercih etmişler bile. Yani çözüm süreciyle birlikte sahne konan senaryo onlar açısından tıkır tıkır işliyor. Çözüm süreci kurgusuyla PKK/KCK'nın kazanmış olduğu pozisyon her türlü sonuçta kazanın PKK/KCK olduğunu göstermektedir. Bu oyunu bozmanın tek yolu çözüm süreci yalanını derhal bir kenara bırakıp seçimlerden önce bölgede Türkiye Cumhriyeti'nin egemenliğini tesis etmektir, devlet ve hükümet olmanın gereği de budur zaten.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *